HABER MERKEZİ
31 Mart yerel seçimleriyle esasta Erdoğan ismindeki faşist, iktidardan düşmüştü. Ne var ki, çapsız ve öngörüsüz bir muhalefetin maharetlerinden dolayı hem Erdoğan iktidarda kalmıştır hem de yeniden hamle yaparak İstanbul’u almaya çalışmaktadır.
Halbuki 31 Mart yerel seçimlerinde ortaya çıkan tablo itibariyle Erdoğan’ın temsil ettiği ittifak Türkiye nüfusunun ancak yüzde 35’i üzerinde hakimiyeti kalmıştır. Yine Türkiye ekonomisinin ancak yüzde 30’unu hatta daha azına hükmetmeleri kalmıştır. Özcesi, Erdoğan iktidarı düşmüştür.
Çapı düşük, politika üretmekte zayıf olan kimi zamanda Erdoğan’ın çizdiği kasnağın çemberini aşamayan muhalefet 31 Mart seçimleri ardından Türkiye’de yeni bir seçime gidilmesini dayatma yerine, Erdoğan’ın sözde İstanbul’da hile var numarasına, bir balığın oltaya takılması misali takılarak kalması, tam bir aymazlık olmuştur.
Dikkat edilse Erdoğan İstanbul seçimleri ardından tam şoke olmuştu. Öyle ki, günlerce ortalarda görünmemişti. Benzer bir şekilde çapı düşük ve hafızası geç çalışan Binali Yıldırım’da ortalarda görünmemişti. Ortalarda Erdoğan adına konuşların, neme nem kişilikler olduklarını, ”soyadlarında AKP’ye oy vereceklerin isimlerinin silindiğini” söyleyenlerle alay edilmekle geçirildi.
Şimdilerde ise çapı düşük muhalefet kafayı YSK’ye takmış. Nasıl da çete örgütüne dönüşmüş bir YSK varmış da, bunlara karşı durmak gerekirmiş de, nasıl da yetimin hakkı yeniliyormuş da…
Halbuki yapılması gerekli olan İstanbul ile uğraşmak değildir. Yapılması gerekli olan YSK ile de uğraşmak değildir. Yapılması gerekli olan Türkiye’yi yeni seçimlere götürülmesi ile uğraşmaktır. Bunun için Türkiye’yi yeni seçimlere hazırlanmasıdır.
Erdoğan 31 Mart’ta büyük kayıp etmiştir. AKP’nin oyları yüzde 34’lere gerilemiştir. Benzer bir durumu referandum sürecinde de görmüştük. Hatta esasta bu gerilişi 7 Haziran 2015 seçimlerinde de görmüştük. Göremediğimiz ve görmediğimiz sağlıklı politikalarla sağlıklı bir muhalefetti. 7 Haziran seçimlerinde bu sağlıksız politikaya imza atan HDP idi. Yüzde 13 oy alan bir parti olmasına rağmen, neredeyse elini kolunu bağlayarak iktidara aday değiliz diye kendisini geri çekmesi, esasta adım adım Erdoğan ve çetelerinin kendilerini örgütleyerek önce Suruç saldırısını gerçekleştirmelerine, ardından 24 Temmuz büyük saldırısını başlatmalarına ardından da Ekim’de yüzlerce demokrat aydını ve emekçi katletmelerine izin verildi ve 1 Kasım seçimleriyle de Erdoğan’a yeniden kaybettiği iktidarı ele zoraki ele geçirmesine göz yumulmuştu.
Özcesi, 7 Haziran 2015 gününden itibaren Erdoğan ve ekibi iktidarda düştüğü halde muhalefetin öngörüsüz, yaratıcılıktan uzak ve de yönlendirmeye açık politikaları sonucu Erdoğan halen iktidardadır.
Maalesef 7 Haziran 2015 gününde sonra yapılan hatalar şimdi de 31 Mart seçimlerinde benzer bir şekilde sürmektedir.
