Halkların Birleşik Devrim Hareketi Yürütme Komitesi, 12 Eylül darbesinn 38. Yıldönümüne ilişkin yaptığı açıklamada, direnmenin dışında başka bir seçeneğin olmadığını belirtti.
HABER MERKEZİ – Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) Yürütme Komitesi, 12 Eylül darbesine ilişkin yaptığı açıklamada, ‘’38 yıl önce, 12 Eylül 1980’de, Amerikan emperyalizminin desteğiyle faşist Türk ordusu, Genelkurmay Başkanı Kenan Evren öncülüğünde, kanlı bir darbeyle yönetime el konulduğunu’’ belirtti.
Örgütlü işçi sınıfı mücadelesini, devrimci demokratik güçleri, Kürt özgürlük hareketini ve dönemin tüm ilerici birikimini hedefleyen bu darbe ile bütün hak ve özgürlüklerin gaspedildiğini vurgulayan HBDH, ‘’darbeciler sınıfın kazanımlarını bitirmek için, sendikaları kapattı. Siyasi partilerin, derneklerin, kültür merkezlerinin, tiyatroların kapılarına kilit vurdu. Devrimci, sosyalist, yurtsever ve ilerici insanlar, tutuklandı. Kürtçe konuşmak, yazmak ve Kürtçe isimler yasaklandı. Kürt kimliği inkar ve reddedildi. Kürdistan ve Türkiye “açık bir hapishaneye” çevrildi’’ hatırlatmasında bulundu.
1 MİLYON 683 BİN İNSAN FİŞLENDİ
Açıklamanın devamı şöyle;
Askeri faşist darbe sonrası; 1 milyon 683 bin insan fişlendi. 650 bin kişi tutuklandı. Yüzlerce kadına tecavüz edildi. Darbeciler 517 kişiye idam cezası verdi. 18’i devrimci, 49 kişi idam edildi. Gözaltında ve hapishanelerde işkenceler sonucu 171, açlık grevlerinde 14, insanlık dışı uygulamalar sonucu, toplamda 299 tutsak katledildi. Her türlü hak arama yasaklandı. Toplum, tam bir faşist ablukayla kuşatıldı, sermaye ve sömürücülerin çıkarlarını esas alacak şekilde zapturapt altına alındı. Milyonların gelecek düşleri çalındı. Tam bir korku toplumu yaratılmak istendi.
Faşist darbeyle, politik islamcı akımlara yol verildi. Gençler, bu çürütücü ideolojiyle ve düşkünleştirici emperyalist kültürle yozlaştırılmaya çalışıldı. Bu dönemde, önü açılan ve tüm toplumu zehirli bir ağ gibi kuşatan Fettullah Gülen gibi politik islamcılar, başta Kürdistan olmak üzere, tüm alanlarda örgütlenme çalışmaları yürüttü. O ve benzer politik islamcı tarikat çevreleri, 12 Eylül’ün teslimiyetçi hegemonyasını toplumda örgütlemeye çalıştı.
SERMAYENİN DARBESİ
Sermayenin sözcüsü Turgut Özal, “darbe olmasaydı, 24 ocak kararlarını uygulayamazdık” diyerek, darbenin kime hizmet ettiğini açıkça ifade etmişti. Çünkü 24 Ocak kararları işçi sınıfına, işsizlik, örgütsüzlük, hak gaspları, yoksuluktan başka birşey getirmemişti. Darbe, Amerikan emperyalizminin “our boys” (bizim oğlanlar) dediği generaller eliyle, sermaye sınıfı ve sömürücüler için gerçekleştirilmişti. Tam da bundan dolayı, sermaye adına konuşan Halit Narin, “şimdi gülme sırası bizde” diyerek patronların sınıfa karşı acımasız olacağını ilan etmişti. Dediği gibi de oldu, darbe sonrası patronlar çok güldü: Her türlü grev ve gösteri yasaklandı. Binlerce öncü işçi, tazminatsız işten atıldı. Patronları koruyan pek çok yasa çıkartıldı. Sabancı’sından Koç’una pek çok sermaye çevresi, emperyalistlerle işbirliği halinde, Türk ve Kürt halklarının yeraltı ve yer üstü zenginliklerini yağmalayarak, işçinin-emekçinin alınterini gaspederek sermayelerine sermaye, güçlerine güç kattı.
