HABER MERKEZİ –
”Mey biter saki kalır
Her renk solar haki kalır
İlim insanın cehlini alsada,
hamurunda varsa eşeklik baki kalır.”
Sizlere nasıl hitap edeceğim inanın bilmiyorum. Bu konuda nasıl bir giriş yapacağım noktasında dahi herhangi bir çerçeve belirlemiş değilim. Uzun yıllardır yazılarınızı ve çalışmalarınızı takip eden Kürdistanlı bir yurtsever olduğumu bilmenizi isterim. Çalışmalarınızın değerli bulduğumu belirtmeme gerek yok. O yüzden çok fazla sizlere methiyelerde dizmeye gerek duymuyorum. En azından artık duymuyorum. Kürdistan halklarının haklarını ve ulusal kurtuluşunu savunduğunuzu söylediniz yıllarca hatta bu konuda faşist devletiniz tarafından zindanlarda kaldınız. Fakat son yıllardaki duruşunuza ve benimsemiş olduğunuz çizgiye bakınca aslında egemen ulus zihniyetini henüz tam olarak aşmadığınızı ve bu zihniyetin bir ürünü olduğunuzu dikkatli bakan her duyarlı insan bunu hemen görecektir. Özellikle faşist işgalci devletiniz Kürdistan halklarımızın kazanımlarına saldırılarını yoğunlaştırdığı bir dönemde Kürt halkının dirilişini gerçekleştiren Kürdistan Özgürlük Hareketine karşı dile getirdiğiniz gerçeklikten tamamen uzak mesnetsiz ve asılsız görüşlerinizin sizleri de acaba bu planın bir parçası olarak mı devreye koydular gibi soru işaretleri insanların aklına gelmiyor değil. Yine son dönemdeki yazılarınızın da tamamen taraflı ve objektiflikten uzak görüşleri içerisinde barındırdığı da bir gerçekliktir. Bu konuda şaşırdığımı söyleyemem en nihayetinde sizlerde egemen ulus zihniyetiyle yetişmiş bir insan olma özelliğini taşıyorsunuz. Egemen ulus zihniyetinin karakteristik özellikleri hala şahsınızda çok yoğunca yaşandığını inkâr edemezsiniz. Neden mi bunları diyorum. Çünkü sizler her zaman için Kürt halkına ve önderlerine üsten akıl veren bir pozisyonda kaldınız. Kendinizi Kürt halkının akıl hocası olarakta tanımladığınız söylenebilir. İşte bu özelliğinizden dolayı sizlerde egemen ulus zihniyetin karakteristik özellikleri var diyorum.
Değerli İsmail Beşikçi; yıllarca Kürt ve Kürdistan halkı ve sosyolojisi üzerine çalışmalar yaptınız. Çok değerli ürünler açığa çıkardınız. Kürdistan’da halkımızın evine sofrasına misafir oldunuz. Duygu dünyasına girmeye çalıştınız. Birazda olsa bunu gerçekleştirdiğiniz yadsınamaz bir gerçekliktir. Fakat bu çalışmaları ürettiğiniz süre zarfı boyunca sosyolojik olarak Kürt halkının temel yaşam ve davranış özelliklerinin de nasıl olduğunu iyi tahlil ettiğinize dair zerre-i miskal bir kuşkum yoktur. Yine şunu çok iyi gözlemlemişsinizdir, Kürt halkının en belirgin özelliklerinden biri kendi için mücadele ettiğini sandığı kişi ya da hareketlerin mücadelesini nasıl sonuçlandırdığına önem verdiği iyi bilinmektedir. Kürt halkı kendisi için mücadele eden insanların biyolojik yaşamını nasıl sonlandırdığına bakar. Bu özellik Kürdün en belirgin özelliğidir. Yani uzun lafın kısası Kürt halkı fikir zikir ve eylemin birlikteliğine önem verir. Fakat sizde fikir, zikir ve eylem birlikteliğinin kopuk olduğunu söylemek abes olmayacaktır. Fikriniz ve eyleminiz birbirinden kopuktur. Bu da sizleri samimiyet ve dürüstlükten uzaklaştırmaktadır.
