HABER MERKEZİ
Amed asırlardır sarsılmaz ve unutulmaz direniş destanlarıyla, özgürlük kalesi haline gelişi ve gönüllerde taht kurduğu gibi tarihin en anlamlı anlarında misyonunu bilen halkçı, direnişçi yapısı da onu daha da anlamlı ve görkemli kılmaktadır. Her vakit yiğitlik, sadakat ve asaletin simgesi olmuştur. Demirci Kawa’dan, çağdaşı olan Mazlum Doğanlar’dan Vedat Aydınlar’a kadar günümüze dek süre gelen direniş çığlığı sel gibi akıp devam etmektedir. “Diren ha Diyarbakır diren. Direnmektir sana can veren, dağlarının aşkına güven” sözlerinin günümüzde şarkı sözleri olması tesadüfi değildir. Bunun içindir ki Kürt çocukları bu sembolün yiğit aşkına tutunarak canlarını vermeye hazır bekliyorlar. Aşkın sadakati, yiğitliğin asaletiyle yetişen ve süslenen Kürt çocukları dağları bunun için mesken tuttular. Özgürlük savaşçılığına soyunarak sonsuz ufuklara yol alındı. Halkın umudu ve özgürlüğü olan, özgürlüğün direniş mücadelesi her ailenin hesapsız ve çıkarsız katılımının umut hareketi olmuştur.
Kardeş kardeşe, ana baba çocuğa yurtseverliğini ve görevlerini aşılayabildiği kadar aşılamakta, ailenin her ferdi bulunduğu mekan da partiye katkı sunma yarışında bulunurlar. Bu maratonda bulunmak her ailenin tek arzusu ve özgürlük ifadesi olmaktadır. Anneler, babalar cezaevlerinin işkencelerinden kurtulamazlarken çocuklar panzerler, vahşi coplar karşısında çocuksu isyanlarının küçük taşlarıyla karşılık vererek kendilerini gururlandırırlar. Gençler ise herkesin umudunu taşıyan gece eylemcileri, dağ gerillaları olurlar.
Çektar ve Agır yoldaşlar da böylesi bir Kürt soyundan gelen yurtsever bir ailenin çocuklarıdır. İki yiğit, iki yoldaş, iki kardeş. Özgürlük asaletinin simgeleri.
“Kâh Kürdistan’da, kâh Türkiye metropollerin de her zaman dimdik direnişçi ruhuyla.”
Düşmanın tüm baskılarına rağmen, her zorluğa ve koşula katlanarak yurtseverlik özünü, kültürünü korumanın amansız mücadelesi içerisinde yetişen iki yoldaş… Kâh Kürdistan’da, kâh Türkiye metropollerin de her zaman dimdik direnişçi ruhuyla, Kürtlüğün en temiz saflığıyla ayakta kalabilmişlerdi. Düşmanın vahşi politikaları ve saldırıları karşısında gün geçtikçe öfkelenen, dökülen kanların intikam ateşiyle dolan genç yürekler düşman ortamında düşmanla yaşamanın anlamını yitirdiği, yol ayrımının ihtiyacının çoktan geçtiği düşüncesiyle soğuk ve uzun gecelerin demli sohbetlerinin koyu tartışmalarını sürdürürler. Net ve kesin gözüyle bakan, düşünen beyin tercihini zaman kaybetmeden somutlaştırdılar. Birbirinden kopmaz yürekler özgürlük dağlarının özlemini bir an önce gidermenin yarışına girerek hangisinin önde gideceğinin kararında zorlanırlar. Tereddüt ettiklerinden değil, her ikisinin ilk olma isteğinin taşmasından birbirini ikna edememektedirler. Önceliği Agır yoldaş aldıysa da özgürlüğe çarpan sabırsız yürek Çektar yoldaş da peşinden katılır özgürlük saflarına.
Yılların özlemi, ayrılığı ilk kez kendisini bir kenara vermeye hazırlanıyordu
Mücadelemizin geniş alanları ve eğitim merkezlerinin çok olması ikisinin hep ayrı kalmasına, bir türlü ikisinin buluşma imkânının oluşmamasına neden oldu. Agır yoldaşın yıllarca Bakurê Kürdistan uzak alanlarında, Çekdar yoldaşın da Botan eyaletinde bulunması söz konusuydu. Yılların özlemi, ayrılığı ilk kez kendisini bir kenara vermeye hazırlanıyordu. İki gerilla, iki yoldaş, iki kardeş kutsal Bakurê Kürdistan görevlerinden dönüp bir yoğunlaşma amaçlı eğitim merkezlerine alınmışlardı. Ama ayrılık halen peşlerini bırakmadan devam ediyordu. Fakat iki yürek görevlerine sıkı sıkıya bağlanmanın beraberinde buluşmanın sabırsız inadını yaşıyorlardı. Ayrılığın son bulması da gelip çatmıştı. Agır yoldaşın göreve geldiğini duyan Çekdar yoldaş onu görme sabırsızlığıyla göreve gitmeyi dayatır komutanına. İkisi de görev esnasında Zap suyu üzerinde karşı taraflarda uzaktan birbirlerini görürler. Ancak tesadüfler de bu kadar olur. Agır yoldaş lastik botun üzerinden suyu geçmeye çalışırken aniden Zap suyuna düşer. Bu ani korkunç olay karşısında şaşkına dönen Çekdar yoldaş çığlık çığlığa “ben sana doymadan, sana sarılmadan, öpmeden nasıl gidersin” diyerek ardından suya atlar. Onu kurtarma mücadelesini verir. Yoldaşlığın ve kardeşliğin omuz omuza verdiği bir gücün, bağlılığın sonu başarıyla kurtulmaları olur. Doyasıya sarıldıktan sonra göreve giden bir grup arkadaşla ateş yakıp kurulanmaya çalışırlar.
Su uyur düşman uyumaz sözünün ifadesi olan TC ordusunun vahşi kargaları yoldaşların üzerinde tur atarlar. Kendilerine yem ararlar. Tam da kendilerini kurtarmak istedikleri sırada iki kardeş, iki yoldaş Çekdar ve Agır yoldaşlar uçakların roketlerine hedef olurlar. Bağlılığın ve yoldaşlığın birlikteliğin ifadesi olarak şehitler kervanına katılırlar.
Onlar her zaman mücadelemizin canlı anıları olacaktır.
Mücadele Arkdaşları