38 YIL SONRA YİNE DARBE KOŞULLARI YİNE DİRENİŞ
12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinin üzerinden, 38 yıl geçti. Tüm baskı ve zulümlere rağmen, onur ve özgürlük mücadelesi yürütenler, direnmeye, umudu büyütmeye devam etti. 15 Ağustos 1984’te Kuzey Kürdistan’da, PKK önderliğindeki gerilla atılımı ve batıda devrimci- demokratik güçlerin mücadeleleriyle ve ödenen ağır bedeller sonucunda darbenin yarattığı korku duvarı yıkıldı. Kürdistan’da yakılan özgürlük ateşi, pek çok bölgeye yayıldı.
Kendi sömürücü, faşist ve gerici egemenliklerini sürdürmek isteyen sermaye çevreleri, halklarımız nezdinde hiç bir meşruiyeti olmayan darbe anayasasını, sahte bazı tadilatlarla hala yürürlükte tutuyorlar. Darbeciler, halkların mücadelesi sonucu güya yargılandı ancak Kürt inkarı, alevilere baskı, kadınlara dönük erkek egemenlikçi zulümler, gençlere, emekçilere devlet terörü hiç değişmedi. Kayıplar, infazlar, işkenceler devam etti.
“Darbe anayasasına karşıyım, özgürlüklerden yanayım” diyerek emekçi kitleleri aldatan, ezilenlerin düşlerini çalarak hükümet olan Tayyip Erdoğan öncülüğündeki politik İslamcı çevreler, darbe günlerine rahmet okutan pratiklere imza attılar. Faşist iktidarlarını yine bir darbe gerekçesiyle pekiştirip, “tek devlet, tek millet” faşist diskurunu “tek adam”lıkla koyulaştırdılar.
Darbenin 38. yıldönümünde, 12 Eylül cuntasının yerini saray cuntası, Kenan Evrenlerin yerini de, Tayyip Erdoğanlar almış durumda. Tıpkı Evren gibi onlar da, sermayenin hizmetinde, gerici faşist iktidarlarının pekiştirilmesi için her şeyi yapıyorlar. OHAL kararnameleriyle yönetilen faşist devlet eliyle, grevleri, gösterileri yasaklıyor, halklarımıza her türlü zorbalığı sürdürüyorlar. Kürdistan dağlarını bombalıyor, ormanlarını yakıyorlar. Dernekleri, gazeteleri kapatıyor, HDP’li milletvekillerini tutukluyorlar. Hapishaneleri tıkabasa doldururken, onbinlerce insanı kanun hükmünde kararnamelerle sokağa atıyorlar.
İmralı’da Kürt halk önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit ve baskıyı yoğunlaştırıyor, idam tehditleri savuruyorlar. Devrimci-yurtsever tutsaklara tek tip elbise uygulamasını dayatıyor, baskı ve zorbalıkla işkencelerini yoğunlaştırıyorlar.
AKP-MHP faşist koalisyonunun, Türk ve Kürt halklarına, işçi ve emekçilere, ezilenlere, kadınlara, gençlere, farklı inanç gruplarına zulümden ve sömürüden başka verebilecek bir şeyleri yoktur. Onlar, sömürücü sınıfların temsilcisi, emperyalizmin işbirlikçisidir. Onlar, halklarımızın düşmanıdır.
DİRENMEK DIŞINDA SEÇENEK YOKTUR
Kendine onurluyum, insanım, devrimci-demokrat ya da yurtseverim diyenler için 12 Eylül darbesinin ardılı, gerici faşist Tayyip Erdoğan liderliğindeki diktarörlüğe karşı, direnmek ve mücadeleyi daha da büyütmek dışında bir seçenek yoktur. Darbelerle, zulümlerle söndürülemeyen direniş ateşlerini daha da çoğaltmak, onların korkularını gerçeğe dönüştürmek, özgürlük, adalet ve barış isteyen tüm kesimlerin görevidir. Birleşik Devrim Hareketimiz, bu mücadelede, halklarımızla omuz omuza en önde yürümeye ve darbecilerin korkularını büyütmeye devam edecektir. Darbe ile iktidar olanlar devrimle yenilecektir. 12 Eylül yenildi, saray cuntası ve gerici-faşist Tayyip Erdoğan iktidarı da yenilecek, direnen halklar kazanacak.’’