HABER MERKEZİ – Son zamanlarda pek bir az gitmeye başladım evime, bazen yolum düşerse bazen de özleyenim vardır duygusuyla uğruyorum eve. Artık bir misafir gibiyim kendi evimde, sanki hiç bir şey bana ait değilmiş gibi. Yabancıyım anneme, babama ve mahalleme, nasıl bir şey anlamış değilim, artık her yerde misafirim, fakat her yer evim. Belki de hiç gitmediğim bir yere aitim, hiç solumadığım bir havaya, hiç tanışmadığım insanlara aitim. Fakat yıllardır bildiğim her şeye yabancı ve bir o kadar uzağım.
Düşünmekteyim nasıl geldim bu noktaya, nasıl oldu da bütün doğru bildiklerimle çeliştim, nasıl oldu da yabancılaştım kendime ? Sanırım hakikatin izinde koşarken, kopuyorsun bütün sahtelikten. Farkına varman için oturman ve düşünmen gerekiyor, başka türlüsü izin verdirmiyor düşünmene. Zaten mücadele içerisinde çok da vaktin olmuyor böyle şeyleri düşünmeye. Olursa da düşünmek istemiyorsun, kaçmak istiyorsun çünkü canını sıkıyor…
Ne kadar değişirsem değişeyim, hep aynı gözle bakacaklar bana, hep annemin gözünde onun en küçük oğlu Hebun olarak kalacağım. Yıllarca çalmasam da evimin kapısını, yıllarca görmeseler de beni, yine ilk kapıyı çaldığımda ve ilk gördüklerinde beni, aynı şeyi hissedecekler. Hiç bir zaman benim olmak istediğim gibi ve olduğum gibi kabul etmeyecekler. Ne yapmak gerekir anlatmak yetmiyor, politik duruşum da değiştirmiyor bir şeyleri. Bir gün bir arkadaşıma ailemi örgütlediğim zaman, herkesi örgütleyebileceğimi söyledim. O arkadaşımın söyledikleri hala kulaklarımda çınlıyor şöyle demişti. “Ancak sen şehit düşersen ailen örgütlenir..” Gerçekten şehit düşersem örgütlenir mi ailem ? Sahiplenirler mi cansız bedeni mi ve ideoloji mi? Bilmiyorum..
Geride bıraktıklarımız ne olacak? Bizden sonra hep bir yanları yarım ve eksik kalmayacak mı? Kim tamamlayacak onların yarım ve eksik yanlarını? Annem hep şöyle diyor; “Sen bizi düşünmüyorsun, sen hep kendini düşünüyorsun, bir yeri mutlu ederken bir yeri yok ediyorsun“ Ablam da benzer şeyler söylüyor, peki bu insanlar gerçekten de haklı değil mi ? Yani mesele haklı olup olmamaları da değil açıkçası, asıl mesele var olan bu gerçeklik. Bu gerçeklik ile nasıl mücadele edilir sorusunu hep sordum kendime, zaman zaman yoldaşlar ve Parti sayesinde cevap olabildim kendime, zaman zamansa susmayı ve zamana bırakmayı tercih ettim. Şu hatırlatmayı sık sık yaparım kendime; Ben bu gün savaşmazsam sadece kendi ailem mutlu olacak, fakat ben bu gün savaşırsam binlerce şehidin ve milyonlarca halkımızın intikamını almış olacağım. Hatta belki ülkemizin kurtuluşunda benim de akacak kanımın bir faydası olacak. Hakikatin izinde yürümek belki de bu!
Hebun Sêrt