KDP-AKP ilişkilerinin Başûrê Kürdistan’ı tehlikeye attığına dikkat çeken PKK Yürütme Komitesi üyesi Duran Kalkan, “Türk ordusu daha fazla işgale kalkışabilir. Faşizm Başur’a saldırırsa bütün gücümüzle Başur’u savunacağız. Ama Başur halkı da buna destek vermelidir. Zaman geçmeden, kendimizi hazırlayıp savunma güçlerimizi oluşturalım” dedi.
HABER MERKEZİ
Medya Haber televizyonunda yayınlanan “Ülkeden” programından Derviş Eren’in sorularını yanıtlayan PKK Yürütme Komitesi üyesi Duran Kalkan, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Güney Kürdistan ve Irak sahasında yaşanan gelişmeleri ilişkin bölümde önemli değerlendirme ve uyarılarda bulunan Kalkan, “KDP ve AKP ilişkileri Güney’i tehlikeye attı” dedi.
Kalkan devamında şu açıklamalarda bulundu:
“Irak ve Güney Kürdistan sahasında yaşanan süreç henüz bitmedi. Erken iktidar hastalığı yaşayanlar ve zafer peşinde olanlar da yanılgı içerisindedir. Orta vadede dengeleri değiştiren gelişmeler de olabilir.
Gelişmeler bir yanıyla Ortadoğu’da yaşanan mücadelenin, Üçüncü Dünya Savaşı’nın ve halkların kapitalizme karşı yürüttükleri özgürlük ve demokrasi mücadelesinin içerisinde gelişiyor. Buradan kopuk ele almamak lazım. Ama bunun haricinde de birçok plan var. Mesela Türkiye-Irak-İran görüşmelerinden bir plan çıktı ve Kerkük saldırısının ardında bu vardı. Diğer yandan ABD-İsrail aktif oldular. İsrail zaten referandumdan önce aktifti. ABD referandum sonrası aktif hale geldi ve ‘olanlar bilgimiz dahilindedir’ diyerek yapılanları üslendi. Zaten ABD-İsrail planı işin içinde olmazsa KDP-YNK güçlerini çekmezdi. Mesut Barzani istifa etmezdi. Geri çekilme de istifa da ABD vb. güçlerin tutumuyla bağlantılıdır.
KDP YANLIŞ HESAP YAPTI
Kürdistan özgürlük hareketi mücadele ediyor, Bakur’da AKP-MHP faşizmi yıkılma noktasına geldi. Suriye’de DAİŞ yenilgiye gidiyor. Demokratik Suriye oluşuyor. Buna benzer büyük kazanımlar var ve KDP bu kazanımları kendi hanesine yazmak istedi. İşin içinde olmadan, ucuzca başkalarının yaptığı mücadeleleri kendi kazanımına geçirme fırsatçılığı içinde oldu. Bu çok ucuz ve basit bir hesaptı. Biz KDP yönetimine gereken uyarılarda bulunduk, çağrılar yaptık. Ancak KDP yönetimi bizim sözlerimizi de kendilerini engelleme ve yanıltma olarak algıladılar. Halbuki biz PKK-KDP ilişkilerinin gelişmesinden ve Kürdistan’da olumlu rol oynamasından yanaydık.
1982 İTTİFAKINA BAĞLIYIZ
Önder Apo’nun, KDP ile 1982’de ittifak yapması üzerine resmi bir protokol imzalanmıştı. Biz hala o protokolün içerdiği ilkeler temelinde hareket eden bir gücüz. Önderlik en son çağrısında ‘biz o anlaşmaya bağlıyız, KDP de öyle olsun’ dedi. Ama 1985’te anlaşmayı fesheden de KDP oldu. Hala da uygulamıyor.
Güney Kürdistan yönetimi iki konuda yanılıyor. Bölgede çıkar çatışma ve çelişkileri var. Bunun hep böyle olacağını, hiç uzlaşmayacağını sandılar. Çelişki ve çatışma olunca boşluk oluşuyor, oradan bir konjonktür oluşuyor. Bunun üzerinden de siyaset yapıyor, kazanç sağlıyorlardı. Ama bu hep böyle olmuyor. Bazen de çıkarlar çakışıyor ve çelişen güçler bir oluyorlar. Şimdi de olan budur ve KDP yönetimi bunun böyle olabileceğini fark etmedi.
KDP-AKP İLİŞKİLERİ GÜNEY’İ TEHLİKEYE ATTI
İkinci yanılgılı nokta ise, KDP-AKP ilişkileri noktasında yaşandı. KDP’nin AKP’yle ilişkileri güncel olarak dar bir çevreye bir şeyler kazandırdı. Sermaye sahibi oldular, ama Güney Kürdistan’a da zarar verip kendi geleceklerini de ciddi bir tehlike içine attı. Biz bunu söylerken hep şüpheyle yaklaştılar. Halbuki gerçeği ifade ettik. Mevcut gelişmelerin arkasında esas olan Türkiye’dir, Tayyip Erdoğan yönetimidir. Güney yönetimi tarafından bu gerçek görülmedi.
Mevcut AKP-MHP faşizmi Cizre’yi, Sur’u, Nusaybin’i, Şırnak’ı yıkarken, 60 yaşındaki Kürt kadınlarını ve Kürt bebelerini haftalarca sokakta cenaze halinde durdurup, Kürtlerin mezarlıklarını tahrip ederken KDP yönetiminin yüreği sızlamadı! Vicdan gerekiyor. Dünyanın dört bir yanından insanlar gelip bu alanları ziyaret ettiler. Onların vicdanları sızladı. Ama KDP’nin en üst yönetimi ise Tayyip Erdoğan’la Amed ve Van’da mitingler düzenledi. Bu ne biçim bir anlayış, zihniyet ve siyasetti? Ciddi bir yanılgıydı.
OTONOMİ ANLAŞMASINI DA TC ENGELLEMİŞTİ
1971’de Irak devletinin Güney Kürdistan’a vermek istediği otonomiyi de Türk devleti engellemişti. Emekli Orgeneral Necdet Öztorun’un anılarını okusunlar. Bu kişi kendisinin bizzat helikopterle giderek Gelale’de imzalanan otonomi anlaşmasını Türk devleti adına durdurduğunu anlatıyor. Çünkü hiçbir devletin yalnız başına Kürtlerle anlaşamayacağına dair bir anlaşma söz konusuydu. TC buna dayanarak Irak devletinin Kürtlere otonomi sağlamasını durdurdu. TC denen devletin Kürtlere yaklaşımı budur.
BAŞUR SİYASETİNE BİLİK ÇAĞRISI
Yakın zamanda faşizmin Ankara’da yıkılmaması durumunda Türk ordusu daha fazla işgale kalkışabilir. Biz parti olarak Güney Kürdistan’ı savunacağız. Nerede faşizm varsa PKK oradadır ve direnir. Faşizm Başur’a saldırırsa da bütün gücümüzle Başur’u savunacağız. Ama Başur halkı da buna destek vermelidir. Zaman geçmeden, faşistler ve soykırımcılar planlama yapıp saldırıya geçmeden kendimizi hazırlayıp savunma güçlerimizi oluşturalım. Yoksa sonra geç kalmış oluruz.
KERKÜK İŞGALİ TC VE İRAN’A KARŞI BİR OPERASYONDU
Irak ordusu, Kerkük ve 140’ıncı madde kapsamında tartışmalı bölgeleri işgal etmesi geniş bir konsept ile bağlantılıdır. Bu durum Barzani yönetimini geriletti, Abadi yönetimini güçlendirdi. Bunun Kürdistan ve Irak’ta görülen etkisi budur. Fakat bu müdahalenin sadece Haydar Abadi ve Mesut Barzani yönetimiyle ilişkisinin olduğunu düşünmemek gereklidir. Bu sadece bir yönüdür. Ötesi de vardır. Örneğin bu durum Katar kriziyle kıyaslanabilir. Katar emirinin üzerine gidildiğinde arkasından İran ve Türkiye çıkmıştı. Şimdi bu durumla benzerlik kurulabilir. Bu olayların arkasında TC ve İran’a karşı bir operasyon olma özelliği de var.
Barzani yönetiminin geriletilmesi, Erdoğan yönetiminin zayıflatılması anlamına geliyor. Bunun sadece Bağdat ve Hewler yönetimiyle sınırlı olmayan bölgesel bir özelliği de var. Önümüzdeki yakın dönemde bölgede ortaya çıkabilecek yeni çatışmaların bir hazırlığı, başlangıcı ve ön adımı olarak görülebilir. Bu noktada da Türkiye’de AKP-MHP faşizmini ve İran’ın politikalarını hedeflediğini görüyoruz. Bu anlamda bitmiş bir durum değildir.
BİRLİKSİZ GÜÇ OLMAZ
KDP yaptığı yanlıştan dönerek, ulusal kongreye önem vermelidir. 2013’te gündemleşen ve çok önemli bir düzey kazanan ulusal kongre çalışmaları devam ettirilip, genel bir icra gücü ve ortak savunma gücü olarak işletilseydi bu durumlar olmayacak, AKP-MHP faşizmi yıkılmış olacaktı.
Mevcut gelişmelerin Kürtlerin gücünün birliğinden geliyor ve bu birlik de demokrasiyle mümkündür. Birliksiz güç olmaz, demokrasisiz de birlik olmaz. Demokrasi olmayan yerde böyle felaketler yaşanır. Kürt demokrasisini geliştirmek gerekiyor. Kürtler bölgede rol oynayacaklarsa bunu ancak demokrasi temelinde yapabilirler.
Önder Apo’nun 1981’de Kürdistan Kurtuluş Problemi ve Çözüm Yolu isimli kitabında Kürt sorunun çözümün siyasi boyutlarını ve Kürdistan Ulusal Kongresini değerlendirmişti. Ulusal kongre demokratik bir yapıda olmalıdır. Bütün parti, grup, aşiret ve halk topluluklarını içermelidir. Demokratik bir temelde herkes bu kongreye katılmalıdır. Önder Apo ulusal kongreyi partilerin birbiriyle mücadelesinin zemini olarak değil, birbiriyle ortak iş yapmalarının zemini olarak düşündü. Biz de bütün parti ve çevreleri bu çerçevede ulusal birlik çalışmalarına katılmaya ve örnek bir Kürt demokrasisini geliştirmeye çağırıyoruz.
İRAN TC’YE ORTAK OLMAMALI
Türk devleti İran’ı da suçuna ortak etmeye çalışıyor. İran’ın buna alet olmaması gerekiyor. Türkiye İran’ı kendisine ortak etmek istiyor. Biz böyle olmasını istemiyoruz. Biz hala eski politikamızdayız. İran operasyonu da bir söylentiden ibarettir.
Her türlü ihtimali de değerlendiriyoruz. Bütün halkımızı uyanık ve dikkatli olmaları yönünde uyarıyoruz. Bir kurtlar sofrası kurulmuş ve zorlananlar hep Kürt soykırımı üzerinden ittifaklarını kuruyorlar. Aralarındaki çıkar hesaplarını böyle gideriyorlar. Bunu yüz yıldır bu şekilde sürdürüyorlar. Şimdi bu oyunlara gelmememiz gerekiyor.
Kuzey hattında son günlerde yaşanan çatışmalar hareketimizin görüşü değildir. Hatalardan kaynaklanmıştır. İran devleti fevri refleks gösteriyor. Öyle yapmamalıdır. Daha duyarlı ve dikkatli yaklaşım kendilerinin de kanaatine olur. TC provokasyonlar yapıyor. Umut ediyoruz ki bunlar bilinir ve AKP-MHP faşizminin oyununa gelinmez.”