HABER MERKEZİ
Pişmanlık duymayacağım! Pişman olmamak için kalbime kulak kesiliyorum. Yaralı bir şairin dilinden henüz çıkmış ve belki de hiçbir zaman eskimeyecek dizeler sıralıyorum özleme dair…
Kış mevsiminin bu akşamüzeri, her bir gürültüsünü söküp atıyorum yüreğimin. Gökyüzüne çöreklenmiş bulutların sessiz gidişine şahitlik ediyorum bir süre. Gün evrilirken bir başka zaman dilimine, sözümün sadık takipçisi olmak için sarınırım içimden gelen sese. Eşkıyadır, aranır durumda bir kaçaktır sözler. Sürgün değildi ama. Yerleşik kuralları vardı. Benden habersiz, bensiz hiç değildi.
Nereden başlamalı derken bir şarkının sözleri gelir yerleşir sözlerimin en başına.
Giden ve bir daha dönemeyeceğini bildiğimiz nice can uğurlamıştık. Çoğu şafak vaktinden hemen önce, bazısı dolunaylı zaman dilimlerinde, bazıları da günün akşama evirildiği vakitte… Anımsanan, gözlerde yerleşik sevinçler biraz da hüzünler bırakan. Yüreğimizin tam üstünde yuva yapmış ağırlık buydu belki de. Tüm kalabalığıyla yer edinmişti. Her sabah, kahvaltıdan hemen önce avuçlayarak içtiğimiz su misali nefes kesici. Bir o kadar da ferahlatıcı ve kendine getirici. Bunların hepsi unutmamak ve unutulmamak adına belki de.
Nehirlerin bir şekilde denizlere ulaşması gibi birikenleri ulaştırma çabasındaydı yürek. Tüm mülteci sevmelere inat olması gereken yerde olmak için ve ulaşmak için yüreğin derin koyaklarına…
Kar kaplamış yeryüzüne masmavi bir gökyüzü eşlik ediyor şimdi. Hafiften kızılımsı çizgilerdir bulutlardan geriye kalan. O avare, asi, doludizgin, yerinde duramayan bulutlar… Dalgalı bembeyaz bir deniz misali uzanan dağlar var hemen karşımda. Karşımda Şekif boylu boyunca. Soluk tüketen, hayranlık uyandıran, sonsuz aşka götüren bir güzellik… Bu güzellikte eriyor bakışlarım. Yüzümün tüm kırışıklıkları dağılıyor. Tebessümlerle bezeniyor gözlerimin ta içi.
Lolan’ın akışına kulak kesilirim. Bakmayın böyle sessiz aktığına. Normalde asidir ve bir o kadar da hırçın. Geçmişten gelen yorgunluktur bakışlarından yansıyan. Hiçbir resim yansıtamamıştı yüreğinin derinliklerinde yaşananları. Resimler durgun, somurtkan ve bir o kadar solgun.
Ey onlarca canın gidişine şahitlik eden sen! Bilmem kaç kanamalı yara saklarsın yüreğinde. Hiçbirimizin göremediği, görmek için bir çaba içerisine girmediği.
Şekif’in sonsuz güzelliğinde, Lolan’ın yürek ferahlatan sesinde bir melodi çıkar dilimden. Tüm gidişlerin anısına diyorum. Gidip de bir daha gelmeyenlerin aşkına. Ama her zaman yanı başımızda bizimle beraber olan, yüreğimizin soluğu kesilmemiş sol yanında her an büyüyenlerin onuruna… Ve Lolan’ın akışında ben de sürüklerim nice birikmiş hüznümü.
Tüm mantık kurallarını ihlale kalkışırım. Bir an olsun yüreğimin aklımdan daha asi olduğu gerçekliğine dönüyorum. Pişmanlık duymayacağım! Pişman olmamak için kalbime kulak kesiliyorum. Yaralı bir şairin dilinden henüz çıkmış ve belki de hiçbir zaman eskimeyecek dizeler sıralıyorum özleme dair. Nereden geldiğini anlamadığım bir keman sesi yankılanır kulaklarımda. Bu kışın ne kadar zorlu geçeceğine işaret ediyor yüreğim. Usulca akan yaşlarımın nedenine kapılmadan rahat bırakıyorum. Deli dolu Lolan gibi aksın ve bulsun diye yatağını. Nede olsa aktıkça akışın güzelliğine ulaşır, ulaştıkça kendin olmanın sevinciyle yarınlara uzanırdık. Yoksa nasıl özüne ulaşırdık özlemin ve öldürücü olmadığını hiçbir ayrılığın.
Zamanın ilerleyen anlarında gökyüzünde süzülen, kanatlarının ucu bembeyaz bir kuş henüz attığım ekmek kırıntılarına ani bir dalış yapar. Zor olmalı diyorum. Ve kışın her şey için ne kadar zorlayıcı olduğunu anlamaya çalışıyorum. Ama her şeye rağmen baharların tebessümlü bakışlarında gülüşlerimizi kutsayacağımızın inancıyla anlamlıca bakıyorum iki metreyi bulmuş karlara.
Bilirim her şey kendi doğasında güzeldir. Ve doğasına göre yaklaşıldığı derece anlaşılır kılınabilirdi. Yoksa işkence olur yaşananlar, acı çektirir her bir an, gözyaşıyla kaplanır bakışlar.
Sırf bundan; tüm zamansız gidişlere inat; kışı da sevmeli diyorum. Üşüten, nefesler kesen, gözyaşı akıtan bir gerçekliği olsa da; ben diğer yanına sarılırım. Yürek ferahlatan, sonsuz aşka götüren, umudu dorukta yaşatan ve tüm özlemleri her an anlamlı kılan yanına…
Fazlasından zarar gelmeyeceğine inandığımız tek şey sevgiydi.
Zamansız,’ elveda’sız, ‘hoşça kal’ sız tüm ayrılıklara, gidişlere rağmen yürekte her an büyüyen ve bizi ayakta tutan özlemektir.
Kışın tüm zorlayıcı koşullarına, üşüten, titreten, olur olmaz gözyaşı akıtan yanlarına karşılık bizi güler yüzlü bahar günlerine ulaştıran inançtır.
Bundan işte; Özlemle kutsadık geçmişimizi… Sevgiyle yıkadık bu günümüzü… İnançla donattık yarınlarımızı…
Ve sesine yüreğimizin karşılık verdik. Kış mevsimin bu akşama evirilen zamanında, bembeyaz karlar içinde özgür yaşam şarkısını Lolan’ın akışında besteleyip, Şekif’in yüksekliğinde dillendiriyoruz
Mahabad Gabar