HABER MERKEZİ
Kürdistan emperyalist ve hegemon güçler tarafından tarihten günümüze kadar hedef haline gelmiş ve sürekli savaş-kaos merkezine dönüştürülmüştür. Kürdistan’da ve Kürt halkı üzerinde yürütülen bu çetin ve ahlaksız savaşın en önemli ayaklarından biride İstihbarati çalışmalardır. Kürdün ahlaki, kültürel ve sosyal anlamda çökertilmesine yönelik yürütülen istihbarati çalışmalar Kürdü Kürde kırdırma, ihanet çizgisine getirme, özünden koparma ve kültürel bir çöküntüye uğratma çalışmaları yürütülmektedır. Bu gün Kürdistan’ın dört parçasına baktığımızda Türk devletinin istihbarat birimi olan MİT’in Kürt gençlerini, kadınlarını ve çocuklarını nasıl devşirmeye çalıştıkları göz önünüdedır.
Türk devletinin Kürt halkı üzerinde yürüttüğü soykırım ve katliamlar MİT’in eliyle nasıl planlı bir şekilde yürütüldüğü görülmektedır. Bunun somut örneği ise Güney Kürdistan’da KDP’nin MİT ile kordinalı çalışması ile yürütülen bu ahlaksızca savaş gerçeğinde görülebilir. Yukarda da dediğimiz gibi Kürdü Kürde Kırdırma ve kendi özünde çıkartma politikası bu gün MİT’in KDP’nin verdiği istihbarati bilgiler doğrultusunda medya savunma alanlarına ve Kürtlerin bulunduğu bütün bölgelere askeri operasyonlar düzenlemektedır. KDP’nin istihbarat örgütü olan Parastin da hemen hemen tümüyle MİT’in denetimine geçti. Güney Kürdistan’a yönelik saldırıların en önemli ayaklarından biri de Parastin’in kendisidir. Bunu, Süleymaniye’de HPG’nin operasyonuyla yakalan üst düzey iki MİT yöneticisinin ağızından da dinledik. Ve diğer yakalanan birçok ajan tarafından da söylendi.
Türk devletinin Güney Kürdistan’da ağırlık verdiği çalışmaların başında istihbaratın geldiğini söylemiştik. Bu gün MİT ile KDP’nin istihbarat örgütü Parastin’ın yakın işbirliği içerisinde olduğu bilinmektedır. Türk devletinin Bu istihbarat düzeni Osmanlı’dan Safevilere, İran devletine kadar sürekli olarak devam ediyor. Türk devleti’nin ortaklaştığı diğer istihbarat örgütleriyle birlikte Kürtler üzerinde soykırıma dayalı ahlaksızca bir savaş yürütmektedır. MİT, CIA, MOSSAD, İran ve Alman istihbaratları el ele vererek Kürtlere karşı istihbari bir savaş konsepti hayata geçirilmiştir. Bu konsept kapsamında operasyonlar yapılmaktadır.
Günümüzde Kürdistan somutunda özelde MİT’in ve dünya genelinde diğer istihbaratların yönelimlerine ilişkin birtakım yaşananları alıntılar da ekleyerek özetlemeye çalıştık.
Şimdi de İstihbarat tanımlaması ve dünya genelinde nasıl yürütüldüğüne dair söylenen ve uygulanan politikalara bir bakalım.
İstihbarat sadece gizlenen bilgiyi ortaya çıkartmak demek değildir. İstihbarat aynı zamanda, herkesin gözünün önünde akıp giden açık olaylara ya da ne olduğunu anlamak için “sokakta adam peşinde koşulmasına gerek duyulmayan” olaylara amaçlarımız doğrultusunda sistemli bakabilme çabasıdır. İstihbarat kesinlikle organik bir bütünlük gerektirir. İstihbarat faaliyetinin merkezinde akıl oyunu vardır. Saha çalışması kesinlikle bunun ardından gelir. Ne aradığını bilemeyen, nereye bakacağını bilemez.
İstihbarat kelimesi Türkçe’ye Arapça “istihbar” kökünden girmiştir. İstihbar, “haberler, haber almak, yeni öğrenilen bilgiler” demektir. yine Almanca “takip etme, gözlemleme, bakma” anlamına gelen ispiyonculuk, bilginin (enformasyonun) toplanması, analizi, korunması ve kullanılmasıdır.