Tekrar belirtelim, Erdoğan ve Bahçeli iktidarda 31 Mart seçimleriyle resmen düşmüşlerdir. Türkiye’de İstanbul’u, Ankara’yı, İzmir’i kaybeden ya da buralarda iktidar olmayanlar Türkiye’yi yürütebilirler mi?
Unutulmasın ki, buraları ve diğer yerleri olağanüstü koşullara rağmen Erdoğan ve ekibi yitirmiştir. Devletin tüm imkanları, buna maddi imkanlar kadar tüm devletin vurucu polis ve askeri gücüyle, MİT’i, İT’i, Valisi, Kaymakam’ı derken tüm devlet yapısı dahildir. Buna rağmen Erdoğan yerel seçimlerde yenilmiştir. Kürdistan’da binlerce asker ve polis yığmasına rağmen Kürtler yine de birçok yerde oylarını artarak seçimi kazanmışlardır. Sözde kaybedilen yerlere ne kadar asker ve polis yığıldığını ise herkes ekranlarda görmüştür. Ne kadar hile ve baskı uygulandığını şimdilerde Kayyumların piyasaya sürülen kirli çamaşırlarında görüyoruz.
Düşünün ki bu seçimler normal şartlarda yapılsaydı acaba Erdoğan ve farklı yumurta ikizi Bahçeli’nin hali nice olurdu?
Evet, Erdoğan iktidardan düşmüştür. Ne var ki, muhalefetin bunu görüp ona göre politikalar üretmesi yerine AKP’nin sol gösterip sağ yaptığı numaralarına takılması Erdoğan’a yeniden iktidara gelme fırsatı vermektedir. Erdoğan’ın istifasını isteme ve Türkiye’yi yeni bir genel seçime götürme yerine, Erdoğan’ın sözlerine takılıp cevaplar yetiştirmeye çalışmak esasta bir çapsızlıktır. Bu çapsızlığın baş mimarı Kılıçdaroğlu olsa da, Kılıçdaroğlu’nu bu çapsızlıktan çıkaracak politikacıların çıkmadığını ise belirtelim.
Uzatmadan; Erdoğan iktidardan düşmeye düşmüştür. Ancak şimdi İstanbul seçimleriyle yeniden iktidara gelmek istediğinin görülmesi gerekmektedir. Durum bu olduğuna göre İstanbul seçimlerini Türkiye genel seçimlerine çevirerek Erdoğan’ın çizdiği kasnağın dışına çıkarak, politika üretmenin zamanıdır.
Hukuki olarak önümüzde bir İstanbul seçimi durmaktadır. İstanbul seçimlerini faşist blokun mezarlığı haline getirmek için Türkiye’yi seven herkes bu mezar kazma işi ile mutlaka uğraşmalıdır. Ancak daha önemli olan İstanbul seçimleriyle birlikte Erdoğan’ın meşruiyetinin kalmadığını halka göstererek Türkiye’de yeni bir seçime gitmek için sokaklara inmelidir.
Hiç gitmeyeceklerine inananlar, ebet-ezel olduklarını sananlar ve düşünenler şimdilerde tek tek gidiyorlar.
Kim Erdoğan’ın dostu Ömer El Beşiri’nin böyle gideceğini düşünmüştü?
Herhalde hiç kimse. Ancak görülüyor ki, yeter ki halklara diktatörlerin gidebileceğinin umudu verilebilsin, o zaman Sudan’da görüldüğü gibi kadınların Sewra Sewra deyip meydanları nasıl titrettikleri en fazla Türkiye’de görmek mümkün olacaktır.
Sewra Sewra yerinde Türkiye sokaklarında Devrim Devrim diye haykıran genç kadınları; hem de horon teperek, halay çekerek, Misket oynayarak, Zeybek tutarak, Sema dönerek göreceğimiz günlerin yakın olduğu bilinciyle…
Kasım ENGİN