HABER MERKEZİ
AKP denilen iletin tüm özelikleri giderek daha çıplak bir biçimde açığa çıkıyor. Bu iletin özellikleri açığa çıktıkça şaşıranlar ve şok olanlar çok fazla oluyor.
Biliniyor, zorlu süreçlerde bir avuç aç gözlü hırsız daha doğrusu kapitalist vurgun üstüne vurgun yapar. Örneğin savaşların yoğun olduğu süreçlerde fakirler daha fazla fakir olurlarken, kapitalistler zenginliklerine zenginlik katarak daha fazla zenginleşirler. Benzer durumu kıtlık süreçlerinde, salgınlarda ve doğal felaket yani afet süreçlerinde de görürüz. İnsanlar zor durumu yaşadıklarında uzanan ellere muhtaç oldukları için -şartlar ne olursa- ellerine geçen imkanları değerlendirmek isterler. Ancak böyle anlarda bir avuç hırsız köşe başında bu durumu gözetleyerek tam da vurgun yapacakları zamanlamayı da iyi hesaplayarak ortaya çıkararak para üstüne para vururlar.
Bugünlerde Corona Virüsü denilen bir ilet insanlığın başına kapitalistlerin eliyle musallat edilmiştir. Dikkat edersek fakirler ölümle pençeleşerek çok ciddi bir şekilde zorlukları yaşarlarken bir avuç hırsız şimdiden bu durumu değerlendirmek için ellerini sıvamışlardır.
Söz konusu Türkiye olduğunda ise ellerini ve kollarını en fazla sıvazlayanlar AKP’liler oluyor. AKP’li demişken elbette öncelikli olarak AKP’nin kaymak tabakası anlaşılmalıdır. Dikkat edersek, Erdoğan ile İç İşleri Bakanı olan kalas kişilik ilk kollarını sıvayanlardandır. Zaten fakir olan Türkiye halklarına taptıkları ‘devlet babaları’ elini uzatması gerekirken, devlet adına hareket edenler bu fakirlerin ceplerinden kalan birkaç kuruşa da göz dikmişlerdir. Bunun için renkli kampanyalar başlatarak, rantın tek elden toplanmasını sağlayabilmek için de belediyelerin yardım toplama kampanyalarına, devlet için de devlet diyerek müdahale etmektedirler.
Sözü uzatmadan belirtelim ki, devlet adına halkların ceplerine tam bir yankesici gibi uzanan Erdoğan ve şürekâsına karşı kimi çevreler rahatsızlıklarını dile getirerek; ”devlet bunu yapmamalı, devlet halka yardım elini uzatmalı” denilmektedir.
Özcesi, denilmek istenen; AKP’nin dolasıyla Erdoğan’ın bir hırsız ve devletin ise halka el uzatan bir yapı olduğudur. Erdoğan ve çevresindekiler hırsız olmaya hırsızdır, ancak devlet denilen yapının kendisi zaten hırsızlığın kurumlaşmış hali olduğu içindir ki, Erdoğan gibileri hırsızlık yapabiliyor ve hiç kimse de ses çıkaramıyor.
Dünyanın zenginleri dedikleri kapitalistler acaba nasıl zengin oldular? Emekçilere gece demeden gündüz demeden çalışarak zor bela geçimlerini sağlarken, insanlığın sayısına göre bir avuç aç gözlü çapulcu nasıl oluyor da paradan para sağabiliyorlar? Dahası nasıl oluyor da emek sarf etmeden bir elleri balda bir elleri de yağda zevk ve sefa içinde yaşa biliyorlar?
Bu sorulara uzun uzadıya cevaplar verilebilir. Ancak en kestirme yoldan verilecek cevap; devlet denilen hırsız yapının zaten kendisi bu hırsızların yanında durmasındandır.
Bilinsin ki, ”Devlet bir aygıt olarak topluma karşı savaş halinde olan bir oluşumdur. İlk oluşumuyla birlikte toplumun değerlerine el koyma temelinde adım adım geliştirilen bu aygıt özü itibariyle tam bir çapulcu yapıdır. Toplumun değerlerine el koyma, gasp etme, çalma temelinde birileri tarafından geliştirilen, süreçle bazılarının sömürü aygıtı olarak vazgeçilmez hala getirilen bu yapı gerçek manada tam bir sömürü aygıtıdır.
