HABER MERKEZİ- Mücadele arkadaşları adına Îskan Amed’in kaleminden
Sipan Amara-Güven Öcalan anısına;
“PKK’de şehitlerinin yaşamını tanımakla, PKK gerçeği bilince çıkarılıp, anlaşılabilir. Bu gerçeklik ışığında ancak kendini bilebilir kendini tanıyabilir, kendi yaşam tarzını yakalayabilir halk ve tarih bilincine ulaşabilirsin. Önder Apo, “Kendini bilmenin, tüm bilmelere kaynaklık ettiğini” belirtir. Önder Apo’nun dediği gibi ancak kendini bilmek temelinde özgür yaşam yaratılabilir. PKK’de şehitler gerçeği özgür yaşama kendini adama duruşudur. Yani ancak bu adanmışlıkla Kurdistan’da özgür yaşam yaratılabilir.
PKK’de şehitlerinin yaşamını irdelerken şu gerçeklik karşımıza çıkmaktadır: PKK’de yaşam, çıkarsız, hesapsız ve karşılıksızdır. Bu felsefik, politik, ahlaki duruş, PKK’nin kurucu önderlerinden M. Hayri Durmuş yoldaşın 14 Temmuz ölüm orucu eyleminde söylediği “Mezar taşıma borçlu gitti diye yazın” sözünde ölümsüzleşmektedir. Bu söz, PKK direniş mücadelesinin temel harcı olmaktadır. Yani bu söz, özünde özgürlük bilincinin yürekte ve ruhta faşizme, zulme ve zorbalığa karşı başkaldırıdır. Bu başkaldırı lanetliğe karşı kutsal davayla hayata anlamı katık etmedir. Kurdistan’da anlamı yaratan hakikat ise PKK’de şehitler gerçeğidir.
PKK şehitler gerçeğinin kervanına katılan yoldaşlardan biri de, 4 Kasım 2011 tarihinde, Sêrt’in, Dih (Eruh) ilçesine bağlı Bokat köyünde bir pusu sonucu şehadete ulaşan Sîpan Amara yoldaştır.
Sîpan yoldaş; tarihin kadim şehri Riha’nın Xelfetî ilçesinde 1983 yılında dünyaya gelir. İnsan doğduğu toprağın bir parçasıdır. Elbette ki bu insan yaşamının doğduğu toprakla anlam kazandığının derin ve köklü ifadesi olmaktadır.
Tarihin bu eski ve kadim şehrini tanımak, anlamak ve bilince çıkarmak resmin bütününü açığa çıkaracağından anlamlı ve önemlidir. Bu resim Sîpan arkadaşın mücadelesini tanımamız açısından anlamlıdır. Resmi ölümsüzleştiren ise Rêber Apo’nun hakikat aşkının doğduğu bu şehirde saklı olmasıdır.
M.Ö 10 bin yıllarında insanlık tarihinde ilk tapınak olan Göbeklitepe kalıntılarının bugün “Xirabreş” diye tanımlanması, bu şehrin sosyolojik gerçeğini gözler önüne sermektedir. Göbeklitepe’de T şeklindeki taş sütunlar, çeşitli hayvan figürleriyle süslenmiştir. Sütunların üzerinde bulunan hayvan figürleri, Göbeklitepe’de yaşayan insanların dini inançlarını yansıttığı düşünülmektedir.
Göbeklitepe’nin keşfi, insanlık tarihini yeniden yazmıştır. Göbeklitepe, yerleşik hayata geçişten önce, insanların dini inançlarını ifade eden yapılar inşa ettiklerini de göstermektedir.
