HABER MERKEZİ –
Bin bir kirle pasla kirletilmiş kişiliklerimizin önderlik gerçeği ile aklanıp paklanarak melekler yüceliğinde bir yüceliğe erişmesi için, sevgi ve savaşla bütünleşerek yeni yaşamda birer köşe taşı olunabilir. Derin düşünün, dürüst ve akıllı olun. Yaşam kanununa inanmalısınız. Şeytan ile melek arasında bocalıyorsunuz. Bir anlamda güvenleri yıkılmış arkadaşlarsınız. Sizde biraz vicdan varsa, iman varsa gelişmeyi kendinizde de yaratacaksınız ve bu imkanları değerlendireceksiniz. Yaşamda bir melek kadar çekici olacaksınız. Siz zayıf kadın olmaya mahkum değilsiniz.
Hiç bir şey yapamayacaksanız da, kendi kişiliğinizle şerefinizi kurtarabilirsiniz. Akıllı, zeki, dürüst ama şeytanın bir kaç özelliğini de kapmış melekler olursanız, iyi yönetici olursunuz. Her şey sizi hakiki olmaya zorluyor. Her şey sizi meleksel ve doğrusal kılıyor. Kadın tipinde de artık yaman ve eğitici olunmalı, çirkinler kabul edilmiyor.
Bana göre en iyi birlik militanların birliğidir. İdeolojik siyasi ve örgütsel anlamdadır. Kadın olarak da melek olmaya çalışın. Amaç yüceliğini gösteren kız, tanrıça gibi olabilir. Esnaf karısı gibi yaşarsanız zafer yürüyüşü savaşçılarının eline su bile dökemezsiniz. Melek gibi olacaksınız. Yaşam konusunda melekler gibi, vurma konusunda da azrail gibi olacaksınız. Yüksek şeylere ilgi duyun, büyük şeylere göz dikin. Büyük bir savaşla yücelip, melekler katına oturabilirsiniz. İradeyi düşünce ile geliştirin. Kendi doğrularına değer veren insan melekleşir. Melekler derken yanı başımızda şeytanların da olduğunu bilmeniz gerekir. Önderlik sahası hep melekeleri yetiştirir demek doğru değil. Şeytanları da var yani. Hâkim kişilikler haline de gelseniz kötülükler her yerde vardır.
Size verdiğimiz iyi, doğru, cesur ve güzel şeylerin hepsi sizin olsun. Bunları sıkıca tutun ve kişiliklerinizde somutlaştırın. Ama iyi olmayan kötü olan şeyler ve zarar veren şeyler kişiliğinizde ve yaşamanızda kaldığı zaman bunlar; sonuçta sizi mutlaka düşmanın oyunlarına ve hizmetine itecektir. Güzel; kendini yaşamak zaten gerekir. Ama hangi kendini yaşayacaksın? Eğer bu kendin cücelikse, eğer bu kendin düşmana hizmetse, yoksulluksa, eğer bu kendin çaresizlikse, eğer bu kendin çirkinlik ve zayıflıksa ne yapacaksın kendini yaşamayı? Al yerin dibine batır!
İnsanın ve doğanın en güzel halinin bütünleştiği, gerçeklerin bütün çıplaklığı ile ortada olduğu, yapaylıktan uzak, güzelleşmek için hiç bir aksesuara, aldatıcı takılara ihtiyaç duyulmadığı, yapaylığın kavram olarak sözlükten bile çıkarıldığı bu ortam, ay ışığının suda gülümseyen aksi kadar berrak ve saf güzelliği ile insanı adeta büyülüyor.
Kızlar güzel şeylerle ilgilenmeli. Her gün bir yönünüz gelişsin. İrade ve azim gelişsin. Güzel şeylerde özgürsünüz. Ya bu yaşamı güzelleştireceksiniz, ya da karşımda durmayacaksınız. Güzelliğin kaynağı tanrısaldır. Kürtlerde güzelliğin tanrısı çoktan yitirilmiş ama ben her seferinde biraz biraz alıyor size veriyorum. Kadınlık güzel bir şeydir. Çirkinlikleri, saflarımıza almamak lazım. Kim alıyor bunları, bizim için güzellik ölçüsü fiziksel, düşünsel, zeka yönünden güzel olmadır. Hatta güzel kadın olmayı isteyen yok, güzellik duygusuna düşkünlük inanılmaz bir büyüklüktür. Güzellik, zeka bilinç önemlidir. Kendini acındıran, güzellik arz etmeyen, büyüklüğü kendine yakıştıramayan çapsız insanlardan nefret ediyorum.
