HABER MERKEZİ- Gençliğin Kaleminden:
İnsan Gündemi Kadardır!
“Mücadele gerçeğimizde her zaman diliminin kendine özgü bir ruhu vardır. Bu ruhu doğru yaşamak, gerekliliklerini hakkıyla yerine getirmek başarıya erişme noktasında en güçlü eylemlerden biridir. Önder APO’yu bu denli güçlü ve yenilmez kılan hususlardan birisi de budur, çünkü önderlik zaman yaratıcıdır, büyütücüdür ve geliştiricidir. Önder APO zamanın içerisindeki en büyük anlam avcısıdır. Özgürlükçü varoluşunu bu eyleminden alıkoyacak hiçbir husustan etkilenmemekte, aksine en güçlü yanıtı vermektedir. 50 yılı aşkın mücadele gerçeğimizin gücü, Önderlik gerçeğimizin bu özüne dayanmaktadır.
Bir devrimciyi başarılı eylemlerden alıkoyacak en önemli husus düşüncedeki muğlaklıktır, ki bu durum çoğu zaman gerçeği tüm boyutlarıyla anlamamızın önündeki en büyük engeldir. Anlam düzeyimizde gerileme yaşadığımızda doğru çalışma tarzına ulaşamamız da bununla alakalıdır, çünkü her şeyin temelinde güçlü yoğunlaşma yatmaktadır. Yoğunlaşma hali sadece okuma değildir. Büyümek, büyütmek, derinleşmek, derinleştirmek ve bizleri en ileri aşamaya taşıyacak husular konusunda hakimiyet kazanmaktır, ki Önder APO’nun ”24 saat devrimcilik” perspektifi bizlere bu gerçeği anlatmaktadır.
Ancak gerçek apaçık bir halde ortadayken, yine de onunla bütünleşme noktasında afallama yaşamaktayız. Nedeni ise genelde kapitalist modernitenin ideolojik saldırılarından kendini koruyamama, özelde ise faşist ve soykırımcı Türk devletinin özel savaş sistemini doğru bir şekilde bilince çıkaramamamızdır.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki özel savaşı dünyada en iyi kullanan devletlerden biri de faşist ve soykırımcı Türk devletidir. Özellikle AKP-MHP özel savaş rejimi uygulamakta olduğu bu sistemi başta gençler ve kadınlar olmak üzere tüm halkımıza karşı kesintisiz çalışan bir silaha dönüştürmüştür. Sadece medya aygıtlarıyla değil, her türlü olanaklarını bu işin kullanımına sürmüştür. Sırf zihnimizi ve bilincimizi bulanıklaştırmakve bizleri esas gündemlerimizden koparmak uğruna 24 saat çaba sarf etmektedir. Bu noktada yurtsever gençlik olarak iyi niyetli ve duygu yüklü bir kişilikle çalışmalara yönelmemiz tek başına yeterli olmamaktadır, çünkü ”cehennemin yolları da iyi niyet taşlarıyla örülmüştür.” Dolayısıyla ideolojik ve politik bir derinlikle sorgulamak ve sürece denk düşecek stratejik eylemlerin sahibi olmak çizgimizin esasında vardır. Neticede bizim için önemli olan sadece iş yapmak değildir. Yaptığımız işi nitelikli ve en doğru şekilde yapmaktır. Önderlik tarzımız bu olduğu için, bizlerin de esas alması gereken tarz bu olmalıdır. Sonuçta bizler yurtsever gençliğiz! Devrimci mücadelemizi büyütecek gündemlerin belirleyicisi biz olmalıyız. Bunun için ancak partimizin belirlediği gündemler ile bütünleşirsek başarılı eylemlerin sahibi olabiliriz. Onun dışında yöneleceğimiz gündemler devrimci mücadelemizi büyütmeyeceği gibi, bizleri sürecin gerektirdiği ruhun dışına sürükler.
Son günlerde neredeyse herkesin gündeminde halay çekerken tutklanan gençler yer almaktadır, fakat bu gündemin nasıl oluştuğu, neden oluştuğu ya da sorunun kendisini ele alış tarzında ciddi yetmezliklerimiz vardır.
