HABER MERKEZİ
Bildiğimiz üzere dünya genelinde büyük bir pandemik hastalıkla karşı karşıyayız. Yeni tip hastalık Coronavirüs olarak bilinmekte ve çok hızlı bir şekilde yayılmaktadır. Bağışıklık sistemini hedef alan bu virüs, çok sayıda ölüme sebep olmakla beraber, vaka sayısında da günden güne ciddi bir artış göstermektedir. Tedavisi olmayan bu hastalık karşısında maalesef ki dünya çaresiz bir durumda…
Bu yeni tip hastalıkla birlikte daha önce hiç görmediğimiz bir durum var, o da; bütün dünya aynı anda tek bir gündemi takip eder oldu. Yani Covid-19…
Din, dil, ırk farketmeksizin herkes aynı şeyi konuşur ve düşünür hale geldi. Ve haliyle bir o kadar da sebep-sonuç teorileri ortaya atılıyor. Çin merkezli bir hastalık olduğu için en başta çoğu kişi, “Amerika’nın oyunu” dedi bu hastalığa. İnanmasa bile buna inanası geliyor insanın! Başka ne olacaktı ki? ABD-Çin ekonomi savaşıyla birlikte görmeye alışık olmadığımız bir savaş biçimi olan biyolojik bir savaşı mı doğurmuştu acaba? Bu teori haklı olarak şimdilerde konuşulmuyor artık. Çünkü, vaka sayısında birinci olan devlet ABD şu anda.
Velhasıl halihazırdaki bütün teoriler birbirini doğrulayabildiği gibi birbirini yalanlaya da biliyor! Bunlar üzerine çokça şey yazılıp çizilebilir ve konuşulabilir aslında. Fakat bu yazıda virüsün makro gündeminden ziyade mikro gündemine değinmenin daha makul olacağını düşündüm.
Hani o herkesin yaptığı bir çağrı var; “Evde kalın, hayat eve sığar”. Çok anlamlı bir çağrı ve virüsün yayılma hızını azaltacak ve hatta yayılmasını bile durdurabilecek bir önlem çağrısı. Fakat psikolojik olarak zor olan bir durumu veya vakayı kabullenmek için öncelikle şok, inkar, öfke süreçleri olması gerekiyordu. Toplumsal bir şok ve inkarla, insanların günübirlik yaşam alışkanlıklarına ters olan bu çağrı çok da karşılık bulmadı haliyle. Devletler de yasaklarla bunun karşısına geçmeye çalışıyor şu an. Seyahat yasakları, şu yasakları, bu yasakları derken evde kalmayı sağlamak için “belli saatlerde, zorunlu ihtiyaçlar için çıkın” diyen hükümetler oldu veya izne tabi tutuldu. Kısmi sokağa çıkma yasakları ilan edildi. Gitgide kaotikleşen bu süreçte bir ‘devlet büyüğü’ (AKP hükümeti) çıktı dedi ki, “65 yaş üstü dışarı çıkmasın, yasak!” Sanki bütün bu virüsü yayan onlarmış algısı oluştu bir anda. Yaşlılarla dalga geçilmeye başlandı! “Eyvah” dedi bir kesim, sonra aynı ‘devlet büyükleri’, “20 yaş altı çıkmasın” dedi. Ne oluyor yani, şimdi bunlar gerçekten çözüm mü? İşten atılan, işsiz olan ve açlık sınırında olan bir sürü insan var. O insanların Eve Sığmayan Hayatları var! Evde kalarak ailesine ekmek götüremeyen insanlar var ve gerçekten de bunlar için yaşlarının kaç olduğu hiç de önemli değil! O insanlar için psikolojinin; şok, inkar, kabullenme evreleri de işlemez! Evine ekmek götüremediği için kendini yakan babanın öfkesiyle evde kalmaya davet edilen o insanların öfkesi birdir! Çözüm evde kalmaksa herkes evde kalsın ama herkes karnı tok olarak kalsın! Ne yazık ki bu mümkün görünmüyor. Çünkü Erdoğan ve hükümeti yönettikleri devletin paralarını o kadar çok yedi ve yandaşlarına peşkeş çekti ki, utanmadan üstüne “İBAN” numarası verip halktan para istiyorlar. Sahi ne oldu o ayakkabı kutularında sakladıkları paralara? Hükümet olarak çok mu ihtiyaçları var paraya ? Bu sefer sizi “İBANınız” bile kurtaramayacak!
Bu kadar toplumsal sorunun meydana geldiği bu süreçten Kürtler de nasibini iki defa alıyor tabi.. Şamar oğlanına dönen Erdoğan ve hükümeti yediği her tokattan sonra Kürtlerden acısını çıkarıyor. Cumhuriyet tarihinden beri Şark Islahat Planlarıyla, Türk Tarih Tezleriyle zaten bir Kürt düşmanlığı politikaları vardı. Bu süreçte de durmadılar ve doymadılar! #CoronaGünlerindeFaşizm tagıyla Kürt belediyelerine kayyum üstüne kayyum atadılar! Analarının sütü kadar helal ve meşru oylarla seçilmiş Kürt belediye başkanlarını gayri meşru bir şekilde görevden aldılar! Daha önce yaptıkları gibi gözaltı ve tutuklamalarla oluşan tepkileri bastırmak istediler! Yetmedi, AKP-MHP ittifakı yeni yasalarla tutuklu ve hükümlüleri virüse karşı önlem başlığı ile bırakmak istedi ve gene biz Kürtler bundan muaf tutulduk! Üstelik o kadar hasta siyasi tutsak olmasına rağmen… Ama bilmiyorlar hayat eve sığabilir, fakat Kürtler zindanlara sığmaz. Gerçekten de insanı dinden ‘İBANdan’ çıkarır bunlar!
Toplumsal olarak epideminin yarattığı şok, inkar, öfke, depresyon, kabullenme gibi süreçleri bir şekilde göreceğiz veya gördük, yani bunlar tamam. Bunlarda sorun yok; ama bir Kürt olarak, ne sizi ne de sizin bu faşist politikalarınızı kabul etmeyeceğiz! O yüzden insanı dinden ‘İBANdan’ çıkarmayın sevgili kendini devlet büyükleri sananlar!
NC / Xelef Xerzan