Göbeklitepe’nin “Xirabreş” diye tanımlanması, Göbeklitepe’nin yıkılıp karanlığa gömülmesini de ifade etmektedir. Göbeklitepe’nin karanlıkla anılması neyi ifade etmektedir? Bu karanlık örtü kime aittir? Bu, karanlığın neyi tasvir ettiğini anlamaktan geçmektedir. Kutsallıklarla kuşatılan Riha lanetlenmişliği de yaşayan bir şehirdir. Yani bu şehir tarihten günümüze dek kutsallık ve lanetliliğin mücadelesinin yaşandığı bir merkez konumundadır.
Bu kadim şehrin topraklarında Hz. İbrahim ve Öcalan hakikati doğmuştur. Bu doğuşlar özünde Nemrut ve TC faşist devlet iktidarının lanetliklerine karşı gerçekleşmiş insanlığın kutsal mücadeleleridir.
Tarih Hz. İbrahim’in çıkışıyla egemenlerin putlarının kırılmasına tanıklık ederken, Önder Apo’nun çıkışıyla da sömürgeciliğin mezar karanlığına gömeceğine tanıklık etmektedir. Bu tanıklık insanlığın kendini tanıması, özüne kavuşması, yaşamına anlam katması ve erdemliliğe ulaşmanın tanıklığıdır.
Nemrut, İbrahim peygamberi ateşe atarak putlarını koruyacağını zannederken, İbrahim’i direnişin, kutsallığında kül olmuş bir lanetliktir. TC Devleti de, Önder Apo’yu İmralı adasında esir tutarak, iktidar lanetliğini koruyacağını sanma gafletindedir.
Tarihin insanlık hafızasında unutulmaz kıldığı, Nemrudi putların kırılarak lanetlendiğidir. Elbette ki faşist TC Devleti de döktüğü mazlum Kürt halkının kanında boğularak lanetle anılmaktan kurtulamayacaktır. Bu durum hakikatin mutlaka bir gün kazanacağını gösteriyor. Yani Hz. İbrahim ve Öcalan hakikati, Nemrut krallığına ve TC Devlet faşizmine karşı direniş, özgür zihniyetin ahlaki ve politik eylemidir.
PKK hareketinin ilk direnişi olan Hilvan-Siverek gerçeği bu tarihsel ve toplumsal çelişkinin bir sonucudur. Hilvan-Siverek direnişi geri, hain, işbirlikçi Nemrudun soysuzlarına karşı verilmiştir. Öcalan hakikatine ilk katılımlar da bu şehirde gerçekleşmiştir. Yani PKK hareketi bir nevi İbrahim’i hareketin soylu devamıdır.
Kutsallık ve lanetlik çelişkisi günümüzde de en bariz şekilde bu şehirde yaşanmaktadır. Bu kadim şehir, şimdi de AKP hegemonyası güdümünde, parsel parsel Siyonist Yahudi ve Arap petrol sermayesine peşkeş çekilmektedir. Urfa’da TC Devleti’nin Kürt halkına yönelik uyguladığı kültürel soykırım yetmezmiş gibi bu sefer de bu kutsal topraklar Nemrut krallığının yeni yetme çocukları tarafından parça parça satılmaktadır. İşgalci, barbar zihniyet sadece bununla da sınırlı kalmamakta, yöre insanını Avrupa’ya göçe teşvik etmektedir.
Sîpan yoldaşın; ailesi de bu teşvik politikasının sonucu Avrupa’ya göç eder. Sîpan yoldaş; Avrupa’nın diline, kültürüne yaşam tarzına bir türlü alışamaz. Çünkü Fırat nehri bir özlem gibi, yüreğinin derinliklerinde akmaktadır. Yaban kaldığı bu kültür derin çelişkiler yaşamasına sebep olur. Artık bir tercih yapmak zorunda olduğunu anlar. Tercihini demokratik komünal kültürün kutsallığından yana gerçekleştirir. Arayışları onu doğduğu toprakların özlü militanlığına götürür. Bir süre Avrupa sahasında parti kurumlarında faaliyetlere katılır. Özellikle kültür-sanat alanında folklor çalışması yaşamında oldukça belirgin bir aktivitedir. Kürt folklorüne bağlılığı, sevgisi tutku düzeyindedir.