Esas konumuza gelecek olursak. Son dönemdeki görüşlerinizin asılsız, mesnetsiz ve objektiflikten uzak olduğunu söylemiştim. Bunu son yazılarınızda aslında sizler açıkça itiraf etmiş bulundunuz. Sizleri her şeyden önce bir aydın ve entellektüel biri olarak tanıyorduk. Fakat dediğim gibi son yazılarınızda aslında aydın ve entellektüel birinin tutum ve davranışları içerisinde olmadığınızı görüyorum. Çünkü aydın bir insanın temel özelliklerinden biri farklı görüşleri kutuplaştırmak ve zıtlaştırmaktan ziyade ortak akılla bir araya gelmesini sağlamaktır. Ortak bir akıl ve payda da birleştirmek bir aydının en temel özelliğidir. Fakat sizler bunu yapmak yerine dilinizi ve görüşlerinizi tamamen zıtlaştıran ve kutuplaştıran bir şekilde kullanıyorsunuz. Asılsız iddialarla ve belgesi olmayan argümanlarla binlerce şehit veren ve hala hergün faşist işgalci devletiniz tarafından şehitler veren Kürdistan Özgürlük Hareketini hedef yapmanızın herhangi tutarlı bir yanı yoktur. Son yazılarınızda açıkça Kürdistan Özgürlük Hareketini açıktan hedef haline getirmeniz kendine aydınım diyen birinin ahlakına tamamen uzaktır. Özellikle ‘’Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde PKK-Haşdi Şabi İşbirliği‘’ başlıklı yazınızda bazı asılsız iddiaları asılsız şekilde madde madde sıralamışsınız. Bu yazınızın düzeltilmesine ihtiyaç olduğunu ve kamuoyunu doğru temelde bilgilendirmeyi kendime bir yurtseverlik görevi olarak bildiğimden bende aynen madde madde değerlendirmeyi uygun görüyorum.
Yazınızın içeriğine gelecek olursak:
BİRİNCİ: Kürdistan Özgürlük hareketi PKK hiçbir suretle Haşdi Şabi gibi Kürt düşmanı bir yapılanma ile işbirliği içerisine girmemiştir. Buna dair ne sizin elinizde ne de başka hiç kimsenin elinde herhangi bir belge yoktur. Eğer böyle bir iddiada bulunuyorsanız bunu derhal kamuoyuna açıklamakla zorunlusunuz. Aksi halde yalancı ve iftiracı konumuna düşeceksiniz.
İKİNCİ: PKK’nin Serzer Gümrük kapısı (Çukurca) Asayiş Müdürü Gazi Salih’in, PKK/KCK tarafından öldürüldüğünü bazı basın organları tarafından açıklandığını belirtmişsiniz. Fakat yine bu konuda herhangi somut bir belgeye dayanmadan bu basın organının asılsız iddialarını olduğu gibi yazmışsınız. Bu madde de şu açık şekilde görülüyor ki bir algı yaratma çabası içerisindesiniz. Bir haberi olduğu gibi kabul etmek hiçbir aydının yapacağı bir yaklaşım olmadığını sizlerde çok iyi bilmektesiniz.
ÜÇÜNCÜ: PKK/KCK, 5 Kasım 2020’de, Çemenka’da, peşmerge birliğine saldırmış, bir peşmergenin ölümüne, üçünün yaralanmasına neden olmuştur şeklinde belirtmişsiniz. Fakat burda da objektiflikten uzak tamamen taraflı bir yaklaşımınız hemen göze çarpıyor. İşin aslını çarpıtarak vermeniz aydın ahlakınıza aykırı olduğunu bilmenizi isterim. Meselenin özü şu şekildedir; 5 Kasım günü KDP-Berzani ailesine bağlı paralı Gulan çeteleri PKK’nin 30 yıldan fazla bir süredir kaldığı gerilla alanlarına çok sayıda zırhlı araç, ağır silah ve Paralı güçlerle girdiğini görmezden gelmişsiniz. Gerilla alanlarına giren güçlerin peşmerge olmadığını bizzat YNK’den doğru peşmerge bakanlığında yer alan şahıs açıkça gerilla alanlarına giden güçlerin peşmerge bakanlığına bağlı olmayan güçler olduğunu açıklamıştır. Yani gerilla alanlarına giren güçler YNK’nin onayı olmadan gerçekleşmiştir. Bunu bilerek görmediğinize artık içten inanıyorum. Aynı maddede Mesud Barzani’nin açıklamasına yer vermişsiniz. Fakat PKK’nin her açıklamasında savaş istemiyoruz ve diyalog çağrılarına gözünüzü ve yüreğinizi kapatmanız ne kadar doğrudur. Bunu vicdani ve ahlaki olarak kendi kendinize sormanızı istiyorum.
