HABER MERKEZİ- ABD’deki üniversitelerde Gazze’nin bombalanmasının durdurulması için öğrenciler ve akademisyenlerin gösterileri sürüyor. Faşist AKP medyası ve kayyumlarının Kürtler için aynı şeyleri isteyenleri üniversiteden atmaları ve riyakarlığı dikkat çekiyor
İsrail’in Filistinlilere karşı Faşist Türk Devletinin Kürtlere karşı operasyonlarını sürdürüyor. İsrail’i destekleyen Biden yönetiminin Gazze’ye bombardımanı durdurması için ABD’de üniversitelerde öğrenciler ve akademisyenler protestoları sürdürüyor. Kürtler söz konusu olduğunda faşist AKP medyasının öğrenci ve akademisyenlerin direnişi konusunda riyakar yayınları, akademisyenleri atıp içeri sokmayan Boğaziçi Üniversitesi rektörünün açıklamaları dikkat çekiyor.
Joe Biden yönetiminin İsrail’in Gazze’ye saldırısına destek vermesi ABD’deki üniversitelerde protesto ediliyor. Eylemlerin sürdüğü ABD’nin New York kentindeki Columbia Üniversitesi’nden Filistin destekçisi bir grup öğrenci, okul yönetimi ile süren müzakerelerde uzlaşıya varılamamasının ardından üniversite kampüsünde bulunan Hamilton Hall binasına girdi. New York Times’a göre, yerel saatle gece yarısı üniversite merkez kampüsünde bulunan tarihi Hamilton Hall binasına giren öğrenciler ana girişi kapattı, “Özgür Filistin” sloganları attı.
Polisin yüzlerce öğrenciyi gözaltına almasının ardından Beyaz Saray protestoların barışçıl kalması çağrısında bulundu.
Bu protestoların önemli olduğunu anladıklarını belirten Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Direktörü John Kirby, gösterilerin barışçıl kalması gerektiğini vurguladı. Amerikan ABC televizyonuna açıklamalarda bulunan Kirby, Beyaz Saray’ın protestolara yönelik tutum konusundaki kararı yerel yetkililere bıraktığını ifade etti. Kirby, “Barışçıl protesto hakkına kesinlikle saygı duyuyoruz. Ancak son günlerde duyduğumuz antisemitist dili ve nefret söylemi ile şiddet tehditlerini kesinlikle kınıyoruz” şeklinde konuştu.
İlk olarak New York’taki Columbia Üniversitesi’nde düzenlenen protestolar diğer üniversitelere de yayıldı. Öğrencilerin yanı sıra bazı yerlerde akademisyenler de gösterilere katılıyor. AKP medyasının riyakar yayınları dikkat çekiyor. Yeni Şafak, Kürtler için açıklama yapanları hedef gösterirken ABD’deki üniversitelerde öğrenci ve akademisyenleri övücü başlıklar kullandı.
Yeni Şafak 26 Nisan’da fotoğraflarla da geniş tuttuğu manşetini “ABD’de Öğrenci İntifadası” başlığıyla, 27 Nisan’da yürüyüş ve gözaltı fotoğraflarıyla “Biden’a veto” başlığıyla attı. Yeni Şafak 30 Nisan 2024’te birinci sayfadan “Mezuniyet törenleri direnişe dönüşecek” başlığı kullandı. Yeni Şafak 29 Nisan’da da birinci sayfadan “Biden’a kanlı yelekler” başlığı kullandı.
Hürriyet gazetesi 28 Nisan’da birinci sayfadan “Beyaz Saray’a dayandılar” başlığı kullandı.
Milliyet 27 Nisan 2024’te gözaltı fotoğraflarıyla “Özgürlüğün sınırı İsrail’e kadar” manşeti attı.
Türkiye’deki Barış Akademisyenleri
Türkiye’de Kürtlere şiddet uygulanmaması, askeri operasyonlara son verilmesi, savaş yerine barış iklimi oluşturmasını isteyen akademisyenler üniversitelerden atılıyor.
AKP yönetimi son yıllarda üniversitelerde adalet, barış, eşitlik isteyen akademisyenleri Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile ya da üniversitelere atanan kayyım yönetimleri, akademisyenlerin görevine son verdi. AKP hükümetinin tutumu üzerine özel üniversiteler de bazı akademisyenlerin sözleşmelerini yenilemedi.
