HABER MERKEZİ
Vicdanların sustuğu, insanlığın suskunluk yemini ettiği günlerden geçiyoruz. Hangi din, hangi kültür, hangi insanlık kitabı yazar Kürdün yaşadığını! Büyük direnişlere şahit olan Kurdistan’ın içine girdiği sessizliği hangi tarih kitabı yazar!
Bir düşman düşünün, cansız bedenleri yakan, tecavüz eden, parçalayan düşünün ki bu düşman bir kargo kutusunda gönderiyor cenazenizi ananıza! Alçaklığın ulaşabileceği en üst seviyeye ulaşan bu düşmana insan mı diyeceğiz şimdi? İnsan mı bunlar! Ya da buna susan Kürt halkı, Kürt gençliği insanlığınız hangi kör kuyuya gömdünüz diye sormaz mı zannediyorsunuz tarih!
Düşmanımız bu kadar çirkinleşmişken neyin suskunluğu bu! Ölme şeklimiz değildir önemli olanç Şehit Armanç’ın dizeleri geliyor insanın aklına, “Ölmeyi kabul ediyoruz, cenazelerimizin parçalanmasını da, ölü bedenlerimizin anne ve babalarımızın son duasından taşı dikilmiş bir parça mezar toprağından mahrum edilmesini kabul ediyoruz, sevgi yumaklarımız ve O’nlar güzel günler görsün diye çırpındığımız, dağ başlarını mekan tutmamıza sebep, Zilan, Şilan, Rojhat, Mizginlerimizi bembeyaz ve ışıktan dünyalarının temellerine bombaların koyulmasını da kabul ediyoruz, vahşeti bile! Ama asla, yenilmeyi, asla onursuz bir biçimde boyun eğmeyi, asla isimsiz ve dilsiz kalmayı, asla Güneş’ten ayrı yaşamayı kabul etmiyoruz! Artık sizde bunu anlayın! Vazgeçin sersem ve ayakları yeryüzü topraklarına basmayan tafralı hayallerinizden…”
Bu yola çıkarken güzel ölmeyi hayal etmedi hiç kimse, güzel yaşamayı, insanca bir yaşam Kürt halkına armağan etmek adına çıkıldı bu yola! Siz mi kıracaksınız bu iradeyi, alçaklığınızlamı yeneceksiniz bu güzel yürekleri! Hangi yürek bir anaya yaşatır bunu, hangi anaya kemikleri gönderilir çocuğunun. Sadece yarım saniye düşünün bunu yüreğiniz kaldıracak mı bunu! Size söylüyorum devlet sevdalısı ahmaklar! Size söylüyorum hangi insan hak eder bunu! Hangi ana, oğlunun cenazesine katılmaktan alı konulur!
Kürt gençliği hala neyi bekliyorsunuz! Nedir bu sizi durduran neden korkuyoruz ?! Ölmekten mi, parçalanmaktan mı? Şimdi yaşıyor musunuz? Her sabah kalkıp içine girdiğiniz köle yaşamınız sizi yaşatıyor mu yani! Ananız acımasın diye mi duruyorsunuz ya Şehit Kemal’in anası, yüreksiz miydi, dilsiz mi, acısız mı? İçine girdiğiniz bencillik dolu yaşam bir kara delik gibi yutuyor insanlığınızı! Neyin sevdası bu, kime sevdalısınız, devlete mi, alçaklıklarla dolu bu yaşama mı? Öfkelenmek neden bu kadar uzak bir duygu size, düşman düşmanlığını yaparken siz hangi hayallere dalıyorsunuz? Bir sabah uyandığınızda sıcak yatağınızdan çıktığınızda devrim olacak mı sanıyorsunuz! İnsanlığınız kurtulacak mı?!
Düşman her gün sözünü söylüyor, sizin için yola çıkan ve bu yoldan 1 dakikaya dahi şüphe etmeyen şehitlerimizin cenazeleri günlerce, çürüyene dek, işkence yapa yapa bekletilmedi mi, savaşçılarımız diri diri yakılmadı mı? Kemikleri bir kargo kutusunda gönderilmedi mi bir anaya! Bir dakika durup şüphe ettiler mi nasıl öleceklerini düşündüler mi savaşırken? Bu kadar düşündüren nedir ki sizleri! Yol açık değil mi? Artık eylem zamanı değil mi? PTT binalarını yakın, düşman yürürken Kurdistan sokaklarında, kafanızı pencereden çıkarın, gömdüğünüz vicdanınız uyandırmak için kaç ananın daha çocuğunun kemiğini kargo kutusuyla teslim alması gerek. Bu kadar mı çaresiziz artık, bu kadar mı zayıf? Devekuşu gibi evlerinize gömdüğünüz kafanızı ne zaman çıkartacaksınız? Okuduğunuz o okullar, gittiğiniz o kafeler de mi bulacaksınız insanlığınızı? Her gün parça parça olan yüreğiniz hangi dilde konuşacak artık! Sabah uyanıp ananızın gözüne baktığınız da, Halise anayı, Taybet anayı, yüreği parça parça olup, 4 parçaya ayrılmış ülkemizin her yanına savrulan anaların gözleri gelmeyecek mi gözlerimizin önüne?
Yapacağımız şey açık değil mi sözün anlamsızlaştığı bu zamanda, eylemin zamanı gelmedi!
İNTİKAM, bu halkın tek kurtuluş yolu değil mi? Onurlu olmanın, şerefin tek yolu İNTİKAM değil mi? Artık söylenecek tek söz İNTİKAM, zikir İNTİKAM, eylem İNTİKAM!
NC// Faraşîn Sîdar