HABER MERKEZİ – Sizde düzenin etkileri var dediğimizde, “alıştırılmıştım” diyorsunuz. Bunlar neyin alışkanlığı, neyin etkisi diye soruyorum habire. Düşmanın size dayattıkları ortada, bunun nesi sizin üzerinizde etkili olacak? En sıradan bir insan bile “şu beni alıştırdı” diyemez. Bu, doğa dışıdır, doğadaki ayrıksı bir durumdur. Bunları biz gerekçelendiremeyiz. İddia düşmanındır ve buna yanıt da o temelde olursa durumunuz çok tehlikelidir, hatta korkunçtur. Biz bütün devrimciliğimizi, bu yanıtları reddetme temelinde başlattık. Sizin de böyle yapmanız gerekirken, bunun yerine sahtekarlıklarınızı dayatmakla çok büyük bir suç işliyorsunuz.
O günü şu an gibi hatırlıyorum: Düşmanın payitahtında silik, iddiasız ve yutulmakla karşı karşıya olan bir gençlik döneminde, sömürgeciliğin o bütün çekici imkanlarıyla karşı karşıyayken ve ilgiye değmeyecek kadar geri ve yok olmanın eşiğindeyken tercih yaptım. İmhacı sömürgeciliğin yaşamına “hayır” dedik. Umutsuz, olanaksız ve belki de imkansız gibi gözüken bu özgürlük umuduna başlasak ne olur dedik. Hiçbir kesimin inanmadığı, her şeye anlam verseler de, buna anlam veremeyecekleri bir adımdı. Dünyada ve tarihte eşi belki de yoktur. Biz bu kararı verdik. İki sözcükle olacaksa, ana topraklı, kimlikli yaşam gerçekleşecekse, yaşam özgürlükle olsun dedik. Ve o büyük umut savaşına giriştik.
Bunu tarihi bir hitapla dile getirmek şüphesiz mümkün değil. Bu yirmi beş yılı mümkünse sürekli incelemeye, değerlendirmeye almak, gittikçe daha derinleşen teorisini ortaya çıkarmak kadar; iradesi, siyasetteki ifadesi, geliştirmek istediği yaşam, -askerlik iradesi nedir, neyi gerçekleştiriyor? Bütün yönleriyle bir değil, bin daire çizerek daha derin ve giderek yükselen bir biçimde bu yılları anlayabilmek, bu yıllarla büyüyebilmek ve bu yıllarla yeniden yaratılmak gerekir. Önderlik gerçeği denilen, PKK gerçeği denilen olay işte bu.
Yüzyılların utancını, lanetini aşmanın insana vereceği esenlik, dirilik ne kadar büyüktür, düşünebiliyor musunuz? Kocaman bir tarihin özgürce kazanılması, halkın yaratıcı, üretici güçlerinin harekete geçirilmesidir. Bir ülkenin zenginlik kaynaklarının, bir halkın denetimine alınması ve perişan olduğunuz, çarçur edildiğiniz enerjilerinizin seferber edilmesidir. Sonuç; insanın artık “devrimin amacıdır” diyebileceği, artık yaşadığı durgun durumunun önünün alınması ve düzlüğe çıkılması, yaşama yönünün çevrilmesidir, şerefe, onura kendini yaklaştırmaktır. Genç ve yaratıcı yeteneklerini harekete geçirme ve böylece sadece çağdaş diye tabir edilen uluslar ailesinin değil, bölgesindeki halkların kurtuluşunda da öncü rol oynayan bir konuma, dünyanın en dikkate değer bir ülkesine ve onun özgür halkına sahip olmaktır.
Hayali bile insanı böylesine heyecana getirecek olan bir devrim çalışmasına, pratikle neredeyse kısa bir süre, bir devrimcinin yaşamının gençlik aşamasına düşen bir döneme korkunç yüklenmemek, bunun büyük ruhunu, büyük bilincini edinmemek düşünülebilir mi? Eğer sizde o ruh varsa, eğer biraz yücelikten dem vuruyor, lanet ve utançtan kurtulmak istiyor, kendinize yakıştırdığınız bazı özgürlük amaçlarına ulaşmak istiyorsanız gerisi fazlasıyla gelir.
Ben bunun heyecanıyla yola çıktım, tektim. Ancak bu işi bugüne kadar gerçekleştirebiliyorum. Siz bu genç yaşta, bu kadar hazır imkanlarla eğer böylesine rahatlıkla başarma imkanını yakalamışsanız, onu kullanmamakla acaba kendinize yapacağınız kötülüğü, yalnız kendinize değil, bu tarihi aşamanın, bu zafer imkanının başına getireceğiniz kötülükleri düşünüyor musunuz? Düşünmüyorsanız, ya bir hainsiniz ya da çok iflah olmaz bir düşkünsünüz demektir. İkisine de yaşam hakkı yoktur.
Gençliğin rolü de kısmen kadınınkine benzemektedir. Çağdaş dünyayı hızla kavrayan gençlik, Ortadoğu gerçekliğinde düşmüş olduğu çaresizliğe büyük öfke duymaktadır. Bilişim ve iletişim tekniği gençliği hızlı bir bilinçliliğe itmektedir. Çocuklar bile çok hızlı bir demokratik güç konumunu gençliğin gençliği olmalarından almaktadır. Ortadoğu toplumunun aşiretçilik ve milliyetçilikten bıkkınlığı, ikisinin yol açtığı çözümsüzlük ve daha çok tarihsel ortak kültürel izler nedeniyle, demokratik özde bir gerçekliğe yakın durmaktadır.
Önder APO