HABER MERKEZİ – HBDH yaptığı yazılı açıklamada, 1978 Maraş katliamı, 2011 Roboski katliamı ve 2000 yılındaki zindan katliamında hayatını kaybedenleri anarak, katliamcı ve soykırımcının bizzat “TC devleti” olduğunu kaydetti.
HBDH, “Neredeyse her günü katliam, şiddet ve zulümle geçen emekçilerin, Alevilerin, Kürtlerin ve kadınların nasıl ki katliam nedenleri bir ise kurtuluş nedenleri ve mücadele gerekçeleri de birdir” vurgusunda bulundu.
KATLİAMLARI UNUTMAYACAĞIZ
HBDH’nin açıklaması şöyle:
“Ülkeler vardır, tarihleri insanlığın gelişimine sunduğu değerleri ile insanlığa yaptığı katkıları ile doludur. Ülkeler vardır, tarihlerine geçen kayıtlı her gününde katliam ve kan yazılıdır.
Zorbalar tarafından gerçekleştirilen katliamlarda toprağa dökülen kan lekesi hafızalardan silinmez.
İşçi-Emekçi-Kadın-Alevi-Kürt olmanın suç kabul edildiği her Kürt’ün terörist sayıldığı bir ülkede ne özgürlük ne adalet TC devletinden beklenilemez. Aradan geçen onlarca yıllık zamanda ne Maraş, ne Roboski ne de 19 Aralık Zindan katliamı unutulmaz.
Özgürlüğün, eşitliğin, adaletin olmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Ezilen, emekçi kitlelerin, toplumsal muhalefetin sokağa inmediği ve isyan dalgaları halinde devrimle taçlanmadığı sürece özgürlüğe ait kırıntıların bile yaşanamayacağı zamanlar devam edecektir.
1978’de Maraş’ta dönemin Ecevit hükümeti tarafından Alevi halkına yönelik gerçekleşen katliamlar tıpkı Roboski’de Kürt halkı gibi acımasızca katledildi. Yıllar geçmesine karşın ne katliamları gerçekleştirenler ne de emir verenler yakalanıp yargılanmadı.
KATLİAMCI VE SOYKIRIMCI TC DEVLETİDİR
Dün Maraş katliamını yaşayan halklarımız, bugün aynı ırkçı şoven zihniyetler tarafından yeniden Alevi mahallerinde kapılar çarpı işaretiyle işaretlenerek hedef gösterilmektedirler. Halklar, emekçiler arasında düşmanlık ayrımcılık yapanlar sıradan şuurunu kaybetmiş insanlar değildir. Bizzat katliamcı soykırımcı TC devletidir. Halklar, inançlar, diller arasında ayrımcılık, ırkçılık yapan en büyük suçlu TC devletidir.
Dün Rum-Ermeni-Süryani halklarına düşmandı. Bugün Kürt-Alevi-Kadın düşmanlığı yapılarak cinayetlerin katliamların önü açılmaktadır.
28 Aralık 2011’de Roboski’de yoksul Kürt çocuklar yaşam kavgalarında bir parça ekmek parası uğruna düştükleri karlı yollarda sınır boylarında terörist suçlamasıyla katledildiler. Uçak saldırısında atılan bombalarla bedenleri kan damlaları içinde kara düşen 14-15 yaşlarındaki genç bedenler genel kurmay başkanının yaptığı açıklamada ‘sınır geçen bir grup “terörist” güvenlik güçleri tarafında fark edilerek cezalandırıldı’ açıklaması ile kamuoyuna duyuruldu. Bu katliam adalet arayan Cumartesi Annelerinin adalet arayışı gibi sonuçsuz kaldı.
19 Aralık 2000’de Zindanlarda gerçekleşen katliamla devrimci tutsakların yaşam hakları ellerinden alınmıştı. Her türlü yakıcı, yıkıcı aletlerle saldıran faşist TC devletinin eli kanlı cellatları tarafından devrimci tutsakların iradeleri kırılmak boyun eğdirilip teslim alınmak istendi. Ancak yanıldılar. Aylara, mevsimlere sığmayan; su damlasında okyanuslar yaratan Ölüm Orucu, Süresiz Açlık Grevi ve fiili direnişleri ile devrimci tutsaklar; ezilenlerin direniş halkalarına yeni halkalar eklediler.
KATLİAM NEDENLERİ BİR İSE KURTULUŞ NEDENLERİ DE BİRDİR
Neredeyse her günü katliam, şiddet ve zulümle geçen emekçilerin, Alevilerin, Kürtlerin ve kadınların nasıl ki katliam nedenleri bir ise kurtuluş nedenleri ve mücadele gerekçeleri de birdir.
Ya hep beraber özgürlüğe, adalete ve eşitliğe giden yolda yürünecek ya da her gün ölüm ve yoksulluğun pençesi altında kan lekelerine bir yenisi eklenecektir.
Bugün dünden daha fazla Kürtlerin-Alevilerin-Kadınların-Emekçilerin kaderi birlikte yazılmaktadır. Özgürlük, adalet, ekmek arayanların kurtuluşları birliktedir. Bundandır ki birleşik mücadeleyi büyüterek bunu ülkenin dağlarına, meydanlarına ve fabrikalarına yaymak gibi bir görevle karşı karşıyayız.
Zulmün, adaletsizliğin, açlığın üstüne birlikte ortak yürüyerek halklarımızın sokaklarına bayram getireceğiz.
Nasıl ki zulmün ve katliamların nedenleri ve sonuçları bitmeden hep aynı kalıyorsa, yaratanlar ve yaşatanlar hep aynı sınıftansa, biz özgürlük, adalet, eşitlik arayanlar da birlikte ateş topu olup zalimlerin üstüne yürüyeceğiz. Kan lekeleri sokaklarımızı, meydanlarımızı, evlerimizi işaretliyorsa bizlerde örgütlü gücümüzle sarsılmaz devrimci irademizle mücadele edip savaşmalıyız.”