HABER MERKEZİ
Şimdiye kadarki haliyle hepinizin Önderlik gerçekliğime katılımınız ilk kurşunu, ilk eylemi, ilk baskını, ilk şahadeti ve tabii ki ilk sözü aşmamıştır. Sanki halen üzerinizden atamadığınız bir şok yemiş gibi duruyorsunuz. Katılımınız şok tarzını aşmış değildir. (Önder APO)
İlklerde Kalmak, Amatör Kalmaktır
İlk eylemler hep korku ve arzuyu birlikte barındırırlar. Hem sınırları aşmak arzulanır ve eyleme yönelim olur, hem de kaçınılmaz olarak aşılan sınırlarda yaşamanın bilinmezliğinin yarattığı korku yaşanır. Buna Özgürlük korkusu da diyebiliriz. Özgürlük hem arzu hem korku barındırır. Arzu eyleme yöneltendir, korku ise o eylemde kalmışlığımızdır.
İlk kurşun Türkiye devletinin sömürgeci zihniyetine ve devletçi egemen anlayışına Kürdistan devrimcilerinin vurduğu örgütlü, bilinçli, tarihle bağını kuran ve nasıl yaşayacağına dair cevap olan ilk darbedir. İlk kurşun eylemi, Kürdistan da büyük bir uyanış gerçekleştirmiş, Kürt halkı bu eylemle sömürgecilik karşısındaki suskunluğuna, sessizliğine, köleliği kabullenişine darbe vurmuştur. Önderliğimiz bu ilk eylemde kalındığını belirterek eleştirmektedir. İlk eylemde, ilk kurşunda kalmak nedir? İlk olanda kalakalmak ne demektir?
İlklerde kalmak, büyümemek, amatör kalmaktır. Amatörlük bir optimal zamanı yaşadıktan sonra kendini profesyonelleşmeye evriltir. Profesyonelleşmek, yaşananın sonuçlarını bir sonraki yaşananlara taşıyabilmektir. Bu, yaşanana verilen anlam ve anlamı yeniye taşıyabilmekle ilgilidir.
İlk eylemde kalmak amatörlükte ısrardır. Zamana direnmektir. Yerinde saymak ve ilerleyememektir. Durmadan koşturmak, terlemek, emek vermek ama yerinde saymaktır amatörlük. Hep ilk olmak, ikinci adımı atamamak, üçüncüye ise hiç geçememektir. Adeta koşu bandında olmaktır.
Büyümemektir. Büyümeye direnmektir. Büyümeye direnmekse cüceliktir.
İnsan mikro evrendir diyoruz. Değişim, canlılık, esneklik, çeşitlenme, farklılaşma yoksa insanın mikro evren olduğundan söz edemeyiz. Bu özellikler temel evren özellikleri olduğu kadar, insanın da temel özellikleridir. Eğer insan, evren büyüklüğüne denk özellikler gösteremiyorsa sadece mikro olur. Bu insanın küçülmesidir, cüce kalmaktır. Önderlik gerçeğinde cüceliğin karşıtı yüceliktir. Cüceleşmeye karşı yüceleşen eylem, tarz, yöntem ve yaşam biçimlerini Önderlik defalarca bizlere anlatmış, çözümlemelerde bu konuyu derinliğine işlemiş, dahası bizzat kendinde örneklemiştir.
Buna rağmen bu mektup yoluyla bu eleştirinin yapılması, Önderlik gerçeği ve yüceleşen değerler karşısında cüceleşen duruşlarda ısrar edişimizi bir kez daha bizlere hatırlatmaktadır.
İnsanın diğer canlılardan farkı, öğrendiklerini bir daha unutmamasıdır. Zamanın mekânla birleşmesi yaşamı oluşturmaktadır ve yaşamın oluşması bir sonraki zamanda nasıl yaşanacağının da resmini az çok çizmektedir. Deneyim denen şey de bu oluyor. Yaşarken bir önceki yaşadıklarına bakarak, onları hatırlayarak ve oradan sonuçlar çıkararak andaki yaşam rotasının belirlenmesi.
Yaşadıklarından tecrübe çıkarmamak, zamanın her anını bir öncekinden kopuk olarak yaşamak, tüm yaşananlar hiç yokmuş gibi her yaşam anına sıfırdan başlamaktır amatörlük. Tüm yaşamın inkârıdır. Yaşadıklarını inkâr etmek, anda yaşadıklarına önceki yaşadıklarını taşıyamamaktır. Zamanı insan hakikatiyle ele alamamaktır. Zamanı geçmiş ve gelecek arasında örülen anlarla oluşturamamak ve yaşam anlarını kendinden menkul zaman parçaları olarak ele almaktır.
Bu aslında, zamansızlıktır. Asılsızlıktır. İnsanın aslı, yaşadıklarını bilebilmesidir. Kendi soyunu inkâr eden, kendi yaşadıklarını, inancını, ulusunu, aşiretini ya da ailesini inkâr edenler için kullanılan asılsız-soysuz sözü özünde insanın hafızasızlığına söylenmektedir. Hafızasızlık, zamansızlıktır. Yaşadıklarını, kendinden önce yaşananları bilememek ve bu bilemeyişi tüm yaşamına yaymaktır. Yaşadıklarından tecrübe edinemeden yaşamı anlamsız parçaların tekrarına ve birbirine eklenmesine dönüştüren yaklaşımlar, yaşamın asılsızlaştırılması ya da soysuzlaştırılmasıdır. Hepsi birden, amatörlüğün sonuçlarıdır.
