HABER MERKEZİ
Batı ekonomi-politiği diğer topluma ilişkin dallarda geliştirdiği bilimsel çarpıtma ve kehanetleri öncelikli olarak işler. Buna ihtiyacı vardır. Farklı ama daha gelişkin bir sermaye birikimi ve kar hadleri söz konusudur. Ekonomi-politik bilimi, bu gerçeği açıklamaktan çok gizlenmesine aracılık eder. Mitolojik anlatımın çağdaş versiyonu olarak değerlendirmek mümkündür.
Ekonomik sorun esas olarak kadının ekonomiden dıştalanmasıyla başlar. Ekonominin kendisi ise beslenme konusu olan her şeydir. Ekonomi politiğe (K. Marks’ın Kapital’i dahil) göre ise piyasalara göre üretim üzerinden sağlanan kar, rant, faiz ve ücretler ekonominin temel konusunu teşkil etmektedir. Bilim değil, tamamen burjuvazinin kar üzerine kurulu yaşamına göre bir disiplin söz konusudur. Kar esas alınarak düzenlenen ekonomik yaşam toplumun en dibindeki sorundur.
İnsan yaşamını kar’a göre düzenlemek en vahşi iktidar anlamına gelir. Biyo-iktidar kavramı biraz da bu gerçeği ifade eder. Tarih boyunca tüm toplumlar insan ihtiyaçları dışında zenginleşmek için yapılan mal ve para birikimlerine hep şüpheyle bakmışlardır. Fırsat bulur bulmaz ihtiyaç sahiplerine dağıtmaktan çekinmemişlerdir. Birikimin felaketlere karşı değil de bazı grup ve kişilerin zenginleşmesi için yapılmasının ahlakın kötü yargısına hep maruz kalması boşuna değildir. İnsan yaşamı gibi kutsal tutulması gereken değeri, birikimcilere ipotek etmek en büyük ahlaksızlık sayılmıştır. Batı kapitalist modernitenin binbir hukuk ve güç aygıtıyla meşrulaştırmak istediği bu olgudur. Kutsal Kitapta geçen Leviathan özünde bu olguya işarettir. Topluma karşı canavar olarak simgeleştirilmektedir.
Sistemi ayakta tutan her şeye karşı olmak
Ekonomi olmayan, tersine ekonominin canına okuyan olgular kümesi ekonomi-politik adı altında bilim diye sunulmaktadır. Marks’ın İngiliz ekonomi-politiği olarak rasyonelleştirmede hiç de az olmayan çabası ekonomiyi değil anti-ekonomiyi ifade etmektedir. Buna ekonomi demesi, değil sosyalist toplumda herhangi bir toplumda bile etik olamaz. Hegel’i ayakları üstüne kaldırmak isterken, kendisini baş aşağıya düşürmüştür. Özcesi piyasa üstünde yürütülen sermaye birikim ve kar operasyonları tarihte eşi görülmemiş ekonomik sorunların temelidir. Şu hususu bir kez daha belirtmeliyim ki insanlar için zorunlu beslenme, giyinme, taşınma ve barınma ihtiyaçlarına hizmet ettikçe piyasaya karşı olmanın, onu meta fetişizminin aracı olarak değerlendirmenin tutarlı bir yönü yoktur. Bu anlamda piyasa gerekli ve iyi bir ekonomik araçtır. Karşı olunun bu değildir. Piyasalar üzerinde bir yandan fiyatlarla oynayarak, diğer yandan uzak mesafeler nedeniyle oluşan aşırı kar sistemine, yani kapitalizme karşı çıkılmaktadır.
Anti-kapitalist olmak bu sisteme, tabi bu sistemi ayakta tutan her şeye karşı olmaktır. Piyasa gerçeği bu kapsamın dışındadır. Bilakis sermaye tekelleri piyasalarda sağlıklı adil bir değişimin oluşumunu, fiyatlarla sürekli oynama, böylelikle kar olanaklarını canlı tutma nedeniyle engellerler. Yani kapitalizm sadece anti-ekonomi değil, anti-pazardır da. Böyle olmasaydı sürekli bunalım ve finans oyunlarıyla toplumsal yaşam alt üst edilebilir mi? Bunca bilim ve tekniğe rağmen nüfus, işsizlik, yoksullaşma ve çevre imhası başta olmak üzere insanlığı tehdit eden sorunlar bu dönemdeki kadar büyüyebilir miydi?
Marks, sunulan dehşetin ve felaketin farkındaydı
Kadının, ekonominin merkezinde rol oynaması anlaşılır bir husustur. Çünkü çocuk yapmakta ve beslemektedir. Ekonomiden kadın anlamayacak da kim anlayacaktır! Genelde uygarlık tarihinde özelde kapitalist modernitede kadın dışlanınca, kocaman erkeklerin üzerinde en çok oynadıkları ekonomi bu nedenle sorunlar yumağına dönüştü. Ekonomiyle organik ilgisi olmayan sadece aşırı kar ve güç hırsıyla başta kadın olmak üzere tüm ekonomik güçleri denetimleri altına almak için girişilen bu oyun; sonuçta her tür hiyerarşinin, iktidar ve devlet güçlerinin toplum üzerinde bir ur gibi büyümesine yol açarak sürdürülemez, oynanamaz bir aşamaya dayanmıştır.
Kadından sonra gerçek ekonomiyle ilgilenen başta çiftçiler, çobanlar, zanaatkar ve küçük tüccarlar da iktidar ve sermaye tekel aygıtları tarafından adım adım ekonomiden dışlanarak tam bir ganimet ortamı yaratılmıştır. En çok aydınlatılması gereken bir konuyla karşı karşıyayız. Bir anlamda ekonomik yaşam alanlarının ve nesnelerinin talanı olan uygarlık süreçleri nasıl olur da meşrulaştırılıp günümüze kadar taşındı. Ekonomiyi tasfiye eden güçler temel ekonomik faktörler olarak sunuldu. Sümer toplumunda tanrılar inşa edilirken bundan daha gerçekçiydiler dersek yanılmış olmayız. Tüm bu eleştirilere rağmen K. Marks, kapitalist ekonomi adı altında sunulan dehşetin, felaketin farkındaydı. Fakat kapitalist modernitenin alabildiğine hegemonyasını inşa ettiği bir dönemde çözümleme ve devrimci eylemi ancak bu kadar olabildi desek daha doğru olur.
Ortadoğu’da Uygarlık Krizi ve Demokratik Uygarlık Çözümü kitabından alınmıştır.