HABER MERKEZİ –
‘ Kuzey yollarında da sana şarkı söyleyeceğim…’ diyordu, bardaktan boşanırcasına yağan ilk bahar yağmurları altında, sırıl sıklam olduğumuz ama yine de o son video klipleri çekmekten vazgeçmediğimiz günlerde. Çok sevdiğim ve gözüm gibi koruduğum kameramın ıslanıp bozulma riski olduğu halde, her şeyi göze alıp ‘bu sese değer…’ diyerek Delila’nın peşine düştüğüm Zap vadilerinde yaptığımız bu çalışmanın, Kürt Halk’nın yazılmamış tarihine kalacağını içten içe hissediyordum.Sırtına davulunu alıp, şarkı söylemek için Zap’ın en yüksek tepelerine tırmanan bu kızın, O’nun ruhundaki güzelliğin ve sesindeki içtenliğin aklımı çelmiş olduğunu söylesem kızmazsınız değil mi? Her ikimiz de kuzey yolculuğuna hazırlandığımız o günlerde, Delila’yı klip çekimleri için alıkoymam komutanları tarafından eleştirilse de, yine de her defasında izin veriliyor olması bu sesin, bu güzelliğin, bu ruhun bütün herkes tarafından onaylandığına işaret ediyordu.
Ve Delila’yı, şarkı söylemeye ikna etmek ise hiç de zor olmuyordu. Şarkı söylemeyi her şeyden çok seven bu kız, birazcık olsun içtenliğinizi hissetsin yeter, açı verir gönlünün bütün kapılarını , yüreğinde demlediği bütün ezgileri döküverir akarsulara…. Onunla çalışırken hiç zorlanmazsınız. O çoktan hazırlanmış sizi bekliyordur ve isteğinizden daha çoğunu, daha güzelini seve seve verir.Yağmurlu yol boylarında, çekeceğimiz klipleri tasarlıyor olsak da, ben bir daha karşılaşmayacağımızı hissediyor ve zamanı bir kez yakalamışken, yapabileceğimin en iyisini yapmak ve bu Kürt Kızı’nın en güzel resmini çekmek için uğraşıyordum. En büyük korkum ise, yıllar önce Kandil Dağ’ının bir kuytusunda karşılaştığım ve Delila’nın yakın arkadaşı olan Newal Beritan’ın çekimleri sonrasında, yaşananları tekrardan yaşamaktı. Newal Beritan’ın, dinlendiği zaman, dillerden düşmeyecek olan ‘be kes mam’ isimli soranca söylediği şarkısını, iki bin yılının ilk aylarında kaydetmiş, görsel yayın yapan kurmlarımıza göndermiş, ancak bundan dört yıl sonra televizyonlarda, Newal dışında hepimiz seyredebilmiştik. Çünkü Newal, o yılın baharında zap suyuna kapılıp yaşamını yitirmişti. Ve bana ise ‘sana bir daha şarkı söylemeyeceğim, çektiklerin kaybolup gidiyor’ diyen sitemli sözleri kalmıştı…
Delila ile çalışırken her defasında, Newal’i konuşuyor ve yaptıklarımızın sonucunu kuzeye geçmeden önce görmesi için, elimden geleni yapıyordum. En büyük isteğim Kürt halkının bu sesi, bu güzelliği, bu ruhu daha o aramızda iken tanımasıydı. Yine başaramadım…
Ondan önce yola koyulup, kuzey topraklarına ayak bastım. Ve arkamdan gelenlere sorduğumda, kliplerimizin sadece bir kısmının yayına uygun görüldüğünü ve Delila’nın da ancak bu kadarını görebildiğini söylediler. O’nun ulaşma hayallerini kurduğu Garzan topraklarına doğru yola koyulduğumuz, ağustos ayının son günlerinde, radyolardan O’nunla çektiğimiz bütün kliplerin müzikleri yayınlanıyordu. Yürüdüğümüz bütün patikalarda, yoldaşlarla birlikte O’nun sesini dinliyor ve ben dinlediğim bu şarkılar için çektiğim sahneleri, bir bir gözlerimin önünde canlandırıyordum. Televizyon seyretme olanağı olan yoldaşlara sorduğumda ise, koca bir halkın Delila’nın daha önce yayınlanmamış olan klipleri dahil bütün şarkılarını ard arda istediğini öğreniyor, ama bir türlü sevinemiyordum…
Çünkü Delila Meyaser, Kürt Halkı’nın huzuruna bütün şarkılarıyla çıkmadan önce, on yoldaşıyla birlikte Tanin dağlarında çatışmaya girmiş, son mermisine kadar direnmiş ve son mermisini kendisine sıkmıştı. Ve Kürt televizyonları bir kez daha gerilla sanatına yetişememiş, onu ancak geriden takip edebilmişlerdi. Garısa çatışmasında yaralanıp geri geldiğimde, Delila’nın şarkıları bütün bir halkın kalbine yer etmiş ve Kürdistan’ın bütün dağlarına yayılmıştı. Benim yaralı koluma bakıp, bundan sonra yola devam edip etmeyeceğimi soran yoldaşlara, bahar yağmurları altında sırıl sıklam ıslanırken Delila’nın ‘sana o yollarda da şarkı söyleyeceğim’ sözlerini söylemiyor, bu sözleri bir sır gibi içimde saklıyordum.
Ama bana bu soruyu soran herkese şu cevabı da veriyordum;
‘Delila şarkı söylüyor…’
Şehit Halil dağ \ BOTAN