Türklerde neden kimse güzelleştiremiyor. Çünkü hepsi çapsız. Zayıflık temelinde değil, güzellik temelinde savaşarak yaşam!
Güzel bir kişilik benim için aşktır. Güçlü olan güzeldir de. Bana göre güçlülük, düşünce, akılılık, moral bilinç toplamıdır.
Kendi gücünüzü, güzelliğinizi öğretiyoruz. Güzelliği esas alın. Güveniniz yok kendinize. Beğeniniz gelişsin. Hem çok savaşkan, hem ince, hem çok vahşi, hem çok güzel bir kadın olacaksınız. Şeytanlaşmış kadından güzelleşmiş kadına sıçrama yapmak olur. Güzelliği yakalayacaksınız yoksa yaşatmam. Şeytanın arkadaşı olmak istiyor musunuz? Size yapabileceğimiz en büyük iyilik, sakin kafa ile düşünme imkanıdır.
Ciddiyet ve olgunluk güzel insan için çok önemlidir. Yaşamı değerlendirmek çok büyük bir olay. Büyüklüğü bırakmayın, mükemmelliği bırakmayın. Nazlı ve kendini problem yapan kadın değil, başını göklere kaldırmış ve kurtuluşun sembolü olmuş kişilik ne kadar güzel. Kendinizi çok disiplinli ele alın. Toz kondurtmayın. Kendinizi her türlü suyun aktığı yere atmayın, zelal sulara atın. Güzellik zorla olmaz, kanunları var.
Önderlik seviyesinde sevin, başarı seviyesinde büyüyün, güzellik seviyesinde yücelin. Güzelliği, ideolojiyi, siyaseti yemesini bilmiyorsunuz. En güzel insan kendini eğiten insandır. Kadın erkekten daha güzel olmalıdır. Güzellik işin özünde ve başarısındadır. Kadın güzelliği zaferle taçlandırılmalı.
Güzel insanlar birbirine bağlanır. Kaba savaşçılık değil, gerçek savaşçılık güzelleştirir. Kendi biçiminizi kendiniz güzelleştirmelisiniz. En güzel insan etkileyici olan insandır. Tek bir yüz değil, zengin bir yüz gereklidir. En güzel sevgi en güzel görünmedir. Yüzün ne kadar çekiciyse, o kadar insan seviyor demektir. Rönesans’ı doğru bir şekilde kendimize ayarlayabiliriz. Bir sanat eseri olarak kendimizi yaratmayı göze almalısınız. Güzellik yalnız fiziksel boyut değil, ruh ve diğer özelliklerle de ilgilidir
Güzelliğe kesinlikle inanmak gerekiyor. Güzelce yaşamanın amansız savaşla bağlantısı var. Bunun içinde çok örgütçü olun; dil silahını her türlü silahı kullanın. Bu soylu amaca başka türlü ulaşılamaz. Arkadaşlığınızı böyle yapmak, arkadaşlığınızla en güzelini paylaşmak istiyoruz; ama onunun savaşımını da çok güçlü vermek lazım. Bu konuda kimse yanılmamalıdır. Buna yerinde katılmalısınız. Yoksa yetersiz katılımlar ikiyüzlüce, münafıkça olur ve sonuç vermez. Belki bu çok zor bir arkadaşlık diyebilirsiniz, ama başka türlü güzel yaşamak mümkün değildir. Zor da olsa büyük bir gönüllülükle, tutkuyla bunu benimsemelisiniz. Bu benimsendi mi duygu büyür. Duygu büyümesiyle birlikte düşünce de büyür. Bunlar büyüdü mü örgüt de, savaş da büyür, savaş da büyüdü mü kazançları büyür. Kazançların bol olduğu yerlerde ise güzellikler daha da fazla gerçekleşir.
Önderliği hissedememek demek, halkı ve partiyi fazla anlayamamak, yaşam hevesinin zayıf olması demektir. Bu da kölelikte ya da küçük burjuva kişiliğinde ısrar etmek anlamına gelmektedir. Bu konuda netleşin kararınızı hızla, kesin ve zamanında verin. Fazla ertelemeyin ve ikircikli kalmayın. Bireyciliğinize sevdalanmayın. Genel doğrularda ve yaşam tarzınızda cesur, açık ve kesin katılım gösterin. En değerlisi de budur. Zaten başka türlü de bir işe yaramayız. Hiçbir şey devrim için başarılı savaşmaktan daha değerli olamaz. Bunun için de en gerekli olan, kendini başarıya yatırmış militan kişiliktir. Bunun dışında her şey gereksiz ve kaybettirir. Yaşamınızda böyle boşa çıkarıcı ve çabayı saptırıcı yanlışlıklara izin vermeyin. Önderlik bu temelde sizin için büyük bir kuvvettir. Aldıklarınızı hızla bütünleştirerek cevap olan bir militanlığı, anlatılamazı bir biçimde kesinleştirin. Eksikliklerinizi ve yetmezliklerinizi örgüt gücüne dönüştürebilmeniz önderliği anlamakla mümkündür. Bunun için çok şey gereklidir. Örgüte dönüştürmek demek; amaçta ve kavrayışta yoğunluk, azimde ve irade de kesinlik demektir.
Biz bu konuda büyük kadın şehitlerimizi esas alıyoruz. Bunu her zaman söylüyorum:
Bir Zilan gerçeği, Zeynep Kınacılar gerçeği bizim için aslında bir vasiyettir!
Ben istemedim öyle bir eylem yapsın, bireysel kararı ile böylesi bir eyleme gidiyor. Nasıl yaşanılması gerektiği, nasıl savaşılması gerektiği: düşüncesiyle, ideolojisiyle ve örgüt anlayışıyla ve hatta eylem anlayışıyla şimdi biz buna saygısızlık edemeyiz. Bu kadın da evliydi aslında. Fakat aile kurumuna kendi şahsında vurduğu darbe var. Yine istediği büyük bir yaşam tutkusu var. Ve bunu da hangi düşmana ve hangi tarzla yapması bizzat kendi bedeninde gerçekleştirmesi var. Bu büyük bir yücelme olayı bizim açımızdan. Bunları göz ardı ederek konuşma olmaz.
Böyle günlerde esas itibariyle bu kişiliklerini ele alınması gerekir. Biz bunları aslında en kutsal kişiler olarak görüyoruz. Dikkat edilirse, böyle eylem sahipleri insanlık tarihinde de çok sınırlıdır. Bir elin parmak sayısını geçmez. Dolayısıyla bütün dünya kadınları için de yerini çok iyi ortaya koyarak gereken bağlılığı göstermek zorundayız. Çünkü bunlar kutsal değerde. Tarihte var işte azizeler, melekler falan denilir. Bu düzeyde ele alınması gereken kişiliklerdir bunlar. Ve artık burada büyük kopuş var. Sadece erkekten değil, bütün zincirlerden korkunç bir kopuş vardır. Bana göre bu büyük bir olay. Bize düşen bunu yorumlamak, bunu teorikleştirmek, bunu bir emir sebebi, eğer değer vereceksek -çünkü bu gerçekleşmiş bir olay- bu olayın bize vereceği sonuçlar vardır. Tam belki vasiyet, mektup dile getirmemiş olabilir. Cümle cümle, kelime kelime yorumlayarak bu dürüstlüğü gösterip kendimizde gerçekleştireceğiz. Aksi halde Zilanlardan bahsetmek iki yüzlülük olur ki bana göre en sakıncalı hususlardan biri de ikiyüzlü olmaktır.
Büyük yaşam oldu mu, bunun saygısı da, sevgisi de, aşkı da büyük olur. Bu bir çağrıdır. Zilan eylemi ile çok başarılı olduğunu hissetmiyor. Sadece “Ben bir ses oldum, her yerde yankılanıyorum” diyor. Zilan’ı anlayamadılar. Oysa Zilan’ı anlayan kolay ölmez, sorun çıkarmaz, şikayet etmez; “Bunaldım, daraldım, yaşam beni artık sıkıyor” demez. Bunları dayatan saygısızdır ve bu sayısızları da saflarımızda asla tutamayız.
Benim kadınla yaşamam, melekleşme temelinde olursa mümkündür. Bu ülkenin melekleri kimdir? Melek de olsanız kanatlarınız yoktur, iki metre uçamazsınız. Melek yücelmeyi ifade eder; o asla köleleşmez, hep özgürdür. Zaten kanatlarında zaferi çırpıştırır. Kendi kiriyle, köleliği ile kendimize yakınlaştıramayız. Buna gücünüz yetmeyebilir, onun için size fazla dayatmak istemiyorum. Ama bunlar hedeftir ve bu hedeften vazgeçemeyiz. Etrafımda kahramanlar, melekler olmasa, kimseyle yaşayamam.
Kadın güçlenmeden de yaşam kurtulamaz. Sonuna kadar dilinizi konuşmalısınız. İradenizi pekiştirmelisiniz. İdeolojinizi oluşturmalısınız. Bu hakkınız, kadın ideolojisi ilkel komünal toplumda egemendir ve güçlüdür. Aslında üretime de dayanır. Şimdi de denemek gerekir. Tabii ki uyanıp örgütlenmezlerse, mücadele etmezlerse, bu büyük bir tehlikedir.
Bence sizin de biraz vicdanınız gelişmeli. Kadın yani diyeceğiz: kişiliksiz bir varlıktır. Ya da kişiliği varsa sağlıklı bir vicdanı da ortaya çıkmalıdır. Yani bu eğer mümkün olmazsa şu doğrudur; kadını ikinci düzeyde bir kişi olarak değerlendiririz. Tamamen erkeğin istemelerine ihtiyaçlarına göre bırakmak gerekir, bu da bir görüş, toplumda egemen olan bir görüştür. Doğruysa karar sizindir. O zaman ağlamayacaksınız, size ne yapılırsa kabul edeceksiniz.
Bütün bunlarla şunu demek istiyorum. Yani çok sınırlı bir imkanı ile de olsa bu özgürlük imkanı işte onu bütün partileşme, savaşım, onun bilinci her şeyden önce ele alınmalı ve onunla kendinizi yaşabilmelisiniz. Bundan başka aklınız ve fikriniz bir şeye takılmamalı. Hatta parti içinde öncü düzeyde olmanız gerekir. Çünkü bunu yapmazsanız kesin yani erkeğin hakimiyeti altında olumsuzlaşırsınız.
Halkımız en büyük değerdir, onun özgürlüğü her şeyden daha değerlidir. O zaman sizin genç kızlığınız ne zaman kuşanacak? Bu soruyu niye kendinize sormadınız şimdiye kadar, müthiş bir soru, en önemli bir soru bu değil midir? Bundan kaçıyor, bunun yerine “vay başıma gelen, vay halim, vay çaresizim” bu mudur halkın yiğit kızı olmak? Aslında Zilan bu konuda büyük bir çağırıydı ve en çok bu yönü benim çok değer verdiğim yöndü. Yani en büyük eylemini çok örgütlü, çok zinde, çok yürekli, çok planlı yapmasıdır. Tek saygı duyulacak davranış budur, kadında özellikle bu çok derin bir anlayıştır. Ve bana göre en soylu tutumdur. “Bırakın bu ağlamayı ve sızlamayı işte feodal özellikler, Kemalist özellikler, ayıptır böyle sızlanma” diyordu. O andaki duyguları böyledir.
Kendinizi sınırsız örgütleyebilirsiniz. Kadın bu anlamda belki de erkekten daha fazla devrimcileşmeye yatkındır. Kendinizi bir ateş topu bile yapabilirsiniz. Bu imkan vardır. Örnek onlarca yaşanılan değerlerimizdir. Erkek için düzenin kalıntılarına göre bir yaşam olabilir. Ama sizin için o da yok. Yani gerçekliğiniz sizi en iyi devrimci olmaya zorlar. Onun için diyorum, en iyi örgütçülük, propagandacılık, eğitimcilik, doğru karar denetim, bunun sürekli gerekliliklerine göre an be an hazır olma esasta sizin uğraşınız olmalı. Çünkü budur sizi kurtaracak olan. Budur sizin için tek yaşam imkanı. Başka yok.
Son nefese kadar Zilan kişiliği ortadır. Kendini en iyi örgütleyen, amacına bağlılığı, düşmana karşı yürümesini ve bu arada özgür yaşamı, yani büyük yaşamı ve büyük eylemliliği her an kendine yakıştıran bir tarzın sahibi. Tutarlı yurtseverlik, doğru partileşme, Zilan kişiliğinde bir büyüklüğe ulaşmadır.
Paylaşım aynı zamanda sosyalizmdir. Paylaşımın da olabilmesi için, az çok düşünce de güç, irade de keskinlik, kararda hakimiyetin olması gerekiyor. Tek taraflı erkeğe bırakılacak bir dünya yaşamaya değmez bir dünyadır.
YAJK militanlarının kimliğinde, buna ulaşmak istiyoruz. Bu belki çok hayali gelebilir, ama bana göre ekmek, su kadar gereklidir. Güçlü insandan, yaşama gücüne katılan, paylaşan insandan bahsediyorum. Dediğim gibi yaşamın gücüsünüz. Yaşamı temsil ediyorsunuz. Ben YAJK erkeğini hizaya getirme silahı olarak değerlendirdim. En önemli özellik; bu tehlikeli, geri, yaşamaya değmez erkekten intikam alma silahıdır, ama doğru biçimde. Kadının yine geriliğinden intikam alma silahıdır. Sizin intikamcı özelliğiniz, herhangi bir erkekten benden bile daha fazla gelişmelidir. İntikam derken, yakıp-yıkma anlamında değil. Kaybedilen bir yaşamı bulmak da bir intikamdır. Bunların hepsini gerçekleştirirken, adeta intikam alırcasına değerlendirin diyorum. Bunun karşısında varolan bentleri yıkmak bir intikam tarzıdır. Benim intikam tarzımdır. Her halde benden daha fazla sizin gelişmeye ihtiyacınız var.
Amacı büyüten kişi, kesin ona ulaşma yöntemi ve araçlarını da bulur. Sizlerin de amaç büyüklüğünüz ortaya çıkarsa, amaçta büyümeyi yaşarsınız, derin, güçlü, kendini kandırmaz bir biçimde kesinlikle pratiğiniz ve onun araçları-gereçleri ve imkanları gelişir. Biri yanlışsa o gider yerine doğrusu gelir. Bir şey eksikse tamamlanır. Eğer bir konuda zayıfsanız, bilin ki amaca laf düzeyinde bağlısınız. Bütün bunları önünüzü açmak için söylüyorum.
YAJK felsefesi de budur, temsili de budur. Böyle olan da en değerlisidir.
YAJK çerçevesi içinde geliştirilen değerlendirmeler giderek somutlaştırmamız gereken büyük önem taşıyan hususlardır. Düşmanın çizdiği çerçeve ve yaşam adı altında sunduklarının artık atılması ve yerine kendi çerçevemizin ve yaşam tarzının oturtulması işini ciddiye almanız, giderek gerekeni yapmanız her şeyden önce gelir. Kendi kişiliğini bile düşmanın tuzaklarından, her türlü yaşam sorunlarından uzak tutmayan, kendini doğru yaşama çekmeyenler öyle ciddi bir yaşam, hatta savaşımdan bahsedemezler. Kişilik dönüşümünü yeterli ölçüde gerçekleştirmeyen buna inanmayan, buna güç getiremeyenler açık ki yine kaybedecektir. Kendi ellerimizle yaşamı geliştirmek, düşman gözüyle, kulağıyla, yüreğimizle, yaşamı anlamak duymak durumundayız. Bu değerlidir. Buna cesaret edeceksiniz. Bu eğitimle mi olur, toprağın halkın özgürlüğünü iliklerine kadar yaşamakla mı olur. Yolunu bulup gerçekleştireceksiniz. Yüzyıllardan beri sizde oluşan kadının yapay kişiliğini, edilgen ve yaşama cevap veremeyen, çok sahte yaşam özelliklerini büyük devrimci yaşama tutkuyla bütünüyle halledeceksiniz. Büyük bir tutkuyla özgür yaşamı isteyin. Ve bunun çok yönlü savaşımını yapın. Diriliş var, kurtuluş var, kölelikten özgürlüğe tırmanış var. Fiziğinden tut, bilmem bilincine kadar bir bağımsızlaşma, özgürleşme var, güçleri var. Kadın büyük bir gelişmeye doğru gidiyor. Bugün en savaşsal ve yaşamsal kadın kişiliği gelişme yoluna girmiştir. Hem de en tutkulu, en heyecanlı bir biçimde bu yaşamı kazandırıyor. Bu yeniden toplumsal gelişmeyi devrimci tarzda çözüyor ve geliştiriyor. Kadro olmak isteyenler, YAJK’da sonuç almak isteyenler bu hususlara göre gerekeni fazlasıyla yaparlar. Hem de büyük bir istemle. Dağlar bunun için mükemmel bir özgürleşme alanıdır. Görev yetkilerimiz mükemmel size tecrübe kazandırıyor, iliklerinize kadar soluyun ülkeyi, halkı. Devrimle birlikte bu sizin bin yıllardır köleliğinize vereceğiniz en iyi karşılıktır. Bundan daha güzeli nedir?
…Yaşama büyük saygı duymak sosyalizmin özüdür. Bütün bu devrimler, kavgalar, savaşlar, bizim için adeta yok edilmiş, kalanı da tam bir çirkinlikten ibaret olan ulusal, toplumsal düzeyimizin yaşanmazlığına karşı bir başkaldırıdır ve yaşam hakkımıza sahip çıkmaktır. Önderlik gerçeği olarak bu, bizim çıkışımızın özüdür. Yani bu, yaşam hakkını, bir – iki özgürlük sözcüğünden tutalım, bu günkü dev savaşıma kadar kullanma hakkına cesaret etmektir. Özgür yaşam hakkına sahip çıkamayanların hiç bir hakkı olamaz. Özgür yaşam hakkını çözemeyen, hiçbir ulusal ve toplumsal sorunu çözemez, yine bireysel yaşam anlamında da hiç bir sonuca varamaz. Dolayısıyla gerek parti hareketimizin gerekse ulusal savaşımızın temelinde, adeta kadın kişiliği etrafında boğuntuya getirilmiş, ailede tümüyle içinden çıkılmaz bir hal almış ve tamamen düzen sınırlarında hizmet eden, en derin kölelikten öteye bizi bir yaşanmazlığa mahkum eden bu gerçekliğinizi değiştirmek, herhalde yapabileceğimiz en temel, hatta ekmek sudan daha önce göz önüne getirmemiz gereken bir çalışmadır.
YAJK şu aşamada her şeyden önce erkekten, halim, bağımlılaştırıcı, düşürücü, savaştan ve özgür yaşamdan uzaklaştırıcı erkekten büyük kopuşu ifade ediyor. Bu temelde erkeğin bağımlılaştırıcı, düşürücü bütün özelliklerinden koparak, hatta savaşarak büyük gelişim gerçekleştirilecek. Bu anlamda duyguda ve düşüncede, hatta fiziki olarak da, cins olarak da kopuşunu sağlayamayan bir kadın, köleden daha beterdir ve objektif olarak da ajandır. Dolayısıyla özgür kadın için kopuş hayati bir meseledir. Ucuz duygulara, şimdiye kadar sizi mahkum eden, çirkinleştiren ne varsa her şeye başkaldırmak sizin kutsal yaşam hakkınızdır, kazanmak için esastır. Unutmayalım ki yüzyıllardan beri olan düşüşü ancak köklü bir kopuşla, yine erkeğe bağlanışı bu kopuşun hakkını vermekle aşabileceksiniz. Yalnızlık belki sizi zorlayabilir, ama unutmayın ki özgürlük, uğruna bir bedel ödenmeden de kazanılmaz.
Bu konuda kadın en cesuru, en fedakarı olarak karşımıza çıkıyor. Bu insanlar kendini en çok gören insanlardır. Zekiyelerden, en son Sema Yücelere kadar, aslında güzel bir yaşamın sevdalısıydılar. Ronahî’nin kendisi güzel yaşamın bir sevdalısıydı, ama yanılmadı, yanıltmadı. Güzel yaşam neye bağlıdır? Ne kadar ideolojik, politik bir kişilikle, yine ne kadar eski düzen, eski kimlik, kişilikten kopuşla bağlantılı olduğunu gördüler ve onu kendi kişiliklerinde de yaktılar. Zilan’ın, Ronahi’nin bu anlamda yaktığı sadece düşman değil, onun yüzyıllardan beri gırtlağımıza kadar dayattığı pisliklerdir, inançsızlıktır. Ülkeden kopuşu normal sayma, sıradan yaşamı normal sayma, bunun ideolojisiz ve çirkin pratiğidir. Bunları yakmışlardır. Bu çok iyi bilince çıkarılmalıdır. Bunun yerine sonuna kadar güzel yaşamın ifadesi olduklarını da bilmek gerekiyor. Bunlar aynı zamanda yaşam ve güzellikler eylemidir.
Her kutsal davanın büyük kişilikleri böyledir ve bizde bu görkemlidir. Güçlenen kadın yaşamsal kadındır. Zayıf kadın yaşamın tehdididir. Son derece disiplinli, bilinçli, inatçı bir savaş sürdürün. Bunun önünde engel teşkil eden ne varsa içte, dışta üzerine ustaca gidin ve giderin.
Halklar Önderi Abdullah Öcalan