HABER MERKEZİ- Kemal Söbe’nin Kaleminden
“Kadına yönelik şiddet bir güç ve iktidar olma durumuyla ilgilidir. Bu aslında bir eğitim sorunudur. Devrim, toplumsal değişim, yenilenme bir devrim sorunu olmaktadır. Doğal komünal sistemde kadın, yaşamın yürütücü gücü olup, rolü oldukça büyüktür, güçlüdür. Güç ve zoru kullanmak, insanın kendisine ait olmayana sahip olmak istemesi ve bunu fiilitata geçirmesiyle ortaya çıkar. İktidar olma, egemenlik kurma olayı şiddeti kullanmaya gerçekleşiyor. Toplumsal değişim olan devrimlerin gerçekleşmesinde, devrimci şiddet bir tercih değil bir zorunluluk olarak bir yere kadar bir araç rolünü oynar ve ondan ötesi yoktur. Devrimci şiddet, devletin zor ile kurduğu egemenlikçi iktidarını sonsuzluğa dek yok etmek içindir. Devrimde olması gereken kültür ve vicdan devrimidir. Kadına yaklaşımda aslında bir kültür ve vicdan sorunudur. İnsan ne kadar kültürlü ve vicdanlı olursa o denli kişilikli ve karakterli olur ve iyi bir yaşamın yaşayanı olur. Kadının insan olmaktan çıkmış olması, bir eşya olarak görülmesi, iradesinin yok edilmesi sahip olma hırsının bir sonucudur.
Kadın sorunu özel olarak sadece kadın sorunu olarak karşımıza çıkmıyor, kadın sorunu nihayetinde bir insanlık sorunu olarak karşımıza çıkıyor. İnsanlığın kaybolduğu yerde kadın öz kimliğini ve doğal rolünü kaybetmiştir. İnsanın doğal özünün yok edilmesi kadını nesne haline getirmiştir. İktidarcı egemenlikçi sistem için insan sadece bir eşya ve mülk haline getirilmiştir. Kapitalizmde, insanın eşya kadar bile değeri kalmamıştır, eşya ve para çok daha değer verilir ve kutsanır olmuştur. Köleci ve feodal sistemlerde insana köle ve maraba insan tanımı yapılırken, kapitalizmde bu tanımlar bile kaybolmuş, insanın içi oyulmuştur, tanımsız insan, herşeyini kaybetmiş insan gerçekliği var. Önder Apo’nun, sıkça vurguladığı anlamsız yaşam alabildiğine derinleşmiştir. Doğal dengesi kaybolan insan doğanın da dengesine darbe vurmuştur. Bütün bu dengesizlik durumları, daha çok ta kadın üzerindeki şiddete kendisini gösteriyor. Kadın sorunu, iktidar ve egemenlikçi sistemde kadına biraz yer açmakla köklü olarak çözülecek bir sorun değildir. Sınıflı devletli sistem sorunların ürettiği ve çözümsüzlüğün olduğu sistemler olduğu için, bu sistemlerde kadın sorununa ve genel olarak toplumsal sorunlara çözüm bulmak imkansızdır.
Sorunların varlığıyla var olan bir sistemden çözüm beklenmez. Kadının cins olarak erkeğin zıttında durup, erkek aklıyla yani egemenlikçi zihniyetle karşıt bir şekilde iktidar kurmasıda sorunları çözmez. Erkek aklının yıkılması gerekir. Yani karşıt cinslerin birbirini ezme temelinde, birbirine karşıt olarak iktidar olmaktan uzak durmaları gerekiyor. Kadının özgürlüğü erkeğin iktidardan ve egemenlikçi zihniyetten uzak durmasıyla olur. Kadın ve erkek, her ikisi birbirine değer verecek, birbirini sevecek, yüceltecek, birbirine maddi çıkar zihniyetiyle yaklaşmayacak. İyi bir maaşı, zengin koca/kadın, villası olan, cebi şişkin olan, arabası olan insanı eş olarak tercih etmek gerçek sevgide yeri olmayan maddiyatçı zihniyet olup iktidar ve menfaat kokan bir akıldır. Her türlü iktidarcı ve maddiyatçı zihniyetten arınmak gerekiyor. İnsanı, insan olduğu için sevmek, yüceltmek gerekiyor. İnsan, tür olarak hak ettiği yere gelirse kadında doğal olarak hak ettiği değeri görür ve rolünü oynar. Kadının, kendisini her bakımdan eğitmesi özgür olması için önemlidir.
Bu, hayat içinde üretken ve verimli olmakla mümkündür. Herşeyi erkekten bekleyen kadın özgür olamaz erkeğin uydusu olur. Özgürlük hayat içinde erkekle birlikte gücü paylaşmakla, üretimde yerini almakla, yani hayatın hakkını vermekle olur. Özgür kadın hayatın hakkını verebilen kadındır. Erkek ve kadın, birlikte hareket ederek her konuda birlikte karar vererek özgür bir ülke ve toplum kurabilirler. Birbirine saygı ve sevgi ile yaklaşıp hayatı paylaşmak, gerektiğinde karşılıklı fedakârlık yapmak önemlidir. Bunun için, kültür, zihniyet ve vicdan devrimi olmazsa olmazdır. Kadın sorununu, genel toplumsal sorunların önemli bir parçası olarak görüp, toplumsal ve insani bir devrimle ancak çözülecek bir sorundur. Kadın sorunu sacede kadına ait bir sorun değildir, toplumun sorunudur, insani bir sorundur ve ancak bir insanlık devrimiyle çözülür. Kürdistan’da kadın ordulaşması/partisi kadının ne kadar düşürülmüş olması sonucu bir gereklilik olarak gerçekleşti. Bu tabiki özgürlüğe yürümede bir araçtır. Sadece fiziki ve kurumsal olarak örgütlenmek ve teknik olarak savaşmak özgürlük için yetmez. Düşünce ve zihniyet devrimi burada temeldir. Devletli sistem toplumda yaşanılacak bir değer bırakmadığı için, ezilen cins ve sınıflar olarak düşmana karşı her bakımdan bir savaş yürütülüyor. Ancak bu savaşın ideolojiyle, siyasetle yürütülen ve toplumsal bir amacı olduğunu bilmemiz gerekiyor. Toplumsal mücadelelerde en büyük savaş zihinlerde düşüncede yürütülür ve zafer ideolojik olarak kazanılır ve yeni bir yaşamın özgür toplumun oluşumu böylece sağlanmış olur. Önder Apo, ” biz gücümüzün yüzde seksenini kendimize karşı, sadece yüzde yirmisini düşmana karşı yürütüyoruz ” diyor. Demek ki, toplumsal mücadelede ve devrimci savaşta önemli olan ideolojik gelişim ve yenilenmedir. Sadece fiziki olarak örgütsel ortamda yer almak yetmez, örgütü, ideolojiyi, amaçları, nasıl bir yaşam ve insan oluşumu olacak noktasında gelişim esastır. Bütün kadınlar ve erkekler bu noktada kendilerini ideolojik olarak donanımlı hale getirmeleri partileşmek ve zafere koşmak demektir. Partileşmek ve Apocu olmak için ideolojik gelişme ve politik kültüre sahip olmak olmazsa olmazdır. Kadınların kurtuluşu iyi bir ideolojik/politik gelişim ve eğitimle ve bunuda doğal hayat içinde yaşamsal kılmakla olur. Kapitalizmin ve devletin ruhumuzda yarattığı İktidarcı ve maddiyatçı kirlilikten arınmamız, toplumcu/halkçı bir zihniyet şekillenmesi yaşayarak özgür bireyler olarak özgür bir halk olmamız gerekiyor. İyi bir yaşam için toplumsal düşünmemiz, kurtuluşu toplumsal devrimde aramamız gerekiyor. Toplumsal kurtuluş varsa bireyin gelecek ve yaşam endişesi olmaz, ne yapacağım, nasıl yaşayacağım gibi bir sorunumuz varsa toplumsal kurtuluşu kesinlikle gündemimize almak durumundayız. İktidara ve maddiyata kurban edilmiş toplumu ve insanı yeniden diriltmek Önder Apo’nun en büyük amacıdır. Kadının özgürlüğü ancak böyle gerçekleşir. Kadınların toplumsal mücadeleye daha çok katılım sağlamaları, erkekle birlikte birbirine güç vererek, birbirini anlayarak ve tabiki birbirine değer vererek yeni özgür bir yaşam kurulur. İnsani ölçüler, insani erdemler çok önemlidir. İyi insan olmak devrimin temel taşıdır. Ne kadar iyi insan olmayı başarırsak insana o kadar değer veririz ve maddi imkanları da yaşamak için kullanırız tıpkı bir bardak suyu içmek gibi. İnsanın en büyük başarısı iyi insan olabilme başarısıdır. Bir Derwiş gibi olmak aslında iyi insan olmaktır. Doğal insan olmak birazda böyledir.”