Kürt folkloru, Fırat nehri gibi binlerce yıllık bir tarihin derinliklerinden süzülüp bu halkın acısını, sevincini, hüznünü, coşkusunu, öfkesini, intikamını, aşkını, mutluluğunu, özgürlüğünü tasvir etmektedir.
Sîpan yoldaş; Kürt folklorüne derin anlamlar yükler. Folklorün otantik ruhunda adeta özgürlüğü hisseder. Folklorün ritüelleri onu direniş ve mücadele saflarına katılmaya götürür. Ve 2004 yılında Kürt’ün özgürlük kaabesi olan dağlara yönünü verir.
Sîpan yoldaş Qandîl dağlarında
Sîpan yoldaşın; gerilla saflarına katılımı, aynı zamanda 2004 1 Haziran Atılımı’na da katılım gerçeğidir. Bu katılım Sîpan yoldaşın; sosyal, siyasal, kültürel, askeri ve ahlaki görev ve sorumluluklarına sahip çıkmayıgöstermektedir.
2004-2007 yılları arası Qandîl dağlarında kalır. Qandîl’deki duruşuyla çevresine güven veren, bulunduğu ortamı etkileyen bir pratiğin sahibidir.
Bu pratikten sonra 2007 yılında Gabar eyaletine düzenlemesi olur. İnanılmaz bir serüvenin heyecanını yaşar. Coşkulu, canlı, enerjik, moralli ve güler yüzüyle kısa sürede Gabar’ın zorlu pratiğinde öncüleşir. Bilinçli, örgütlü pratiğiyle zorluklar karşısında yılmayan bir pratik sergiler. Yaşamındaki temizlik, mütevazilik onu çekim merkezi haline getirir. Örgütsel refleksleri oldukça güçlüydü. Geriliklere, basitliklere tahammülü yoktu. Bulunduğu çalışmalarda titizdi. Sürekli gelişmeyi, yenilenmeyi kendinde yaratmayı esas alırdı. Kısaca birey olarak gelişmede sergilediği mücadele seyri, ölçüsü oldukça yüksekti ve yüksek bir performansa sahipti. Güçlü potansiyelini gereken yerde iradeye dönüştürmeyi çok iyi bilirdi.
Sempatik, sıcak kanlı ve insan yüreğinde çabuk yer edinirdi. Üzerine düşen görevleri eksiksiz yapmaya çalışırdı. Yani doğal ve özlü duruşuyla yaklaşımıyla, davranışlarıyla, devrim fırtınasında dimdik dururdu.
Sîpan yoldaş; görev amacıyla gittiği Çirav yamacındaki Bokat köyünden çıkarken düşman pususuna düşer. Bu pusu da düşmanın ilk ateşiyle yaralanır. Yaralı haliyle düşmanla çatışır. Bu çatışmada lanetin artıklarından, celladının öncülerinden bir korucu da ağır yaralanır. Sîpan yoldaş son mermisine kadar savaşarak şehadete ulaşır.
Her bir şehadet onlarca duygunun yaşanmasıdır. Ve şimdi gözlerimde canlanıyor anıların, özgürlüğü arayan bakışlarının ışıltısıyla, yola düşen ve kararlı adımlarınla, kavganın, umudun, sevginin asaletiyle, yaşamını özgürlükle yaratmaya çabalayan, Sîpan yoldaşım. O kadar soylu bir duruşun vardı ki, o çok sevdiğin folklorün figürleriyle, hayattaki tüm renksizliklere meydan okudun o gülen yüzünle.
Sîpan yoldaşın bıraktığı devrim bayrağını daima yükseklerde tutmanın sözünü veriyor, tüm devrim şehitlerimizin yüce anıları önünde saygıyla eğiliyorum.”
Kaynak: SERXWEBÛN ONLİNE SİTESİ