HABER MERKEZİ – Öncülük nedir? Öncülük; halk düşmanlarının, kökenleri yüzyıllar gerisine uzanan ve çağın en gerici mihraklarını kendilerine esas alan düşmanlarını dağıtma, parçalama, sömürme, kişilikten uzaklaştırma, küçültme, alçaklaştırma, yöntem ve uygulamalarına karşı, felsefe ve ahlâkına karşı
halkın öz çıkarlarının bir savunucusu, yalnız ilkel, amatör bir savunucusu değil -bir dönem için kaçınılmaz olan, ama artık kabul edilemez olan bir durumdur bu-, düşüncede inceleşme, ahlâkta olgunlaşma, somutlaştırma, bunu strateji ve taktikte birleştiren olma, stratejik öngörü, taktik netice almalıdır. Öncülük yeterli keskinliğe, olgunluğa ulaşmayı içerir. Öncü müsün, PKK’li misin; o halde böyle olmak zorundasın. Halkı seviyor musun, bağlı mısın; böyle olacaksın. Namuslu musun, dürüst müsün; böyle olacaksın. Ahlaklı mısın; böyle olacaksın. İkiyüzlü bir yaratık olmak istemiyor musun; böyle olacaksın… Bunun anlaşılmayacak bir yönü yoktur.
Peki, böylesine gelişme mümkün müdür? Evet, mümkündür. Tarih, bu tip öncülerle doludur. Tarih, bir halkın kurtuluşunun ön aşamasında, bir sınıfın ayağa kalkışının ön aşamasında, böylesine görkemli, büyük yüreklere, büyük beyinlere sayısız örnekler sunmaktadır. Peki, hala işleri bu biçimde ele alamamanın, alıp da uygulayamamanın adına ne diyeceğiz? Partimizde bir tür devrimciliktir, habire dayatılmak isteniyor. Ne soylu bağımsızlık ve özgürlük tutkularından vazgeçiyorlar, ne de bunun gereklerini tamı tamına yerinde ve zamanında yerine getiriyorlar. Hep bir yıllık gecikmeyle gerçekleri tekrarlamak istiyorlar. Bu, bir tutucunun kafasıdır. Bu, eski toplumdan ve egemen düzenden bağını tam koparamamanın bir sonucudur. Halkın istemlerine göre, yürek atışına göre yüreğini attırmanın, halkın öz çıkarlarına cevap verememenin adıdır. Geçmiş devrimcilik, yetersiz devrimcilik ve PKK’de bunu sürdürme gafleti! PKK’nin sırtında kambur olma, PKK’nin özgür havasını bu biçimde kullanma ve bu kişiliği bize taşıtma, işte burada bir çocuğun yaramazlığına düşmektir. Hemen belirtelim ve örnek verelim; bir çocuk aşırı yaramaz bir çocuksa, yalnız başına evin bir köşesine bırakıldığında altına eder, bağırır çağırır, sırf anasını, babasını uğraştırmak için ağladıkça ağlar, sızladıkça sızlar, kıyamet koparır. Bu tip çocuklara yaramaz çocuk denir. Akıllı çocuk değildir bunlar ve bu çocuklar dövülür, ezilir.
Kendi deneyiminizde şunu çok iyi görüyoruz, anlıyoruz; bütün yüzyılların birikintilerini, bir hastalık biçiminde kişiliğine yansıtıp bunlardan kurtulmak için Önderliği tahrif etme yöntemlerine saplananlar az değil. Örgütsüz mü örgütsüz, direnmesiz mi direnmesiz, tarihi anın görevlerini bin bir bahane bularak yerine getirmemenin gereklerini sıralama, bunu çeşitli demagoji diyeceğimiz yöntemlerle sergileme ve kendini bilmeyerek buna inandırma, bunları yazma, çizme. İşler niye iyi gitmiyor, adeta bunun uzmanı kesilme ve Önderliği kızıştırma, devrimci değerleri kızıştırma, örgütü kızıştırma, gerginleştirme. İşte yaramazlık, işte çocukluk. Hâlbuki hiç kimseye böyle yetkiler tanınmaz. Ama çeşitli nedenlerden ötürü bu konuma çokça düşenler var. Örgüt terbiyesine, direnme terbiyesine, devrimci olgunluğa ulaşmamışlar. Kemalizm’le ortaçağ kalıntılarının küçülttüğü adamın zihniyetini, mantığını ve ruhunu taşıyorlar. Demokrasinin yüceliğini, sosyalist ahlâkın görkemliliğini yaşayamamışlar. Birçoklarında ortaçağ gözlükleri var. Birçoklarında Kemalizm’in tüketici tipi, tahrikçi tipi var. Kısaca küçük adamın ahlâkı söz konusu. Ama PKK öncülüğü bunların inkârı demektir, mücadeleyle bunların tasfiye edilmesi demektir.
