HABER MERKEZİ
Toplumsal Yaşam: Çok basit bir kavram olmasına karşın tüm bilimlerin temel kavramı olarak açıklanması gereken bir kavramdır toplumsal yaşam. Sanıldığının aksine, çok kullanılan bir kavram olmasına rağmen anlamına erişilmemiş bir kavramdır. Sosyal yaşamın ne olduğunu bilmiyoruz. Bilseydik hegemonik sistemler altında lime lime edilen sosyal yaşamımızın amansız savunucuları olurduk. Sosyal yaşamda bilgelik değil cehalet egemendir. Zaten hegemonik yaşamın karşı kutbunda cahilce yaşam geçerlidir. Hegemonik sistemler toplumsal yaşamların üstündeki cehalet perdeleri gerilmeden sürdürülemez.
Yaşamın izafi karakterini göz önüne getirerek sosyal yaşamı tanımlamaya çalışacağım. Öncelikle tek düze, sınırsız her yerde benzer sosyal yaşamlar yoktur. İzafi yaşam demek biricik, tekil yaşam demektir. Tekillik bilindiği, bilinmesi gerektiği gibi evrenselliği ret etmez. Ne salt tekillik vardır. Ne de salt evrensellik. Tekillik-evrensellik, anlam-madde kadar geçerli bir ikilemdir. Evrensellik tekil olmadan gerçekleşmez. Her tekil de evrensel olmadan yaşayamaz. Daha anlaşılır olması için bir örnek sunarsam: yüzlerce farklı güller birer tekildir. Fakat tüm bu güllerin gül olarak adlandırılmalarını gerektiren ortak bir yanı vardır. Bu ortak yan evrenseli ifade eder. Tüm evren çeşitlemesinde bu kural işler.
Savunmamın ilgili bölümlerinde sosyal yaşamı, tarihselliği ve çeşitliliği içinde sunmaya çalıştığım için tekrarlamayacağım. Hatırlatmakla yetineceğim. Afrika’nın doğusunda yaşandığı varsayılan ve yaklaşık 200.000 yıl öncesine kadar dayanan, ondan sonra bir anadan doğduğu varsayılan 50.000 yıl öncesinde simgesel dile kavuştuğu sanılan, 20.000 yıl öncesinde Zagros-Toros eteklerinde son buzul döneminin sona ermesiyle birlikte tarım öncesi toplumdan yaklaşık 15.000 yıl öncesinden itibaren kabilesel tarım ve toplayıcılık-avcılıkla iç içe bir sosyal yaşam düzenine geçildiği, genel kabul gören Homo Sapiens (düşünen adam) öykülemesi önemli gerçeklik payı taşımaktadır. Tarım-köy toplumu olarak gelişen bu yaşam tarzı üzerine 5.000 yıllık bir dönemle merkezi uygarlık eklendi.
Tarım-köy toplumu ile şehir-ticaret-zanaat ve sanayi toplumu diyebileceğimiz bir ikilemle günümüze kadar etkili olan hegemonik bir yaşam kültürünün gelişimini kalın çizgiler veya dönem-döngüler halinde anlatmaya çalışmıştım. Bu hegemonik kültürün son 500 yıllık Avrupa aşamasını da bundan önceki bölümde sundum. Açık ki oluşumu, olgunlaşması hatta yapısal bunalımlarıyla bu kültür esas olarak Ortadoğu toplumunun damgasını taşımaktadır. Tersine Ortadoğu toplumuna bu kültür damgasını vurmaktadır. Anlamını sunmaya çalıştığım kültür, toplum budur. Tekillikleri çok olsa da en önemli bir tekili Avrupa modernitesi teşkil etse de tekiller tekili anlamında bir soyutlama, kategorileştirme her zaman mümkündür: Dönem ve mekan itibarıyla.
Bir tekil olarak toplum hali, insan türünün yaşamını belirler. Afrika’daki insanla Ortadoğu’daki insan yaşamı arasındaki farkı, tekilliği bu toplum hali belirler. Irk veya diğer fiziksel özellikler belirleyici değildir. Toplumsuz insan bireyi hızla ölmezse yalnız bilge insanı değil işaret dili ile konuşan hayvanlara yakın bir tür olabilir. Toplumsuz insan anti-insandır. Bir insanı toplumun dışına atmak, toplumsuz kalan insan olmak uğranılacak en büyük cezadır. İnsan, tüm gücünü toplumdan alır. En gelişkin bilimler, bilgeler düzeyi toplumla bağlantılıdır. Toplumsal yaşamı basit bir fiziksel nicelikler ve görüngüler olarak değerlendirmek pozitivizmin insana en büyük ihanetidir. İnsan toplumu düzeyine gelebilmek ancak evrensel bir hamle olarak anlam bulabilir. Evrensel hamle olarak toplumsal yaşamın temel karakteristik özelliklerini sıralarsak;
1- Tarih olarak toplum. İnsan topluluklarının milyonlarca yıl süren ve zorlu mekanlarda geçen, çok acılı geçen büyük mücadele isteyen çabaları sonucu daha gelişkin tekil topluluklar oluşturulmuştur. Bazı mekan ve dönemler toplumsal sıçramalarda belirleyici olmuştur.
2- Tarih olarak toplum zeka düzeyini gerektirir. İnsan türünün zeka düzeyi toplumsallığını belirlemiştir. Toplumsallık da bu zeka düzeyini zihniyet halinde çalışmaya, gelişmeye zorlamıştır. Toplumsal doğa zihniyet düzeyi gelişkin esnek yapılardır.
3- Dil toplumsal zihniyetin sadece aracı değil yapılandırıcı bir unsurudur. Dil bir toplumu var eden temel özelliklerdendir. Kolektif zeka aracı olarak toplumsal doğanın esnekliğini çok hızlı geliştirir.
4- Tarım, toplumun maddi ve manevi kültüründe tarihin en köklü devrimidir. İnsan toplumu esas olarak tarımın etrafında şekillenmiştir. Tarımsız toplum düşünülemez. Tarım sadece beslenme sorununun çözümünü değil zeka, dil, nüfus, yönetim, savunma, yerleşme, din, teknik, giyim, etnik başta olmak üzere temel maddi ve manevi kültür araçlarında köklü dönüşüm ve gelişmeler sağlar.
5- Kadın, toplumsal sürekliliği sağlamada en çok çabanın sahibi olduğundan ötürü erkeğe nazaran toplumsallıkta daha başat rol oynar. Doğum, çocukların büyütülmesi, savunulması toplumsallığın anacıl doğrultuda gelişmesini sağlar. Toplum ağırlıklı olarak ana-kadın kimliğini taşır. Dil ve dinin kökeninde dişil öğenin varlığı bu gerçekliği doğrular. Tarım-köy toplumunda kadının kimliği ve sesi, gücünü korumaya devam eder.
6- Toplumsal doğa özde ahlaki ve politiktir. Ahlak toplumun kural düzenini belirlerken, politika yönetimini belirler. Ahlak, toplumun düzen ve kalıcılığını sağlarken politika, yaratıcı gelişimini sağlar. Ahlaksız ve politikasız toplum düşünülemez. Ahlaki ve politik düzeydeki aşınma her türlü kölelik ve eşitsizliğin gelişimi ile iç içe yaşanır.
Ortadoğu’da Uygarlık Krizi ve Demokratik Uygarlık Çözümü kitabından alınmıştır