HABER MERKEZİ
Sorunun çok büyük bir sorun olduğunu söylemiştik. Bu nedenle sürekli dikkatli, duyarlı, araştıran, soruşturan ve ilerlemek isteyen bir tutum içinde olmak gerekiyor.
Ama size bakıyorum, varlığı-yokluğu belli olmayan bir tablo çiziyorsunuz. Bu anlamda güçlü iddialar sahibi olmalısınız. Fakat aksine zorda kalmış kişilikler durumuna düşmüşsünüz. Kuşkusuz bunun nedenleri var. Yaşam diye belirttiğiniz bir çok husus yerle bir oldu ve bence moraliniz bozuk. Yaşam kalıpları elden gidince yeni yaşama güç getiremiyorsunuz, zorlanıyorsunuz. Dolayısıyla eski yaşamı sürdürmek istiyorsunuz. Öte yandan tepki alınca da içe kapanıyorsunuz. Ama unutmayın ki, devrimci yaşamı netleştirememe, ona yönelmeyi bilememe sizin zorlanmanıza yol açabilir.
Saflarımıza kadınlar geliyor ve “biz de asker olmak istiyoruz” diyorlar. Kuşkusuz bu önemli bir adımdır. Yalnız asker olmadan önce yüz defa kendinizi yıkamanız gerekiyor. Çünkü binlerce yıllık geriliği yaşıyorsunuz. Bu gerilikler aşılmadan nasıl asker olacaksınız? Yaşam ufku yakalayamamış, özgür bir yaşam ufkuna sahip olamamış bir şekillenme; sizin gerçeğiniz oluyor bu. Bu anlamda gençlik heyecanına kapılarak çoğu zaman “özgürüz artık” diyorsunuz. Ama gerçekler sizin sandığınız gibi değil, hele bizim ulusal kurtuluş sürecimizde yer almak istiyorsanız, hayat çok daha acımasız geçecek. Dolayısıyla özgürleşme sorununa daha ciddi yaklaşmalısınız.
Hiç kimse şimdiye kadar kadını ciddi bir devrimcileşmeye tabi tutma gereğini duymamıştı. Geldiğiniz sosyal koşullar içinde, hiç kimse “gelin, özgürlüğü yaşayın, tartışın” dememiştir. Bu yaşamı özenle hazırladık. Değişiktir ve örneği pek görülmemiştir. Unutmayın ki, mevcut statükocu yaşam aleyhinizde sürekli sonuç veren bir yaşamdır, hatta ürkütücüdür. Eğer şimdi biraz kendinize gelmişseniz, bence bazı şeyleri daha iyi anlayabilirsiniz. Ayrıca halkımız daha bağımsız çalışıyorsa, siz de daha iyi sonuçlara ulaşabilirsiniz. Her şeyden önce, kendi kendinize sahip çıkma iradesini gösterebilirsiniz. Ve bu çok önemli.
Bazen en değme arkadaşımıza bakıyorum, kendisini bir yere, ya da bir kişiye bağlamadan bir nefes bile almıyor. Bir erkek olmadan, bir yakınınız olmadan sanki yaşayamayacaksınız gibi bir haliniz var. Adeta her biriniz vazgeçilmez bağlılık tutkularının tutsağısınız. Bu anlamda bağımsızlığı kendi içinizde gerçekleştirdiğinizi sanmıyorum. Bu konularda epey zayıfsınız. Bunu kölelik bağları olarak değerlendiriyorum. Ve kendi özgürlük anlayışıma da ters biliyorum. Hatırlıyorum, ben de eskiden biraz sizin gibiydim. Bu anlamda sizin durumunuzu daha iyi anlıyorum. Çünkü bu işlere başlarken güçsüzlük, bilinçsizlik, öyle bir iddiasızlık yaratıyordu ki, hâlâ inanamıyor insan. Buna rağmen bu çabaları gösterebildik. Sizinki de biraz böyle.
Önce size saygılı olmalıyız
Benim her günkü sorunum; bu arkadaşlara nasıl saygılı olacağız sorusuna doğru cevap verebilmektir. Aslında çok önemli. Acaba siz kendi kendinize saygılı olmayı biliyor musunuz? Bir kadına saygılı bir konum yaratıncaya kadar, biz ne kadar uğraşıyoruz, ama siz farkında bile değilsiniz. Saygıdeğer bir toplantı yapmak, saygıdeğer bir ilişki içinde olmak, benim en zorlandığım husus oluyor. Bizdeki yaklaşımlar ana hatlarıyla biliniyor. Erkek kesimindeki yaklaşım ya çok feodal, sekter, insan yerine koymama, ciddiye almama, ya da çok sulandırılmıştır. Kadına da bu yaklaşımlar egemen kılınmıştır. Özellikle sulandırılmış, samimiyetten uzak, ucuz ilişkiler, sizde de biraz egemen kılınmış. Bu bir kader midir? Mutlaka böyle mi olmalı durum? Niye buna yol açılmıştır? Sizin kafanız, sizin yaşamınız niye isyan etmiyor? Bu kadar lanet getirilecek yaklaşımlara ardına kadar kendinizi neden açık hale getiriyorsunuz? Ve unutmayın ki, sağdan-soldan sizi çekip buralara getirmeseydik, bir köleydiniz ve bu kaderinize de razı olacaktınız.
Ben kişiye saygılıyım. Benim çalışma azmimin temelinde güçsüz insandan güçlü insana çıkış yaptırma mücadelesi yer alır. Gittiğim her toplulukta, benim için düşmüş insanı ayağa kaldırma oldukça önemlidir. Bütün duygularımı, tutkularımı, bilincimi bu temelde ayarlarım. Ve bence yaşamın kendisidir. Ama size bakıyorum, her dalgaya kendinizi kaptırıyorsunuz. Amansız tahammül edilmez baskılar, yaklaşımlar ne kadar gelişmiş. Farkında bile değilsiniz. Yeni kişiliğiniz, asla kabul edilmemesi gereken bir özelliği rahatlıkla kabul edilebilir bir durumda. Aslında Kürt halkı da böyle. Sınırsız baskıları sinesine oturtabiliyor. Anlamı ihanettir aslında, fakat ona normal geliyor. Siz de biraz böylesiniz.
Yaşamda affedilmez, mutlaka karşı çıkılması gereken ne varsa boyun eğiyorsunuz. Bu kişinin saygınlığını kaybettirir. Neden size karşı saygılı olunmuyor? Halbuki her biriniz için “çok değerli bir yoldaştır, insan iyi yol alabilir” denilebilmelidir. Fakat henüz oldukça ağır sorunlarınız var. Dolayısıyla saygıdeğer kişilikler haline gelmeden bir adım ilerleyemezsiniz.
Halklar Önderi Abdullah Öcalan