HABER MERKEZİ
Yeniden tarihi bir eşiğe geldik. Halkların kardeşleşmesini sağlayacakları eşik…
Halkların kardeşleşmesinin tek bir çözüm yolu vardır, o da; tek renkliliği aşan, ret eden ideolojik bakışla geliştirilecek olan Halkların Demokratik Konfederal siyasal yapılarıdır.
Ortadoğu coğrafyası özü itibariyle hep bu demokratik konfederal yapısını koruyarak bugüne kadar gelmiştir. Demokratik derken hoşgörü ve karşılıklı birbirini tanıma dile getiriliyor, konfederal derken de herkesin kendi rengiyle kendi yaşamını sürdürdüğü ifade ediliyor, kastediliyor.
Dikkat edersek Ortadoğu kendi tarihinde hep bu rengini korumuştur. Tarihin derinliklerine gittiğimizde bu renk ya da bu diyalektik hep görülür. Çünkü bu kadar renkli bir coğrafyanın kendini başka türlü var etmesi ya da yaşamanı sürdürmesi çok zordur, hatta imkansızdır. Derler ya “su mutlaka bir yolunu bulup kendi akış istikametini bulur.” Bu coğrafya da kendi akış ritmini demokratik konfederal yapısıyla bulmuştur. Bunu bulmak için elbette birçok yol ve yöntemi denemişlerdir. Bu yol ve yöntemler içerisinde tekçi ve kan döken yöntemlerinin de olduğu kesindir. Sadece bir Sargon’u düşünmek bile yeterlidir, yine peşinde Ortadoğu’yu kasıp kavuran Asur imparatorluklarını da. Ama hiç birisinin kalıcı olmadığını da bizler biliyoruz. Galebe çalan kesinlikle dediğimiz gibi hoşgörü ve karşısında duranı ya da farklı olanı kabul etmek olmuştur. Çünkü bu coğrafya farklı bir yolu -yaşanmış onca tecrübeden başka -bulamamıştır. Belki daha ileri ve gelişkin çözümlerde vardır. Ancak bu coğrafyanın ortaya çıkardığı en güçlü model halen dediğimiz gibi demokratik konfederal modelidir.
Halkların demokratik konfederal bir tarzda yaşaması demek; başka çıkarcı güçlerin, fitneci güçlerin, kan emeci güçlerin kendi siyasetlerini pratikte uygulamamaları demek olduğu için, tüm bu güçler halkların bu ortaklaşma modelini alt etmek için ellerinde ne gelmiş ise tarihte yapmışlarıdır. Ve halen de bu kirli oyun ve politikalarında vazgeçmemişlerdir. Kolayda vazgeçmeyeceklerdir.
Ortadoğu’nun bu güzel ortaklaştırıcı ve bir arada yaşayıcı yaşam tarzını kendi tekleştiren ulus devlet modelleriyle bozan bu güçler, bugün daha fazla etkili olmak için yine halkları düşmanlaştırıcı politikalara başvurmaktadırlar. Halkların kardeşleşmemesi için yeniden kollarını sıvamışlarıdır. Yeniden bu coğrafyayı kan gölüne boyamaya girişmişlerdir. Yanı başımızda duran bir Suriye’ye bakalım. Yine hemen yanı başımızda duran Irak’a bakalım. Ve tabii Libya’da olup bitenler, Mısır’da, Tunus’ta olup bitenlere de bakalım. Hepsi bu güçlerin icatları olduğu kesindir.
Aynı güçler tam yüz yıldır Türkiye’de Kürtlerle Türkleri birbirine kırdırmak için hangi yol ve yöntemlerle başvurduklarını yaşayanlar iyi bilir. Unutmayalım ki bugün Ortadoğu’yu kan gölüne çevirenler daha dün 1915’lerde Ermeni halkımızın katletmesinin yolunu açtılar, 1921 yılında Çerkezlerin, yine Yunan halkının, Asurîlerin, Süryanilerin, Keldanilerin, Ezidilerin derken ardından da Kürtlerin hem fiziki hem de kültürel kıyımını geliştirdiler. Öyle ki yüz yıl geçmesine rağmen halen bu yaralar hem taptaze durmakta hem de bu yaraların sarılmasının önü her yol ve yöntem mubahtır denilerek engellenmektedir.
