HABER MERKEZİ
PKK, aslında hem devrimci sosyalizmin, hem de devrimci İslam’ın Kürdistan’da iç içe uygulanmasıdır. İşte bazı sahte solcular “Sosyalizmle İslamiyet zıttır” der veya bazı sahte Müslümanlar “İslamiyet ile sosyalizm zıttır” der. Bana göre zıt değildir. Asr-ı Saadet Müslümanlığı neyse, günümüzün PKK’si de odur. PKK, Arabistan’daki Asr-ı Saadet İslam’ının, Kürdistan’da ortaya çıkmış biçimidir.
Biraz tarihi bilen, biraz kafasını iyi çalıştıran, gerçek Müslümanlığın PKK ile hayat bulduğunu, insanımızın kurtuluşuna en büyük değeri verdiğini ve İslam’ın da amacının bu olduğunu görecek ve büyük mutluluk duyacaktır. Nitekim bazı değerli melleler vardır, kendileri gelip PKK’yi buldular. Değerli Melle Abdullah vardı; benim tanıdığım en değerli mellelerden birisidir. Bir PKK gerillasından hiç farkı yoktu. Onlar kadar disiplinli, nizamlıydı. İslamiyet’in gerçeğini, İslam cihadını PKK gerillasında bulmuş ve çok sevinmişti ve bu uğurda da şehit oldu. Onun kadar Kemalizm’e karşı direnen ve ruhunu satmayan bir başka güçlü melle tanımıyorum. Eğer illa Müslümanlık denilecekse, bu doksan dokuz yaşındaki mellenin İslamlığına da yüksek değer biçmek gerekiyor. Ve bunun gibi çok sayıda başka melle de, gerçek İslam’ın PKK tarafından Kürdistan’a uygulandığını gördüler ve onlarcası da şehit oldu.
Ve bunların şahsında, “PKK’ye yaklaşırsanız, sizi böyle paramparça ederiz” diyorlar. Ama bana göre bunlar, gerçek Müslüman mücahitleridir. Ve böylece tarihi bir gerçeği ispatladılar. Devrimci İslam’ın, Kürdistan’a nasıl uygulanacağını gösterdiler ve bunlar teslim olmadılar. Altmış, yetmiş yaşındaydılar, sonuna kadar Kürdistan’ı savundular, İslam’ı böyle anladılar ve düşman da onları paramparça etti. Şeyh Sait de biraz böyledir. Seyit Rıza da böyledir. Onların Müslümanlığı, işgalciye alet olmamış Müslümanlıktır. Bu yüzden isyan ettiler. Kemalizm’e teslim olacaklarına ki bunu Müslümanlık dışı ve ona ihanet olarak gördüler, isyan ettiler ve darağacında cezalandırıldılar. Şimdi bunların yolunu, anılarını kim takip ediyor? Hangi melleler takip ediyor ve o melleler şimdi hangi hareketle bütünleşmişlerdir? PKK ile bütünleşmişlerdir.
O halde, devletin tüm saldırılarına, tahribatlarına rağmen PKK ve devrimci İslam’ın anlamlı bir şekilde bütünleşip Kürdistan halkının gerçeğine uygulandığını ve daha şimdiden önemli başarılar elde ettiğini belirtmek gerekir. Gerçek Müslümanlık budur. Yani bazıları aldatılmış olabilir ama “Ben bir Müslüman müminiyim, İslam’a saygım, hürmetim var” diyen birisinin gelip de Kürdistan’ın gerçeğini görmemesi, bu gerçeğin uğruna mücadele vermemesi, kesinlikle münafıklıktır. Halkına, milletine, onun özgürlük, adalet ve eşitliğine değer vermeyeceksin, onun savaşımına, onun cihadına katılmayacaksın; ondan sonra da her gün namaz kılıp, oruç tutup “Müslüman’ım” diyeceksin. Bu, laf Müslümanlığıdır. Bu, şekil Müslümanlığıdır. İçi boş Müslümanlıktır. Müslümanlık insan içindir. Müslümanlık özgürlük içindir. Müslümanlık şeref, haysiyet içindir. Bunlar, ayakaltında çiğnendikten sonra senin namazının, orucunun hiçbir kıymeti yoktur. Kaldı ki cihat, zamanında esas olan cihattır, namaz-oruç değildir. Size, “Sonra yapın, sonra tutun” derler. Bunu da peygamberimiz söyler.