Bunu yalnız yaşayan Önderlik değil, direnerek şehit olan önderlik de böyle sergiledi. En büyük zahmeti çeken, en büyük acıyı çeken, işkenceyi yaşayanlar PKK’yi nasıl savundular, nasıl direndiler, açlıkla ve ateşle nasıl mücadele ettiler ve nasıl yakıldılar, nasıl bir et, bir kemik durumuna geldiler ve bunlar Partiye en son ne dediler? Bütün bunlar bilinmiyor mu? Ama bazı zavallılar bunu bilmezlikten geliyorlar. Hem de Önderliğin anısına bol bol bağlı olma edebiyatını yaparak, sonuna kadar bağlı kalacağını iddia ederek bunu yapıyorlar. Olmaz böyle şey! PKK’nin gerçek değerlerine bağlı önderler, militanlar, günümüzün yetkin bir tanımına hem uygulamada, hem teoride ulaşmış olanlar, halk ve Parti gerçekliğimize karşı böyle davranamazlar. Teslimiyetçi olmak isterler mi? O zaman gidecekleri yerleri belli. Küçük burjuva maskelemesi mi yapmak istiyorlar, bunu ustaca yapsınlar; eğitime mi ihtiyaçları var, bunu mertçe söylesinler. Görevleri kaldıramayacak kadar zayıflar mı, mertçe söylesinler.
Biz PKK Önderliği olarak, ülkenin içinde ve dışında, ideolojik, politik ve askeri her türlü eylemin sorumluluğunu üstlenmiş bir Önderliğiz. Kimseye minnetle, yalvarmayla, ricayla bunu dayatmıyoruz. Görkemli olan tarihi görevlerimize, yüce yoldaşlık bağlarıyla bağlı olduğunu iddia edenlere büyük bir şeref, gurur veriyoruz. Anlayamadıkları tek şey budur. Onlara büyük onurlar, şerefler bahşedilmiştir. Yoksa zorluklar değil. Onlara en büyük saygı gösterilmiştir böylelikle. Yoksa tek başımıza da her türlü Parti görevlerimize dirayetlilikle sahip çıkacak, yürütecek durumdayız. En korkunç eylemin düzenlenmesinden, en dakik planlamasından tutalım en karmaşık ideolojik bir problemi bile çözebilecek ve halkımızın yüce sosyalizm ışığında devrime kalkacak eylemini düzenleyebilecek kadar kendimize güvenimiz var. Bu konuda güvenebileceğimiz militanlarımızda var. O halde hangi gerekçeyle olursa olsun, çocukça yöntemlerden, amatörlüklerden vazgeçilecek, yapamıyorum, edemiyorum, şu bu sorun beni engelledi denilmeyecek.