Parti tarihimiz boyunca edindiğimiz tecrübelerin yeni devrimsel hamlelere dönüştürülmemesi, yaşananlardan yeterli deneyimi çıkarmadığımızı gösterirken, yaşama yaşarken ve sonrasında derinliğine anlam vermediğimize de işaret eder. Felsefi anlamda söylersek hakikat yolunda yürürken, pek fazla mesafe kat etmeden dönüp dönüp aynı yere gelmeyi, aynı yolu adımlamayı ve bunu da yeni bir anlam yanılgısıyla yaşamayı anlatır. Bir anlamda da akışkanlık yok diyemesek de, kısır bir devinim de denebilir.
Neden Önderliğimiz bunca ağır eleştirileri neden yapıyor? Bunca ağır değerlendirmeleri neden bizler birbirimiz için yapıyoruz? Bunca deneyime, yürünen yollara, katedilen mesafelere, yaşanan devrim içinde devrimlere rağmen bugün durduğumuz yer, özgür ve örgütlü toplum gerçeğine ulaşmamış olmamız, bu eleştirilerin nedenidir. Yine Kürdün bu yüzyılda, kültürel soykırım kıskacından çıkmış ama özgür bir toplum olarak yaşamasının koşullarını oluşturamamış olması da bir nedendir. Bu toplumsal eksiklik durumu, örgüt olarak öncelikle bizleri ilgilendirmekte, örgütümüzün bir eksikliği olarak karşımızda durmaktadır.
Şok Olma Yaşam Karşısında Donup Kalmadır
Şok olma durumu, yaşamın karşımıza çıkardıklarına hazır olmamaktır. Önderliğimizin eleştirdiği boyutuyla ele alırsak, yaşanan özgürlüğe hazır olmamaktır diyebiliriz. Günceli, tarihsel toplumsal kimliğiyle karşılamak özgür olma durumudur. Şok durumunda kalarak bunu başaramamak ise özgürlüğe hazır olmamaktır.
Özgürlük hareketi olup da özgürlüğe hazır olmamak bir kimlik sorunu olarak karşımızda durmaktadır. Ya özgürlük hareketi militanları olma kimliğimizi ya da bu kimliğe göre yaşamayan kişiliklerimizi değiştirmek zorundayız. Özgürlüğe hazır olmamak, anı anlama ve karşılama gücü gösterememektir. Yaşamın karşımıza çıkardıklarına nasıl karşılık vereceğini bilememedir. Şok durumunda kalmak yaşam karşısında donup kalmadır. Donup kalan insan refleks gösteremez. Reflekssiz kalmak, savunmasız kalmaktır. Ne yapacağını bilememektir. Reflekssiz ve savunmasız kalmak bir ölme biçimidir.
Özgürlük hareketinde yaşamı yaratma mücadelesinde bu tarz bir ölme biçiminin mahkûmu olmamızın nedenleri nelerdir? Bu nedenleri öncelikle felsefi ve zihniyet boyutuyla ele almak ve çözümlemek, yaşadığımız sorunları ve sorunsallaşan durumları tanımlayarak görünür kılmak bizlere daha fazla yardımcı olabilir.
Şok durumu, duyguların işgalinde kalakalmayı anlatır. Güdü seviyesindeki duyguların sınırlarından çıkamamak da diyebiliriz. Düşünceler, sistemleşmiş ve kendi zamanından taşmış duygulardır. Bu anlamıyla şok durumu, duyguların kesinlikle düşünceye dönüşememiş olmasını anlatır. Düşünceye dönüşemeyen duygular ne kadar derin ve anlamlı da olsa bir süre sonra anlamsızlaşırlar. Çünkü ancak kendi zamanını yaşayan duygular düşünceye evrilirler. Bir yaşam anlamına kapı aralayarak kendi zamanlarını doldurur ve yeni bir anlam zamanına katılırlar. Bunu yaşamayan duygular ne kadar yüce de olsa konuk oldukları insanı geriletirler. Çünkü kendi zamanından çıkamayan ve konuk olduğu insanı sürekli kendi zamanına çeken duygulardır geri duygular. Ve bu duygular kesinlikle insanın düşünceyle, evrenin insana bahşettiği zekâ ile hareket etmesini engellerler. Bu bir şok durumudur ve şok durumu en geri insan durumudur.
İnsan, zekâsıyla vardır. Zekâsındaki farklılığın düzeyi oranında evrendeki diğer organizmalardan ayrılır. Bu zekâ türünün ilk ve en temel özelliği esnekliğidir. Esnekliği olmayan zekânın insansal olduğunu söylemek zordur. Şok olmak başka bir şeydir ama şok durumunda kalmak başka bir şeydir. Şok durumunda kalmak, donmaktır. Şok durumunda kalmak esnememektir. Donmak ve esnememek, kesinlikle iktidarların yarattığı insan tipinin özelliklerindendir. Kendinde zamanı, anlamı, zekâyı, esnemeyi dondurmuş insan, zekâsını yok saymış ve kendi zekâsını bloke etmiş demektir. Ki bu da hiyerarşik devletçi sistemin insana dayattığı bir kölelik biçimidir. Bu anlamıyla donmuş zekâ, statik yaşam algısı özünde erkek egemenlikli sistemin bir ürünüdür.
Şok durumunda olmak, yıllara hükmeden hareketsiz kalmanın düşüncesizliğinde yaşamak, hatta yaşadığını sanmaktır. Değişimin, canlılığın, çeşitlenmenin ve farklılaşmanın öldürülmesidir şok durumunda kalmak.
Abdullah Öcalan Sosyal Bilimler Akademisi
Devam Edecek…