Tecride karşı 54 gündür açlık grevinde olan Leyla Güven, “Faşizmin değirmenine su taşımayalım. Geç olmadan herkes elinden geleni yapmalı, tecrit kalkmalı” dedi.
HABER MERKEZİ – Tecride karşı 54 gündür açlık grevinde olan DTK Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven, halkların kardeşliğine sahip çıkmak için geç olmadan herkesin elinden geleni yapmasını istedi.
Rehin tutulan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a dönük tecridin kaldırılması için başlattığı açlık grevi 54’üncü gününde. Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Güven, Mezopotamya Ajansı’na mektup göndererek, eylemi, gördüğü destek ve sağlık durumu hakkında bilgiler verdi.
‘BARIŞIN ÖNÜNDEKİ ENGEL’
Eylemini sahiplenenleri selamlayan Güven’in mektubundan bazı bölümler şöyle:
“Sayın Öcalan üzerindeki tecrit, toplumsal barışın kalıcılaşmasının önünde bir engeldir. Sayın Öcalan toplumsal barışın inşasında önemli bir aktördür. Bunu yaptığı teorik ve pratik deneyimleriyle fazlasıyla kanıtladı. Dolayısıyla toplum tüm bu gerçekliğin farkındadır. Talebimin gerçekleşmesi durumunda ortaya çıkacak olumlu sonuçları gördükleri ve bildikleri için, eylemim daha ilk günden itibaren içeriden ve dışarıdan 7’den 70’e sahiplenildi.
Bir anlamda sesimi, sesimizi içerdekiler olarak duyurduğumuza ve belli bir noktada sonuç alacağımıza inanıyoruz.
‘YERİ VE ZAMANI GELDİĞİNDE…’
AKP bu eylemin böyle kısa sürede sahipleneceğini, yankı bulacağını ummuyordu. Çünkü Türkiye’de faşizm uygulamalarının yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Toplumun her kesimi yoğun bir baskı altındadır. AKP herkesi susturma, korkutma, direnişten düşürme politikalarıyla yönetiyor. Fakat halkların da kırmızı çizgileri var. Yeri ve zamanı geldiğinde iktidarlara karşı durmayı da bilirler. Aynı zamanda AKP’nin bu sessizliğinin altında büyük bir öfke ve kin var. Bu yüzden eylemi görmezden geliyor. İktidar istediği kadar sessizliğini sürdürsün, fakat toplumun haklı taleplerine cevap vermek zorundadır. AKP-MHP iktidarı öyle bir dönemden geçiyor ki, neye dokunsa yanıyor. İç ve dış politikada içler acısı bir hal, ekonomik kriz tim ağırlığı ile sürüyor. Kuşkusuz toplumsal baskı her geçen gün büyüyor ve AKP’nin en büyük korkusu da bu oluyor. Tabii eylemimizde AKP’yi en çok zorlayan hususlardan biridir. AKP kaybetmeye mahkum, bu bir gerçekliktir.
‘SESSİZLİĞİ BOZMAKTAN HUZURLUYUM’
Faşizm ortamında, kaos zamanında insani ve vicdani olan bir talepte bulunmaktan, bu sessizliği kendi adıma bozmaktan huzurluyum. Bir şeyler yapıyor olabilmenin rahatlığı, duygu ve düşüncesi beni fazlasıyla heyecanlandırıyor. Belki de haklı olduğumuz için güçlüyüz. Biz diyorum; çünkü bu eylemi tek başıma yürütmüyor, onlarca yüzlerce arkadaşımla içeride ve dışarıda yürütüyoruz. Hewler’de grevde olan Nasır Yağızay arkadaşı ve eylemde olan herkesi tek tek selamlıyorum. Burada da eyleme katılan arkadaşlarım Hilal Ölmez, Evin Kaya ve Kibriye Evren’dir. Bu direnişin daha da büyüyeceği ve sonuç alacağını herkes görmelidir.
Özellikle kadın arkadaşların sevgi seliyle dolu mektupları arasında muazzam bir duygu katıyor, ruh katıyor eylemime. Tabii yazısının yanı sıra duygusunu çizerek aktaranlar da var. Örneğin Bayram Yaruk arkadaş İzmir F Tipi Cezaevi’nden bir portremi yapıp, bana gönderdi. O kadar güzel çizmiş ki, sanırsın karşısında oturmuşum, o da beni kara kalemle çizmiş.
SAĞLIK DURUMU
Beden açısından eskisi gibi olmadığım bir gerçek. Aktifliğim azalmış haliyle. 40’ıncı güne kadar havalandırmada birkaç saat volta atıyor, yürüyüş yapıyordum. Fakat son günlerde havaların soğuması hem de yorgunluk yürüme saatlerimi kısalttı. Yağışın olamadığı günler de en fazla bir saat volta ve yürüyüş yapabiliyorum. Yağış olunca hiç çıkamıyorum. Kitap okumalarım devam ediyor. Gazete okumayı yanımda olan arkadaşlar yapıyorlar, yorulmayayım diye. Gündemi takip etmeye çalışıyorum. Cezaevi idaresinin verdiği sabit radyo kanalarından haber dinleme, tartışma programlarını takip ediyorum. Yazı yazma işleri eskisi gibi değil, azalmış, epey yoruyor. Günlük rutin işlerimi aksatmadan yapıyorum. Tabi hız açısından bir yavaşlama söz konusu.
Sağlığım açısından şimdiye kadar ciddi bir sorunla karşılaşmadım. Genel olarak halsizlik, baş ağrıları, erken yorulma, sese, kokuya karşı hassasiyetler arttı. Yine son 10 gündür tansiyonda bir düşüş var. Belli bir kilo kaybı olsa da formu mu koruduğumu söyleyebilirim. Hatta arkadaşlar ‘Her gün daha güzelleşiyorsun’ diyorlar. Günlük rutin sağlık kontrollerim cezaevi reviri tarafından düzenli yapılıyor.
‘FAŞİZMİN DEĞİRMENİNE SU TAŞIMAYALIM’
Tecrit karşısında tüm cezaevlerinden yoğun bir eylem talebi var. AKP-MHP faşist iktidarının amacı bedel ödetmekse zaten bedeller veriliyor. Kazanımlar bedellerle elde edilmiştir. Bu anlamda Türkiye toplumu var olan hassasiyetleri görmeli, Kürtler dışındaki herkesin sorumluluk sahibi olması gerekiyor. Faşizmin değirmenine su taşımayalım. Halkların kardeşliğine sahip çıkalım. Geç olmadan herkes elinden geleni yapmalı, tecrit kalkmalı.”