PKK silahı, halkımızın susmayacak, direnmeden vazgeçmeyecek silahıdır. Evet, belki iyi çalışmıyor, belki müthiş rol oynamıyor şimdilik, ama giderek yetkinleşen ve böyle çalışması kaçınılmaz olan bir silahtır bu. Bunun karşısında bazı arkadaşlar, hala şöyle örgütlenmeli miyiz, böyle örgütlenmeli miyiz, şöyle direnmeli miyiz, böyle direnmeli miyiz, zamanı geldi mi, gelmedi mi, ideolojik, siyasal, örgütsel görevler birbirinden ayrılmalı, bir komiteye kavuşmalı, temsilcileri atanmalı, atanması için bilmem şöyle onay, böyle onay gibi gevezeliklerle acaba devrimcilik yaptıklarını mı sanıyorlar? Daha PKK ilk ortaya çıktığında ideolojik, politik ve askeri olarak önderlik biçiminde doğmuştur. Belki küçük bir doğum biçimindedir, ama o zamanda da en güçlü direnme vardır, en güçlü ayaklanma vardır, en güçlü yönetim vardır. 73’lerden beri, sürekli genişleyen, giderek en derin ayrıntılarına kadar büyüyen bir önderlik vardır. Ve direnmedir bu. Şimdi güçlerimizin önemli bir bölümü atıl kalıyor deniliyor. Bunlara şunu söyleriz; PKK bir direnmedir; PKK saldırı halinde bir direnmedir. Evet, halkımız genelde bir savunma konumundadır, ama PKK’nin savunma içinde bir saldırı hareketi olduğu kesindir. Düşüncede ilk anda bir saldırıydı, politikada ilk adımlarını attığında bir saldırıydı, eylemlerde ilk adımını attığında bir saldırıydı. Hatırlatmak isteriz hemen, Hakiler Antep’teyken hiç emir almadan, tek başına bizzat PKK’nin saldırı ruhunun bir gereği olarak faşist vurmuştur, sayısını belki de bilemediğimiz şiddet eylemi sergilenmiştir. O zaman PKK’nin askeri komitesi yoktu, politik organizasyonu da yoktu, grup aşamasıydı, ideolojik propaganda dönemiydi, ama devrimci insan, faşist vurma dâhil, birçok şiddet eylemi düzenledi ve bundan haberimiz bile yoktu. Haki hata mı yaptı, Haki komitesi belli olmadı diye acaba kuralları mı çiğnedi? Asla! Haki, Partimizin aynı zamanda askeri siyasi ruhuydu ve ruhun bir gereğini yerine getirdi. Hiç bize söylemedi, mektup yazmadı, karar var mı yok mu, komitesi oldu mu olmadı mı demedi. Tek başına yaptı, etti ve Partimizin tarihinde bir dönemi böylesine ortaya çıkarmak istedi. Gerçek PKK’lilik, PKK’nin gerçek saldırı ruhu ve pratiği buydu. Kemal böyledir, sayısız böyle militanlarımız vardır. Hiç bizden emir almadan direndiler, gerici ve hain vurdular, örgüt kurdular.
O halde, PKK’nin derin bir özelliğini kesinlikle doğru kavrayalım: İlk doğuşundan günümüze kadar PKK, halkımızın sürekli taktik bir saldırı silahıdır. Ve hem de en küçük imkânla düşmana saldıran bir silahtır. Haki ilk eylemleri nasıl düzenledi? İlk bombaları, ilk fişeği nasıl patlattı? Kentlerde bunu yaptı, dağların doruklarına da yerleşmiş değildi. Biz, Haki’yi bu eylemleri yaptığında, hareketimizin ruhu ve bir saldırı silahıydı diye boşuna tanımlamadık. O, PKK ideolojisinin doğal bir sonucunu yerine getiriyordu ve düşmanda O’nu boşuna imha etmedi, bu özelliğinden dolayı imha etti. O halde PKK’nin saldırı ruhu, tüm özellikleriyle iyi kavranmalı ve doğru uygulanmalıdır diyoruz.
Biz, ideolojide ilk sözcükleri kurşun gibi sıktık, ama müthiş bir tutkuyla, muazzam bir gizlilik ve atılganlıkla bunu yaptık. Çok iyi biliriz, o dönemde burjuvazi duydu, “üç ayda işinizi bitirir” dediler. Böyle bir ideoloji, böyle bir saldırı olur mu dediler. Ama hepsi boş çıktı. İşte PKK budur.
Önder APO