Kişilerin, halkların ve ulusların yürüyüşünde başlangıçtaki yaklaşım tarzları, onların en hayati davalarında ve işlerinde bütün sonucu belirler. Yaklaşım tarzının içeriği, ciddiyeti ve yerinde çabası zaman ve mekan koşullarına bilimsel olarak oturmuşsa, bu iş başlangıçta bir kişi veya bir küçük grupla da başlasa, sonuçta başarı gelir. Ancak bu işin başlangıcı yerinde ve bilimsel olarak doğru değilse, tarzı ve onun gerekli kıldığı çabası yetersizliklerle yüklüyse, iş baştan kaybedilmiş demektir. Bu durumda isterseniz yüz bin kişiyle başlayın, isterseniz bir ulusu toptan ayaklandırın ve bütün dünya sizin olsun, yine de yenilgi kaçınılmazdır.
PKK yürüyüşünün de bu tanıma göre bir izahının olması gerekir. PKK’yi kendi kişiliğinde başlatanlar bu tanıma göre bir başlatmayı esas alırlarsa, bu bir kişi veya bir grup da olsa, PKK’nin zaferini geliştirir. Eğer işin gereklerine göre değilse, PKK’nin bir ordusu olsa ve zaferin eşiğine de gelse, her şeyi kaybetmesi kaçınılmazdır. Örneğin zayıf bir genel sekreteri veya birçok önemli görevlerde zayıf birkaç önder kadrosu olsa bile, bu parti baş aşağı yuvarlanır ve geriye kalanlar ezilip giderler. Tıpkı reel sosyalist ülkeler partilerinin tarihlerinde görüldüğü gibi, bu parti de kendi başına bela olur.Halkların, sınıfların, ulusların, hatta kişilerin davaları da olsa, bu davaların bir anlam ifade etmeleri için partilere ihtiyaçları vardır. Davalar partisiz olmaz. Bir de bu yönüyle parti ihtiyacını bilmek gerekir. Davam vardır diye bu işe baş koymak kendi başına yetmez. Çağımızda her dava bir sınıfın, bir ulusun veya örgütlerin davası ise, kesinlikle sağlam parti aracını gerektirir. Günümüzde sağlam parti aracına dayanmayan hiçbir davanın başarı şansı yoktur. Demek ki, davanıza ne kadar kutsalca inanıyorsanız, onun aracına da o kadar kutsalca anlam vereceksiniz. Parti olmanın gerekliliğini, partisiz nefes bile alıp verilemeyeceğini iliklerinize kadar hissetmelisiniz. Kendinize ve davanıza saygınız ve bir başarı azminiz varsa, “Bu işler partisiz olmaz, parti çok gereklidir” diyeceksiniz. Çağımızın en yalın bir gerçeği de budur. Parti tanımını geliştirirken, böyle bir araç ihtiyacını kesinlikle göz önüne getirmek gerekiyor.
Parti denilince anlaşılması gereken şey kişinin, sınıfın veya bir ulusun temel hayati çıkarlarının politika adı altında bir çizgiye kavuşturulmasıdır. Politika veya parti çizgisi, halkın hayati çıkarlarıdır. Bu da ulusal kurtuluş aşamasında sömürgecilik ve emperyalizmden kurtulmayı ve onların gerici iç bağlantılarından kopmayı ifade eder. Çizgi biraz daha detaya kavuşursa, bir halkın veya bir sınıfın demokrasisini ifade eder. Eğer bu ezilen ve sömürülen bir sınıfsa, kendini ezilmekten ve sömürülmekten kurtarmak istiyorsa, sosyalist düzenin programını, öngörüsünü ve tasarısını esas almalıdır. Parti denilince ilk akla gelmesi gereken çizgidir. Neye karşı olduğunuzu, neyi yerine getirmek istediğinizi adınız gibi bileceksiniz. Bu da yetmez, bir de çizgi temelinde örgütlenmek gerekir. Çizgi ne kadar doğru olursa olsun, onun örgütü olmazsa, işleme ve eyleme geçme diye bir durum kesinlikle söz konusu olmaz. Çizginin haklılığı ancak örgütlülükle yaşamsallaşır ve kendisini başarıya götürebilir.
O açıdan parti tanımının ayrılmaz bir yönü de örgütlülüktür. Örgütlülük olmadan hiçbir dava, hiçbir parti ve hiçbir çizgi başarıya gidemez. Hele bu Kürt toplumu gibi lime lime edilmiş bir toplumsa, davası gözden düşmüşse, partisi yoksa varolan partiler de basit birer ajan olup kötürüm bir aracı olmaktan öteye gidemiyorlarsa, orada sağlam bir çizgi olmadan, özellikle lime lime olmuş kitle ve toplum bağlarına dayatılacak çelik bir örgüt ve çok disiplinli örgütsel bağlar olmadan, bu partiyi korumak mümkün değildir. Tabii bu partiyi korumadıktan sonra dava da sloganlar düzeyinde yozlaşmaktan kendini kurtaramaz. Bu anlamda örgütlülük Kürdistan gerçeğinde her şeydir.