DÖRDÜNCÜ: PKK’nin Ceyhan’a petrol taşıyan petrol boru hattına saldırdığını yine aynı şekilde asılsız ve belgesiz bir şekilde dile getirmişsiniz. PKK’nin bu tür bir pratik içerisine girmeyeceğini başta siz olmak üzere sağır sultanlar bile çok iyi biliyor. Fakat neden bu tür hatalı ve inceden hedef gösterdiğinizi hala anlamış değilim.
BEŞİNCİ: Başurê Kürdistan’da halkımızın KDP’nin talan hırsızlık politikalarına karşı geliştirmiş olduğu demokratik halk protestolarını kriminalize etmekle kalmayıp bir de bunu PKK’nin organize ettiğini belirtmeniz büyük bir aymazlık nişanesidir. Kaldı ki kendiniz KDP binalarına karşı gerçekleşen saldırıların YNK asayişi gözleri önünde cereyan ettiğini belirtmiş olmanıza reğmen bunu ısrarla PKK’ye mal etmek neyle açıklanır buna siz karar verin. Süleymaniye’de PKK var diyerek aslında faşist devletinizin dışişleri bakanının açıklamalarına çanak tuttuğunu bilmeyecek kadar saf olmayacağınıza inanıyorum. Süleymaniye’yi böylelikle hedef haline getirdiğinizi bilmenizi isterim. Yine aynı maddede gösterilerin Başur’da yapılmamasını dile getirmişsiniz. Fakat Başur’a gelen Paraların KDP tarafından memurlara verilmediğini biliyorsunuz sanırım.
ALTINCI: 10 Aralık’ta Dokan’da meydana gelen saldırıda bir peşmergenin PKK tarafından öldürüldüğünü dile getirecek kadar bir eksen kayması yaşadığınızı söylemem gerek. Ve bu asılsız iddianızı yine asılsız bir kaynaktan alıntılamışsınız. Kaldı ki yine kaynak göstermiş olduğunuz YNK’li yetkilinin bu konu da dahi net bir açıklaması olmamıştır. Bir iddia olduğunu kendisi dile getirmiştir. Fakat sizin bunu çarpıtarak vermeniz ise kamuoyunu aldatmaktan başka bir şey değildir. Bahsi geçen Dokan ilçesini bilmediğinizi zannediyorum. Çünkü Dokan Şehrinin ve coğrafyasının gerilla alanlarıyla uzaktan yakından bir alakası yoktur. Coğrafyayı ve Dokan şehrini ve sınırlarını gayet iyi biliyor ve tanıyorum. Dokan şehrinde PKK var iddianız belki coğrafyayı bilmeyenler açısından doğru kabul edilebilir. İşin aslının öyle olmadığını bunu başta da Başure Kürdistan’da Saraylarında ağırlandığınız güçler ve her kes çok iyi biliyor.
YEDİNCİ: Başurê Kürdistan’daki demokratik halk protestolarını PKK medyası, Kürdistan Bölgesi’nin yıkılması için açık çağrı yapıyor şeklindeki haberi kopyala yapıştır mantığıyla vermenizdeki amaç nedir acaba? Yorum gücünüzü ve sağduyunuzu yitirdiğinizden mi bunu yaptınız acaba? Sağduyunuzu ve ahlakınızı yitirdiniz mi bilmem fakat PKK’nin Başure Kürdistan Şehirlerinde herhangi resmi bir kurum ve kuruluşunun olmadığını çok iyi biliyorum. Yine eğer PKK’den kastınız TEVGERA AZADİ ise burda da açıkça hedef gösterdiğinizi bilmeniz gerekir. TEVGERA AZADİ’nin ırak merkezi Hükümeti ve Başur Hükümeti tarafından resmi olarak tanınmasına rağmen KDP tarafından nasıl baskı ve zülümlerle karşı karşıya kaldığını kurumlarını ve çalışanlarını tehdit ettiklerini sizlere bu vesileyle açıklamış olayım. KDP bölgesinde TEVGERA AZADİ’nin çalışmalarının yasak olduğunu ayrıca söyleme ihtiyacı dahi duymuyorum.
