HABER MERKEZİ
Özgür Kadını Ve Erkeği Yaratma Uğruna Neler Yapıyoruz?
Değerlere en çok bağlı olması gereken kadınlar devrimci eğitime ve örgütlenmeye gelmiyorlar; “Yiyoruz, içiyoruz, biraz da bu parti işine ilgi duyalım” demiyorlar. Vebadan kaçar gibi bu işlerden kaçıyorlar. Geride kalan kadınlar kolay yürümüyorlar. Ben böyle olsunlar demedim, Kürt gerçeğinde bunlar var. Binlerce şehidimiz, binlerce değerimiz var; ama onlara bağlanmaya istek duymuyor, ama basit bir şeye bağlılık duyabiliyorlar. Acaba birçok kişilikte bu yok mu? Bu tepkilerinizin ve bir türlü partileşmemenizin altında bu tip duygu düzeyleriniz etkili rol oynamıyor mu? Ağlayıp sızlamalarınızın altında çok geri ve ilkel duyguların yeri yok mudur? Bir türlü partileşmemenizin, acaba bu yaşam gerçeğiyle ilgisi yok mudur? İlgisi olduğunu bu örnekte çok çarpıcı gördünüz.
Duygu çözümlemesi kolay bir iş değildir. Düşünün ki, ben biraz dayanamasaydım, acaba bugün partililikten ve Kürtlükten eser kalır mıydı? Kadın kurtuluşunda ileri yol almak ve özgürlük imkanını yaratmak kolay olmuyor. PKK içinde bu büyük savaşımla mümkündür. Bu temelde büyük çatışmalar, büyük kopmalar ve büyük ayrışmalar söz konusudur. Öyle sanıyorum ki, bazı akıllı kızlar veya erkekler, “PKK özgürdür, dolayısıyla biz de özgürüz ve hemen özgürlük ilişkisini geliştirebiliriz” diyorlar. İlişki geliştirilebilirler, ama hiç olmazsa hikayemizi göz önüne iyi getirelim. Özgür kadını ve erkeği yaratma uğruna neler yapıyoruz? Bazıları bizi neden halen bir öcü gibi görüyor? Bizi neredeyse aşk düşmanı ilan edecekler. Aşktan ve duygudan ne anlarsınız? Bu kadar temelinizi oluşturacağız, sizi karşı karşıya getireceğiz ve sonra da benim adım ‘diktatör’e çıkacak! Peki, vicdan bunun neresinde? İnsan duygularını yaşamalı, ama hiç olmazsa gerçeğinin derin bilinciyle hareket etmesini de biraz bilmelidir. Aksi halde bu büyük aymazlık, büyük gaflet ve büyük nankörlük olur. Kaldı ki, özgürleşen kadın-erkek ilişkisinin düzeyi nedir? Ne kadar güç verir, ne kadar güç alır? Bu halen bir tartışma konusudur.