Devlet böyle oluşmuştur. İlk mayası bu temelde atılmıştır. Halkın deyimiyle; katrandan olmaz şeker, olsa da cinsine çeker misali, sömürü üzerine kurulu olan bir yapıyı istenildiği kadar Kayseri tüccarları misali süslesin püslesin, şirin gösterilmeye çalışılsın, yine de devlet sömürü çarkını temsil eden bir çarktır.”
Sıklıkla devlet kelimesi kullanılırken hukuk ya da hukuk devleti kullanılmaktadır. Dikkat edersek, bugünlerde en fazla hukuka sarılan yapı AKP’dir, AKP’nin içerisinden de Erdoğan ve İç İşleri Bakanı dedikleri kalas kişiliktir. Hukuk derlerken güya her şeyi kanunlara göre dolasıyla adalet ölçülere uyarak yaptıklarını söylemeye çalışırlar.
Peki nedir hukuk dedikleri gerçeklik?
”Tanım olarak hukuk, devletin siyasi güç eyleminin kalıcı, kurallı ve kurumlu bir biçim almış halidir. Hukuk bir nevi donmuş, sakin, istikrar kazanmış devlettir.” Bu bir yönü. Yani; ”Hukuk ‘devlet zoruyla kanunların yürütülmesidir.”
Ancak daha çarpıcı olarak ise hukuku: ”Tüm gözlemler kapitalizmin daha çekirdek halindeyken siyasal iktidar ve hukukun fideliğinde oluştuğunu doğrulamaktadır. Kapitalizm her iktidar ve bu iktidarların hukukundan yararlandığı gibi işine geldiğinde en tutucu savunucusu kesilmiş, çıkarlarını zedelediğinde ise her tür komplo yöntemleriyle -gerektiğinde devrimci eylemlere katılmak da dahil- devirmekten çekinmemiştir…
Dikkat edersek, hukuk ile Pazar, hukuk ile kar, hukuk ile ticaret, hukuk ile devlet, hukuk ile sömürü, hukuk ile baskı, hukuk ile anti demokratik yaklaşımlar ve hatta hukuk ile ezilenlere karşı yapılan katliamlar ve soykırımlar birbirine çok yakın durmaktadırlar.
Devletin yani hegemonun çıkarlarını kollamak ve savunmak üzere kurulmuş ve doğası böyle örülmüş olan bir hukuktan ne beklenebilir ki?
Hukuk her zaman bir avuç çapulcunun hırsızlıklarını güvence altına alma eylemidir. Dolasıyla hukuk hırsızların hırsızlıklarını meşrulaştırma aracından öteye bir şey değildir. Ve bu hırsızlıkları sağlama alan, garantileyen yapının adı ise devlettir. Devlet, fakir fukaranın cebindekilerini çalarak zenginleşen bir avuç kapitalisti, feodali, monarkı, kralı, burjuvayı, bürokratı derken bu tip kişi ve zümrelerin çıkarlarını kollayan ve koruyan yapının adıdır.
Bunun böyle olduğunu en yalın haliyle bugün; Türkiye’de, Brezilya’da, ABD’de, Rusya’da, Macaristan’da ve bunlara benzer tekçi, dikta eğilimi taşıyan iktidar güçlerinin hakim olduğu yerlerde görürken, genelde ise nerede bir devlet varsa orada görmek mümkündür.
Çünkü devlet; en örgütlü ve şiddet dozajını en etkili kullanan ve kullanmasını bilen bir aygıt olarak örgütlenmiş ve rafine hale getirilmiş iktidardır. Başka bir deyimle en hırsız, vurguncu, talancı yapıdır. En tahakkümcü ve baskıcı güçtür. Küçük düşürücüdür. Çaptan düşürücüdür. Daha başka bir deyimle iğdiş edicidir. Ve; ”Hiyerarşi ve devlet kurumu, esas olarak toplumların değer birikimi üzerine kurulur.”
Bu tanımlamalar ışığında Erdoğan ve çevresindeki bir avuç rantçıyı değerlendirdiğimizde göreceğiz ki, bu kadar hukuka ve devlete sarılmaları, hırsızlıklarını meşrulaştırma ve de devlet ile ve hukukun sopa gücünü kendi lehlerine kullanma istemlerindendir.
Bunun için yapılması gerekli en doğru eylem, bir an önce devletlerin kutsal olduğu anlayışından kendimizi uzaklaştırarak; Erdoğan, Bahçeli ve Soylu gibi kan emici sülünlerden kendimizi kurtarmamızdır.
Kasım ENGİN
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi