HABER MERKEZİ
İstanbul Sözleşmesi diğer adıyla Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi. 2011 yılında İstanbul’da imzalanan sözleşmenin detaylarını biraz anlatmak istiyorum. Daha sonra faşist AKP-MHP yönetimi tarafından neden geri çekilindiğine eminim anlam vereceksiniz.
Anlaşma Dünya genelinde faşizmle birlikte eş zamanlı bir artış gösteren kadın katliamlarına karşı İstanbul Sözleşmesi Mart 2019 itibarıyla 46 devlet ve Avrupa Birliği tarafından imzalandı. Faşist Akp rejimi her ne kadar anlaşmayı imzalama kararı alsa da 1 yıl boyunca yürürlüğe koymadı üstelik gündeme getiren kadınları zindana atmakla tehdit etti. Son dönemde ise anlaşmadan çekileceğini söylüyor. Tabii ki şaşırmadık çünkü anlaşmada aşağıda belirtilen davranışlara yönelik cezai veya başka bir hukuki yaptırım öngörmeyi zorunlu kιlmaktadιr:
– ev içi şiddet (fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik)
– taciz amaçlı takip;
– tecavüz dahil, cinsel şiddet;
– cinsel taciz;
– zorla evlendirme;
– kadınların sünnet edilmesi;
– kürtaja zorlama ve kısırlaştırmaya zorlama.
Okuduğunuz bu suçlar faşist şef Erdoğan ülkesinde günlük olarak işlenmekte üstüne işleyenler iktidar ve yandaşları tarafından alkışlanmakta, mahkemeler tarafından serbest bırakılmakta. Kadına yönelik şiddetin ve tecavüzün bu anlaşmayla bitmeyeceğini pek tabii biliyoruz ama anlaşma kadınların hak iddaa etmesi için bir dayanak olacaktı. Bundan kaynaklı geri çekilme kararı alındı.
Şöyle bir sıralama yapmak istiyorum;
- İnfaz yasası ile katil ve tecavüzcüler sokaklara salındı.
- Süleyman Soysuz kadınları hedef göstermeye başladı.
- Türk devletinin işgali altında olan Efrîn ve Bakûrê Kurdistan’da kadın cinayetleri arttı, kadın siyasiler hedef alınmaya başlandı.
- Soysuz kadın katliamlarının abartıldığı açıklamasını yaptı.
- İstanbul sözleşmesinden çekilme kararı alındı.
Sanırım bazı şeyler yeterince açık anlatmak kelimeleri boşa sarf etmek olacaktır. İstanbul sözleşmesinde yer alan yargılama bölümüne de dikkat çekmek istiyorum. Yargılama bölümünden yer alan bir iki madde;
– Kadınlara yönelik şiddetin suç sayılmasının ve gerekli cezaların verilmesinin sağlanması;
– Gelenek, töre, din, yada “namus” gerekçelerinin, herhangi bir şiddet eyleminin bahanesi olarak kabul edilmemesinin sağlanması;
– Soruşturma ve yargılama sürecinde mağdurların özel koruma tedbirlerinden yararlanmalarının sağlanması;
– Kolluk kuvvetlerinin yardım isteyenlere anında yardıma gidebilmelerinin ve tehlikeli durumlara yetkinlikle müdahale etmelerinin sağlanması.
İstanbul Sözleşmesinin niye kabul edilmediği çok açık ortada anlayacağınız. Bu maddeler ile sözleşmeyi kabul etmek AKP-MHP faşizminin, iktidarını yıkmak yönünde büyük bir etkiye sahip olacaktı. Bunun için anlaşma kabul edilmedi.
Peki bu durumlara karşın neler yapılmalı?
Kadınlara yönelik saldırılara gerçekleşirken, Kürt veya Türk diye ayırmıyorlar. Kadınlar katledilirken ırkına bakmıyorlar. Kendi yanlarına çekemedikleri yani erkekleştiremedikleri her kadını hedef haline getiriyorlar. Kürt kadınından başlayıp Türkiye’de dahil birçok kadına yönelik bu politikalar gerçekleştiriliyor. Kadınların örgütlü mücadelesi ile bu saldırılara cevap verilebilinir. Unutmayın savaşta, yaşamda, işte, okulda kadın olman köleleştirilmen için yeterli sayılıyor. Bu yüzden Kürt kadını şahsında gerçekleşen saldırılara birlik ruhu cevap verilmelidir. Esir alınan, tecavüz edilen, öldürülen sadece bir kadının bedeni olmuyor. Bir toplum esir alınıyor. Kadın mücadelesi sadece kadınların vermesi gereken bir mücadelede olmuyor, erkekler iktidar zihniyeti ile celladına aşık bir durumda bulunuyorlar. Kendi elleriyle faşist iktidara hizmet ediyorlar.
NC//Axin Mahir Dicle