HABER MERKEZİ – Devrimimiz, insanın özüne saygılı, insanın doğal gerçeğine bağlı olma ve ondan alıkoyan bütün etmenlere karşı olma devrimidir. Askeri ve siyasi çözüm yolu; çok ağır olan toplumsal, ekonomik sorunun çözümü içindir. Bizde doğal yaşamın yolu bütünüyle kesilmiştir. O halde devrimimiz doğal gelişme yolunun açılması devrimidir, çözümüdür. Yoksa devrim, bir öç alma, kan dökme olayı haline gelir ki ne bizim bunu bu biçimiyle sürdürmemiz mümkündür ne de kan dökmeler bu biçimiyle sonuç verebilir. Devrim hızla yozlaşıp biter. Düşmanın dayattığı kör şiddet de biraz buna yol açmak içindir. Bizim sorunlara yaklaşımımız en hayati sorunlarımıza bütünüyle çözüm bulmak içindir. Örgütlenme, siyasi mücadele ve her türlü askeri faaliyet çok ağır olan insani yaşam sorunlarına, gelişme olanaklarına biraz güç getirebilmek içindir.
Toplumumuzun, halkımızın gerçeğinin askeri boyutu zaten yok, siyasi boyutu ise haincedir. Halkımızın toplumsal gelişiminden bahsetmek zordur. Toplumsallıkla, ulusallıkla düşman içinde erime vardır. Ekonomik olarak bir talan ekonomisinden bile bahsedilemez. Bu bağlamda cinsler arasındaki ilişkiden eser yoktur. Burada ne dine ne çağdaş gelişmeye ne de ilişkiye göre bir çözüm bulamazsınız. Bu, sömürgecilikle derinliğine bağlantılıdır. Bunu tespit ettik. Pratik çalışmalarımıza bu sorunun çözümünü de katarak bugüne kadar getirebildik.
Savaşımızın hem amaçlarına hem de onun gerçek gelişimine katkı sağlayabilecek tarzı tutturmaya çalışıyoruz. Bu ilişkinin düzeltilmesinin mutlak savaşa hizmet etmesi ve onu güçlendirmesi gerekiyor. Bu savaşın da bütün toplumsal gelişmelere olduğu kadar ailesel gelişmeye veya buradaki sorunların çözümüne de katkıda bulunması, cinsler arası tıkanmış ilişkilerin gerçek bir gelişme yoluna girmesine de hizmet etmesi gerekiyor. Sağlıklı ilişki geliştirmenin yolu, savaşmaktan geçer dememizin nedeni; savaşımın ilişki düzeylerini sağlıklı geliştirmenize katkıda bulunmasına imkân sunmasından dolayıdır.
İLİŞKİLERDEKİ SAHTE ÖRTÜYÜ PARÇALADIK
Çelişki o kadar boyutludur ki, bu konuda klan düzeninin gelenekleriyle çağdaş ölçüler iç içe ve bunu en vahşi, en hileli bir sömürgeciliğin ortamında yaşama söz konusu olduğu için, aslında yaşadığınız durumlar zor veya zor olmak durumundadır. Daha yedi yaşındayken, cinsler arası ilişki boğuntuya getirilmiştir. Ağır bir feodalizm, geleneksel boğucu etki, ardından sömürgeciliğin kapılarından bin defa kendini satarak bir ilişkiyi sürdürme zorunluluğu, emperyalist-faşist televizyonların, basın-yanının saptırmaları, ağır güdüsel etkiler gerçekten boğuyor. Ben bundan kurtuluşu kendi pratiğimde çözümlediğim gibi, hikayesini de uzun uzun anlattım. Bütün bunlar, bazı çözüm ipuçlarını göstermek içindi. Aslında sorunu açığa çıkarmak için otuz yılı aşkın bir zaman gerekliydi. Sorunun bu düzeyde ortaya konulması için bile yedi yaşımdan beri çabam var. Hepsini zincirler gibi birbirine bağlı olarak buraya kadar getirdik. Hikaye o kadar uzun ki ancak yüzlerce ciltlik kitaplarla bütün yaşanılan süreçleri ortaya koyabiliriz. Ama politik dilde keskin anlatımı geliştirdik, çok çarpıcı formüllerle yansıtmaya çalıştık. Ancak bazı şeyleri böyle kurtarabiliriz diye düşündük. Örneğin, çok erken yaşlarda içine girdiğiniz ilişki biçimleri sizi daha on beşindeyken yarı yarıya veya tamamen bitiriyor. Hem geleneksel ilişki sizi bitiriyor, hem de ona imkan bile vermeyip sömürgeci çarklara takıldığınızda ilişki bitiyor. Basın-yayının ideolojik saldırısı, güdülerin ağır etkisi altında boğuluyorsunuz ve sonuç, uygulama sırasında yaşadığınız zorluklar oluyor. Sorun bu kadar köklü. Bizim size yapabileceğimiz en büyük iyilik, gerçekleri açıklayabilmektir. Yaşadığınız bütün durumlara çözüm bulmanız mümkün değil ama gerçekleri size gösterirsek, iddialı olan bazılarınız belki çözüme yönelebilir. Benim bu konuda hem arayışlarımın hem de ortaya çıkarmak durumunda olduklarımın bazı önemli yönleri var. İlişkilerdeki sahte örtüyü parçaladık, çıkar ve çirkin yönlerini ortaya çıkardık. Son derece gerici ve boğucu yönlerini, hatta siyasi-askeri savaşımla ilgili yönlerini ortaya çıkardık. Bunlar önemli ve sorunu açıklığa kavuşturma çabalarıdır. Bu sorunu çözmeden devrime yönelmek, devrimle ilerlemek mümkün değildir. Devrim adına bazı şeyler yapılsa bile, çok şeyler yitirilerek ve belki çok güdük bir biçimde yol alınabilir. Ama o da bir yerinde kırılır, kaybedilir gider.
CİNSELLİK KONTROL ALTINA ALINMAZSA İNSANLIK TÜKENEBİLİR
Cinselliğin çok doğal olduğunu tarihten biliyoruz, fakat bu hiçbir şey izah getirmez. Afrika’nın ilkel kabileleri için halen çok doğal bir cinsel yaşam var. Doğal olan; koşullarımızda kurala bağlanmamış, alım-satım-çıkar ilişkisine götürülmemiş, köleliğe bulaşmamış yaşam biçimleri, yaşam özellikleridir. Uygarlaşmanın ve özelleşmenin başlamasıyla birlikte, bireyciliğin ve bu temelde aileciliğin geliştiğini biliyoruz. Aileciliğin önce çok başlı veya çok eşlilikten, giderek anaerkillikten ataerkilliğe, daha sonra tek eşliliğe kadar olan, belki onun da altında bir yığın başka saplantılarla birlikte yürütülen ilişkilerini biliyorsunuz. Cinsler arası ilişkiler üzerine çok yazılıyor, çiziliyor. Burada önemli olan, sorunu tam olarak görmek, hiç şüphesiz doğal ilişki adı altında aklına her geleni yapmamak, güdülerine teslim olmamak işin başlıca gereklerindendir. Bugün şu ortaya çıkıyor; cinsellik kontrol altına alınamazsa insanlık tükenebilir. AİDS hastalığı gelişiyor, bu cinsellikle ilgili bir hastalıktır ve önlenemezse ölümler artar. Nüfus patlaması önlenmezse insanlar dünyaya sığmaz ve yaşam durur. İnsanlık cinselliğin sonuçlarını engelleyemediği için kendini bitirir. Ama diğer yandan cinsellik olmadan da yaşamın sürmeyeceği bellidir. Yaşamın vazgeçilmez bir özelliği kontrol edilmezse, toplumsal gelişmede bir kurala veya yaşamı bu anlamda en ideale yakın bir düzeyde sürdürmeye götürülmezse, buna ne devrim yeter, ne de insanlık tarihi; bu çelişki altında boğulabilir. Zaten sorun şimdiden bu temelde ele alınıyor. Çevre sorununun da kaynağı budur. Savaşların daha da yıkıcı gelişmesinin bir nedeni de bu olabilir.
Bunlar kendiliğinden meydana gelmiyor, toplumsal ve insansal gelişmenin ortaya çıkardığı durumlardır. Son yıllardaki nüfus patlaması ve bundan kaynaklanan çevre tahribatı, hastalıklar, aslında toplumsal gelişmeyle de ilintilidir. Hatta tekniğin, bilimin ve tıbbın gelişmesiyle de ilintilidir. Bir yerlerde çarpık gelişme vardır ve insanlık kendini bu çarpık gelişme nedeniyle, teknik ve bilimle imha ettirecek duruma getiriyor. Belki de geleceğin devrimi, bunu önleme devrimi olacaktır. Bu bilimi, tekniği ve nüfus patlamasını önleme devrimi olabilir. Şimdiden çevreyi temizletme devrimi, neredeyse en önde gelen bir amaç haline geliyor.
Sorunu kaba biçimiyle ortaya koymak da yetmez. Kapitalizmle, emperyalizmin başlamasıyla çok yakından ilişkisi vardır. Sosyalist ideolojinin sorunlara tam çözüm gücü getirmesiyle, yeni bir devrim ideolojisinin ihtiyacıyla da ilişkisi vardır. Hiç şüphesiz bu konuda arayışlar vardır, daha da gelişecektir. İnsan toplumu, büyük oranda insan eyleminin bir sonucudur. Toplum üzerine tartışma gelişecektir. Zaten sosyalizm, toplum üzerindeki en kapsamlı tartışmadır, onun bilime yakın düzeye getirilmesidir. Sosyalist ideoloji, sosyalist felsefe, hatta sosyalist bilim, toplum gerçeğinin kavranılmasına ilişkindir. İnsanı hayvanlara, hatta doğal etkilere karşı korumak kadar, doğal etkilerin vazgeçilmezliğine bağlama tartışmalarıdır. Kısaca, insani bilimler daha da geliştirilecek; din ve felsefe bir kez daha gözden geçirilecek, gerekli olduğu kadar alınacak, gerekli olmayanlar atılacaktır. Hatta yeni dini ve felsefi yaklaşımların yanında bilimin geliştirilmesine de çalışılacak ve bütün bunlarla kendini dayatan ağır sorunlara bir çözüm kazandırılacaktır.
Bu genel yaklaşımları belirtmemizin nedeni, sorunları çok bireysel ele almanızdandır. Bütün bunları hiçbir biçimde sorunlara ucuz yaklaşamayacağımızı, çok kısır, çok içe kapanmış çözümlerin mümkün olmadığını, bu kadar geneli ilgilendirdiğini göstermek için belirtiyoruz. Neden ilk insanlar için çok doğal olan cinsellik, bugün bizim için büyük bir sorun haline geldi? Bunun nedenleri üzerine sizi biraz düşündürmek için bunları ortaya koyuyoruz. Bilimle, toplumsal denetimle çok doğal bir güdü eğer düzenlenmezse, insanlığı içinde yaşanılmaz hale getireceğini göstermek, bununla bağını ortaya koymak önemlidir. Bütün bunlar anlayış zenginliğini geliştirmeye götürüyor, genel çerçeveyi oturtarak yaklaşım gereğini ortaya koyuyor.
Halklar Önderi Abdullah ÖCALAN