Barış İçin Akademisyenler bildirisi imzalayıp “Bu Suça Ortak Olmayacağız” diyen akademisyenlerde üniversitelerden atıldı. Yerine, AKP-MHP kadroları dolduruldu.
Kürtlere yönelik operasyonların durdurulması için 11 Ocak 2016’da 1128 akademisyenin imzaladığı
“Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisinin imzacı zamanla 2212’ye ulaşmıştı. Türkçe ve Kürtçe yayınlanan barış çağrısı yapan bildiri sonrası Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Erdoğan, büyükelçiler için düzenlenen bir yemekte açıklamasını yapmış bildiriyi imzalayanları “kendine akademisyen diyen bir güruh”, “sözde akademisyenler”, “aydın müsveddeleri” diye tanımladı.
YÖK Genel Kurulu da bir basın duyurusu yayınlamış, bildirinin “akademik özgürlükle bağdaştırılamayacağı”, “terör destekçiliğinin hiçbir şekilde hafife alınamayacağı”, “hukuk çerçevesinde gereğinin yapılacağı”, rektörler ve Üniversitelerarası Kurul ile “bu konuyu görüşmek üzere” toplantı düzenleneceği vurguladı. 13 Ocak’ta da MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, barış bildirisini imzalayan akademisyenleri “hainlere destek vermek”le suçladı. İmza atan akademisyenlerin fakültedeki odalarına küfür ve tehdit mesajları yazıldı. Bazı üniversitelerde ırkçı akademisyenler, imzacılara karşı suç duyurusunda bulundular. Yeni Şafak, Sabah, Yeni Akit gibi iktidar medyası akademisyenleri hedef gösteren yayınlar yaptı. Yeni Şafat 12 Ocak 2016’da “PKK’nın suç ortakları” manşeti attı. Yeni Şafak 10 Mart 2016’da 1. sayfada özel harekatçı fotoğraflarıyla “103 gün sonra Sur tamam” başlığı kullandı.
Üniversitesi Rektörlükleri akademisyenleri atmaya başladı. KHK’lerle yüzlerce akademisyen üniversitelerden atıldı. Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan, Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Kaya ve Doç. Dr. Kıvanç Ersoy 15 Mart 2016’da, Yrd. Doç. Dr. Meral Camcı 31 Mart 2016’da TMK 7/2’de düzenlenen “örgüt propagandası” suçlamasıyla tutuklandı. 20 Temmuz 2016’da olağanüstü hal (OHAL) ilan edildikten sonra da AKP üniversitelerde ırkçı-şoven olmayan akademisyenlere yönelik bir kampanya başlattı ve KHK’lerle barış akademisyenlerinin de içinde olduğu yüzlerce öğretim üyesi üniversitelerden atıldı. Yüzlercesine ceza davaları açılıp hapis cezaları da verildi.
Efrin imzacıları
Efrin’e (Afrin) yönelik TSK ve paramiliter grupların 20 Ocak 2018’de yaptığı operasyon da AKP medyası tarafından alkışlanmıştı. TSK ve Özgür Suriye Ordusu’nun “Zeytin Dalı Harekatı” adı altında Efrin’e düzenlediği saldırıya son verilmesi için bir grup akademisyenin de içinde olduğu 170 kişi milletvekillerine 23 Ocak 2018’de mektup gönderdi. Mektupta şunlar kaydedilmişti: “Biz aşağıda imzası bulunan yurttaşlar, elinizdeki yetki ve taşıdığınız sorumluluk nedeniyle milyonlarca insanımız adına size sesleniyoruz.
Ülkemizde ve bölgemizde savaş değil sulh ve sükûn istiyoruz. Sınırlarımızı korumanın ve beka sorunu yaşamamanın en iyi yolunun karşılıklı dostluk ve iyi komşuluk bağlarını güçlendirmek olduğuna inanıyoruz. Güvenliğimizin milyarlara mâl olan silahlanmayla, gencecik insanların yaşamı pahasına ve on binlerce aileyi yersiz yurtsuz bırakacak bir savaşla değil, karşılıklı müzakere ve işbirlikleri üzerinden sağlanacağını, üstelik bunun mümkün olduğunu, tecrübe ile biliyoruz.
