HABER MERKEZİ
PKK’nin Esas Gücü Örgütsel Olması ve Doğru Partileşmesidir
PKK tarihi bu anlamda korkunç trajik bir tarihtir. PKKlileşmenin ölçüleri dışında direniş tarihi kaybetme tarihidir, acılar tarihidir, zindanlar tarihidir, dökülmeler tarihidir, hata ve yanlışın kurbanı olma tarihidir. Bu tarih ileride ciltler dolusu romana konu edilebilir. Bunun böyle olmasının nedeni kadroların parti tanımına göre yaşayamamalarıdır. Kimileri “Biraz benim istediğim gibi olsun”, yani “Biraz bireycilik, biraz kölece olsun” dediler ve bu tarihi böyle karmakarışık hale getirdiler. Şu anda benim en büyük savaşımım, kadroların bu parti tarihini doğru anlamalarını sağlamaktır. Bu size adınızdan daha önce gereklidir. Önce parti tarihini, sonra da adınızı öğrenin. Çünkü adım gibi biliyorum ki, bu gidişatı doğrultamaz, bu parti tarihine göre yetişmenizi ve katılımınızı sağlayamazsak, bundan sonrası tamamen kaybedilir. Çünkü daha önce biraz daha gençken dinamik bir yaklaşımla birkaç parti daha yaratırım diyordum; ama şu anda düşman her tarafı kuşatmıştır. Bugünkü parti yürüyüşü durdurulursa veya ben durdurulursam sizin ömrünüz yirmi dört saati geçmez, ilk hamlede yere serilirsiniz. Bu parti anlayışınızla durumunuz ancak bu olur. Tek sebep budur, yoksa düşmanın gücü değil.
Partilileşmemekte ısrar ettiğiniz ve doğru parti ölçülerine gelmekte çok zorlandığınız için bu tehlike büyüktür. Yoksa partinin günümüzdeki olanakları her düşmanı devirecek kadar güçlü, zaferi belki yarından da yakın edecek kadar fazladır. Ama bu olanakları partili gibi kullanamama, temsil edememe, savunamama çok tehlikeli boyutlardadır ve tehlike buradan gelecektir.
Sizi anlamakta güçlük çekiyoruz. Dönemi yakalayacak ve zaferle kapatacak partililiği neden halen yaşayamıyorsunuz, neden halen tepkilisiniz ve bundan kaçıyorsunuz? Derdiniz nedir? Parti silahından başka hangi silah sizi kurtuluşa götürebilir? Partinin özellikle örgütsellik, örgütlenme ve yönetim silahından başka hangi silah sizi hedefe taşıyabilir? En büyük silah budur. Ancak bu silahı kullanabilecek tek bir kişi bile yoktur. Kimisi “askeri yanım gelişmiş”, kimisi “şu yanım gelişmiş” diyor. Bunların hepsi kendini aldatmadır. Örgütsel yönetiminiz doğru olmazsa, ister ordu, ister kültür, ister diplomasi, isterse legal faaliyet içinde olsun, hiçbiri acı kaybetmekten kurtulamaz. Yapabileceğiniz en büyük yiğitlik, örgüt ölçülerini kendinize uyarlamaktır.
Örgütlülüğü anlamanız ve doğru örgütlenmeye gelmeniz için yıllarca bekledim. Şimdi bakıyorum da, size bırakılsa, örgütün canına okumaktan çekinmeyeceksiniz. Artık bu noktada size dur diyorum. Önderlik gerçeğinde artık bundan sonrasına bu biçimiyle geçit yoktur. Ben tek olmama rağmen, bunu dayatma üzerine karşıma çıkanların hepsi yenildi. Bizim de kendimize göre bir yiğitlik anlayışımız var. Orta çağlarda şövalye tarzı bir savaşçılık vardı. Bu çağda da benim örgütsel tarzda bir savaşımım var. Kim karşıma çıkacak? Parti içinde birçoğu kendini denedi ve hemen saldırıya geçtiler. Şimdi bunların çoğu nerede? Belki siz pusudasınız ve çağrıcılarınız “Zamanı kollayın” diyorlar. Belki de kulağınızı kabartmışsınız, “Ne zaman ikbal günlerimiz gelecek?” diyorsunuz. Özellikle ben oldukça öyle bir gün olmayacak, almış olduğumuz tedbirlerle yüzyıllarca da olmayacaktır. Çünkü halklara kazandırılanı halkların elinden almak mümkün değildir.