İslam’ın abc’sini bilmeyecek, bunları bir tarafa bırakacak, yalnız uzun sakalla, kefiye ile sarıkla Müslüman olunacağını sanacak ve öyle inanacaksınız. Mümkün değil, buna inanmam. Başlangıçta sarık, kefiye ve cübbe yoktu. Dediğim gibi Müslüman ihtilalciler vardı. Şekli şemalı yoktu, oruç da yoktu, namaz da yoktu; cihat vardı, özgürlük savaşı vardı. Daha sonra orucun ve namazın vakti belli oldu. Şekil şemal ondan sonra ortaya çıktı. Biz de kendi İslam devrimimizi yapalım, onun özgürlüğünü biz de tadalım, ondan sonra sıra namaza da gelir, niyaza da. Ben, namaz kılmak kötüdür demiyorum, kılınır, oruç da tutulur, fakat cihat hepsinden önce gelir. Ben namazı, savaşa girdiğim zaman bıraktım.
Ben de önce namaz kılıp, sürekli dua ediyordum, ama savaşa girer girmez, ‘en büyük namaz cihattır’ dedim. O gün, bugündür de büyük bir savaşı yürütüyorum ve bu gerçek Müslümanlıktır. Bir halka İslamiyet adına gösterebileceğin saygı budur. Gerçek bir İslam hareketi bize gereklidir ve o da PKK Önderliğinde ortaya çıkıp, büyük bir gelişme kaydediyor. Belki bazı eksiklikleri olabilir veya biz her şeyi söylememiş olabiliriz, kaldı ki bizim gerçek temellerde İslami ilkeleri uyguladığımızı, ayetlere dayanarak da izah edebilirim. Hadislere ve İslam tarihine dayanarak çok açık bir biçimde gösterebilirim. Bunda fazla zorluk çekmem.
Değerli İslam aydınları, özellikle de Kürdistanlı Müslümanlar!
Gün, artık İslam’ı doğru bir biçimde öğrenip kendi ülke gerçeğimize, halkımızın kurtuluş tarihine uygulamayı bilme günüdür. Kürdistan artık devrimci bir savaşımın içine girmiştir. Düşman, Müslümanlığı bir kez daha Selçuklular da, Osmanlılar da olduğu gibi yalancı ve sahte bir biçimde münafıkça kullanmak istiyor. Siz de Müslümanlığın gerçek özüne, onun devrimci özüne sadık kalarak, onun büyük adaletini, eşitlik ve özgürlüğünü esas alarak, Kürdistan için savunmalısınız.
Bir Arap Müslüman’ı Arabistan için ne yapıyorsa, bir Şia ve Acem Müslüman’ı İran için ne yapıyorsa, yine bir Türk Müslüman’ı Türkiye için ne yapıyorsa, bir Kürt Müslüman’ı da Kürdistan için artık bir şeyler yapmak zorundadır. Yapmazsanız, bu halk da size değer vermez ve kişiliksiz olursunuz. Müslümanlık adı altında bir işbirlikçi olursunuz. İdris-i bitlisiler de Müslüman’dırlar, ama Kürdistan’ı Osmanlı egemenliğine verdiler. Böyle birçok Müslüman ortaya çıktı. Hep yalancıya, talancıya hizmet etti, onların Müslümanlığı kaç para eder? Ülkesine ve halkına hizmet etmeyen bir Müslümanlık, doğru bir Müslümanlık değildir. Hz. Muhammed’in Müslümanlığı değildir. Sultanlığın Müslümanlığıdır. Biz, Hz. Muhammed’in Müslümanlığından mı yanayız, sultanlığın Müslümanlığından mı? Bu soruya doğru cevap vermek gerekir.