Açlık, ilkel insanı yiyecek peşinde koşturuyor, kendi varlığını koruma güdüsü onu sürüler halinde harekete sürüklüyordu. İlkel avcı tesadüfen avladığı ceylanı gizli şekilde kendi mağarasına getirmeyi tercih ediyordu. Bir ilkel insan ateşe atılan çiğ etten güzel bir koku geldiğini, diğeri tuz serpilen etin lezzetli olduğunu, bir diğeri hangi taşları birbirine sürterken kıvılcım çıktığını keşfediyordu. İlkel insan bu keşifleri tanrıların ve ruhların bahşişleri gibi kabul ederek olayları mistik bir dumana büründürüyor, gizem veriyor, saklı tutmaya çalışıyordu. Mantıksal bir zincirleme oluşuyordu böylelikle: Çalışma deneyim yaratıyor, deneyim keşifleri ortaya çıkarıyordu. Keşifleri ise gizli tutmak gerekiyordu, çünkü sır dolu keşifler fayda getiriyordu.
Büyük Roma imparatorluğunun kudretinin titizlikle örgütlenen gizli servise dayalı geliştiği tarihten bilinmektedir. Venedik kenti büyükelçilerinin ispiyoncu faaliyetleri belli başlı zaferlerin kazanılmasına önemli zemin olmuştu. Avrupa’da kilisenin uzun yıllar boyu manastırları aracılığı ile Hıristiyan halkın durumu, davranışları vb. hakkında gereken gizli bilgileri toplaması bugün kimse için sır olmamaktadır.
Selçuklu İmparatorluğu döneminde Alp Aslan ve oğlu Melikşah’ın büyük veziri olan, aslında ise devlet işlerini idare etmedeki eşsiz maharetlerinden dolayı “gerçek imparator” adlandırılan Nizam-ül Mülk’ün başarılarında saraya bağlı kurulan caşıtlık (casusluk) sisteminin rolü belirleyici olmuştur. Nizam-ül Mülk’ün çağdaşı, Alamut devletinin kurucusu sayılan Hasan Sabbah’ın caşıtlıktan tutalım, güvercinle haber gönderme ve alma gibi muhabere sistemini içeren bir istihbarat ağı kurduğunu “Alamut Kalesi” hikayelerinde bulabilirsiniz.
Napoleon Bonaparte casusluk konusundaki tecrübelerini şu sözlerle dile getirmişti: “İnanın bana. Sonraki analizlerimden şu kanıya vardım ki, zafer kazandığım birçok savaşın kaderini askerlerimin cesareti veya ağır silahlı gücümün metaneti değil, casusluk adlanan o lanetli silah halletmiştir.”
İsrail devletinin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı David Ben Gurion, bu yeni devletin ortaya çıkmasından hemen sonra daha önceleri faaliyete başlayan gizli Yahudi örgütlerinin toparlanıp birleştirilerek yeniden örgütlendirilmesini en temel çalışmalarından biri olarak belirledi. Israil cumhurbaşkanı, istihbaratın teknik yönden desteklenmesini, hatta bilgisayarla donatılması zaruretini öngörmüştü. Tabii ki, günümüzdeki küçücük bilgisayarın yüzde bir işlevini bile yapamayan o dönemin bilgisayarları geniş odaları dolduracak büyüklükteydi. Ben Gurion şöyle diyordu: “Küçük İsrail’i, büyük silahla koruyacağız. O silahın adı istihbarattır.”
Rus istihbarat yazarı Sergey Dresvyanin istihbaratı şöyle nitelendiriyor: “İstihbarat, devletin yönetimine çok yönlü ve kapsamlı bilgileri ulaştırmak için gereklidir. Bu bilgiler resmi açıklama ve propagandalardan farklı olarak, her tür süsten arınmış, durumu olduğu gibi gösteren gerçek bilgilerdir. İstihbarat her zaman mevcut olmuştur ve tüm çağlarda gerekliliğini koruyacaktır…Ve eskiden olduğu gibi gözleri hep açık olacaktır.”
İstihbarat; faaliyet istikametine ve niteliğine göre iç istihbarat, dış istihbarat, karşı istihbarat, siyasi istihbarat, askeri istihbarat, sanayi istihbaratı, uzay istihbaratı, elektronik istihbarat vb. olmak üzere ayrı ayrı bölümler temelinde değerlendirilebilir. Bu bölümlerin çalışma sahası ve faaliyet yönü farklı da olsa genel metod, prensip ve ilkeler bakımından kendi aralarında ciddi farklar taşımamaktadırlar.
İstihbaratçıların genel özellikleri ve kuralları
İyi hafıza, hazırcevaplık, serinkanlılık, çabukluk, gözlemcilik, karşıdakinin fikirlerini okuyabilmek, duygu ve düşünceleri saklama yeteneği, kendini gereksiz ilgilere kaptırmamak, mantıklı ve inandırıcı yalan söyleyebilmek, düşünceyi kısa, net ve anlaşılır bir şekilde ortaya koyabilmek istihbaratçıların genel özellikleridir.
Genel olarak dünyadaki istihbaratçıların davranışları, özellikleri ve kuralları vardır. Genel geçerlileri şunlardır:
- İstahbaratçılar ajanlaştırma faliyetleri yürüttüklerinde düşürmek istedikleri insanın ağzına bakmaz, gözlerinin içine bakar. Karşıdaki konuşurken başka şeye odaklanmaz. Aşırı ilgili görünmez, kendisine soru sorulmasına izin vermezler.
- İstihbaratçılar genellikle tesadüfen karşılaşır. Yuvarlak cevaplar vermekten ziyade net cevaplar verirler. Lehçe ve gramerini bulunduğun çevreye uyarlamaya çalışır ya da genelde (Türkiye somutunda) İstanbul Türkçesi kullanırlar ve bu şekilde insanları etkilemeye çalışırlar.
- Vücut dilini iyi kullanır. Gerektiğinde sakin ya da heyecanlı davranmasını iyi bilir. Konuşurken belli aralıklarla çevresini izler. Bir mekandaysa her türlü uyumsuzluğu izler.
- Genel olarak kendisi hakkında bilgi vermez ya da yalan bilgi verir. Kendiyle ilgili bilgi vermesi gerektiğinde bir takım uydurma hikayeler kullanır, hikayeleri tutarlıdır.
- Görüştüğü insana ait bir telefon numarası ya da adresi mutlak suretle öğrenmeye çalışır.
Karşılıklı görüşmelerde siyasi akımlar ya da uzantıları üzerine fazla konuşmak yerine herkesin bildiği kadar bildiğin izlenimi bırakmaya çalışır. - Genel olarak tümden kötülemek yerine bazı konularda farklı olduklarını yansıtmaya çalışır. Karşındaki kişi alenen siyasi fikrini söylerse, o fikre tezat bazı örnekleri dile getirir ve bu örnekler düzeltilirse ona katılabileceğini söyler, sen yanlışsın demeyebilir.
- Dini konular hakkında yeterli bilgi sahibi olduğunu gerektiğinde gösterebilir ama asla uç noktalara değinmeyebilir. Ortak değer yargıları ve temel İslami kurallar çerçevesinde görüş belirtebilir.
- Konuşmalardaki ses tonunu ortama ve konuşulan konuya göre kontrol eder, ses tonunun baskın rolü ikna üzerinde etkilidir. Halka açık mekanlar da yapılan görüşmelerde asıl konuya asla girmez, karşılıklı oturabileceği bir mekan belirler. Mekandaki kişileri hem yüz hem de fiziksel olarak inceler.
- Görüşme esnasında baş dönmesi, terleme, dil sürçmesi gibi sıra dışı belirtilerin olduğunda cep telefonunun alarmını zil sesine alıp birkaç dakika sonrasına kurar ve çalınca biri arıyormuş gibi davranır. Ona eşlik etmene izin vermez.
İnsan düşürmek isterken veya bilgi almak isterken yapmaları gerekenler genel olarak şu şekildedir:
- “Hiçbir zaman propaganda yapmaya çalışmaz
- Hiçbir zaman kendi gerçek duygularını dışa vurmaz. Aktör olur. Dilinin bir şeyi, gözlerinin ise başka bir şeyi söylemesine müsaade etmez. İnsan vücudunun en dikkat çeken yeri yüz, yüzde en çok dikkat çeken yer ise gözlerdir. Bir kimsenin yüzündeki ifade, saniyenin beşte biri kadar bir zaman içinde değişebilmektedir. Ama bu hıza rağmen dikkatli bir gözlemcinin insanı “yüzünden okuyabildiği” doğrudur. Gözün kendisi başlı başına bir mesaj kaynağıdır. İyi satıcılar, doktorlar, politikacılar ya da yöneticiler konuşurlarken, karşılarındaki kimsenin gözünün içine bakarlar. Bunu bazıları muhataplarını etkilemek, bazıları onların ne düşündüğünü anlayabilmek için, bazıları ise her ikisini birden yaparlar.
- Sözlerini dinler, davranışlara dikkat edip konuşmaya müdahale etmez. Karşıdakinden bir şeyler öğrenmeye hevessiz olduğunu göstererek, başta gereken hususlar olmak üzere her şeyi dinlemeye hazırdır. Bilgi almak isteğini dışa yansıtmaz. Kendini her şeye karşı ilgili göstermez. Görüştüğü kişiden bilgi koparmak istediğini yansıtmaz. Özellikle görevli kişiler kendilerinden bilgi koparılmak istendiği konusunda hafif bir kuşkuya kapılınca konuşmaktan hemen vazgeçerler.
- Hiçbir zaman üzerinde işlediği birisiyle tartışmaya girmez. Böylesi bir durum işleri bozar. Her savaş ve faaliyet sahası kendi ihanetçilerini de yaratma potansiyeli taşır. Yaptığı hizmet karşılığında hak ettiği değeri görmediğine inandırabileceği insanları her yerde ve her zaman bulabilir. Onun, “küskünlüğü, dışlanmışlığı” üzerinde durur, bu noktaları iyice işler. Kısa bir sürede o şahsı hakimiyet altına alabilir.
- Çok iyi bildiği hususları bile büyük bir sabır ve dikkatle dinler. Fakat gerçekten gereken şeyler söylenirken, dinlemiyormuş gibi yapar.
- Konuşma esnasında önemli bulduğu konularda hafif bir ipucu yakaladığında çok ustaca ve dolaylı bir şekilde hem sohbetini gereken hususu derinleştirmeye iter, öyle bir ortam yaratmaya çalışır ki, adam kendisi konuyu derinleştirmeye ihtiyaç duyar. İnsanlar, özgürce davranmayı, özgür düşünmeyi, özgür irade ile ifade etmeyi severler.
- Bir şey sorulduğunda sadece ve kısaca soruya cevap verir. “Nerelisin” diye sorulduğunda, “Adanalıyım” diye çok kısa cevap verir.
- Paraya, ilgiye, sevgiye, arkadaşlığa, konuşmaya, cinselliğe ihtiyacı duyanları tespit etmeye çalışır; onlarla ilişki geliştirir ve uygun fırsatta, onlar daha sana bir şeyler vermeden istihabaratçı onlara karşılıksız “bir şeyler” verir. Bunun doğal bir süreç olarak görünmesini sağlar. Eğer ihtiyaçları varsa borç para olabilir, samimi bir sohbet olabilir, zor anlarından yanlarında olmak olabilir, bir arkadaş grubu olabilir. Ancak dayatmada bulunarak parayı zorla vermeye çalışmaz. Ama herkes arkadaşına, yemek, içki, eğlence, tatil ya da başka şeyler ısmarlayabilir. Hatta öyle bir hava yaratılıp bunlar için para bile verilmediği senaryosu iyi oynanırsa, kabul kolaylaşır. İstihbaratçı bir şeyler verip karşıdakini fiziki ve vicdani olarak borçlandırırsa, ondan bir şeyler alma şansın çok yükselecektir.
- İlk ilişkilenmelerin tesadüfi olması önemlidir. MOSSAD Sfenks ve Vanunu operasyonlarının kancasını tesadüfî olduğu havası yaratılmış ilişkilerle attı ve her ikisinde de başarılı oldu. Her iki hedef de kadına yenik düştü. Sonuçta İsrail Irak’ın nükleer reaktör inşaatına vurdu ve nükleer sırlarını açıklayan Mordehay Vanunu’yu İngiltere’de yakalayıp 18 sene hapis yatırdı. Futbolu seven hedefle stadyumda, modacı hedefle defilede, içkici hedefle meyhanede karşılaşıp tanışmak doğaldır.
- İş birisini satın almaya geldiğinde yardımcıları da vardır. Birlikte tanıştığınız herkes onun yardımcısı olabilir.
- Bilgi almak istediği kişilerin dikkatini sürekli çekebilmek için kendilerine bir şeyler verebilmesi gerekir.
- Yorgun ve bıkkın insanlar normal halindekinden daha dağınık ve dikkatsiz olduğu için bilgi almak istediği şahsı uzak bir yerde görüşmeye davet edebilir. Otobüs veya trenle 4-5 saat yol kat ederek görüşmeye gelen bir kişi etkilenmeye çok daha hazır olacaktır. Yorgun insan dikkatsiz olur ve uyanıklılığını kaybetmekle birlikte yalan söylemeye, kandırma çabasına katlanmaya da çok hevesli değildir. Bu halde fazla pazarlık yapma direnci gösteremeyeceğinden dolayı gündeminde olan konu etrafında üstünlük istihbaratçıda olur”
Gelecek Bölüm: Türk devletinin İstihbarat Birimi (MİT)