İmralı Heyeti ile yaptığı görüşmelerde kadınlara özgürlük perspektifleri gönderen Halklar Önderi Öcalan, “30 yıldır en önemli destekçilerim kadın arkadaşlardır” diyordu. Bugün iktidarın hedefinde olan ‘eşbaşkanlık’ modelini geliştirmeyi öneren Halklar Önderi Öcalan’nın yakın tarihte yaptığı çözümlemeler güncelliğini koruyor.
HABER MERKEZİ – Halklar Önderi Öcalan 2013-2015 yılları arasında İmralı Heyeti ile yaptığı görüşmelerde bugün iktidarın hedefinde olan ‘eşbaşkanlık’ sistemine vurgu yapıyordu. Bunu dile getirirken „“Kadının özgürleşmesi Sakine’nin mücadelesidir“ vurgusunu yaptı. Halklar Önderi Öcalan’nın geliştirdiği eşbaşkanlık modeli üzerinden yapılan yerel seçimler ve kongrelerde parti ve belediyeler eşbaşkanlık sistemine geçti. Eşbaşkanlık sisteminde temsiliyetin neredeyse yüzde 60’ı kadınlarda iken, AKP hükümeti OHAL ve KHK’lar ile tüm belediyelere kayyım atayarak, kadın iradesine saldırdı. Neredeyse tüm seçilmiş kadın belediye eşbaşkanlarını tutuklayan AKP, kadın kurumları, kadın örgütleri ve kadın kongresi KJA’yı kapattırdı. Eşbaşkanlık sistemine yönelik saldırı aynı zamanda Abdullah Öcalan’ın kadın iradesini güçlendirmek adına yaptığı çalışmalara da saldırmak anlamını taşıyordu.
İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan’a “Kendi Arkeolojik kazını yap” diyerek tüm kadınların öz ve hakikat arayışlarını sürdürmesi gerektiğinin altını çizen Halklar Önderi Öcalan, kadın özgürlüğünü temel gündemi haline getirerek, her görüşmede kadın üzerine çözümlemeler yaptı.
Sakine’nin hesabını soracağım
Halklar Önderi Öcalan 2013 yılında, “Kadın özgürlük hareketini yaşıyoruz. Sakine örnektir. Siz örneksiniz. Sakine’nin hayatı örnektir. Kadının özgürleşmesi Sakine’nin mücadelesidir. Sakine’nin hesabını soracağım, açığa çıkartacağım” dedi. Halklar Önderi Öcalan aynı yıl içinde eşbaşkanlık sistemini de tartışmaya açarak, “Siyaseti aşkla yapacaksınız. Eşbaşkanlık her yerde oturtulsun. Eşbaşkanlık evrenseldir” diyerek kadınlar için devrim niteliğinde olan eşbaşkanlık sistemini önerdi.
2014 yılında ise Halklar Önderi Öcalan İmralı Cezaevi’nden Şakran Cezaevi’nde kalan Nesrin Akgül’e müzakere heyeti aracılığıyla mektup göndererek şöyle dedi: “Kürtler için aşkın imkânsızlığından bahsetmiştim. Buna vereceğim şu yaşanan süreçteki yanıt; özgürlük bilincine ve eylemine kalkışan Kürtlerin ve dostlarının aşkı ancak kolektif ve sizlerin de değinmeye çalıştığınız gibi platonik olarak yaşanabileceğidir.”
Kadınları işaret etti
Halklar Önderi Öcalan bu sözleriyle tüm kadınlara hitap ederek estetik ve güzellik kavramları üzerinde daha fazla yoğunlaşmayı önerdi. Müzakere sürecinin giderek daha ciddi bir hal aldığı 2015 yılında ise Halklar Önderi Öcalan, “30 yıldır en önemli destekçilerim kadın arkadaşlardır” diyerek sürecin aktif yürütülmesi konusunda yine kadınları işaret etti. “Kadınlar özgürleşmeden, toplum özgürleşemez” diyen Halklar Önderi Öcalan, böylesi önemli bir süreçte topluma öncülük misyonunu kadınlara vererek, kadın özgürlüğü konusundaki ısrarını bir kez daha göstermiş oldu.
Büyük bir özgürlük devrimi, anlamlı bir yaşamın olmazsa olmazıdır
Müzakere sürecinin başlaması konusunda tarihi bir öneme sahip olan 2013 yılında Halklar Önderi Öcalan kadın özgürlük mücadelesine ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
“Büyük bir özgürlük devrimi, anlamlı bir yaşamın olmazsa olmazıdır. Bu nedenle Ortadoğu devrimi bir kadın özgürlük devrimi olarak geliştirilmek durumundadır. Eşitlik ve özgürlük kadın meselesi ile sağlanır. Bizim devrimimiz kadın devrimidir. Bizimki, sınıf devrimi değil. Gelinen aşama olsa olsa yolun yarısıdır. Ama unutmayalım ki önemli olan yolun sonu değil yolda coşkuyla, kolektif aşkla, güzelliklerle yürümektir, koşmaktır.
Kadının özgürleşmesi Sakine’nin mücadelesidir. Sakine’nin hayatı örnektir. Her şeyden önce yalnız bir 8 Mart’ın dünya kadınlar günü olmasını yadırgıyorum. Bütün günlerin kadınlı, özgür kadınlı olması yaşamın vazgeçilmez bir koşuludur. Ama bu 8 Mart gerçeği bile şunu çok açıkça gösteriyor ki, yaşamda kadın yoktur. Sadece böylesi bir günde anılmaya değer bir yaklaşım kölelik boyutunun derinliğini göstermektedir. Benim için giderek yoğunlaştığım bir çalışma alanıdır. Savaştan bağımsız görmüyorum. Hatta devrimlerin tümünde olduğu gibi günümüz devrimlerinin ve özellikle Kürdistan devriminin başarması gereken en temel konusu kadın etrafındaki yaşamı çözme işidir. En gelişkin savaş sorunlarından tutalım barışa ve onun özgür temeldeki gelişimine kadar işlerin odağında yer almaktadır.
‘Kadını özgür olmayan bir halk özgür olamaz’
Kadınla anlamlı ve onurlu yaşamın büyük bilgelik, yücelik gerektirdiğini hiç unutmamak gerekir. Aşk iddiası olanların bunu gerçekleştirme yolunun bu bilgelik ve yücelikten geçtiğini her an hatırlamaları gerekir. Yaşanmak isteniyorsa öncelikle bunun kadınla yeniden karşılıklı bilgelikle güç dengesi içinde güzellik, yücelik duygularının üretilmesi ve paylaşılmasının başarılması gerekir. Bu gerçeğin inşa edilmesi hakikatine varılması gerekir. Bu konuda tekilin ve evrenseli yani somut kadın ve erkekle, ideal soyut erkek ve kadınlığın iç içe yaşanması gerekiyor. Mülk olarak, sahip olarak birbirini köklü olarak terk etmek gerekiyor. Geleneksel namus yerine güzelliğin ve soylu kişiliğin çekiciliğini geçerli kılmak gerekiyor. Köklü bir kadın devrimi dolayısıyla erkeğin zihniyet ve yaşam değişikliği yaşanmadan yaşamın kurtuluşu olanaksızdır.
Çünkü yaşamın başat kendisi olan kadın kurtulmadan yaşamın kendisi hep bir serap olarak yaşanacaktır. Erkeğin yaşamla yaşamın kadınla barışması sağlanmadıkça, mutluluk da boş bir hayal olacaktır. Büyük bir ihtimalle rızalarınız dışında evlilikleriniz oldu. Sonra sizler annesiniz. Acılarınız var. Genç kadınlarsınız her gün bastırılıyorsunuz. Fakat anaç olanla aşk yaşanmaz. Aşk yaşamı öldürür. Kadını özgür olmayan bir halkın özgür olma şansı yoktur.
Küçük kız çocuklarını ‘gelin’ adı altında eş olarak alıyorlar. Aldığında eş, tecavüz ettiğinde leş olur. Sonra yüzüne nasıl bakılır? Kadınların en büyük sorunlarından biri de işsizliktir. Kadını da ekonomisizleştirdiler. Ekonomi kadınlar için önemlidir. Kadınlar giderek ekonomik komünler oluşturmalıdır. Kadın sorunu sınıfsal kültürel, ekonomik sorundur. Kadın sorunu aynı zamanda siyasal bir sorundur. Siyaseti aşkla yapacaksınız. Eşbaşkanlık her yerde oturtulsun. Eşbaşkanlık evrenseldir. Kendinizi diriltebilirsiniz. En güzel kadın hayatı özgür yaşayan kadındır. Hiçbir çirkinlik, köle kadınla ve tahakkümcü erkekle birleşmek ve bütünleşmekten daha alçak ve iğrenç olamaz. Yine hiçbir birlik ve bütünlük özgür kadınla ve tahakkümü yenmiş erkekle yaşamaktan daha değerli, güzel ve doğru olamaz.”
‘Sakine suikastı bir savaş gerekçesiydi’
Sakine suikastı öyle sıradan bir olay değil. Çok planlı yapıldı. Benim için bir savaş gerekçesiydi. Sakine suikastı, Birinci Dünya Savaşı’nda Avusturya veliahdı suikastından dahi daha ağırdır bizim için. Benim dışımda hiç kimse o koşullarda o savaştan sıyrılamazdı. Ben bütün bunları gördüğüm için ağır olmasına rağmen, burada yürüttüğüm çalışmayı devam ettirdim. Arkadaşlarımın ezik ve ağır bakışları arasında, MİT ağır töhmet altındayken ben bu görüşmeleri yaptım. Bundan sonra da bu tarz yönelimler olabilir. Önemli olan çalışma yöntemini doğru koyup ciddi yaklaşmayı başarmaktır.
Annemi şimdi daha iyi anlıyorum
Ama arkadaşlarım beni yeterince anlamıyorlar. Çocukken benim tarzımla ilgili anam da bana kızıyordu. Hatta bazen beni dövüyordu. ‘Sen kendini bu kadar öne atınca yalnız kalır, zarar görürsün’ diyordu. Şimdi düşününce anamın ta o dönemde ne kadar doğru düşündüğünü fark ediyorum.
9 Ocak bizim için önemli bir tarih
Evet, ama cemaate kalsaydı, PKK şimdi duman olacaktı. Baransu o dönem Taraf’ta yazmıştı. “21 etkili PKK lider kadrosu imha edilirse, mesele çözülür” demişti. İşte Sakine bunlardan biridir. Sakine’leri o yüzden açtım. Sakine benim burada masaya oturduğumu duyunca ayağa fırlayıp olumlamış, çok güzel demiş ve destek vermiş bir arkadaştı. Onun için hedef seçildi. Sakine’lerin olayı öyle bir kırılma noktası ki, Türkiye’de 19 Mayıs kadar önemli. Abdülhamit’in tahttan indirilmesi kadar, İkinci Mahmut’un Yeniçeri Ocağını lağvetmesi kadar önemlidir. 27 Mayıs, 12 Mart darbeleri kadar da önemlidir. Bundan sonra 9 Ocak tarihi de bizim açımızdan önemli bir tarih olacaktır.
Kesire’nin verdiği ders kadın özgürlük mücadelesini yarattı
Daha önce Kesire meselesini açmıştım. Derin devletin has adamının kızıyla evlenirken, özellikle Dersimli arkadaşlar hep kuşku duymuştu. Ali Haydar daha iyi bilir. Ben onunla evlenirken de ‘devletle aramızda bir köprü olabilir’ diye düşündüm. (Kesire’yi kastederek) biliyorsunuz, o da bize 10 yıl korkunç azap çektirdi. 10 yıl bana büyük bir ders verdi. Kesire’nin verdiği ders olmasaydı, bugün bu masada oturan kadınlar olmazdı, kadın özgürlüğü olmazdı. Kadın özgürlüğünü böyle geliştirdik. Bizim arkadaşlar o dönem, bu Ürdün pilotuna yapılan gibi öldürelim, dediler. Ben engelledim. Yani tekrarlıyorum, çözüm arayışımın çok eski ve köklü olduğunu vurguluyorum. Ben Sakine’lerin olayını ilk duyduğumda çok düşündüm. Ne yapmak gerekir diye yoğunlaştım. 15 gün burada görüşmedim. Sonra görüşmeye çıktım. Ben o dönem şöyle düşündüm: Velev ki bu cinayet Mit’in planıyla oluyor, Başbakanın (Erdoğan’ı kastediyor) onayıyla oluyor.
Sonuçta bu ekip de en az benim kadar tehdit altında, dedim. O nedenle sabır göster, çalış ve bunu ortaya çıkar diye düşündüm. Ve şimdi ortaya çıktı. Paralel yapı, Cemaat çıktı. MİT’ten bir ekip de bunun içinde olabilir. Ancak ben burada benimle görüşmeleri yürütenlerin bu işin içerisinde olduğu kanaatinde değilim. Oturduğum, tartıştığım bu ekip asli fail değil, dedim. Benzer şekilde kadın için de aynı öneriyi yapabilirim. Tüm Türkiye çapında Demokratik Kadın Konfederasyonu dönemin ruhuna uygun olur.”
Siz kadının toplumsal sözleşmesini geliştireceksiniz
Her fırsatta en büyük destekçilerinin kadınlar olduğunu belirten Halklar Önderi Öcalan “30 yıldır en önemli destekçilerim kadın arkadaşlardır. Benim kadınla diyalogum, sözleşmem önemlidir. Siz kadının toplumsal sözleşmesini geliştireceksiniz. Kadın cinayetlerinden tutalım da kadın sünneti, tecavüz ve benzeri hepsine karşı mücadele veren bir sözleşme olmalı. Derinlikli ele almalısınız. Bana yazılan mektupta, benim sevgi noksanlığına vurguma içerleyerek günebakan çiçeği örneği vermişler. Günebakan çiçeğinin sürekli yüzünün güneşe dönük olmasını betimlemişler. Bizim yüzümüz de sana dönüktür mesajını vermişler. Ama bu bana göre çok anlamlı değil. Bitkinin güneşe dönmesi ayrıdır. Biz toplumuz, bizim durumumuz farklıdır. Toplumsal özlemler önemlidir.
Bana göre her evlilik bir tecavüz ve intikamdır
Sizin de benzer durumunuz var. Ben de bekârım. Kaç yaşıma geldim. Bekârlığı sosyolojik anlamda söylüyorum. Belki gülersiniz, ucube dersiniz, ben hala evliliğe hazır hale gelemedim. Tüm kadınların yaşadığı trajik şeyleri önlemek için bu yolu seçtim. Benim gibi biriyle nasıl sözleşeceksiniz, bunu belirlemeniz gerekir. Çok zor bir konudur. Mustafa Kemal örneği biraz benzerdir. Büyük aşkla Latife ile evlendi. Bir yıl dayanabildi. Yine köşkte Fikriye’nin ölümü Mustafa Kemal’i çok üzmüştü. Ben 10 yıl dayandım. Bu anlatılamaz ve anlaşılamaz bir durumdur. Tarihte hiçbir erkek kadın üzerinde benim kadar yoğunlaşmadı, ilgilenmedi ve bağ kurmadı.
Kadın konusunda oldukça çekingenim
Yüzlercesi kendini yaktı ve buna rağmen bu sorun devam ediyor. Tüm yazarları inceledim. Simone De Beauvouir, Judith Buttler, bunlardan daha fazla yoğunlaştım. Ama hala kadın konusunda oldukça çekingenim. Bu tarihte yoğun derinleştim. En değme Holywood artisti bile benimle yarışamaz. Kadınlar bana çok bağlılar. Dünyada bunun bir örneği daha yoktur. Buna rağmen sorunlar hala var. Bana göre her evlilik bir tecavüz ve intikamdır. Televizyonda Amed’de yaşanan bir mahkeme olayı vardı. Kadın ikinci çocuğuna hamile ve kız olduğu için adam kadını elektrikli işkence ile öldürmüş. Korkunç bir durumdur. Kadın örgütü derin bir sosyoloji, derin bir toplumsal örgütlülük ile bunları çözmelidir.”
Aşiretçi feodal yapıyı yenin
Çözümlemelerini örneklerle de somutlaştıran Halklar Önderi Öcalan Amedli erkekler özelinde erkekliği şöyle tanımladı:”Kadının benden büyük güç aldığını biliyorum ve kendimi de sizin çözüm yoldaşınız olarak tanımlıyorum. 5 bin yıllık erkek egemen kültür, tecavüzcü kültürdür. Ben bir platonik aşk unsuru olarak bile ilişkilenmeye hazırım. 9 bin yıllık kadın çökmüştür. Diyarbakır Belediyesi önünde çökmüştür. Onu özgür kadın olarak ayağa kaldırmaya çalışıyoruz. Diyarbakır erkeği örneği vardır. Tam bir canavardır. Tüm müzakere çalışmamızın özü, çiçeği kadın çalışmasıdır. Kültürel, sosyolojik bir meseledir. Devletle de benim konuşmam demokratik toplum projesini demokratik devletle buluşturmak üzeredir. Günebakan çiçeği örneğini değerlendirmiştim. Bu, beni tatmin etmiyor. Benimle nasıl bir ilişki isteniyor, o önemli. Yaşam tarzı toplumsal yaşam tarzına dönmeli. Aşiretçi feodal yapıyı yenmesini söylemiştim.
Kadın konusunda korkunç şeyler oluyor. Beşinci kuma olarak alınan kadınların durumu var. 60 yaşında adam utanmadan beşinci kızı kuma alıyor. Çıldırıyorum. Ben, sizin düşünmediğiniz kadar sizi seviyorum. Ama siz de cesur olun, gelişin, gelişmeye ihtiyacınız var. Akademiniz var. İyi çalışıyorlar, memnunum. Umutluyum. Ben SBF’de iken bir Amedli arkadaş vardı. Bir afete tutuldu. Sonra kanser oldu ve öldü. Böyle kadın tutkusu mu olur? Zordur, ama imkânsız değildir.”