HABER MERKEZİ
Genelde (evrensel) oluğu gibi kendi özgünlüğü (tikelliği) içinde Ortadoğu toplumunda kapitalizmin tahripkarlığı çok daha ileri uçlarda seyreder. Sistem olarak fetihçi girişi anti-toplum, anti-ekonomi de ana-merkez; metropol kent ve ülkelerin sömürgeciliği biçimindedir. Şüphesiz kapitalizmin millisi, gayri millisinden değil milliyetçiliğinden bahsetmek daha öğreticidir. Özünde milli kapitalizm denen olgunun özde en yoğunlaşmış kollektif yabancılık olduğunu derinliğine kavramak gerekir. Kapitalizmin kendisi doku olarak yabancılaşmadır. Milliyetçilik ideolojisiyle kendini ulusal, milli toplum olarak yansıtmak ister. Ulusalcılık, milliyetçilik kavramları genelde tekelciliği özelde kapitalist tekeli maskelemek ve hegemonileştirmek için icat edilmiş ideolojik araçlardır.
Yaklaşık 200 yıldır süren bu girişim, ilk 150 yılı ticaret ve mali kapitalizmi temelinde olurken, son döneminde sanayicilik hız kazanmıştır. Batı toplumlarına göre daha yüzeysel bir hakimiyeti vardır. Geleneksel güç ve sömürü tekelleriyle ittifak içinde hegemonyasını sürdürmektedir. Ortadoğu’da egemen Avrupa-ABD merkezli kapitalist hegemonik sistemdir. Ortadoğu’nun uzun uygarlık tarihi, eski toplumun (kabile, aşiret, mezhep toplulukları) güçlü varlığı Batı merkezli hegemonyacılığın zayıf bir temele dayanmasına yol açmaktadır. Zayıf halka olması bu gerçeklikten ötürüdür.
Kapitalizm karşıtlığını ekonomik toplum olarak belirlememizin önemli sonuçları vardır.
1- Çelişki kapitalizm-sosyalizm arası olarak değil ekonomik toplum-kapitalizm temelli olarak kavranmak durumundadır. Ekonomik toplum, tekelci ittifaktan olumsuz etkilenen tüm toplumsal ekonomik güçleri temel alır. Sosyalist ekonomi, modern koşulların ekonomi güçlerini esas alırken, ekonomi toplumu geleneksel ekonomik güçleri de kapsar. Daha da önemlisi piyasalaşmamış ve doğal, metalaşmamış geniş kullanım değerli ekonomi de bu kapsam içindedir. Özellikle kadın ve çocuk emeği çok yaygın olup çoğunlukla kullanım değeri üretir. Reel-sosyalistlerin ekonomiyi kapitalizm için metaların üretimine indirgemeleri çok dar bir yaklaşımdır. Kapitalizme bundan daha iyi hizmet olamaz. Ekonomiyi tahrip etme anlamında baş aktör olabilir ama inşa eden baş aktör olamaz.
2- Toplumsal varsıllıklar olarak burjuva-proleterya çelişkisinin de temel değil, tali bir çelişki olduğunu belirlemiştik. Sosyal çelişki tekellistlerle onların dışındaki tüm toplum arasındadır. Toplumsal eşitlik, özgürlük ve demokratik mücadelenin doğasını kavramak açısından bu ayrım önemlidir. Burjuva-proleterya mücadelesinin yapaylığı reel-sosyalizmin 150 yıllık deneyimiyle açıkça ortaya çıkmıştır. Hizmetçiler (köleleştirilmiş sınıflar) hiçbir zaman efendilerini aşacak ideolojik-pratik güç kazanamazlar. Varsıllık olarak bu yetenekleri yoktur. Ancak hizmetçiliği ret ettikleri zaman yetenek sahibi olabilirler ki o zaman da hizmetçi sayılamazlar. Modernite döneminde sosyal mücadeleleri doğru kavramak için tekelist dokularla onların dışındakiler ayrımını doğru yapmak, bu temelde mevzilenme, direnme ve toplumsal inşalara girişmek hayati önem taşır.
3- Yukarıdaki iki ayrım temelinde “kapitalist topluma” karşı inşa edilecek yeni topluma çeşitli adlar vermek mümkündür. Burada önemli olan ad değil içeriktir. Demokratik sosyalist toplum denilebileceği gibi demokratik toplum da iyi bir ad olabilir. Hatta anti-kapitalizm anlamında ekonomik toplum da denilebilir. Önemli olan tekelciliğin egemenliğinde olmayan bir ekonomi ve toplumsal inşadır. Ekonomik faaliyeti pazara bağlı olarak gelişen bir meta ekonomisi olarak tanımlamak kısmen doğru olabilir. Kapitalist ekonomi, milli ekonomi, devlet, ticari, finans, sınaî, tarım, kent, köy, küresel ekonomi gibi ayrımlar gerçeği fazla yansıtmaz. Özel, kollektif ekonomi ayrımları da yapaydır. Pazar ve kullanım değeri olarak ekonomi gerçekçi bir tanıma çok daha yakındır. Tarih öncesi kullanım değeri için ekonomi geçerli tek ölçü iken, pazarda değişim için ekonomi daha çok tarihsel dönemde yaygınlık kazanır.
Ortadoğu toplumu her iki ekonomik değer için tarih öncesi ve sonrasında öncülük şansına sahiptir. Ekonominin ne olduğunu bilir. Anlamakta güçlük çektiği kapitalizm denen vampirin ekonomi adı altında başına yığdığı felaketlerdir. Gerçek ekonomik soykırımlardır. Kapitalizmin başat varlığı ekonomik yaşamın bir vazgeçilmezi değil, bir baş belası, kanserojenidir. Sadece petrol, gaz, su, otomobil benzeri çevreyi yıkan, toplumu savaşa boğan kar amaçlı alanlarda yürüttüğü faaliyetleri çözümlendiğinde bu gerçeklik daha iyi anlaşılır. Yine toplumun yarısından fazlasını işsiz, mesleksiz, göçer, ailesiz yığınlara dönüştürmesi felaketin büyüklüğünü daha anlaşılır kılar.
Bölgenin büyük Arap, Türk, Kürt ve Fars ulusal toplumunu milliyetçilik ve ulusalcılık hastalığından uzak tutarak, ulus-devlet kapanından kurtarmaya çalışarak demokratik modernitenin kapsamı dahilinde özgünlükleri kadar evrensellikleri olan büyük bir uluslar ulusu (ümmetin modern demokratik yenilenmesi) olarak inşa edilmesi temel (ulus-devlet ötesi) tarihsel toplumsal bir görevdir.
O halde anti-kapitalist modernite ve dayanağı olan geleneksel uygarlıkçılığa karşı demokratik, özgür ve eşitçi değerleri esas alan demokratik modernite ve tarihsel dayanağı olan demokratik uygarlık yaklaşımı, paradigması sadece mümkün değil, toplumsal varlığının özgürlüğünün yaşamsal hakikatidir. Özellikle günümüzde zihniyetini ve iradesini taşırmadığı tek bir toplumsal gözenek bırakmayan kapitalist modernite hegemonyacılığına karşı; Ortadoğu toplumunun insanlık kadar eski tarihini olanca toplumsal zenginliği içinde demokratik modernitenin toplumsal değerleriyle kaynaştırarak dikilmek; özsavunma yapmak ve yeniden inşalara yönelmek en kutsal görevdir.
Demokratik Uygarlık Tarihi kitabından alınmıştır.