HABER MERKEZİ
Eğitim ve örgütlenme olmazsa, hangi savaştan bahsedebiliriz? Silah kullanmasını öğretemezsek, savaş üzerine bazı bilgiler vermezse sıradan köylü ne yapabilir. Gerilla böyle ise, halk ne kadar savaşabilir? İşte KDP peşmergeciliği! Bu peşmergecilik 40 yıldır savaşı ne yaptı? Bir gün bile gerillacılık yapabildi mi? En küçük bir sıkışmada her şeyi bırakıp kaçıyor. Bu yakın tarihi tecrübeden ders alsanız bile, eğitimin ciddi bir sorun olduğunu göreceksiniz. Kürdistan’da devrimci faaliyetin en önemlisi, diğer ülkelere nazaran çok daha ağırlıklı yerine getirilmesi gereken bir görevdir. Bugün bizde bile savaş gerilla düzeyinde seyredemiyorsa, bunun gerekli eğitiminin verilmemesiyle ilişkisi vardır. Hem militan, hem de savaşçı eğitimi inanılmaz ölçüde ihmal edildiği için çizgiyi oturtamıyoruz. Bunun önemli bir noksanlık olduğunu belirtiyoruz. Eğer gerçekten dağılırsak, ya da taktiğe uygun savaşı tutturamazsak, bunun temel nedeni ne düşmanın özel savaşımıdır, ne de olanakların azlığındandır. Hatta ne çaba, ne de fedakârlık noksanlığıdır. Hayır, temel neden; devrimci eğitimin ciddi ihlalidir. Devrimci eğitimin saflarda günlük olarak yürütülmemesi, bizi kesinlikle yenilgiye götürecek esas nedendir. Dolayısıyla, bütün görevlerimizin temeline devrimci eğitim faaliyetini koymalıyız.
Alanların durumuna göre, yine gelen kişilerin seviyesine uygun bir eğitim tepeden tabana kadar mutlaka planlayıp uygulamalıyız. Şöyle bir slogan yerindedir; çarpışma öncesi ve sonrası kısa dönemler hariç, bütün süreçler eğitim sürecidir! Bu sloganla eğitimin üzerine gidilmelidir. Bu sloganı hem formülleştirmeli, hem de bir disiplin kuralı halinde temel bir görev olarak bütün birim sorumlularının önüne koymalıyız. Bu konuda görevlerini yerine getirenlere görevin militanı gözüyle bakmalıyız, getirmeyeni de alaşağı etmeliyiz. Birimini ve alanını eğitimsiz bırakan devrimimize bilmeyerek en büyük kötülüğü yapmış olur, formülüne de sıkı sıkıya bağlı kalmalıyız. Şimdi bu drum çok tehlikeli bir duruma gelmiştir. Bunun için önemi daha da artıyor. Ayrıca bizim burada eğitimin ağırlıklı bölümünü üstlenmemizden dolayı herkesin beklentisi burası oluyor. Hep “eğitilmiş kadrolar gönderin” diye yıllardır beklentiler içinde olanlar vardır. Tabii bizim de burada eğitim imkanlarımız sınırlıdır. Kaldı ki, doğru da değildir, milyonları burada eğitemeyiz. Aslında sadece bir kaç grup kadro eğitmek en doğrusu olacaktır. Yurt dışında bu sağlıklı da değildir, en iyi eğitim pratik içinde, savaşla içiçe geliştirilen eğitimdir. Gerillada bu tamıtamamına böyledir. İşte bizde kesinlikle büyük bir kural ihlali olarak, yine devrimci görevlerin ihlali olarak buna bu nedenle son verilmelidir.
Dediğim gibi, mevcut yaklaşımları aşmalıyız. Çok az eğitim, boş hareket etme, boş sohbetçilik yerine, çarpışma anları dışında, bütünüyle yaşam bir eğitim süreci olmalıdır. Kişilere göre, grupların seviyelerine göre, yine alanların durumuna göre zenginleştirilmelidir. Seviyeye göre ideolojik, siyasal konulardan, en basit araç-gereç kullanımına kadar konuları içermelidir. Ve bu anlamda birliğini eğitmeyen bize en büyük zararı veriyordur. Birliğini kesinlikle savaşın yoğunluğunu göz önüne getirerek, ya da fırsat bulamadım demenin son derece gerçek dışı bir yaklaşım olduğunu bilerek, yine sıcak savaşın olduğu her yerde eğitimin daha anlamlı yürütüldüğünü bilerek yaklaşmanın doğru olduğunu mutlaka göstermelisiniz. Savaş gelişiyor, eğitim gelişiyor. Birisi diğerini güçlendirir. Doğrusu da budur. İşte “bölgede gelişmeler hızlandı, fırsat bulamadım” demek büyük bir ikiyüzlülüktür. Bilakis, gelişmeler hızlandı mı eğitimin gereği de artar, dersiniz. Ustaların meşhur formülünü tekrardan belirtelim; “devrimci gelişmeler hızlandı mı eğitime olan gereksinme da artır” derler. Çünkü, devrimci saflar eğitilmedi mi kargaşa doğar, başıbozukluk doğar, çapulculuk doğar; diğer sınıfların etkileri, ideolojik etkileri, siyasi etkileri, oldukça tehlikeli olur. Bu nedenlerden ötürü devrimci gelişme bir yerde hızlanıyorsa, orada ağırlık verilmesi gereken faaliyet eğitimdir. Fakat şimdiye kadar söylenen; düşman dayatmaları veya savaş koşulları kızgındı, fırsat bulamadık. Bu yaklaşım tamamen yanlıştır ve gerçek dışıdır.
Koşullar ne kadar zor olursa, savaş ne kadar şiddetlenirse, yürütülen çalışmanın seviyesine göre eğitim faaliyeti de o kadar kaçınılmaz hale gelir. Dolayısıyla, savaş alanlarındaki muazzam eğitimsizliği aşmamız gerekiyor. Hemen şu hataya da düşmemek gerekir: Devrimci faaliyetleri, eylemliliği bir tarafa bırakıp her şey eğitimdir. Evet, bugün böylesine bir yaklaşım tehlikeli değil ama, özellikle bazı alanlarda ucuz bir propagandacılığı yani eğitim faaliyetini yeterli sayanlar da çıkabilir. Hayır, bu biçimde eğitim laçkalaştırılmamalıdır. Eğitim, örgütlenme ve eylemi geliştirmek içindir. Geliştirilmeyen örgütlenme ve eylemciliğin maskesi kırılmalıdır. Eğitim faaliyetleri yapıyoruz adı altında ciddi militan görevlerinize yani örgütlenme ve eylemliliği ikinci plana atıyorsunuz, hatta gözardı ediyorsunuz. Dolayısıyla yaygın eğitime yönelirken, bunun tersi durumlara düşmemek de önem taşıyor. “Her şey eğitimdir” deyip kendinizi bir burjuva eğitmenler derekesine* düşürmemeniz gerekir. Bizde eğitici her zaman militandır. Eğitimci savaşandır, komutandır. Burjuva okullarına bakmayalım. Onların zamanları, olanakları vardır. Yıllarca kendilerini eğitebilirler.
Bizim okulumuz savaş okuludur. Her şey sıcağı sıcağına savaşa bağlıdır. Dolayısıyla öyle uzun vadeli bir eğitim imkanı olamaz. Kaldı ki, en sakıncalı eğitim yöntemidir. En yaratıcı eğitim yöntemi, savaşımla bağlantılı olan eğitim yöntemidir. Savaşın ortaya çıkardığı sorunlar nedir? Bunlar; eylemde kalite geliştirmek, örgütlemede gelişme sağlayabilmek içindir. Gerekli eğitimi verebilmektir. Önümüzdeki görevleri çözmek için eğitim yapmaktır. Pratikten bu kadar kopuk eğitimin sakıncalarını belirtmeye de gerek yoktur. Dolayısıyla burjuva okullarında öğretilen eğitimin fazla yaratıcı bir değerinin olmadığını biliyoruz. Bizim burada sınırlı bir takım eğitimlerimizin bile, bizi burjuva ordularından daha iyi savaştırdığını, burjuva politikacılarından daha bilinçli kıldığını belirtmek gerekir. Dolayısıyla eğitimin savaşla iç içe ele alınması son derce yaratıcı bir yöntemdir. Gelişmelere oldukça hizmet olanağı sağlar.
Kısa süreli olması engel değildir. Çok kıt olanaklarla sürdürülmesi de engel değildir. Halk gerçeğimiz, halk savaşı gerçeğimiz bu konuda böyle olmamızı koşullandırıyor. Bunun yadırganacak bir yönü yoktur ve şikayet edilecek bir husus da değildir. Bilakis böylesine bir eğitim olanağı doğru bir yoldur. Yani mücadeleci bir konumda bulunmamız, devrimci eğitimin iyi bir zeminidir, diyeceğiz. Sıcak savaşım içinde bulunuşumuz muazam bir devrimci eğitim fırsatıdır. Bazıları bunu engel görmesinler. Yalnız kadrolar için değil, kitlelerin yaygın eğitilmeleri için de devrimci faaliyet dönemi özellikle silahlı savaşım paha biçilmez bir imkan sağlıyor. Daha şimdiden savaş, eylemlerin en etkileyici yöntem olduğunu ortaya koyuyor. Politikayı bu temelde öğretiyoruz. Dolayısıyla hiç kimse, devrimci savaş geliştikçe, eğitim olanakları daralır, eğitim zemini daralır, diyemez ve bunu iddia da edemez. Tam tersine eğitim zemini ve olanakları artar. Fakat buna cevap verilmezse o ayrı bir sorun olur.
Şunu iddia edemezsiniz; eylem kendiliğinden eğitimdir, teknik örgütlenme kendiliğinden eğitimdir. Hayır, bu doğru değil, en tehlikeli oportünistçe yaklaşımlardan birisi de budur. Eylemin ve örgütlenmenin eğitime hizmet ettiği doğrudur. Ama kendiliğinden değil; bilinçli, planlı bir eğitim faaliyetiyle birleştirilirse eylem ve örgütlenme eğitime hizmet eder. Bu konudaki ayrışmayı da iyi bilmek gerekiyor. Mevcut eylemlilik durumumuzun yolaçtığı etkileri “kendiliğinden eğitim”dir biçiminde bir opotünizme düşmemek gerekiyor. Tam tersine eylemlerin sonuçlarını sıkı bir eğitim ve örgütlenmeye dönüştürmeyi bir devrimci kural bellemek gerekiyor. Her olumlu etki eğer eğitimle kadrolara, savaşçılara, halka mal edilmezse çarçur olup gider. Dolayısıyla eğitim bu çarçur olmanın da önüne geçen en etkili yöntemdir.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN