STOCKHOLM- İsveç’in dört bir yanından otobüslerle başkente akın eden yüzlerce Kurdistanlılar ve dostları, özellikle son iki yıldır Kürt halkına ve kurumlarına uygulanan kriminalizasyon politikalarına ve İmralı soykırım rejimine karşı öfkesini haykırdı.
Norra Bantorget’te yapılan miting, Kurdistan Özgürlük Şehitleri anısına saygı duruşu ile başladı. Toplanan kitleye yönelik kurum ve kuruluşlar sırasıyla konuşma yaptı.
NCDK İskandinavya Eşbaşkanları Menice Yiğit Yıldırım ve Mehmet Kaya, yürüyüşe katılan ve destek veren avukat, sol örgütler ve siyasetçilere teşekkür etti.
KÜRTLERDEN ÖZÜR DİLEYİN
“Olof Palme’nin katledilmesi ile başlayan Kürtleri ve PKK’yi suçlama kampanyası 34 sene sürdü. 34 seneden sonra İsveç polisi, olayın PKK ve Kürtler ile ilgisi olmadığına açıklık getirdi. İsveç hükümeti ve polisi Kürtlerden özür dilemeden, İsveç’in NATO başvurusu ile yeniden Erdoğan’ın istekleri üzerine yeni bir kriminalizasyon sürecine başladı” diyerek hatırlatmada bulunan Eşbaşkanları, İsveç hükümetine şu çağrıyı yaptı: “İstihbarat polisi SÄPO’nun haksız yere insanları işten çıkaran, hesaplarını kapatan politikalarınızdan vazgeçin!”
Kürt gazeteci ve yazar Kurdo Baksi ise, “İsveç artık bildiğimiz ülke değil ne yazık ki. İnsan hakları ve mülteciler konusundaki hassasiyeti artık kalmadı. Artık insanlar bu ülkenin vatandaşı olmaktan utanıyor. Kurdistan’ın farklı bölgelerinden onlarca Kürt benimle bizzat iletişime geçerek, SÄPO’nun onların sığınma dosyalarına müdahale ettiğini söyledi. Eğer İsveç ve diğer ülkeler bugün kendilerini güvende hissediyorlarsa aslında Kürtlere teşekkür etmeleri gerekir” diye konuştu.
Mirlex Hukuk Bürosu’ndan avukatlar Terfa Nisêbînî ve Nikolas Wallner ise, SÄPO’nun kanıtlarının gizli olması ve kişinin neyle suçlandığını bilmemesi nedeniyle müvekkillerini savunmanın zorluklarından bahsetti. İsveç’te oturma izni verilmemesinin nedeni olarak ise kişinin kendisinin değil, işvereninin ya da ortağının güvenlik tehdidi olarak gösterildiğine işaret eden avukatlar, hukukun üstünlüğüne dayalı bir toplumda geçerli olan yasal ilkelerin bu güvenlik davalarında geçerli olmadığını belirtti. İsveç güvenlik polisinin, değerlendirmelerinde Türk devleti ile aynı temeli kullandığına da dikkati çeken avukatlar, Kürt halkını hakları için mücadeleye devam etmeye ve korkmamaya çağırdı.
Eylemde yer alan Sol Parti Milletvekili Håkan Svennelig de tepkisini, “Aslında bu ülkede insanın kendini güvende hissetmesi gerekirken artık böyle bir durumu göremiyoruz. Aksine SÄPO birçok şeyin önüne geçiyor, sorularımıza bile cevap vermiyor” sözleriyle dile getirdi.
Konuşmaların ardından kitle, kent merkezindeki Norrmalmstorg meydanına doğru yürüdü. Abdullah Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm hamlesini destekleyen, kriminalizasyonu kınayan pankartların yanı sıra sloganların atıldığı eylemde eylemin içeriğine dair yüzlerce bildiri dağıtıldı.
İSVEÇ HUKUK SİSTEMİ AYAKLAR ALTINDA
Bildiride şu ifadeler yer aldı: “NATO sürecinde Türkiye ile olan uluslararası ilişkilerden bu yana İsveç, güvenlik polisinin yardımıyla Kürtleri kriminalize etme politikasını sürdürmüştür. Sonuç olarak, Türkiye İsveç’te artan bir dış politika önemi kazanmıştır. Ayrıca İsveç hukuk sistemi, demokrasi ve insan hakları tehdit altındadır.
İsveç’te yaşayan Kürtlerin çoğu Türkiye’nin demokratik olmayan devlet politikalarından göç eden mültecilerdir. Ancak son zamanlarda ve özellikle de son iki yılda İsveç devletinin Kürt meselesine ilişkin politikası ve Türk devletiyle olan ilişkisi büyük tartışmalara neden olmuş, Kürtler İsveç’te de aynı kriminalizasyon politikasıyla karşı karşıya kalmış, Kürtler ve Kürt kurumları SÄPO tarafından “terörizm” olarak sınıflandırılmış ve yasal dayanak olmaksızın İsveç’ten sınır dışı edilmiştir. Buna daha fazla göz yumamayız; Kürtlerin ve kurumlarının kriminalize edilmesinin her türlüsüne tepki göstermemiz gerekiyor.
İsveç ve Avrupa’daki kriminalizasyon, Türk devletinin Kürtlere yönelik inkâr politikasıyla yakından bağlantılı. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, bölgede barışın sağlanması için yürütülen müzakere sürecinin kilit kişisidir. Binlerce siyasetçi, aktivist, avukat, gazeteci ve akademisyen Türkiye’deki cezaevlerinde tutulurken, 25 yıldır avukatları ve ailesiyle görüştürülmeden bir adada tecrit edilmiş durumda. İsveç, Kürtleri ve Kürt kurumlarını kriminalize etmek yerine Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasını talep etmeli ve müzakere sürecini desteklemelidir.”