Evet, gerçekten de halkların kardeşleşmelerin önü alınmak istenmektedir. Halkların Seçeneği’nin önü alınmak istenmektedir. Bunun içinde bin bir hileyle halkların düşmanlaşması için her şey yapılmaktadır. Tuhaf gelebilir ama gerçekten de düşman haline getirilenler bile neden bu kadar düşman haline getirildiklerine anlam vermemektedirler. Faşist, milliyetçi ve ırkçı nidalarla meydanlara çıkanlar bile olup bitenlere anlam vermemekte ve anlamamaktadırlar. Çünkü bu coğrafyanın parçalı, bölünmüş kalmasını isteyenler öyle bir siyaset izliyorlar ki bu siyasete maruz kalanlar bile nasıl yönetildiklerini bile anlayamamaktadırlar.
Gerçeklik budur. O zaman bu gerçekliği ya da başkalarının ısrarla yaratmaya çalıştıkları bu sahte gerçeğiyle ters yüz etmemiz gerekmektedir. Bu sahte gerçeğiyle ters yüz etmenin yolu Halkların Seçeneği ile mümkündür. Halkların seçeneği ise halkların kardeşleşmesinden geçmektedir. Bugün Türkiye’de halkların kardeşleşmesini sağlayacak ve yeniden yaratacak bir umut ışıltısı belirmektedir. Kürt, Türk, Arap, Çerkez, Laz, Alevi, Ezidi, Sünni, Şia, Romen, Yunan, Ermeni, Asurî, Süryani, Keldani derken Balkanlarda ve Kafkaslarda yüz yıl ve daha öncesinde gelmiş olan tüm halkların ve inançların bu kez birlikte, ortaklaşa, düşmanlaşmadan uzak bir arada yaşayacakları bir coğrafyayı yaratabilecekleri bir Halkların Seçeneği doğmaktadır.
Halkların Seçeneği adım adım gelişirken Kürt gençlerine bu çalışmada çok ciddi işler düşmektedir. Elbette Türkiye ve Kürdistan’da en örgütlü olan güçlerin başında Kürt gençleri gelmektedir. Kürt gençleri öncelikli olarak halkların kardeşleşmesini sağlayacak düşünce yapılarını daha güçlü kılmalı ve halkların ve inançların ortaklaşa yaşayabilmelerini sağlayacak düşünce yapılarını da etkili hale getirmelidirler. Bunun yolunun Başkan Apo’nun oluşturduğu felsefeden geçtiği için öncelikli olarak Kürt gençleri bu felsefeyi iyi özümsemelidirler. Bu felsefeye denk bir ideolojik duruşu da yakalayarak, bu duruşu pratik eylem sahasına yani politikaya aktarmasını da bilmelidirler. Politikanın ise en etkili olma yöntemi ve sanatı örgüte dökülenidir. Örgüte dökmenin yolu örgütlenmekten geçiyor. O zaman Kürt gençleri yaşamlarının her an’ını, her salisesini örgütlü geçirmelerinin yanı sıra bulundukları her ortamı ise örgütlü kılmaları gerekmektedirler. Bunu yapanlar, bunu sonuna kadar yapmaları gerekirken daha büyük adım atmak isteyenler, daha büyük örgütçü olarak yaşamlarını ve ütopyalarını yaşamak isteyenler ise en örgütlü güç olan gerillaya akmalı.
Evet, Halkların Seçeneği gelişirken öncelikli olarak Kürt gençleri ve tabii birde örgütleyecekleri diğer kardeş halkların gençlerini de daha güçlü örgütlülükler içine çekerek, bu seçeneğinin başarısı için, halkların kardeşleşmesi için, ortaklaşması için, bir arada yaşamaları için çalışmalıdırlar.
Evet, Halkların Seçeneği için tüm Türkiye gençliğini halkların özgürlük mücadelesine seferber etmek için çalışan bir Kürt gençliği, halkların ortaklaşmasının garantörü olacağı için bu bilinçle, bu sorumlulukla daha büyük bir coşku ve heyecanla harekete geçmesini bilmelidir.
KASIM ENGİN