Kürdistan ve PKK gerçeğinde en örgütlü olan kişi, en büyük savaşandır. Kendini en iyi örgütlemiş olan da en güçlü kişidir. Bu anlamda PKK örgüt gerçeği Önderlik gerçeğidir. PKK Önderliği kendini örgütleyerek gücünü ortaya koymuş ve hiçbir kişinin sınıf adına yapamadığı örgütlenmeyi yapmıştır. PKK Önderliği gücünü bundan alıyor. Örgütlenme, kitle bağlarıyla kadro bağlarının iç içe geliştirilmesidir. PKK Önderliği bunu kendi şahsında toparlamıştır. Bütün düşman saldırıları, bütün iç ve dış gericilik buna çarpıp geriliyor ve püskürtülüyor. PKK, çoğunuzun sandığı gibi silahlar, maddi teşvikler ve bu eylemliliklerle ayakta tutulmuyor. Burada örgütlülük tarzı en büyük dayanma gücünü veriyor.
Örgütlülük önderliktir, önderlik örgütlülüktür; ikisi bu kadar iç içe geçmiştir. Tabii örgütlülüğün çabayla da ilişkisi vardır. Örgütlenmek için bilinç gerekir. Örgütlenme için bilincinizi geliştirecek ve sürekli propaganda yaparak halka bilinç taşıracaksınız. Halk bağları oluşturup küçük gruplarla sürekli halkın çıkarlarına uygun bilinci taşıracaksınız. Bu ajitasyonla geniş topluluklara hitap ederseniz halk bağları oluşur. Propaganda ile dar gruplara hitap ederseniz, bu da kadro bağlarını oluşturur ve böylelikle eylemliliğinizi göstermiş olursunuz. Büyük bilinç taşıyıcısı olmazsanız, örgütlenme yapamazsınız. Örgütlenme yapmak için ajitatör gibi çok konuşma yapacak, hatip gibi geniş kitlelere hitap edecek veya bir propagandacı gibi küçük bir gruba sürekli fikir aşılayacaksınız. Bunların ikisini ustaca yaparsanız, kesinlikle en büyük eylemin sahibi siz olursunuz. Legal veya illegal, silahlı veya kitlesel bütün çalışmalarda bilinç örgütlenmesi ve ajitasyon esas belirleyici çabadır. Ajitasyon bir yerde kitleyi kışkırtma, serhildana kaldırma veya kadroyu örgütlendirme, ona sürekli propaganda etmedir. En büyük eylem budur.
Ustalar da “Örgütlenmenin kendisi eşittir eylemdir” derler. Örgütlenmeyi böyle geliştiren kişi en büyük eylemi de yaratır. Nitekim sağlam bir örgüt bağı oluştuktan sonra, o örgüt kendiliğinden eyleme geçip askeri, siyasi, ekonomik ve sosyal birçok hedefe yürür. Çünkü örgütlü güç boş durmaz. Örgütlü güç kurulmuş bir mekanizmadır, bomba gibidir, nerenin üzerine gitse patlar ve sonuç alır. Bir yerde başarılı eylem yoksa orada yeterli örgüt yoktur. Bir yerde hata varsa, oradaki örgütlenmede ciddi bir yanlışlık vardır. Bir yerde eylem tehlikeliyse ve kayıplara da yol açıyorsa, orada örgütlülük düzeyi hiç göz önüne getirilmemiştir. Bir yerde sağlam eylem varsa ve muazzam başarılar kazanılıyorsa, orada oldukça örgütlü bir yönetim ve sağlam bir örgüt vardır. Bunlar birbiriyle bu kadar bağlantılıdır. Tüm bunlar doğruysa -bunlar parti tanımını ihtiva ediyor-, böyle bir parti anlayışına ulaşmışsanız, bu temelde hem anlayış hem de çabalarla kendinizi partiye katmışsanız ve bunu yaşamın kendisi haline getirmişseniz, sizin bütün yürüyüşünüz parti yürüyüşüdür, başarı yürüyüşüdür. Bazı talihsizlikler olmazsa, el atacağınız her görevde başarı gelecektir.
Eğer pratiğinizde fazla başarı yoksa bilin ki sizin yürüyüşünüz parti tanımına göre değildir; ya bir sağ sekter ya da sol sektersiniz, ya bir çaba yetersizliğiniz var ya da intiharvari bir gidişin sahibisiniz. Dolayısıyla kendinizle birlikte çevrenize ve iradeniz dışında örgüte de zarar vermeniz kaçınılmazdır. Siz “Ben iyi niyetliydim, çok çaba harcadım ve çok çalıştım” diyebilirsiniz, ama bir partili gibi ve parti tanımına göre çalışmadınız. Bu dünyada halkımız kadar çalışan, ancak aynı zamanda halkımız kadar yoksul ve haklarından yoksun başka bir halk yoktur. Çünkü halkımızın partisi, örgütü ve yönetimi yoktur. Halkımız başka örgütlerin çizgilerinin emir eridir, dolayısıyla onlara çalışır ve kendini yönetemez. Bu nedenle sizin yürüyüşünüzün de başkaları adına olması objektif olarak ağır basıyor. Sizin beyninize örgütsüzlük yerleşmiştir.
Halklar Önderi Abdullah Öcalan
29 Haziran 1996
Devam Edecek…