PKK olayının içinde bu yönlü olup bitenleri çok iyi kavratmak gerekiyor. Kolay ilişkiler ve kolay partileşme olmuyor, kadın ve erkek kolay özgürleşmiyor, namuslu erkeği kolayca yaratamıyoruz. Aşklarınıza hürmetim var, fakat dayandığınız erkek veya kız çoktan bitiktir. Önce onları geliştirelim, militan kadını ve erkeği ortaya çıkaralım. Bu esas olabilir. Büyük bir kişilik dönüşümünün savaşı olmadan, birbirinizin yüzüne bakamazsınız. Mevcut zayıf kişiliklerin karşı karşıya gelmesini, hatta daha düne kadar gelişen bazı ilişkilerimizin düzeyini düşünün. Bunların ne kadar yüzeysel, ne kadar düşkünce, ne kadar bireyci, ne kadar amaçtan koparıcı olduğunu bizzat kendiniz belirtiyordunuz. Biz buna duygu, aşk ilişkisi veya güçlendiren ilişki diyebilir miyiz? Hiçbiriniz bunu onaylayamazsınız. Demek ki yanlış yoldayız, demek ki yenilenmeye ihtiyacımız var. Benim de yaptığım odur. Sömürgecilik sizi bu kadar düşürmüşse, feodalizm sizi bu kadar kişilikten uzaklaştırmışsa, kadını bu kadar hiçleştirmişse, en değme kadın dediğimiz doğru dürüst yürümesini ve konuşmasını bilmiyorsa, siz bu kadınla nasıl aşk yaşayacaksınız? Sizin aşk adına yapmak istediğiniz şey çok basit bir cinselliktir. Aşk büyük dünya anlayışını, dünyaya bakış açısını, felsefi, ulusal ve ideolojik temeli ve mücadeleci yaşamı gerektirir. Bunlar olmadan aşk olmaz. Basit cinsel tatmine, basit duygulara, yüzeysel ve sakat yaklaşımlara, ‘aşık olmak ve tutulmak’ diyemezsiniz. Bunlar sömürgeciliğin ve feodalizmin aşkıdır. Bunlar düşmüşlüğe, tükenmişliğe, zaaflara ve bitmişliğe âşıklıktır. Bu aşkı reddetmeli, ona tenezzül etmemelisiniz. Cinsel olarak tükenelim, ama böylesi ucuz aşklarla kendimizi aldatmayalım. Bu temelde kendinizi çözemezseniz, özgür kadın olmaya doğru yol alamazsınız; erkeğin eşit ve özgür temeldeki yaklaşımını geliştiremezsiniz. Yol alamadığınızda da yüceleştirici, güçlendirici veya yeni toplumun amaçladığımız temelde kuruluşuna yol açıcı birliktelikleriniz olmaz.
Bu mücadelede hatalı katılımlarınız düzeltilmedikçe, iflah olmanız düşünülemez. Bu temel bir sorundur. Bu sorun çözümlenmedikçe, kaderinizi tayin etmeniz mümkün değildir. Burada gerçekleşen devrimin tüm ulusal, siyasal, sosyal, sınıfsal boyutlarıyla cins boyutunun çözüme gitmesinde belirleyici bir yeri vardır. Onu yakalayıp çözmedikçe, ömür boyu çarpılmanız ve bu anlamda bir kadercilikle sürüklenip gitmeniz kaçınılmazdır. Bu anlamda bütün yaşamınız olanca duygusal zayıflığı ve acı sıkıntılarıyla kaynağını burada bulur. Bunu çözemeyen biri hiçbir acıdan ve üzüntüden kurtulamayacağı gibi, mutluluğu da çok yüzeysel ve parlayıp sönen bir mutluluktan öteye gidemez. Bu devrim gereklidir ve halen insanoğlunun karşısında duran en temel devrimlerden biridir. Özellikle bu sorun bizde her ne kadar sonradan çözülecekmiş gibi düşünülse de, en etkili bir devrim olarak kişisel ilişki düzeyinde çözümlenmeden, diğer devrimsel adımları atmak da pek tutarlı ve başarılı olamaz. İçinde yaşadığımız bu büyük çirkinliği ancak bu devrimde belli bir çözüme ulaşmakla aşabilirsiniz.
Erkek -ki, onun için de çok tehlikelidir- kendi lehine kullandığı o kötü alışkanlıklarıyla, belli bir ölçüde belki kendini yaşatabilir. Kadın ise, bu ilişki bağlamında dayatılan alışkanlıklı yaşam kadar, çirkin, ikiyüzlü ve aşağılık bir yaşamın sahibi olmaktan kurtulamaz. Genelde olduğu gibi bizde de, kadın gerçeğinde çok daha katmerli olan derin ilgisizlik ve güçsüzlük siyasal bir olay olduğu gibi, bu ancak bütün gücüyle devrimsel faaliyete katılmakla çözüme kavuşabilir. Bu silahı ne kadar iyi kullanırsanız, ancak o kadar yaşam adımlarına sahip olabilirsiniz. Son dönem çalışmalarımız kadını bencillik konusu olmaktan çıkarmış, onu adeta harmanlamış, bir havuz birikimi haline getirip onu yeniden akıtmanın nasılına ilişkin bir tartışmaya da yol açmıştır. Derin bir bencillik konusu olmaktan çıkarılışınız, sizin adınıza büyük bir gelişmeyi ifade eder. Aleyhinizdeki bu bencilliği aşmadıkça, herhangi bir irade gelişiminden bahsetmenizin mümkün olmadığını anlamaya başlıyorsunuz.
Bunun Adına Da Duygu Ve Aşk Diyemeyiz
Benim şaştığım bir nokta, şu çirkinliğin kendini zaman zaman göstermesidir. Yaşamda ve ilişki boyutlarında sanki biz bir baskı uyguluyormuşuz, sanki böyle çok değerli ilişkiler kurmaları mümkünmüş, sanki fırsatını bulup bunu bizden çalmak marifetmiş, sanki hasreti giderilecekmiş ve duygularıyla yaşayacakmış, sanki bu çok önemli bir hakmış, sanki bu parti olmazsa ne kadar güzel yaşanacakmış da biz bütün bunların önünde bir engelmiş gibi bir yaklaşım var. Böyle rezil ve utanç verici bir yaklaşımın zaman zaman şu veya bu kişilikte ifade edildiğini, hatta partiye dayatıldığını görüyoruz. Bu hem çok yanlış, hem de haksız ve ters olan bir yaklaşımdır. Bunlar gericiliğin büyük savunuculuğunu bu kelimelerin altında dile getirmek istiyorlar. Oysa öyle bir durum yoktur, ama iç gericilik kendini böyle adlandırmaktan adeta zevk alıyor ve bu da karşı devrimci bir duruştur. Her şeyden önce kimse bunların duygularına karşı değildir. Bizim karşısında olduğumuz şeyler, bunların muazzam karşı devrimcilikleri ve duygu düşmanlıklarıdır; gelişen insana özgü ve derin anlamlı duygulara düşmanlıklarıdır. Bizim karşı olduğumuz budur. Bunu bu kadar çarpıtmalarına ve buna cesaret göstermelerine öfkeleniyoruz. Yoksa bizim çarpık ilişki tarzına fazla itibar gösteremeyeceğimiz çok açıktır. Biz bunlara duygu ve ilişki bile demeyiz. Biz kendi cinsimize ve soyumuza layık bir diyalog, bir anlayış, bir duygudaşlık geliştirmek istiyoruz. İradeli, anlamlı ve amaçlı bir yaşam gücü haline gelmek istiyoruz. Bunun anlaşılamaması ve bunun yerine sürekli iğrenç çarpıtmaların dayatılması, tam bir karşı devrimci dayatmayla bağlantılıdır. Giderek bu çarpık ilişki tarzını teşhir edeceğiz. Bu biçimiyle istedikleri kadar dayatmalarını süslü laflar altında sergilemek istesinler, bu gerçeklik değişmez.
Burada hiçbir örgütsel deyime başvurmadan, en geri olanı, hatta geriden de öteye maymunlaşma sınırındakini böyle koyabilmeliyiz. Özellikle saflarımızdaki erkek ve kadın bu noktada ne denilmek istendiğini mutlaka bilmelidir. Ben hiçbir zaman güzel duyguların gelişimine ve hayat bulmasına karşı değilim. Tam tersine, bütün çabalarımız buna yol açmak içindir. Ama buna anlam veremeyenin sözüm ona ilişki dayatması kadar iğrenç ve alaya alınacak başka bir ilişki biçiminin olmadığını da belirtebilirim. Eğer bu konuda PKK’nin bir ilkesi varsa, onun böyle hayat bulacağını herkesin peşinen bilmesi ve kendi devrimciliğini bu kritere bağlaması hayatidir. İlişkileri kör güdülerin gidişatına göre götürmek kadar alçakça ve karşı devrimci bir tarz düşünülemez. Biz soyumuza bu çirkinliği yakıştıramayız. Cinsimize ve cinslere bu kadar geriliğin, giderek her türlü çarpıtmanın ve ikiyüzlülüğün boy vereceği güdülerin kendiliğindenliğine teslim olamayız. Bunun adına da duygu ve aşk diyemeyiz. Bunlar bizim düşüşümüzün, tüm yaşamı kaybetmemizin en düşmanca tarzı olduğu kadar, eğer bir çıkış yapacaksak, bu çıkışın bunun aşılmasıyla bağlantısı olduğunu bir an bile göz ardı edemeyiz.
Bu bir türlü anlaşılmak istenmiyor. Sanki partinin bir sözü ve ilkesi yokmuş gibi, kör güdünün bencilliğine kendini kaptırıp gitmeyi bir marifet saymak kadar alçaltıcı bir izah olamaz. Biz iddia ediyoruz ki, nasıl büyük devrimci düşünüş ve çalışmayla bağlantılı olarak maddi zenginlik elde ediliyorsa, güdülerin düşürücü gücüne karşı onun dönüştürücü ve yüceltici gücünü ortaya koymakla, en büyük duygulara ve sağlıklı yaşama ulaşılabilir. PKK, bu konuda bir arayış, bir tartışma, bir özgürleşmeye başlangıcın adıdır, onun platformudur. Eğer mutlaka birileri adım atmak istiyorsa, arayışını ve tartışmasını doğru yapmalıdır.
Bugün bu ülkede ve bu halkın içinde en özgün bir yaklaşım gücüne ulaştığımı da belirtebilirim. Ama bu neyle bağlantılı gelişti? Bu, kendimi bu boyutlu yaşam bağına karşı sımsıkı korumakla, yıllardır dayatılan ilkelliği ve ajanlığı göğüslemekle, en önemlisi de büyük bir siyasallığı, büyük bir devrim imkanını ve onun her düzeydeki faaliyetini başarıyla yürütmekle gelişti. Yani özgür kadın ve özgür ilişki gerçekleşmesi, tüm bu çalışmaların belli bir düzeye başarıyla taşırılmasından sonra anlam bulabilmiştir. Ciddi bir siyasal başarısı, çok ciddi bir siyasal faaliyeti ve amaca büyük kilitlenmesi olmayanların, kadın sorununa veya erkek sorununa cinsi anlamda her el atışı bitiştir. Nitekim yenilgiden sonra çarpık ve yoz ilişkiler gelişiyor.
Bir de başarı tarzıyla bağlantılı olan gelişmeler vardır ki, onu da ben temsil ediyorum. Bu çok nettir. Yenilgi değil yengi, düşüş değil yükseliş, siyasal kopuş değil siyasallıkta yoğunlaşma ve hatta askeri çizgiden kopma değil ona yüklenmeyle birlikte kadını büyük sürükleyişim gerçekleşmiştir. Bunun en doruk ifadesi de Zilan kimliğindeki gerçekleşmedir; bunun binlerce örneğinin gerçekleşmesidir. Hiç kimsenin bunu göz ardı etmemesi gerekiyor. Bu bir yaratılma olayıdır. Bu, sadece bireysel düzeyde bir yaratılma değil, ulusal ve sosyal düzeyde bir yaratılma olayıdır. Büyük siyasal gelişme ve ardından yenilmeyen askeri gerçekleştirme kadın ve duygular boyutuna yansıdığında, büyük bir sürükleyişe, yüceltilişe ve dönüşüme yol açmıştır. Bunu artık görmek, kriterlere vurmak ve denektaşına koymak gerekir. PKK’de çarpıcı olarak gerçekleşen budur.
Halklar Önderi Abdullah Öcalan