SEKİZİNCİ: MİT ve Türk özel harp dairesi destekli K24 televizyonundan yine bir haberi kopyala yapıştır yaparak, 13-14 Aralık gecesi, PKK’liler, Amedi’ye bağlı Derişe köyünde bir Peşmerge noktasından araçlarla izinsiz geçmeye çalışırken Peşmerge güçlerine ateş açtı şeklinde vermeniz ise gerçekleri manipüle etmekten öte bir şey değildir. Bu olayın nasıl cereyan ettiğine bizzat bölge halkı şahit olmuş ve bazı yayın organlarında gördükleri olayı olduğu gibi aktarmıştır. Esas saldıranın ise KDP’ye bağlı paralı güçler olduğu daha sonra anlaşılmıştır.
DOKUZUNCU: K24’ün haberine göre, kimliği belirsiz kişiler tarafından PDK Çemçemal binasına kalaşnikoflarla saldırı düzenlendiği bildirildi. Evet bu haberi hepimiz gördük ve duyduk. Bu haberde kimliği belirsiz kişiler demesine rağmen sizler neden ısrarla bunları PKK ile ilişkilendirmeye çalışıyorsunuz. Burdaki amacınızın iyi niyet olmadığı açık ve nettir.
ONUNCU: Gelgelelim zurnanın zurt dediği yere. Yazınızın başlığı ve içeri birbirinden tamamen kopuk ve algı yönlendirmeleriyle doluydu bu kısma kadar. Başlığınızı boşa düşürmemek içinse sonda birazda olsa Şengal’den bahsedeyim havası var. Şengal Kürdistan bölgesidir demenize gerek yok bunu herkes zaten biliyor. Sanki yeni bir şey keşfetmiş edasına girmeniz sizi sadece küçültür. 3 Ağustos 2014 yılında yaşananlar hala hafızalarımızda canlılığını koruyor. Daiş Şengal’e saldırdığı zaman sözde Şengali savunduğunu söyleyen güçlerin nasıl kaçmak için kamyonet kasalarına bindiğini unutmuş değiliz. Başta’da bugün kendine peşmerge bakanı diyen Serbest Lezgin’in can havliyle kaçarken 6 yaşındaki bir çocuğu arabasıyla ezdiğini bildiğinizi düşünüyorum. Yine ŞENGAL’i özgürleştiren gücün PKK’nin ve fedai gerillalarının olduğunu bugün tüm dünya kabul ediyor. Bu konuda PKK’nin ve fedai gerillalarının yaptıklarını sizlere tekrardan söyleme gereği duymuyorum. Bunu görmüyorsanız yüreğiniz kurumuş ve beyniniz paslanmıştır.
Son olarak yazınızda PKK’nin Başur Hükümetini tanımasını dile getirerek bitirmiş ve eğer tanımıyorsa PKK’ye cezalar ve yaptırımlar yapılsın demişsiniz. Birincisi PKK bugüne kadar Başur hükümetinin kazanımlarını her zaman kabul etmiş ve tanımıştır. İkincisi ise bir ceza ve yaptırım uygulanacaksa bunu sadece biz Kürdistan halkı ve yurtseverleri olarak karara gider ve yargılarız. Onun dışında kimse PKK’ye ceza ve yaptırımlar uygulayamaz. Kaldı ki bu saldırgan tavrınız bir yargılama değil bu tamamen savaş çığırtkanlığıdır.
Sizlere nacizane birkaç öneride de bulunmak isterim: Birincisi haber kaynaklarınızı değiştirip kopyala yapıştır tarzınızı bırakmalısınız. İkincisi ise bundan böyle daha objektif bir duruşun sahibi olmanız en doğrusu olacaktır.
Evet değerli İsmail Beşikçi yazınızı bu şekilde düzeltmenin yurtseverlik görevi olduğunu yukarda belirtmiştim. Fakat tek görevimin bu olmadığını da bilmenizi isterim. Yine yukarda Kürdistan halkının bazı karakteristik özelliklerini dile getirmiştim. Bizler Kürdistan yurtseverleri olarak Kürt halkı için mücadele ettiğini sananların biyolojik yaşamlarını nasıl sonlandırdığına bakar ve öyle ele alırız. Şimdiye kadar yaptıklarınızın bizler açısından hiçbir kıymeti harbiyesi kalmamıştır. Biyolojik yaşamınızı sonlandırmadan bizler açısından düşünsel olarak öldünüz ne yazık ki. Yazımı burada sonlandırırken Türk edebiyatı atışmalarından meşhur bir dörtlükle bitirmek isterim. Ve bu dörtlüğe yoğunlaşmanızı isterim.
”Mey biter saki kalır
Her renk solar haki kalır
İlim insanın cehlini alsada,
hamurunda varsa eşeklik baki kalır.”
Kemal Haki