HABER MERKEZİ
Hasan yoldaş askeri yasayla başladığı gerillacılık yaşamını bir HPG komutanı olarak noktaladı. Çok acıyı, onlarca kaybı kaldırmış yüreğinin bir gün onu yarı yolda bırakacağını bilemezdi. Bilse bile yüreğini her türlü zorluğa sürecekti. Çünkü o, anlam vermekte zorlandığı belli bir aşamadan sonra kendisini dağlara zorla gelmiş saymadı. Zorlandıkça “Kendimi dağlarda buldum” deyişi onun her zorluğun ardından özgürlük umuduna nasıl daha güçlü tutunduğunun yalın ifadesi oluyor. Bu bilincin farkına varan Halk Savunma Merkez Karargâh Komutanlığı onu şahadetinin ardından şu ifadelerle anmıştı.
“Kahramanca Bir Direnişle Mücadelesini Yükselten Hasan Yoldaşı Saygıyla Anıyoruz
Özgürlük mücadelesi tarihimiz büyük direniş abidelerinin kahramanlıklarıyla ve bu kahramanlıkların yazıldığı destansı duruşlarla doludur. PKK direnişinin ve Kürt halk serhıldanlarının yükseldiği dönem, büyük devrimci mücadelenin gelişim sağladığı yıllar olmuştur. Bu yıllarda yürekleri özgürlük tutkusu ve kararlılığıyla atan binlerce Kürdistan evladı gerilla saflarımızda amansız bir mücadeleye adım atmıştır. Hasan yoldaşımız da bu yıllarda özgürlük saflarında yerini alarak mücadeleye adım atmış ve yürüyüşünü kararlılıkla sürdürmeye başlamıştır.
Mücadelemizin kalbi Botan sahasında mücadelesine başlayan Hasan yoldaş katılım sağladığı günden itibaren sıcak savaşın çok yoğun olduğu Kürdistan’ın birçok alanında en zorlu görevlerde bulunmuş, sömürgeci Türk devletine karşı halkımızın umutlarını her zaman diri tutan bir pratik sahibi olmuştur. 23 yıllık gerilla yaşamı boyunca Botan, Zagros, Xakurke, Haftanin gibi mücadelenin ete kemiğe büründüğü alanlarda büyük bir özveriyle, fedakârlıkla ve mütevazı komuta anlayışıyla mücadelesini büyütmüştür. Hasan yoldaş bir ARGK ve HPG Komutanı olarak emekçi kişiliğiyle, ülkesine ve halkına hizmet aşkıyla yanıp tutuşan bir arkadaş olarak da bulunduğu her alanda örnek duruşuyla hafızalarda yer edinmiştir.
Devrimci duruşunu en üst düzeyde yurtseverlik bilinciyle besleyen Hasan arkadaş sadece yoldaşlarıyla değil, çalışma alanlarındaki halkımızla da aynı titizlik ve itinayla ilişki kuran, her türlü ihtiyaçlarını karşılamayı kendisi için görev belirleyen bir duruşun sahibi olmuştur. PKK militanlığının Kürdistan halkının kalbinde yer edinmesinde büyük çaba sahibi olmuştur. Yoldaşlarına karşı samimiyetini, mütevazılığını ve sevgisini fedakâr duruşuyla besleyen Hasan arkadaş büyük bir özveri ile çalışmalarını sürdürmüş, dili, davranışları ve sevecenliğiyle tüm yoldaşlarının gönlünde sarsılmaz bir yer edinmiştir.
Görev bilinci ve mücadele azmini yaşamında her zaman uygulayan Hasan yoldaş geçirdiği kalp krizi sonucu görevde bulunduğu esnada özgürlük şehitleri kervanına katılmıştır. Mücadelesini savaşın en zorlu dönemlerinde başarıyla sağlayan Hasan yoldaşı geçirdiği kalp krizi sonucu yitirmiş olmaktan büyük üzüntü duyarken, mücadele arkadaşları olarak anısına bağlılık gereği, kararlılıkla sürdürdüğü özgürlük mücadelesini kesin zafere taşıyacağımız sözünü yeniliyoruz.”
Bu açıklama değişik nedenlere 26 Ocak 2014 günü yapıldı.
Daha uzun uzun ve farklı örneklerle de anlatılacaktır ama burada en iyisi Hasan yoldaşı kendi raporlarına yansıttığı biçimiyle, kaleminden dökülen sözlerle anlatmaktır diyoruz. Bizim görüşlerimize değer verdiğini ve ardından çok söz söylememizi istediğini elbette biliyoruz. Ama bildiğimiz başka bir şey daha var: Onun dili de bizim onu anlatmamızın bir başka biçimidir. Onun dili bizim duygularımız, düşüncelerimiz, dilimizdir.
Onun Nisan 2003’te Mahsum Korkmaz Akademisinde eğitime başlarken öz geçmişine ve bazı konulara ilişkin düşüncelerine yer verdiği raporundan bazı bölümleri buraya alıyoruz.