Hepimiz çok iyi biliyoruz ki faşist ve sömürgeci Türk devlet sistemi Kürt varlığının inkarı üzerine kuruldu. Yüzyıllık tüm faşist siyaset özgür Kürt varlığını soykırıma uğratma temelinde gelişti. Soykırımlardan her türlü asimilasyonlara kadar varan yöntemler Kürtler üzerinde uygulandı! Halkımız üzerinde uygulandı! Biz gençler üzerinde uygulandı! Kimse bu gerçeği inkar edebilir mi? Elbette hayır! Varlık sorunumz öylesine köklü bir hal almıştı ki, işte bu yüzden Önder APO, ”PKK eylem olarak Kürtleri var kıldı. 20. yüzyıldaki Kürtlük, kurtarılmadan önce var kılınması gereken bir Kürtlüktü ” dedi, ki Önder Apo’nun bu sonsuz emeği sonuç verdi ve varlık bilinci halkımızın içerisinde yeşeren ve büyüyen bir fidan halini aldı. Ancak yine de AKP-MHP özel savaş rejimi cumhuriyetin yeni yüzyılında tüm savaşını özgür Kürt varlığı karşısında yürütmektedir. Yeni yüzyıla Kürtsüz girmenin iddiasını ve kararlılığını taşımaktadır. Dört parça Kürdistan’ı ilhak ve işgali uğratma istemi de bundan ötürüdür. Soykırımcı rejim eskiden ” en şyş Kürt ölü Kürttür ” derdi. Oysa bugün Kürdistan’da yaşanılanlar göz önüne getirilince, Kürdün ölüsünü bile kabul etmediği görülmektedir. Şehidlerimizin cenazelerine dair yürüttüğü her türlü insanlık dışı uygulama bunun ispatı değil midir? Bu durum dahi varlık inkarını başlı başına gözler önüne sermektedir. İşte bu nedenle yurtsever gençlik olarak gündemimizi daha büyük ve daha değerli gündemler ile doldurmalı, tüm eylemlerimizi bu çerçevede hayata geçirmeliyiz, Çünkü AKP-MHP faşist rejiminin halaya izin vermesi Kürt varlığını tanıması anlamına gelmemektedir. Aksine böyle bir tutuklamayı yaparak gündem saptırması içerisine girmeye çalışmaktadır. Hele ki Önder APO’nun fiziki özgürlüğü amacıyla gerçekleşen eylem kampanyaları her gün büyürken, insanlık dışı tecrit uygulaması tüm dünyada teşhir edilirken, gerillanın destansı direnişi KDP işbirlikçiliğine ve AKP-MHP faşizmine darbe vururken ve özgür Kürt bilinci dünyada yer edinirken böylesi bir tutuklama ile amaçlanan tek şey şudur: Bakur halkımızı ve yurtsever gençliği bu gündemlerin dışında tutmak ve küçük gündemler ile sürecin gerektirdiği radikal duruştan pasifize kılmaktadır. Haliyle bu hususu görmek ve partimizin belirttiği gündemler ile bütünleşmek en çok da biz yurtsever gençliğin sorumluluğudur, çünkü gençlik bir toplum içerisindeki devrimci duruştur. Gençliğin duruşu ve gündemi neyse, toplumun duruşu ve gündemi de odur. Sorun bu özel savaş saldırısını teşhir etmek değildir. Elbette teşhir de edilmelidir, ancak cevap mahiyetindeki eylemlerden kopuk bir teşhirin anlamı yoktur. Bu husus karşımızdaki düşmana ”neden düşmanlık yapıyorsun” demeye gelmektedir. Oysa Önder APO devrimci mücadelemizin büyütülmesi için ”teşhir ve tecrit” kavramlarını bir arada kullanmıştır. Faşizmi teşhir etmek kadar ondan kopmak, toplumu faşizmin kurumlarından kopararak faşizmi tecrit etmek en değerli eylem adımıdır. Faşizmin kurumlarını boykot etmek, varlığımızı inkar eden ideolojik mekanlarına gitmemek, yaşamı Kürtçeleştirmek, Kürtçe okumak, yazmak, konuşmak, düşünmek gibi her eylem faşizme darbe vuran eylem niteliğindedir, ancak bunlar yapılırsa tutarlı bir yaklaşımın sahibi olabiliriz.
Kuşkusuz unutmamak gerekir ki, özgür Kürtlüğün temsili Önder APO’dur. Önder Apo’ya karşı hayata geçirilen her uygulama Kürt halkının üzerinde de hayata geçirilir. Önder APO’ya volta cezası veren rejim herhalde bir Kürt gencinin diline ve kültürüne karşı kayıtsız kalmaz. Eğer Kürt soykırım sisteminin merkezi imralı işkencehanesi ise, o halde faşizmi kaynağında yok etmek biz yurtsever gençliğin tarihsel sorumluluğudur. Dolayısıyla tüm gündemlerimizin başında Önder APO’nun fiziki özgürlüğüdür. Bu doğrultuda önder mücadele felsefemizin bir esası olarak ”insan gündemi kadardır” demektedir. Kuşkusuz bu doğrultuda Önder APO’nun çizgisinde yürüyen ve büyüyen gençlik, faşizmin karşısında ne şekilde direnilmesi gerektiğini en iyi bilen gençliktir.”