HABER MERKEZİ – Her devrim bir ittifaktır. Devrimlerde saf güçler karşı karşıya gelmez; iki dünya karşı karşıya gelir. Devrimlerin ideolojisinde evrensel toplumun gelişmesi özetlenmiştir. Karşı-devrim ideolojisinde de aynı kural geçerlidir. Evrensel karşı güçlerin deneyiminin özetiyle hareket ederler. Politik gerçeklikte ittifaklar daha somuttur. Politikanın güncelliği ittifakları daha çok görünür kılar.
PKK’nin ideolojisini mümkün kılan, reel sosyalizm deneyimidir. Reel sosyalizm ise enternasyonalliğini açıkça ortaya koymuş bir gerçekliktir. Enternasyonalizmin kelime anlamı bile uluslararası ittifaktır. Politik olarak reel sosyalist ortamda varlık bulmaya çalışmıştır. Ulusal ve uluslararası koşullarda reel sosyalist kamp tercihi, çıkıştan itibaren önceden tayin edilmiş gibidir. Sorun teorik ittifak anlayışından kaynaklanmıyor. Pratikte nasıl şekilleneceği ile ilgilidir. Kürt sorununu Türkiye sosyalizmi koşullarında çözme çabaları doğru bir tercihtir. PKK çıkışında Türkiye sosyalist hareketlerinin rolü yadsınamaz.
Türkiye sosyalist hareketinin savaşa cesareti olmasaydı, PKK’nin yalnız kendi başına devrimci savaşa cesaret edebileceğini idea etmek ancak varsayım değeri taşır. Demek ki kaderleri aynı devlet çatısı altında örülmüş halkların devrimci öncülerinin ilk etapta kendi aralarında ittifak içinde hareket etmeleri toplumsal doğaları gereğidir. Teorik olarak Türk-Kürt ve diğer kültürel grupların, sınıfların dayanışması tartışılamaz. Tartışma konusu, pratikleşme düzeyindeki kopukluktur. Bunda da çıkarları zedelenen güçlerin, devrimci hareket içine sızmış tasfiyeci ve hain güçlerin çabaları rol oynar. Türkiye devrimci hareketi içinde bir parça olarak gelişen PKK hareketine tahammül edememek, ondan kendini soyutlamak kesinlikle hâkim ulus ideolojisinin saflara sızmış bilinçli veya kendiliğinden ajanları olmakla mümkündür. Farklı milliyetlerden ve sınıflardan gelmek ittifaklara engel değildir. Bilakis ittifaklar bu farklılıkların sonucu daha da önem kazanır.
Devrimci amaçlarda asgari birlik, ittifakları gerektirir. Aynı örgüt içinde gerçekleştirileceği gibi farklı örgütler arasında da gerçekleştirilir. Türkiye demokratik, sosyalist hareketlerinde tutarlı, kalıcı ittifakların gerçekleşmeyişi, anti-demokratik ve anti-sosyalist güçlerin çabalarıyla yakından bağlantılıdır. Sosyal-şoven ideoloji, politik güç haline kendini getirmemeyle belli eder. Kürt sorununda ve onun çözümünde uygulanan tecrit, ötekileştirme karşı-devrimin etkileriyle, böl-yönet politikalarıyla ilgilidir.
PKK’nin çıkışında tüm bu gerçekler yaşandı. Turnusol kâğıdı işlevi gördü. Devrimci mücadeleye sızmış tüm unsurların gerçek kimliğini ortaya çıkardı. 12 Eylül darbesi sonrasında faaliyetlerini neredeyse askıya almaları, sadece baskı ve sindirmeyle izah edilemez. Tutarlı olmak ve gelişmek için ancak Kürt kimlik ve özgürlük savaşında taraf olmaları, dolayısıyla PKK ile ittifaklara cesaret etmeleriyle mümkündü. 1980 sonrasında bir kez daha Ortadoğu’da PKK’nin yeniden örgütlenme, devrimci savaşa yönelme fırsatlarını tüm demokratik ve sosyalist güçlerle paylaşmak istedik. Bu amaçla çok sayıda görüşme ve toplantı yaptık. Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi platformunu açtık. İş pratik adımları atmaya gelince içimizdeki tasfiyecilerin daha sonra yaptıklarını, onlardan çoğu önceden gerçekleştirip Avrupa’nın yolunu tuttular. Orada hareketlerinin devrimci özünü tasfiye etmekle uğraştılar. Özellikle Dev-Yol’dan hâkim unsurlar kendileriyle birlikte PKK’nin devrimci özünü tasfiye etmeye büyük çaba harcadılar. Halbuki her bakımdan ilişkileri ve olanakları, sempatizan kadro ve kitle desteği PKK’den daha gelişkin olan Dev-Yol, eğer devrimci halk savaşı stratejisini kabul edip, ortak taktik adımlarla hareket etseydi, Türkiye’nin demokratik ve sosyalist dönüşümü çok daha ileri ve farklı aşamalarda olurdu. Özellikle Taner Akçam’ın şahsında kendini dayatan tasfiyecilik Türkiye demokratik ve sosyalist hareketinin tasfiye olmasında büyük rol oynadı.
Birçok gücü kendileriyle birlikte sürükleyerek PKK’nin devrimci halk savaşı stratejisini tecrit etmeye çalıştılar. Avrupa’daki PKK yetkili unsurlarını kendilerine alet ederek büyük tahribat yaşattılar. Ondan sonra zaten Dev-Yol bir daha kendine gelemedi. Ortadoğu’da üslenip sınırlı bir direniş sergilenseydi, MHP’nin çok üstünde bir devrimci sınıf gücüyle, CHP’yi, onun sosyal demokrat maskesini yırtmış olarak düzene karşı temel muhalefet partisine dönüşebilirdi. Dünya genelinde bu yönlü çok sayıda örnek yaşanmıştır. Ayrıca PKK ile ittifak etmiş olsalardı, hem ulusal sorunun çözümünde hem genel demokratik açılımlarda AKP’ye ihtiyaç olmadan öncü güç olabilirdi. Tasfiyecilik, bu tarihi fırsatı bilinçli olarak harcadı. Varsa tutarlı, devrimci, sosyalist öğelerin bu kısa tarihçeyi çok iyi incelemeleri gerekir. Çok değerli öğelerini harcadıklarını biliyorum. Şahsıma yönelik propagandayı halen sürdürmesi ayrıca üzerinde durmayı gerektirir.
Dev-Sol önderliği de tutarlı davranmadı. Ortadoğu’da üslenme, Kürdistan üzerinden devrimci direnişi tüm Türkiye’ye yaymaya yanaşmadı. Bazı dostça yaklaşımları geliştirmek istemedi. Ortak hareket etmeye yanaşmadı. Eğer kadrolarından bazıları, özellikle bizimle ilişkiye geçen Bedri Yağan İstanbul’a çekilip imha edilmeseydi, güçlerimizle kardeşçe ortaklaşa hareket etseydi, Dev-Yol’un bıraktığı devrimci boşluğu doldurabilir ve Türkiye devrimci muhalefetinin en güçlü hareketi olabilirdi. İttifak politikalarındaki tutarsızlık onları da tasfiyeye uğrattı.
Halklar Önderi Abdullah Öcalan