“1989’da Van Çatak’ta askeri yasayla alındım. Partiyi tanımıyordum. İlk dönemlerde bundan dolayı zorlandım. Okuma yazmam da yoktu. Ama bunu erken aştım. Kişiliğimi parti içinde buldum diyebilirim. Eski kişiliğimi düşündüğümde arada dağlar kadar fark vardır. Bu açıdan kişilik, karakter, zihniyet, terbiye, ahlak, üslup gibi noktalarda gerçek bir devrimci kişiliğe ulaşmada belli bir düzey aldığımı ve bunun daha da geliştirilmesi açısından çaba sahibi olduğumu görmekteyim. Bu nedenle kişiliğimde topyekûn bir gelişmeyi kazandığımı vurgulayabilirim. Parti yayınlarını okuyor, askeri sanata ilgi duyuyorum.
Manga komutan yardımcılığından başlayarak değişik görevler yürüttüm. Botan ve Zagrosla birlikte Güney alanlarının çoğunda kaldım.
Feodal aşiret yapılanmasının hâkim olduğu, sosyal yönüyle (ilişki, alışveriş) dışa açık, kendi içerisinde de yer yer çelişkiler yaşayan, aynı zamanda dıştan gelişecek yönelimlere kaşı bir birlikteliği de yaşatan bir aile ortamından gelmekteyim. Ailem Dıdêran ismiyle tanınan ve yörede geniş bir alana yayılan aşiret yapılanmasından gelmektedir. Maddi durumları normaldir. Yurtseverdirler. İki amcaoğlu ve bir teyzemin oğlu şehittir. Sekiz kardeşiz. Ben beşinciyim. Ben yedi yaşındayken babam bir trafik kazası sonucu yaşamını yitirdi. Ama annem babamın yokluğunu hissettirmemek için elinden gelebilecek en iyi şekilde bize sahip çıktı. Bu beni olumlu etkileyen bir durumdur. Çevreyle ilişkilerime de yansımıştır.
Parti ya da örgüt olgusunun benim açımdan anlamları var. Bu anlamlara da burada ulaştım. Önce olaya tarihsel açıdan bakmalıyız. Tarihte yaşanan başkaldırılar ve bunların ezilmesi doğru örgütlenmeyi ve öncülüğün rolünü zorunlu kılmıştır. Bizde bu Önderlik ve PKK olmaktadır. Stratejik açıdan önem sıralamasının yapılması ve bu doğrultuda harekete geçilmesi de örgütlü davranmayı gerektiriyor. Tarihte zayıf olan buydu.
Savaş da bu öncülüğün olarak başvurduğu zora dayanan bir seçenektir. Onlarca seçenekten belli dönemlerde daha yoğun olarak öne çıkanıdır. Özellikle bir halkın yaşam hakkının elinden alınması veya demokratik mücadele tıkanınca zorunlu seçenek oluyor.
Özgürlük apayrı bir olgudur. Sonu getirilemez. Çünkü insanların kaderiyle ilgili olgular sadece savaşla bir sonuca ulaştırılamaz.
Bu biraz da gurur sorunudur. İnsanda gurur bir şekilde bulunur ve özgürlüğe ulaşmak için kullanılmadıkça ters de tepebilir, insanı köleliğe bile sürükleyebilir. Bu nedenle amaç ve hedefleri bulunan birisinin gururunun da olması gerektiğini düşünüyorum. Ama bu bilimsel gerçeklere dayanmalı, kör feodal gurura dönüşmemelidir. Aksi halde tutuculuğa, o da başarısız olursa iradenin kırılmasına götürecektir. İradesiz bir insan da her tür savrulmaya açık, günübirlik bile yaşayamayan insandır. Oysa irade inanç, direngenlik ve güç sağlar.
Bunun da sabırla bağlantısı var. Kişisel olarak ne çok sabırlı, ne de çok sabırsız olduğumu söyleyebilirim. Ani durumlarda refleks biçiminde çıkan tavırlarım sabırsız da olduğumu gösteriyor. Bunun da tahammül gücüyle bağı var mutlaka. Gücün de inançla bağını kurabilmeliyiz. Aynı zamanda kolektif bir olgudur. Tek başına güç olmuş birey gösteremeyiz. Birey gücünü toplumdan alır ve aldığı gücü topluma vererek çoğaltır. Bu anlamda güç örgütlülüktür.
Güçlü insan topluma yapılmış bir saldırıyı kendine yönelmiş sayar. Bu da kin, öfke ve intikam duygularını belirler, tarih bilincini daha da güçlendirir. Bu duyguları gelişmeyenler güçlü savaşım veremezler.
Bu duygusu gelişkin olanlar düşmana sert yönelir, yoldaşlarına da güçlü bağlanırlar. Doğru ilişki tarzına yaklaşırlar. Benim de esas aldığım yoldaşlık açısından sevgi ve saygıya dayalı, birbirini geliştiren, dürüst yaklaşımları içeren, bu çabası olan ilişki tarzıdır. Bireysel çıkarla yaklaşmayı benimsemiyorum. Kadına yaklaşımda da örgütün biçtiği çerçeveyi anlama çabasındayım.
Ortamların resmi olduğu kadar samimi olmasını arzuluyorum. Bu nedenler esprili ortamlarda bulunmayı seviyorum.
Mücadele Yoldaşları