HABER MERKEZİ
TC faşizmi İttihattı Terakki’den günümüze kadar en rafine olmuş aşamasına gelmiştir. Bugün AKP-MHP faşizmi yüz yıllık bir faşist geleneğin en son temsilcisi olma görevini üstlenmiş durumdadır. Bütün faşist hükümetlerin toplamı olmakla beraber kendine has kimi özelliklerini de kullanarak bu faşist geleneğin katı bir savunucusu olmuştur. Daha önceki faşist hükümetlerin hamisi olan AKP-MHP bir yandan faşizmi bölgede yaymaya çalışırken bir yandan da kendi faşist rejimi altında inleyerek son çırpınışlarıyla saldırılarını artırmaktadır. Kendinden önceki faşist rejimler gibi son demlerini yaşarken “eğer ben gidersem herkeste gider’’ gibi bir kara sevda anlayışıyla hareket etmektedir.
Adeta topluma “ya beni kabul edersiniz ya da kendimle beraber sizleri de götürürüm” mantığı faşist Erdoğan ve şürekasının seçtiği yoldur. Bunun içindir ki sandıkta ne kadar kaybederse kaybetsin bu yenilgiyi kabul etmeyecek, iktidarında ısrar edecektir. AKP’de Ali Cengiz oyunları çoktur. Fakat bu Ali Cengiz oyunlarına da toplumun karnı toktur. Artık halkında AKP’ye güveni kalmamıştır. Bakur daki devrimci direniş devam ettikçe, gerillanın amansız mücadelesi sürdükçe AKP-MHP faşizminin maskesi düşmeye devam edecek.
Faşizmi gerileten yegane tavrın direniş ve mücadele olduğuna açlık grevi direnişlerinden bir kere daha şahit olduk. Yani Amed Zindan’ında Mazlum Doğan’ın “Berxwedan Jiyane / Direnmek Yaşamaktır” şiyarı tam 37 yıl sonra yine zindanlarda bir direniş çığlığı olarak yükselip dalga dalga direnişi örgütlemiştir. Berxwedan Jiyane şiyarıyla zindanlar direnmiş, yurtseverler direnmiş ülke dışındaki Kürdistanlılar direnmiş, gerilla direnmiş, gençlik direnmiş en kutsalımız olan ANALAR direnmiş. Bu direnişlerin en önemli kazanımı ise Önder Apo’yla görüşmelerin sağlanmasıdır. Her ne kadar Önder Apo’yla görüşmeler sağlanmışsa da bu tecridin ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. Nitekim ilk ağzadan bunu dile getirenler bu görüşmeleri sağlayan açlık grevi direnişçileri olmuştur. Açlık grevi direnişçilerinin bu konudaki örgütlü davranışları da AKP faşizminin beklentilerini boşa düşürmüştür. Açlık grevlerinin sonuçlanmasını ve Önder Apo’yla görüşmeleri bir seçim malzemesi olarak kullanmak isterken bu düşüncesi ters tepmiştir. Bu politikasının tutmadığını gören Erdoğan savaşın yönünü Başurê Kurdistan’a kaydırarak, Kürt düşmanlığını bir kere daha dışa vurmuştur.
Xakurkê’ye yapılan işgal saldırıları açık bir Kürt düşmanlığıdır. Kürdün hiçbir kazanımına tahammülü olmayan faşist TC devleti yıllardır Kürdistan’ın tüm parçalarındaki kazanımlarına saldırmaktadır. En son Xakurkê’ye yapılan işgal saldırıları üzerinden Başurê Kurdistan’ı manda ve himaye etmek istemektedir. Bu TC faşizminin bir hayalidir. Fakat birde buna karşı geliştirilen direnişlerin büyüklüğü ve görkemliliği vardır. Gerillanın muazzam direnişi şimdiden işgalci askerler üzerinde kırılmalar yaşatmıştır.
Psikolojileri alt-üst olmuştur. Gerilla modern taktiklerini kullanarak bazen yıldırım tarzıyla bazen bir hayalet gibi işgalci askerleri bozguna uğratıyor. Özel savaş medyası bunu her ne kadar gizlemeye çalışsada bu gerçekler sanal medya da ilgiyle takip ediliyor. Gerilla direniyor. Direniş devam ediyor. Çünkü Kürdistan’da direniş kazandırıyor. Bu gerçeklikle hareket eden gençlikte Xakurkê’yi sahipleniyor. Kürdistan’ın yiğit ve kahraman gençliğinin tarihi her zaman bu tür saldırılara karşı tavrı direniş ve özgürlük dağları olmuştur.
Baran MAWA/Yeni Özgür Politika