Türkiye’ye bir tehditte bulunmayan, Suriye toprağı olan Afrin’e silahlı müdahalenin bölgemize ve ülkemize barış ve güvenlik değil, daha büyük sorunlar, yıkım ve acı getireceğini, Kürt yurttaşlarımızı da yürekten yaralayacağını biliyoruz.
Ortadoğu’yu bir vekalet savaşları cehennemine çevirmiş olan yabancı devletlerin oradaki askerî varlıkları bile uluslararası hukukun ihlaliyken, onların arasına katılmak gibi bir niyet ve bu yönde atılacak adımlar ülkemizi sadece hüsrana uğratacak, on yıllarca telafisi mümkün olmayacak toplumsal, siyasal, ekonomik ve insanî kayıplara yol açacaktır.
Yurttaş kimliğimiz ve sorumluluğumuzla, halkımızın ve tarihin önünde siz yetki sahiplerini uyarıyor, sesimize kulak vererek sağduyulu davranmaya, savaşı derhal durdurmaya ve sorunu diyalogla çözmeye davet ediyoruz.” Yine davalar açıldı, yargılamalar yapıldı. Yeni Şafak 24 Ocak 2018’de “Afrin operasyonuna karşı çıkan 170 isimden skandal mektup” diye yazdı.
Boğaziçi’nde yandaş, ırkçı kafa yapısı!
Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan kayyum yönetimin, akademisyenleri üniversiteye sokmaması, üniversiteden ihraçlar hala hafızalarda tezeyken 2021’de Tayyip Erdoğan tarafından Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanan Prof. Dr. Naci İnci’nin de akademik özgürlükten söz etmesi dikkat çekti. İnci, İngilizce paylaşımında “Emory Felsefe Bölüm Başkanı’nın tutuklanmasından derin üzüntü duyuyoruz. Bu rahatsız edici olay, akademik özgürlüğün durumu hakkında ciddi endişeler uyandırmakla kalmayıp, saygın akademik kurumların itibarına da gölge düşürmektedir. Gazze’deki vahşete karşı barışçıl seslerini yükselten akademik camia ile dayanışma içerisindeyiz” diye yazdı.
Barış metninin içeriği
Barış İçin Akademisyenler tarafından yapılan açıklamanın metni şöyleydi:
“Bu suça ortak olmayacağız! Em ê nebin hevparên vî sûcî!
Bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak bu suça ortak olmayacağız!
Türkiye Cumhuriyeti; vatandaşlarını Sur’da, Silvan’da, Nusaybin’de, Cizre’de, Silopi’de ve daha pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm etmekte, yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak, yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı başta olmak üzere anayasa ve taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış olan hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir.
Bu kasıtlı ve planlı kıyım Türkiye’nin kendi hukukunun ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası antlaşmaların, uluslararası teamül hukukunun ve uluslararası hukukun emredici kurallarının da ağır bir ihlali niteliğindedir.
Devletin başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmesini, sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasını, gerçekleşen insan hakları ihlallerinin sorumlularının tespit edilerek cezalandırılmasını, yasağın uygulandığı yerde yaşayan vatandaşların uğradığı maddi ve manevi zararların tespit edilerek tazmin edilmesini, bu amaçla ulusal ve uluslararası bağımsız gözlemcilerin yıkım bölgelerinde giriş, gözlem ve raporlama yapmasına izin verilmesini talep ediyoruz.
Müzakere koşullarının hazırlanmasını ve kalıcı bir barış için çözüm yollarının kurulmasını, hükümetin Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritasını oluşturmasını talep ediyoruz. Müzakere görüşmelerinde toplumun geniş kesimlerinden bağımsız gözlemcilerin bulunmasını talep ediyor ve bu gözlemciler arasında gönüllü olarak yer almak istediğimizi beyan ediyoruz. Siyasi iktidarın muhalefeti bastırmaya yönelik tüm yaptırımlarına karşı çıkıyoruz.
Devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen şimdi son vermesini talep ediyor, bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak sessiz kalıp bu katliamın suç ortağı olmayacağımızı beyan ediyor, bu talebimiz yerine gelene kadar siyasi partiler, meclis ve uluslararası kamuoyu nezdinde temaslarımızı durmaksızın sürdüreceğimizi taahhüt ediyoruz.”
WASHINGTON / İSTANBUL