HBDH temsilcilerinden Ferzad Can, tecrit politikasına karşı mücadeleyi büyütme çağrısında bulunarak, “Eğer Türk işçi ve emekçileri faşizmin zulmünden, sömürgeci savaş barbarlığından kurtulmak istiyorlarsa Kürt halkının taleplerine sahip çıkmalıdır” dedi.
HABER MERKEZİ – Halkların Birleşik Devrimci Hareketi (HBDH) temsilcilerinden Ferzad Can, açlık grevi eylemcilerine ilişkin yazılı bir açıklamada bulundu. Açlık grevindeki Leyla Güven’in direnişinin faşizmi zorladığını belirten Can, “Bu direniş hepimizin, halkların eşitliği ve özgürlüğünü isteyen herkesindir” dedi.
HBDH temsilcisinin açıklaması şöyle:
“HDP Hakkari Milletvekili ve DTK Eş Sözcüsü Leyla Güven’in, Kürt halk Önderi Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle başlattığı açlık grevi eylemi yüzüncü gününü aşmış bulunmaktadır. İçeride ve dışarıda yüzlerce direnişçinin katılımıyla bir direniş hamlesine dönüşen açlık grevi eylemleri kritik bir aşamaya girmiş bulunmaktadır. Sömürgeci faşist rejim ve onun kalemşörleri, yazılı ve görsel medyası açlık grevi direnişini ve direnişçilerin taleplerini görmezlikten gelerek, halklarımızdan ve dünya demokratik kamuoyundan gizlemeye çalışmaktadır. Ne var ki, direniş engellenemiyor. Direniş sınırları aşarak ses veriyor. Saray faşizmi zorlanıyor.
Tecrit, inkarcı, soykırımcı faşist sömürgeci diktatörlüğün temel politikalarından biridir. Zindanlardan toplumun geniş kesimlerine uzanan tecrit saldırısının merkezinde, özgürlük ve sosyalizm güçlerinin iradesini kırarak teslim alma hedefi var. Gerek Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’a karşı uygulan tecrit, gerekse bir bütün olarak devrimci tutsaklara karşı uygulanan tecridinin temel amacı öncü güçler üzerinden halklarımızın birleşik devrimci geleceğini ve iradesini teslim almaktır.
Emperyalistlerin onay ve desteği ile sürdürülen İmralı tecridi, Kürt halkını teslim almanın temel aracı haline getirildi ve sürdürülüyor. Kürt halk önderi Öcalan üzerindeki tecritte ısrar Kürt halkına karşı boyutlandırılan inkâr ve imha saldırında ısrardır. Devletin 2014’te devreye soktuğu “Çöktürme” planının bir parçası ve devamıdır. Bu katliamcı plan, bugün Ortadoğu coğrafyasında sürdürülen savaş, içerideki faşist saldırganlık ve Kürt halkının kazandığı devrimci demokratik kazanımların ortadan kaldırılması amacı ile kopmaz bir bağ içindedir. Tam da bu nedenle tecride karşı mücadele, savaşa, katliamlara ve bölgesel saldırganlığa karşı özgürlük mücadelesidir. Bu bakımdan, Leyla Güven’in sürdürdüğü açlık grevi eyleminin önemi bu gerçeklik içinde daha iyi kavranabilir. Kürt kadınlarının devrimde tuttuğu yerin derin bir içerik kazandığını, Kürt halk devriminin itici, lokomotif görevini yerine getirdiğini göstermesi bakımından da büyük bir değer taşımaktadır. Cephede düşmanı durdurmak için kendini feda eden kadınlar kuşağının zindan direnişlerinde vücut bulmuş halidir bu direniş.
Halklarımıza, ezilenlere, işçi ve emekçilere, kadın ve gençlere karşı uygulanan tecrit politikası ile Kürt halkı üzerindeki tecrit ve saldırı politikası bir madalyonun iki yüzü gibidir. Leyla Güven’in öncülüğünde başlayan açlık grevi direnişi, tecridin sadece Kürtlerin sorunu olmadığını Türkiye’de onur ve özgürlük isteyen herkesin sorunu olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Bu direniş hepimizin, halkların eşitliği ve özgürlüğünü isteyen herkesindir. Eğer Türk işçi ve emekçileri faşizmin zulmünden, sömürgeci savaş barbarlığından kurtulmak istiyorlarsa Kürt halkının taleplerine sahip çıkmalıdır. Leyla Güven’in direnişi buna verilen devrimci bir yanıttır.
Leyla Güven’le birlikte zindanlarda ve başkaca alanlarda açlık grevi sürdüren direnişçilerin talebi insani ve meşrudur. O sese ses vermek, zindanlarda ve Amed’deki direniş evinde yükselen iradeyi halklarımızın ortak iradesi olarak büyütmek ilericilerin, devrimcilerin, ezilenlerin omuzlarındadır. Leyla Güven’in açlık grevi eylemi, suyun akış yönünü görünür hale getirmiştir. Tecride karşı direnişi, savaşa, işgale, hak gasplarına, ekonomik krizin yükünü işçi ve emekçilerin sırtına bindirilmesine karşı direnişi büyütmeyle birleştirelim, birleşik direnişi zafere taşıyalım. Sokakları, alanları, fabrikaları, işyerlerini, okulları bu direnişle dayanışmanın, sahiplenmenin ve faşizmin tecrit politikasını yerle bir etmenin mevzileri haline getirelim.
Halklarımızın özgürlüğü, eşitliği ve kardeşliği için haykıralım: Kürt halkı yalnız değildir! Kürt halk önderi Öcalan’a özgürlük! Tecride son! Kahrolsun faşist diktatörlük! Yaşasın birleşik devrimci direniş!
Direnişin gücüyle tecridi yenelim, faşist ablukayı dağıtalım!”