Değerli Müslüman aydınları ve birçok medresede, üniversitede okuyan tüm Türkiyeli ve Kürdistanlı Müslüman gençler; İslam’ın gerçeğine, onun PKK’de oldukça dile getirilen eşitlik, adalet ve özgürlük ilkelerine güçlü katkılar yapabileceğinize inanıyorum. Kürdistan’daki tüm melleler ve özellikle din adamları da dini, artık kendi halkının gerçeğine doğru uygulamalılar. Ayetler de, hadisler de halk için, özgürlük ve adalet içindir. Gerçek Müslümanlar bunu esas alırlar. Sultanların, saltanatların ve devletlerin paralarına dayanıp Müslümanlığı satmaz ve ona ihanet etmezler. Bir Müslüman mücahidi olmayı bilirler ve böyle Müslüman mücahitleri ortaya çıktığında da, en büyük desteği Partimizden görürler. Partimiz PKK, bunların da partisidir. İnanıyorum ki değerli ve şehit mellelerin kanıyla açılan bu yolda genç Müslümanlar da, büyük bir çaba harcayarak, görevlerini başarıyla yerine getirirler.
Kürdistan artık tarihi açıdan da bu sürece girmiştir. Eğer görevlerinize bu temelde yaklaşamazsanız, bu halkın içinde yüz bulamazsınız ve görevinizi yerine getiremezsiniz. Büyük bir özgürlük, hak, adalet savaşımına girişmiş Kürdistan halkının büyüklüğünü de göz önüne getirip rolünüzü oynamaz, hizmetinizi yerine getiremezseniz; bu ülkeye ayak da basamazsınız, bassanız da kimse size merhaba demez. Kaldı ki siz, bu işe öncülük edeceksiniz. Tarih boyunca mücahitler isyanlara öncülük etmiştir. Şeyh Sait de, Seyit Rıza da birer mücahittir. Hepsi yetmiş, seksen yaşındaydılar. Siz gençler niye mücahitlik etmeyeceksiniz? Kaldı ki PKK’nin içinde de çok sayıda değerli melle var. Onlar da mücahitlik yapıyor. O halde gün, mücahitlik günüdür. İslam, cihat içindeki İslam’dır. Cihada yol açmayan İslam, bizim için doğru bir İslam değildir. Kürdistan için İslamiyet, cihada karar veren İslamiyet’tir. Bunun için örgütlenen ve kendi gücüne, imkânlarına göre eyleme geçen İslamiyet’tir.
İnanıyorum ki sizler bu temelde gerçekleri hem tarihi, hem de güncel gelişmeler ışığında inceleme gücünü bulacaksınız. İhtiyaçlarınız olursa, onları, partili dostlar yardımıyla ve bizlerin dayanışmasıyla giderebilirsiniz. Biz bu konuda size her türlü dayanışmayı göstermeye hazırız. Fakat sizler de, yeteneklerinizi artık Kürdistan halkının kurtuluş mücadelesiyle birleştirmeyi bilmelisiniz. Özellikle ilişki ve irtibatlarınızı geliştirmelisiniz. Gecikmiş görevlerinize mutlaka sahip çıkmalısınız.
Bütün değerli Kürdistanlı gerçek Müslümanlar, din aydınları ve öğrenciler!
Ben İslam’a saygımı ancak bu temelde, yani bir Kürdistan Devrimi’ni ortaya çıkararak gösterebilirim. Ben de gerçekten çocukluğumdan beri İslam’a yüksek değer biçip buna göre onu yaşayanlardan birisiyim. Sosyalizmi esas aldığımızda ve bunu Ortadoğu İslam gerçeğiyle bütünleştirdiğimizde en doğrusunu yaptığımıza inandık. Ve artık
Ortadoğu’nun Müslüman halkları, sosyalizm ile İslam’ın karşı karşıya gelme değil, birbirlerini doğru yorumlayarak ve devrimci özlerini kaynaştırarak, Ortadoğu halklarının kurtuluşuna gerçek yönü vereceklerdir. Bu gün gelmiştir ve PKK bunu temsil ediyor. Hem tarihi açıdan İslami gerçeğin ilerici, adil, özgürlükten, eşitlikten yana, zulme ve sömürüye karşı neyi varsa onu, hem de çağdaş sosyalizmin eşitliğini, özgürlüğünü esas alıyor. Bunlar birleştirildiğinde, en büyük kuvvet ortaya çıkar. PKK, bu konuda oldukça iddialı ve başarılı adımlar atmasını bilen, dostun da, düşmanın da tanıdığı bir harekettir. Sizler de herhalde şimdi daha iyi tanıyor ve ona, onun mücadelesine katılım göstererek kendinizi güçlendirmeyi, gerçek Müslümanlık görevlerinizi yerine getirmeyi, büyük bir şans olarak değerlendirecek ve mutlaka onu mücadelenizle kanıtlayacaksınız.
Biz, Kürdistan’da büyük bir savaşımın içindeyiz. Savaş, her sahada büyük gelişmeler halinde sürüp gitmekte ve her gün de başarılarla gelişmektedir. Bu savaşı kazanabiliriz. Denilebilir ki tarihte ilk defa Kürdistan’ın birliğini ve bütünlüğünü PKK önderliğinde sağladık. Ve yine denilebilir ki bütün mezheplerden Müslümanları; Alevi’sini, Sünni’sini, Şafii’sini, Hambeli’sini biz bir araya getirdik. Hatta diğer dinlerden olan kesimlerin de dostluğunu biz sağladık. Her kesimden, aşiretten, kabileden insanları bir araya getirdik. Ve tarihimizin en uzun ve en başarılı özgürlük savaşımını bugün adım adım zafere doğru götürüyoruz. Bu bir rüyaydı ve gün geçtikçe gerçekleşiyor. Bu aslında, siz İslam aydınlarının ve mücahitlerinin yerine getirmesi gereken bir görevdir. O halde, buna yüksek değer biçip, üzerinize düşen göreve dört elle sarılmalısınız. Tarih her zaman insanın önüne böyle şerefli görevler çıkarmaz. Bir Asr-ı Saadet olur, ne mutlu o zamanın mücahitlerine! Bir de işte bizim Kürdistan’ın Asr-ı Saadeti böyle olur ve ne mutlu bu döneme katılanlara!
Dolayısıyla sizin gibi aydınlara en büyük hizmeti sunduğumuza inanıyoruz. Dini bütün gerçek Müslümanlara, böyle bir Asr-ı Saadet imkânı vermekle ve rüyalarının gerçekleşeceğini ortaya çıkarmakla, onların en büyük mutluluğu duyduklarına eminim. Fakat daha da fazlasını bundan sonra yaparak, gittikçe gerçekleşmeye doğru giden umutlarımızı yaşamaya kavuşturarak bu büyük Saadet çağını birlikte yaşamalıyız.
Size bu temelde kısa da olsa gerçekleri biraz vurguladığım için görevi biraz yerine getirdiğim kanısındayım. Halkımızdan tek bir insanı bile boşta bırakmak istemem. Hatta tek bir insanı bile ilgisiz bırakmak istemem. Bu Müslümanlığın da emridir. Ben de, bu emrin gereklerini bir kez daha sizlere söylüyorum. Üzerime düşeni yaptım ve yapmaya da devam edeceğim. Sizlerden de bundan sonra üzerinize düşeni, İslam emrinin gereği olarak yerine getirmenizi bekleyeceğiz. Bizden kaynaklı eksiklik, kusur varsa, onu gidereceğiz. Sizin de gidermeniz için, elimizden gelen yardımı göstereceğiz.
Bu temelde bundan sonraki yaşamınızın gerçekten bir Asr-ı Saadet Müslümanlığı gibi nurlu geçmesini diliyorum. Ve yine o çağdaki İslam mücahitleri gibi bir Müslüman mücahidi olarak ülkeniz ve halkınız için savaşmanızı dilerim. Bu savaşta en üstün başarıların sizin olmasını, bunun için her şeyinizi ortaya koymanızı ve mutlaka başarmanızı beklerim.