Dolayısıyla bu eski çarpık beklentileri bir tarafa itmeniz kendinize yapabileceğiniz en büyük iyiliktir. Köylü kurnazlığınız, esnaf üç kağıtçılığınız ve orta yolculuğunuz bitsin. Şimdiye kadar bundan hiçbir yarar görmediniz. Gençsiniz, tecrübelisiniz, doğru olanı kazanın. Sizin de bir yiğitliğiniz olsun. Kaldı ki, bu hiçbir zaman kişiyi kendini yaşamaya değil, müthiş derecede bilimsel inisiyatife ve kendi özgürlük dünyasına taşımaya götürüyor. Bu da özgürlük yaşamında yiğitçe, başarılıca, düşman karşısında yenilmeden, aldanmadan, gücünü çok iyi hesaplayarak ve böylece emeğinin karşılığını çok iyi değerlendirerek bir yol alıştır ki, emeğine sahip çıkış işte bu temelde olur. Böylece kazanılmış ülke ve halk gerçeği ortaya çıkar ki, bu da yaşamın kendisidir. Bunun dışında bir yaşamı kim bekleyebilir? Ülke az çok kazanılmaya doğru gitmezse, halk özgürleşmezse, siz birey olarak ne yapabilirsiniz? Birçoğu halka rağmen yaşamayı denedi. Günümüzde bu mümkün değildir. Bu boş kuruntulu, çoğu geçmişten kalma avuntuları bir tarafa bırakın. Bu özgür yaşama, özgür vatana, bireyin inisiyatifine ve bireyin büyüklüğüne de götürmez.
Şu anda benden daha özgür, daha inisiyatifli birey yoktur. İstediğim gibi yerim, istediğim gibi gezerim, istediğim gibi konuşurum. Bu ülkenin en özgür ifadesine ve yaşam tarzına sahibim. Bundan daha büyük bireysel inisiyatif olmaz. Bu, sıkı bir örgütlülük, örgütsel ölçülere sıkı sıkıya bağlılık, yani elimden geldiğince halkın emeklerine, örgütlenmesine ve denetlemesine gösterdiğim bağlılıktan kaynaklanıyor. Gücümü özel marifetlerimden değil bunlardan alıyorum. Kırk sekiz yaşındayım, buraya kadar büyük sabırla geldim ve daha da sabrederim. Neden tüm yaşamımla bu mücadeleye kendimi adamayayım diye düşünür ve daha fazla kendimi adamayı da prensip edinirim. İçinizde eğer bazıları kendine biraz özgürlük payesi tanımak istiyorsa kendisine bir baksın: İlkeyi ve esası bir yana bırakan bir yaşam gerçekleşecekmiş gibi davranıyorsunuz. Oysa özgür yaşam şansı belirttiğim örgütsel ölçülerle gerçekleşir. Bunu canı gönülden en değerli şey olarak bileceksiniz.
Parti tanımından, tarihinden ve onun güncel başarı gerçeğinden çıkarılması gereken bazı temel sonuçlar bunlardır. Biz bu hususları defalarca işlememize rağmen, maalesef yaşam çizginize dönüştüremedik. Çarpıklıklar tahammül boyutlarını aştı ve bu tehlike halen devam ediyor. Burada yapmanız gereken şey doğru ve yiğitçe iş yapmak, samimiyetle bazı doğruları kabul edip kendinizi ona göre eğitmektir. Bu, büyüklüğünüzden ve inisiyatifinizden bir şey götürmez; tam tersine ona güç, gerçeklik ve başarı şansı kazandırır. Bunun dışında gelişemez, savaşamaz, savaşları da başaramazsınız. Kadrolaşmamızın en temel sorunu doğru temelde partileşmemedir. Parti tanımına göre doğru bir tarih anlayışına ulaşırsanız, mükemmel bir kadro olursunuz. Devrimimiz, bütün ülkede parti çizgisine göre kadro olmak, parti çizgisini nitel ve nicel ifadesi olmak için yeter de artar bile. Parti çizgisine göre kadro olmak önemli bir çalışmadır. Bunu bütün çalışma alanlarımıza özümsettik mi, partileşme karşısında hiçbir düşman gücü dayanamaz. Nitekim tüm dünyanın çekincesi budur.
Düşman için PKK’nin esas korkutucu yanı, örgütsel olması ve doğru partileşmesidir. Yoksa gerillada ne kadar hata yaptığınızı Türk subayları telsizlerden sizlere söylüyor. Kitleyi nasıl bastırdığınızı, hatta kitleye nasıl ters dayatmalarda bulunduğunuzu her gün bütün pratiklerinizde gösteriyorsunuz. Düşman sizin bu çalışma tarzınızdan korkmuyor, tam tersine güç buluyor. Ama buna rağmen en büyük emperyalistinden tutalım en yumuşak sömürgecisine veya dostuna kadar hepsi bizden korkuyor. Çünkü bu örgütleniş tarzı hiçbir karşıtını ve amaç dışı kalmayı affetmez, ona galebe çalar. Doğru örgütlülük ve doğru yönetim hepsinin canına okur. PKK budur, PKK’yi bugüne getiren bu tutumdur ve nihai amacına ancak bu tutumla ulaşacaktır. Siz bu tutumun çok gerisindesiniz; ya çok sağında ya çok solundasınız, ya da bu tutumdan adeta kopmuş ve dolayısıyla tehlikeyle yüz yüze gelmiş bir konumdasınız. Tüm bunları aşmak, ölçülere kesin anlam vermek, en önemlisi de doğru tutumu savunarak her yerde ve her görev içinde uygulamak gerekir. Böyle olduğunuzda aşmayacağınız bir engel, çözmeyeceğiniz bir sorun ve başaramayacağınız bir eylem olmayacaktır. Düşmanın en çok korktuğu da bu tarz PKKciliktir. Bizim bunun dışında düşmanla savaşacak etkili hiçbir silahımız yoktur.
Kaba silahlara fazla güvenmeyin; onlardan kat be kat fazlası düşmanda da var, teknik ve sayı üstünlüğü onlardadır. Ama belirttiğimiz örgütlülük, örgütlü yaşam tarzı kesinlikle hiçbir düşmanda yoktur ve olmaz da. Bu ancak bizde olur. Bizde olduğu için de esasta sonucu bu belirliyor. Çünkü insan iradesinin, insanın dayanma gücünün, insanın kendi kendini atomize etmesinin, kendi kendisini en gelişkin teknik haline getirmesinin bu örgütlülükle mümkün olduğu ortaya çıkmıştır. Bu anlamda bu tür örgütlülük en büyük tekniktir. Biz bunu defalarca belirttik. Örgütlülük atom bombası kadar etkili bir tekniktir. PKK militanı böyle örgütlenirse, hiçbir bomba bunun kadar etkili olamaz. Nitekim kendimi biraz bu tekniğe, bu militanlığa, yani bu örgütlülüğe kavuşturduğum için şu anda çok etkiliyim. Ne kitlede, ne cephede, ne diplomaside sizin kullandığınız silahlar benim elimde yoktur. Ama burada öyle bir silahla savaşıyorum ki, dünyadaki bütün düşmanlarım buna dayanamıyor. Diğer silahlar da gereklidir, ancak bu silahı da keşfetmeli ve elinize geçirmelisiniz. O zaman askeri silahlar, kültürel silahlar, diplomasi silahları, ekonomik silahlar, serhildan ve diğer tüm silahlar müthiş etkili çalışır. Çünkü o temel silahtır; adı üstünde, örgütseldir, yönetimseldir ve bütün silahlara yön verir. Eğer bu silahı elinizden kaçırırsanız, bütün diğer alanlardaki silahların elinizden düştüğünü de kesinlikle bilmelisiniz.
Örgütlülük silahı bizim elimizdedir. Önderlik bu silahı iyi kullanıyor, ama bu yetmez. Bir değil, on değil, yüzlerce militan da bu silahı iyi kullanmalıdır. Sorun budur. Birkaç yüz militan her görev sahasında bu silahı kullanırsa, PKK bir planlamayla uygun bir zaman aralığında olanaklarını mevziye sürerek bu savaşı başarabilir. Son dönem çabalarımızın ağırlığı bu yönlüydü. Amacımız böyle birkaç yüz militanı bir kez daha geliştirmekti. Siz buna da talip olmalısınız. Gelişiminizi ve dönüşümünüzü burada yeterli kılmalı ve bu temelde diğer görevlerin üzerine yürümelisiniz. Bunu sağladığınızda eminim ki hepinizin başarı şansı yükselecek ve nihai zafere de bu temelde gidilecektir.
Bitti
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN