BEHDÎNAN- Medya Haber televizyonunda yayınlanan özel bir programda konuşan PKK Yürütme Komite Üyesi Duran Kalkan, işgalci Türk ordusuyla Kurdistan Özgürlük Gerillası arasında yaşanan savaşın seyrinin değiştiğini ifade etti. AKP-MHP yönetiminin oluşturduğu çetelerin artık gerilla karşısında tutunamaz hale geldiğini belirten Kalkan “gerillanın onları ezme süreci başladı. (…) Gerilla inisiyatifi ele almıştır. Artık başarıdan başarıya koşuyor, koşacak” dedi.
Yeni savaş durumunun siyaset üzerinde, toplumsal yaşam üzerinde derin etkileri olacağının da altını çizen Kalkan, “Gerilla artık gece gündüz savaşıyor, yaz kış savaşıyor. Şimdi dağda savaşıyor, ovada savaşıyor, şehirlerde de bir düzeyde savaşıyor. Ovada şehir savaşını da daha etkili hale getirdiğinde gerilla savaşının büyük zaferi ortaya çıkacak” şeklinde konuştu.
Duran Kalkan’ın Medya Haber televizyonunda yayınlanan röportajındaki değerlendirmeleri şu şekilde:
“Öncelikle tarihi İmralı direnişini ve Önder Apo’yu saygıyla selamlıyorum. İmralı’da baskı, işkence, tecrit uygulamalarında herhangi bir değişiklik yok. Bunu her defasında ifade etmek de gerekli. Çok söyledik diye bu gerçeği ifade etmekten geri durmamak lazım. Yeni olan direnişteki gelişmedir. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü ve Kürt sorununun çözümünü hedefleyen hamle Kurdistan’da, dünyanın dört bir yanında yeni yeni etkinliklerle gelişiyor. Bir süreç tamamlanıyor gibi. 10 Ekim’den bu yana geçen zamanda gelişme yaşandı. İlk aşamanın tamamlandığı yönünde açıklamalar, değerlendirmeler var. Yeni eylemlilikler gündeme gelecek. Geçtiğimiz süre içerisinde de yeni eylemlilikler ve eylem hazırlıkları var. Herhalde o hazırlıklar Şubat’la birlikte, uluslararası komplonun yıl dönümü vesilesiyle de gündeme gelecek. Göreceğiz, yaşayacağız.
Gençliğin, kadınların, halkların sokak eylemleri sürüyor. Her yerde gösteriler var, mitingler var. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü isteyen açıklamalar var. Bunun yanında çeşitli tanınan kişilerin açıklamaları var. Örneğin Avrupa Parlamentosu üyeleri açıklamalar yaptılar. Dünyanın dört bir yanında sol, sosyalist güçler, akademisyenler açıklama yapıyorlar. İşçi sendikaları adına, sanatçılar adına açıklamalar oluyor. Her kesimden açıklamalar var. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü isteniyor. Hukukçulardan açıklamalar var bu zaman dilimi içerisinde. Asrın Hukuk Bürosu 2023 yılı bilançosunu açıkladı. İmralı’ya gitmek için ne kadar başvuruda bulunduklarını açıkladılar. 110 defa avukat başvurusu olmuş. Yani haftada iki defa başvurulmuş, 59 defa da aile başvurusu olmuş. Toplam 169 başvuruyu ifade ediyor ve hiçbirinden sonuç yok.
BAZI ÇEVRELER TÜRKİYE’NİN NASIL BİR FELAKETE SÜRÜKLENDİĞİNİ GÖRÜYOR
Kimisi reddedilmiş, kimisine dair ise hiçbir bilgi verilmemiş. Durum bu. İmralı, işkence, tecrit ve soykırım sistemini yürütenlerin hukuka yaklaşımları bu. Avukat görüşü, aile görüşü gibi yasalarda geçen hakların uygulanması karşısındaki tutumları, duruşları böyle. Bu bir kez daha çok somut bir biçimde ortaya çıkıyor, görülüyor. Son zamanlarda yine avukatların, hukuk kurumlarının başvuruları var, başvurularda bulundular. Basına yansıdı. İmralı’ya gidebilmek için, bu tecrit sisteminin kırılması için Adalet Bakanlığı’na başvuru yapacaklarını, çeşitli girişimlerde bulunacaklarını açıkladı çeşitli hukuk kurumları. Bir hareketlilik o cephede de var.
Önderlik avukatlarının değerlendirme ve açıklamaları oldu tecride ilişkin. Türkiye açısından önem taşıyan 10 gün önceydi herhalde, 564 aydının Barışa Ses Olalım çağrı İstanbul ve Amed’de oldu. Talepleri netti, somuttu. Türkiye’nin demokratikleşmesini istiyorlardı. Bunun yolunun da Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünden geçtiğini, Önder Apo’yla müzakereden geçtiğini net, açık bir biçimde söylediler. Biraz Türkiye’yi düşünenler, Türkiye’yi sevenler, biraz süreci anlamaya çalışanlar, yaşananları, yapılanları görüyorlar. Bunun Türkiye için nasıl bir felaketi adım adım geliştirdiğini, gerçekleştirdiğini görüyorlar. Bu temelde de çözüm önerilerinde bulunuyorlar. Hem de büyük bir çabayla, tutkuyla. Tedirginlerdir de aynı zamanda. Geleceğe dair kaygılılar. Çünkü bu gidişin içerdiği tehlikeleri görebilen göze, kulağa yani beyne sahipler. Anlıyorlar, görüyorlar ki Tayyip Erdoğan yönetimi Türkiye’yi uçurumun eşiğine getirdi. Amiyane deyimle uçurumdan yuvarladı mı, daha duruyor mu belli değil orası. Felaketle yüz yüze getirdi. Bunu herkes şimdi daha çok görüyor, değerlendiriyor, anlıyor ve tartışıyorlar.
KÜRT SOYKIRIM POLİTİKASI TÜRKİYE’NİN DIŞLANMASINA NEDEN OLDU
En çok da AKP yardakçısı basın tartışıyor. Beyinleri yıkamak için, gündemleri saptırmak için. İnsanlar gerçekleri görmesinler, düşünmesinler diye, onları yanlışa yönlendirmek için yapıyorlar. Sanki hepsi filozof olmuş mübarekler. Kimisi stratejist, kimisi ideolog, kimisi teorisyen, kimisi komutan, savaşçı. Stratejiler çiziyorlar, taktikler belirliyorlar. Hiç görmedikleri yeri gördük diye yalanlar söylüyorlar. Ondan sonra da bir sürü ahkam kesiyorlar, hep beyin yıkamak için. Türkiye’deki insanları düşünemez ve anlayamaz duruma getirmek için.
Niye? Bu yaşanan felaket görülmesin diye. Bu hükümetin, Tayyip Erdoğan yönetiminin Türkiye’yi getirdiği uçurum görülmesin diye. Çünkü niye? Dünya kendi sisteminden dışladı Türkiye’yi. Sistemin merkeziyim diyen güç, 100 yıldır sistemin üzerinde oturduğu güç, Avrupa’yla Asya arasında köprüyüm diyen güç, şimdi köprü değil yol bile değil artık. Bu hale getirdi. Niye? Kürt düşmanlığı nedeniyle, izlediği Kürt politikasıyla, Kürt soykırım politikasıyla. Kurdistan’da yürüttüğü savaş, Kurdistan’ın batısına, güneyine yönelik geliştirdiği işgal saldırıları nedeniyle. Savaş olan yerde belli ki sermaye olmuyor. Sermaye de istikrar arıyor, istiyor. Çünkü onun tanrısı azami kardır. Her şey cenneti azami kardır. Her şey oraya bağlı. Kar etmek için de elbette ki istikrar lazım, rahat ortam gerekli. Şimdi Tayyip Erdoğan, “bir merminin fiyatını biliyor musunuz” diye, “yerli ve milli sanayiyi, savaş sanayiyi geliştiriyorum” diye, işte “atalarımız hep savaştılar, at sırtından inmediler”, “şehitler tepesi boş kalmasın” dedi. Çeteleri örgütleyip Bakurê Kurdistan’da, Başûr’da, Rojava’da Kürt halkına yönelik geliştirdiği saldırılarla bu alanı, tarihin İpek Yolu alanını hem doğudan batıya hem kuzeyden güneye ticaret yollarının kesiştiği kavşağı ticaret dışı bir alan durumuna düşürdü. Bunu herkes görüyor. Bunun Türkiye’nin geleceği açısından ne demek olduğunu biliyorlar artık. Yüzyıl önce kurulan sistemin, statükonun devri bitmiştir. İşte Lozan’ın yüzüncü yılı bitti, yüz birinci yılına giriyoruz diye söylenen, bayram yapanlar vardı. Yüz birinci yıl, Lozan ile ortaya çıkan sistemin artık sonuna doğru gittiği yıl olacağa benziyor. Çünkü artık o tarihi, stratejik konumum dediği şeyin hepsini kaybetmiş oluyor. Ne öyle Avrupa’nın jandarmalığını yapacak Soyetler Birliği var karşısında, ne de kimse ona güveniyor. Ortadoğu’nun jandarması rolünü yüklemiyorlar. Çünkü o rolün gereğini yerine getiremiyor. Sistem kendisine yeni yollar oluşturdu, yeni yerler oluşturdu. Ortadoğu’da yeni projeler oluşturdu. Bir zamanlar Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanıyım derken Tayyip Erdoğan, şimdi Ortadoğu’dan dışlanmış. Devletini Ortadoğu’dan dışlamış bir cumhurbaşkanı durumunda. Böyle bir cumhurbaşkanını bu toplum ne yapacak? Türkiye’ye herhangi bir yer bırakmadı. Artık gerçekten de kapitalist modernite dışı bir konuma gelecek Türkiye. Eğer bir gelecek olacaksa ya da sistemin kölesi haline gelecek, sistem tarafından sömürülen, ezilen bir alan haline gelecek. Başka herhangi bir değeri kalmadı. Şimdi bunları herkes görüyor, değerlendiriyor.
İMRALI TECRİDİNİN ORTADOĞU HALKLARININ ÖZGÜRLÜĞÜNE ETKİSİ VAR
Türkiye’yi sevenler, demokratik düşünenler, özgür yaşam tutkusu olanlar bu felaketten kurtulmak istiyorlar, kurtuluş arıyorlar. Onun yolunun da Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünden geçtiğini, İmralı işkence, tecrit ve soykırım sistemine karşı çıkmaktan geçtiğini, Kürtlerin özgürlüğünden geçtiğini, Kürt sorununun Türkiye’nin demokratikleşmesi temelinde Kürtlerin özgürlüğü ile çözülmesi gerektiğini görüyorlar.
Böyle bir bilinç Türkiye’de belli ölçüde gelişiyor. Kısmen var ama öyle bir baskı, zulüm var ki kimse söyleyemiyor. İşte 564 aydın cesur bir çıkış yaptı. Devamını getirir, sürdürürse belki de bu sessizliği kırabilir.
Bu felaket sadece Türkiye’yle sınırlı değil. Yaratılan bu durumun Ortadoğu halklarının özgür ve demokratik yaşamı üzerinde olumsuz etkisi var, insanlığın özgür yürüyüşü üzerinde olumsuz etkisi var. Dolayısıyla herkes bundan rahatsız. Buna karşı Önder Apo’nun fikirlerinin ulaştığı her yerde insanlar gerçekliği daha iyi görüyor, anlıyorlar. Dolayısıyla da küresel özgürlük kampanyası olarak tanımladığımız Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü ve Kürt sorununun çözümünü hedefleyen hamle gelişerek, yayılarak sürüyor. Rojava’dan Bakur’a toplum sürekli ayakta. Gençler, kadınlar, yurtdışındaki toplumumuz da öyle.
26’INCI YIL ÖZGÜRLÜK KAMPANYASININ ZAFER YILI OLACAK
Ne yapmak lazım? Elbette hamleyi büyütmek lazım. Daha da yaymak gerekli. Önder Apo’nun düşüncelerini her yere taşımak, götürmek lazım. Önder Apo dedi, “Savunmalar neredeyse ben oradayım.” O halde savunmaları her yere, dünyanın dört bir yanına, herkesin eline ulaştırmak lazım. Böyle bir çalışma yürütmek gerekli. Kampanya esasında böyle bir kampanya. Özgürlük bilinci edinme ve özgürlük amacıyla eyleme kalkma kampanyası. Bu gelişecek.
2024 yılına hareket olarak, halk olarak, insanlık olarak böyle bir kampanyayla girdik. İddialı bir kampanya ile 2024 yılında sonuç almak, zafer kazanmak, başarı elde etmek istiyoruz. İmralı işkence, tecrit ve soykırım sisteminin tümüyle parçalanmasını hedefliyoruz ki bundan sonraki süreçler böyle gelişmeler sağlayacak hamlelerle sürecek. Özellikle uluslararası komploya karşı mücadelenin 26’ncı yılı aynı zamanda özgürlük kampanyasının zafer yılı olacak.
İMRALI KÜRT SOYKIRIMININ YÖNETİM MERKEZİ
İmralı işkence ve tecrit sistemi derken, buna karşı mücadele derken, Önder Apo gerçeğini ifade ederken, çeyrek asırlık bu İmralı sürecine bakmak lazım. İmralı sistemi sıradan bir sistem değil. Bir cezaevi olarak yazıyorlar. Öyle bir şey değil. Sıradan bir rehine alanı da değil. Kürt soykırımının yönetim merkezi. Kürt’e uygulanan soykırımın şekillendirildiği, yönlendirildiği yer İmralı. En büyük soykırımcı saldırı İmralı’da. İmralı sistemi, böyle bir soykırım sistemi ve bütün Kürt toplumuna bu uygulanıyor. Kürt’e soykırım uygulayan yönetim sistemi, Türkiye’yi yöneten sistemdir de.
Dünya Kürt’ü yok sayan ve yok etmek isteyen TC zihniyeti ve siyaseti üzerinde şekillendi. Bu yüzyıllık küresel kapitalist hegemonya böyle oluştu. Küresel kapitalizm ve onun hegemonik yapısı kesinlikle bu temeldedir. Dolayısıyla İmralı herkesi ilgilendiriyor, tüm insanlığı ilgilendiriyor. İmralı işkence, tecrit ve soykırım sisteminden herkes zarar görüyor, bu dünyada yaşayan herkes. Bu sisteme karşı yürütülen özgürlük mücadelesinden yarar görüyor. Herkesin mücadelesi. Böyle görüp anlamamız gerekli. Bu Kürt soykırımıyla bağlı tabi. Soykırımcı zihniyet ve siyaset çeyrek asırdır İmralı işkence, tecrit ve soykırım sistemi olarak sürüyor. Uluslararası komplo bu sistemin imha edici bir saldırısıydı. 9 Ekim 98’de böyle bir hamle başlattılar. 15 Şubat’ta da bunu İmralı sistemi haline getirdiler.
Kürt soykırımı saldırısı, İmralı işkence ve tecrit, soykırım sistemi olarak sürüyor. Çeyrek asırdır bu sistem tarafından yönetiliyor. Bunu görüp anlamak önemli. Kürtler üzerindeki soykırımı doğru anlamak lazım. Bunun küresel bir saldırı olduğunu görmek lazım. Son çeyrek asırdır bu saldırının uluslararası komplo biçiminde planlanıp yürütüldüğüne bakmak gerekli. Bu da 25 yıldır İmralı işkence, tecrit ve soykırım sistemi olarak sürüyor. Bu sistem uluslararası komplo saldırısıdır.
KÜRTLER 25 YILDIR VAHŞİ BİR SALDIRIYA KARŞI DİRENİYOR
15 Şubat komplosu Kürt soykırımını gerçekleştirmek için topyekün bir saldırıyı ifade ediyor. Bir imha saldırısı. Önder Apo şahsında gerçekleştirilen saldırı böyle bir saldırı. Önder Apo’nun imhasını hedefleyen bir saldırıydı. Önder Apo’nun imhası temelinde PKK’nin tasfiyesi, PKK’nin tasfiyesi temelinde de Kürt soykırımının sonuca götürülmesi hedeflendi. 9 Ekim’de bu kim vurduya getirilerek yapılmak istendi bir günde. Başaramayınca 15 Şubat komplosu olarak idamı gündeme getirdiler. Olmadı. İmralı saldırısını gündeme getirdiler. Bu sistem temelinde rehine ve çürütme politikası dedikleri saldırı temelinde 25 yıldır da çeşitli planlamalarla bu saldırıyı sürdürüyorlar. Önder Apo öncülüğünde Kürt halkı, Kürt dostları 25 yıldır böyle vahşi bir saldırıya karşı, insanlık düşmanı bir saldırıya karşı direniyorlar. İmralı işkence, tecrit ve soykırım sistemine karşı mücadele böyle bir mücadeledir. Kürt özgürlüğü için mücadele böyle bir mücadeledir. Şimdi işte 25’inci yılı tamamlanıyor 15 Şubat’la birlikte. 25 yıl, tam çeyrek asır. Dile kolay. Bu kadar vahşi bir saldırı yapılıyor.
İmralı için onu inşa edenler “burada günde 10 defa ölünür” demişlerdi. İdam gündeme geldiğinde “idam bir sefer öldürür. İmralı’da her gün on defa ölüm vardır” dediler. Önder Apo da, “Burada ölüm yoktur, öldürme vardır” dedi. “Burası bir imha saldırısının yürütüldüğü alandır” dedi. 25 yıldır böyle bir imha saldırısı yürütülüyor ve Önder Apo buna karşı direniyor. Bu nasıl bir direniş? Bu direnişi sürdüren irade nedir, inanç nedir, bilinç nedir, iddia nedir, direnç nedir? Bunu iyi anlamamız lazım.
Bunlar olmasa, öyle basit nedenler olsa hiç değil 25 yıl böyle bir saldırıya karşı direnmek bir tarafa 25 saniye bile insan direnemez, duramaz. Ama bu başarılmıştır. Böyle bir direniş gerçekleştirilmiştir.
KOMPLOCU GÜÇLERİ HERKES TANIYOR, BİLİYOR
Denebilir ki 25 yıl çok uzun, uzamıştır. Doğru. Komployu anlamada, İmralı sistemini anlamada eksiklerimiz var. Ona karşı doğru, etkili, başarılı mücadele yıl-yöntemleri geliştirmede zayıflıklarımız var. Eğer 25 yıl gibi bir süre geçmişse, zaman uzamış ise bundan kaynağını alıyor. Fakat şunu da unutmayalım ki 25 yıl değil, uluslararası komplocu güçler bir günde sonuç almak istiyorlardı. Başaramadılar. Bir gün, bir ay oldu, yıl oldu yirmi beş yıl oldu. Her gün, her an saldırı yaptılar. Hepsi kırıldı, boşa çıkartıldı. Uluslararası komplonun delik deşik edildiği, komplocu saldırıların ne kadar zayıf kılındığı, boşa çıkartıldığı bu biçimde net olarak görülüyor. Fakat İmralı sistemi devam ediyor. Komplocu saldırılar sürüyor. Komploya karşı direniş de bu temelde sürüyor. Yani süreç bitmemiştir. Dolayısıyla ne komplo zayıflamamış, komploya karşı mücadele sonuç vermemiş, kazanım geliştirmemiş, yaratmamış demek lazım ne de zaten bitmiş her şey, sonuca ermiş demek gerekli. İki durumda değil. Saldırılar var iddiasını sürdürüyor, başarmak istiyor. Ona karşı direniş onu defalarca boşa çıkartmış, yenilgiye uğratmış ama hala mücadele sürüyor. Kürt’e yönelik soykırım saldırıları sürüyor. Bu 25’inci yıl dönümü önemli bir yıl dönümü. 25’inci yılda Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünün hukuki açıdan gündeme getirilmesi gerekiyordu. Bu yönlü kararlar da aldı, AİHM ve benzeri kurumlar aldı. Uygulanmadı, siyaset uygulamıyor bunları. Bu uydurma disiplin cezaları bunun için veriliyor. Kendi kanunlarını bile uygulamıyorlar. Türkiye uygulamıyor. Avrupa da Türkiye üzerinde hiçbir yaptırıma gitmiyor. Demek ki suç ortağıdırlar. Hepsi bu ortaklığı sürdürüyorlar.
Komplocu güçler şunu bilsinler. Her şey açık aleni. Herkes ne olup olmadığını biliyor. Dolayısıyla kimse anlamıyor sanılmamalı. Kürt halkına karşı Önder Apo’ya saldırı temelinde dünyanın en büyük haksızlığı yapılmıştır. Bunu ABD yaptı, İngiltere yaptı, İsrail yaptı. Avrupa devletleri. Fransa’dan Almanya’ya kadar bu devletler yaptı. Kimler bu komployu örgütledi, geliştirdi, yürüttü herkes biliyor.
Bunu bir takım çıkarlar, kazançlar için yaptılar. Şimdi besledikleri karga kendi gözünü oyuyor. Hak ettiler ama onu. Daha nereye kadar gidecek bu durum, bu haksızlık, hukuksuzluk. Biraz vicdan lazım. Biraz dönüp yani Kürt halkına karşı yaptıkları haksızlığı, hakareti görmeli ve kendilerine gelmeliler. Biraz vicdan sahibi olmalılar. Bu duruma, sürece son vermeleri lazım. Kürt halkından özür dilemeleri gerek. Yoksa kendileri için de ağır sonuçları olan bir süreç giderek derinleşir. Bunu herkes görüyor.
ÖNDER APO EZİLENLERİN KURTULUŞ YOLUNU GÖSTERİYOR
Halkımız ve dostlarımız açısından da şunu söyleyeyim. Zor bir süreçti, insanlık tarihinin en zor süreciydi. Kürt tarihinin en zor süreciydi. Dikkat edelim. Bu sürece kadar Kürt direnişlerini nasıl vahşetle, katliamlarla, soykırımla ezdiler. Dersim’de, Amed’de, Ağrı’da, Mahabad’da, Başûr’da. Bunları hep biliyoruz. Nasıl idam sehpaları kuruldu, biliyoruz. Önderler idam edildiler. Biz belki özgürlüğü elde edemedik ama imhayı önledik, idamı önledik. Önder Apo, İmralı işkence ve tecrit sistemi içerisinde tüm ezilenlerin, ezilen insanlığın önderi haline getirdi kendisini. Tüm ezilenlerin kurtuluş yolunu gösteriyor şimdi. Kürt önderliği, insanlık önderliği, halklar önderliği haline geldi. Böyle bir mücadeleyle. Bunu küçümsememek lazım. Bu tarihin en büyük gelişmesidir. Başta hiç kimse bunun olacağına inanmıyordu. Olmaz diyorlardı. Gerçekleşmez, boş hayaldir. İmralı’da mücadele mi olur? Çünkü kendileri normal cezaevlerinde bile bir şey yaratamıyor, direnemiyorlardı. Kendilerine bakılınca İmralı’da hiçbir şey olamazdı. Ama Önder Apo yapılamaz denileni yaptı, başarılamaz denileni başardı.
Bu direnişe hareket ve halk olarak güç verdik, destek verdik. Önder Apo’nun izinden yürüme, peşinden yürüme, destekleme temelinde böyle büyük bir direniş oldu. Bilinmeli ki tarihin en büyük direnişini yürüttük. Hareket ve halk olarak bu 25 yılda en anlamlı direnişi yürüttük. En büyük kazanımları elde eden gelişmeler sağlayan direnişi yürüttük. Hiç bir şey boşa gitmedi. Bundan sonra bunun sonuçları daha çok ortaya çıkacak. Önder Apo, “Bütün bunlar bir hazırlıktır. Sonuçlar daha sonra bir büyük sonuçlar ortaya çıkacak” dedi. Şimdi bu büyük sonuçları ortaya çıkartacak mücadeleleri geliştirme sürecindeyiz.
HAMLEYİ BÜYÜTMELİ ZAFERE TAŞIMALIYIZ
26’ncı yılda komploya karşı daha büyük direnmemiz, daha yaygın direnmemiz ve daha sonuç alıcı direnmemiz gerekiyor. Zaten Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü hedefleyen eylem, direnme hamlemiz ile giriyoruz. Bu hamleyi büyütmeli, yapmalı, zafere taşımalıyız, bu 26’ncı yılda.
Şubat’la birlikte böyle bir sürece girilecek. Zaten çağrılar başladı. 17 Şubat’ta Köln’de milyonlar yürüyecek deniliyor. Kürt kadınları, aydınları, Avrupa’da yaşayan Kürtler, Kürt siyasetçileri çağrılar yapıyorlar. Bunlar çok önemli, anlamlı. Kuşkusuz sadece Avrupa’da olmayacak; Başûr’da olacak, Bakur’da, Rojava’da; yani Kurdistan’ın dört parçasında ve Kürtlerin bulunduğu her yerde olacak. Bu 15 Şubat’ın 25’inci yıl dönümünü her alanda çok daha etkili ve yaygın eylemliliklerle karşılayacağız. Komployu, Kürt soykırım gününü, Kürt’ün kara gününü en yaygın, etkili eylemlerle protesto ederek aydınlığa çevireceğiz. Böyle yaklaşmalıyız ve şimdiden böyle bir eylemlilik başlatmalıyız.
Şubat ayına geliyoruz. Şubat başından itibaren böyle bir eylem sürecine girilmiştir diyerek mücadele etmeliyiz. Ayağa kalmalıyız, eylem yapmalıyız. Hamlemizi yeni bir düzeye çıkartarak, önümüzdeki aylarda zafer yolunda ilerlemeliyiz.
SAVAŞTA DURUM DEĞİŞTİ, İNİSİYATİF GERİLLADA
12 Ocak günü, Zap’ın Tepe Amediyê bölgesinde AKP-MHP faşist sürülerini ezen Şehit Helmet Dêrelûk devrimci operasyonunu gerçekleştiren HPG ve YJA Star komuta ve savaşçı gücünün başarılarını PKK yönetimi adına kutluyorum. Bu tarihi direnişlerini, faşizme öldürücü darbeler vuran, tarihi direnişlerini, Zap’ta yürütülen bir bütün savaşı selamlıyorum. Bu eylemin kahraman şehitleri Serxwebun ve Rizgar yoldaşlar şahsında Medya Savunma Alanları’nda, Kurdistan’ın dört bir yanında savaşarak şehit düşen tüm kahraman şehitlerimizi saygı, sevgi ve minnetle anıyorum.
Gerilla hep direndi, direniyordu. Fakat geçen dönemler savaşta önemli değişiklikler yaşandığı dönemlerdi. Türk yöneticileri de zaman zaman söylüyorlardı. “Savunmadan saldırıya geçtik” diyorlardı. Bir de tekniklerini çok övüyorlardı. “Şöyle tekniğimiz var, böyle tekniğimiz var, şöyle yerli, böyle milli “diyorlardı. Bir teknikleri düşürmüşler. İnceleyen arkadaşlar diyorlar; dört parça olmuş, her bir parçası ayrı bir ülkenin üretimidir. Hiçbiri de Türk malı değil. Öyle yerli ve milliler. Kandırılıyor Türkiye toplumu, kamuoyu. Fakat onlar bir sopa gibi kullandılar tekniği. NATO’dan aldılar, her yerden aldılar. Türkiye’nin bütün imkanlarını verdiler, sopa gibi kullandılar. Onlara şunu söyledik biz: Bu sadece sizin elinizde yok. Siz böyle sopa gibi kullanıyorsunuz ama birileri de bunu öğrenir, alır size karşı kullanmayı bilir. Şimdi Kürt gençleri öğrendiler ve kullanıyorlar. Hem de ezercesine kullanıyorlar. İşte ne hale geldikleri ortada.
Biz onları hep uyardık. Hezimet yaşayabilirsiniz, tehlikeli hareket ediyorsunuz dedik. Merkez Karargah Komutanlığımızın uyarılarını dinlemediler. Şimdi bunu yaşıyorlar. Kış ortasında dağların tepelerine parayla tuttukları o faşist sürüleri dağıttılar, attılar. Şimdi koruyamıyorlar, geri de çekemiyorlar. Ondan sonra tabi ki vurulunca vay hainler geldiler vurdular, nasıl geldiler vurdular diye söylüyorlar. Bunun haini var mı? Sen oraya niye gittin? Nasıl gittin ki bir defa? Durum bu.
Durum değişti savaşta. Gerilla da uzun bir süredir değişimden, yenilenmeden, yeni yapılanmadan söz ediyordu. Bu süreç gösteriyor ki bunlar gerçekleşmiştir. Gerilla yeni bir savaş tarzını ortaya çıkarıyor. Zap’ta bütün Medya Savunma Alanları’nda tünel ve tim koordineli savaşı olarak adlandırdı bunu karargahımız. Bunun bütün yol ve yöntemleri, tekniği öğrenildi. Şimdi bu kış uygulaması yapılıyor, işte geçen kışlarda da denemeleri yapıldı.
AKP-MHP FAŞİST SÜRÜLERİ EZİLDİ
Bu her zaman sürecek. Daha yeni başlıyor. Eğer bu süreci devam ettireceklerse, bu daha yeni başlıyor. Gerilla kendisini yeniledi, yeni bir savaş tarzı geliştirdi. Artık hem kendisini savunacak yeni bir sistem geliştirdi hem de taktik saldırıdadır. Savunmadan saldırıya geçiyor. Yeni bir durum var ortada. Bu performans onu gösteriyor.
Aslında yaz boyu eylemler adım adım gelişti. Fakat Kasım sonu, Aralık sonu ve Ocak ortasında üç devrimci operasyon AKP-MHP faşist sürülerini ezdi. Tabii ki bu devam edecek. Neler olacak göreceğiz. Tümüyle inisiyatif gerillada, inisiyatifi ele geçirdi. Ezici devrimci operasyonlarını yürütüyor, yürütecek. Bunun başka yolu yok. Böyle bir durumu ortaya biz çıkarmadık, gerilla çıkarmadı. Gerillaya saldıranlar çıkardılar. Şimdi de çırpınıyorlar, ağlıyorlar. Kimisi de kabadayılık yapıyor, kimisi hiç görmediği halde kendisini savaş teorisyenleri, planlayıcıları olarak ortaya koyuyorlar. Sağı solu suçluyorlar. Böyle bir şeyle yaşadıkları yenilginin üstünü örtmeye çalışıyorlar. Hezimeti gizlemeye çalışıyorlar telaş içerisinde. 12 Ocak’tan bu yana AKP-MHP faşist yönetimi, onun bütün bakanları, çeşitli güçleri, basını dahil panik içinde şok olmuşlar. Nasıl bu durumu ters yüz edecekler, gündemi saptıracaklar, Türkiye toplumunu kandırmaya çalışacaklar. Onun peşindeler. Oysa ki gerçekler, üstü kapatılamayacak kadar açık.
Burada savaşanların kimlikleri açığa çıktı. Hiç birisi orada asker filan değil. Hepsi parayla tutulmuş, Kürt katliamı için özel olarak örgütlenmiş faşist MHP çeteleridir. Devlet Bahçeli’nin hiç hükümete girmediği halde yönetimde bu kadar etkili olması oradan kaynaklanıyor. Hepsi paralı çetedir. Bunların hepsi Kürt soykırımı için, Kürt katletmek için özel örgütlenmişlerdir. Bu açığa çıktı, net bir biçimde görülüyor durumun böyle olduğu.
Şimdi bazı yeni değerlendirme yapanlar var. Tartışıyorlar niye böyle oldu diye. Biraz aklını başına toplayıp sorgulayanlar var. Muhalefet etmek isteyen analar, aileler oldu. Hepsini susturuyorlar. Hepsini hainlikle suçluyorlar. Böyle bir kan üzerinde ömürlerini uzatmak istiyorlar. Çöküşten, yıkılıştan söz ediyoruz. Çöküşü, yıkılışı bu biçimde önlemeye çalışıyorlar.
GERİLLA SAVAŞININ BÜYÜK ZAFERİ ORTAYA ÇIKACAK
Ben şunu ifade edebilirim. Artık savaşın seyri değişti. TC devletinin, bu AKP-MHP yönetiminin oluşturduğu şeyler artık gerilla karşısında tutunamaz hale gelmiştir. Tam tersine gerillanın onları ezme süreci başladı. Bu durumda ezilecekler. Bu süreç böyle devam edecek. Gerilla inisiyatifi ele almıştır. Artık başarıdan başarıya koşuyor, koşacak. Bu yeni bir durum, yeni bir süreç. Bu durumun bütün gelişmeler üzerinde etkisi olacak. Siyaset üzerinde, toplumsal yaşam üzerinde, her yer üzerinde etkisi olacak. Bunu herkesin bilmesi lazım. Dolayısıyla da bu eylemlerin, savaşın sonuçlarına böyle yaklaşmaları gerekli. Böyle uyduruk şeylerle kimse inanmasın. Karmış, tipiymiş, sismiş. Tipi var da bu herkes için var. Bazıları hemen söylediler. Tamam da bu eylemleri yapanlar da kar yaşamıyorlar mı, kış yaşamıyorlar mı? Niye onlar bunu yapabiliyorlar? Bunların hepsi uydurma sözler.
Gerilla artık gece gündüz savaşıyor, yaz kış savaşıyor. Şimdi dağda savaşıyor, ovada savaşıyor, şehirlerde de bir düzeyde savaşıyor. Ovada şehir savaşını da daha etkili hale getirdiğinde gerilla savaşının büyük zaferi ortaya çıkacak. Şimdi sıkıştırıyor düşmanı. O zaman zaferi ortaya çıkacak. Gerillada böyle bir değişim ve dönüşüm, gelişme yaşandı. Son eylemler bunu gösteriyor. Bir değil, iki değil, üç değil; sürüyor. Demek ki tesadüf değil. Bir örgütlülüğü, tarzı ifade ediyor. Dönemin özellikle söz konusu coğrafyalarda belli bir hazırlığa dayanarak takım, tim, tünel temelindeki savaş düzenini gerilla güçlü bir biçimde sürdürüyor. Başka yerleri şöyle vuracağız, kıracağız, hala saldıracağız diye tehdit ediyorlar. İşgal etme gücü kalmamıştır Türk ordusunun. Tam tersine işgalde ısrar ona büyük yenilgiler yaşatacak. Gerilla işgal saldırılarına karşı bundan sonra ezici darbelerle vuracak, daha büyük hezimetler yaşatacak, işgalcilere karşı daha büyük askeri zaferler kazanacak.
Türkiye toplumu, aydınları değerlendirmeli, tartışmalı. Ne işi var onların orada? Ne geziyorlar Zap’ta, Avaşîn’de, Metîna’da, TC sınırlarının dışında. Ne Suriye sınırını bıraktılar, ne Irak sınırını. Her tarafa saldırıyorlar. Sanki Dünya’yı sanki işgal edecekler.
Böyle bir güç, karşı mücadele ile karşı karşıya gelir. Kendisi saldırmak isterken devrimci saldırılarla da karşı karşıya gelir. O zaman razı olacak buna. Başka yolu yok bunun.
TÜRK DEVLETİ KAYIPLARINI GİZLİYOR
Gerilla eylemleri sarstı sistemi, tümüyle şoke etti. Hala o sarsıntı yaşanıyor. Türkiye toplumundan gizlemeye çalışıyorlardı, hala da gizlemeye çalışıyorlar. Sonuçları hala vermiyorlar. Sonuçlar Türkiye’de yayınlansa ayaklanma çıkar, infial olur. Nasıl öldü bu insanlar? O karda kışta ne geziyorlardı? Sayıları ne kadardı? Açıkladıkları bir ucu kadardır gerçeklerin.60 kişi vuruluyor, 6 kişi vuruldu diyorlar. 10’da biri olarak hesap edilebilir. Bir de bu vurulma değil sadece. O koşulları birileri gitsin araştırsın. O koşullarda ne geziyor bu askerler? O koşullara sürülür mü? Bazıları 1915 Enver Paşa’nın Sarıkamış saldırısına benzetiyorlar. Benzerdir. Hiç ölçü hesap olmadan, karda kışta atılmıştır insanlar. Dolayısıyla gerçekler Türkiye toplumundan hala gizleniyor. Ölüleri açıklamıyorlar. Paralı askerlerdir. Zaten bu insanlar paralı asker olarak kaydolurken bunu kabul etmişler. Öldüklerinde isterlerse açıklanmayabilirler. Sözleşmelerinde bu var. Bazı aileler söylediler paralı ama bu kadar da olmaz diye. Azıcık durumu teşhir etmek istediler. Hemen susturuldu hepsi. Onun için söylemiyorlar, açıklamıyorlar, gizliyorlar Türkiye toplumundan. Gerçek durum bu. Ondan sonra da bir sürü bahane uyduruyorlar. Tuhaf değil mi? Bunu Kürtler yapamazmış. Gerilla yapamazmış. Araştırıyorlar şimdi; acaba Amerika mı var PKK’nin arkasında. Yoksa İran mı var. Yoksa İsrail mi var. Ya da hepsi birden mi var? Böyle harıl harıl araştırma içerisindeler. Niye? Çünkü kendilerini ezecek bir eylem çıkardı gerilla. Bunu Kürtler yapamaz diyorlar. Mutlaka bir başkası yapmıştır, başka devletler yapmışlardır. Kimisi diyor bilmem işte Amerika Kuzey ve Doğu Suriye’de yapıyor, oradan getiriyorlar. Amediyê’nin tepesinde askerlerimizi vuruyorlar. Amediyê tepesi nere, Rojava nere? Kim nereye geliyor, nasıl geliyor? Hiç o coğrafyayı gördünüz mü? Ne kadar askeri hatlar çizilmiş, hareket bile edilemiyor doğru dürüst oralarda. Söyle gitsin. Dilin kemiği yok nasılsa, bilen de yok; ahkam kes istediğin kadar. Yapılan bu. Bunun altında ne yatıyor biliyor musunuz? O ırkçı, milliyetçi, şoven ruh, duygu yatıyor. Amerikalı yapabilir, Yahudi yapabilir, İranlı yapabilir, Kürt yapamaz. Kürt’ü bu kadar hakir gören bir zihniyet ve siyaset var. Bu TC’nin ruhuna işleyen, TC yönetimi altında yüzyıldır devam ettirilen, son olarak da 20 yıldır da AKP-MHP ile Türk insanlarının, kadınlarının, gençlerinin ruhuna, bilinçlerine yedirilen, Kürt’ü hakir gören ırkçı, şoven, milliyetçi, kendini büyük gören hastalıklı zihniyettir. Bu kadar hastalıklı bir zihniyet var.
İnkar edemiyor artık darbe yemiş. Mızrak çuvala sığmıyor. Gizleyemedi. 5-6 tane ölüsünü veriyor ama bunu da Kürtler yapmadı, öbürleri yapmıştır, mutlaka arkalarında başkası vardır diyor.
TECRİT ÖNDER APO’NUN GÜCÜNÜN İTİRAFIDIR
Sen ara dur, hiçbir bir şey bulamazsın. Kürtler yapıyorlar bunu. 40 defa çırpınıp dursan da Kürtler yapıyorlar. Kürt’ün özgürlük için ezici darbelerini her zaman yiyeceksin. Çünkü hak ettin bunu. Bu zehir gibi ırkçı, şoven, milliyetçi ruh hali, duygu, o beyinde ve yürekte kırılmadıkça zaten o Türklükten insanlık çıkmaz, demokrasi gelişmez. Bunun böyle anlaşılması lazım. Çok hastalıklı bir durum bu. Bu kadar karşıdakini küçük gör, geri gör, hakir gör; kendini bu kadar üstün gör, üstün ırk. Kürt’e ancak hizmetçilik yapabilir diyorlardı. 1944’te o zamanın sözde bakan söylemişti. Onların hepsi faşistler, yani ırkçı, milliyetçi, şoven faşistler.
İmralı’da bu kadar ağır tecridi niye sürdürüyorlar, Önder Apo’nun bir kelimesinin bile dışarı çıkmasını niye engelliyorlar? Hep diyorlardı, baştan beri bunu Kürtler yapmıyor, Apo yapmıyor işte arkasında şu devlet, bu devlet var. Komplo oldu, 25 yıldır İmralı’da Önderlik kendi yanlarında, kendi karargahlarında dünya halklarının, ezilenlerin, kadınların kurtuluş çizgisini ortaya çıkardı. Gücünü gördüler. Şimdi diyorlar “güç APO’dadır.” Zırh gibi örelim etrafını bir kelimesi bile çıkmasın dışarı, Kürtler yapamazlar. Önderliğin büyüklüğünü kabul ediyorlar artık. Bu tecrit Önder Apo’nun büyüklüğünün itirafıdır, Önder Apo’nun gücünün itirafıdır. Yaratıcılığının itirafıdır, başarısının itirafıdır. Yoksa niye kendi hukuklarını bile uygulamasınlar, niye bir sözünün dışarıya çıkmasına imkan, fırsat vermesinler? Onun büyük bir güç olduğunu biliyorlar. Gelişme yaratacağını, kendilerine zarar vereceğini biliyorlar. Onun büyük gücünü görüyorlar. Engellemeye çalışıyorlar. Niye yapıyorlar? Apo böyle ama ötekiler yapamazlar. “O halde Apo’nun sesini kısarsak, kesersek, diğerlerini başarısız kılarız” diyorlar. Önder Apo’yu öyle kabul etmişler. Büyüklüğünün, gücünün önünde eğilmişler. İtiraf etmek zorunda kalıyorlar.
NEREDE BİR KÜRT VARSA YURTSEVERLİK DÜŞÜNCESİ VE ÖRGÜTLÜLÜK GELİŞİYOR
Halen O ırkçı, şoven, Kürt düşmanı Kürt’ü hakir gören o ruh halini, anlayışı devam ettiriyorlar. Diğerleri yapamaz diyorlar. oysa ki Tayyip Erdoğan ne diyordu: Atı alan Üsküdar’ı geçti. Hep Tayyip Erdoğan atı alıp Üsküdar’ı geçmiyor, başkaları da geçebilir ve bu bir Kürt de olabilir. Önder Apo çoktan atı aldı ve Üsküdar’ı geçti. Kendisini dünyaya yaydı. tüm kadınlar, gençler, tüm ezilen insanlık tarafından tanınan bir güç haline getirdi kendisini, önderlik haline getirdi. Kürt kadınları, gençleri, yaşlıları, çocukları, bütün Kürt insanları birer Apo oldular Apo. Hepsi Apocudurlar artık. Önder Apo’nun ruhunu, iradesini, bilincini, tarzını edindiler, özümsediler. Bu temelde kendilerini eğittiler. Yeni bir Kürt’ü, Özgür Kürt’ü, Apocu Kürt’ü ortaya çıkardılar. İstediğiniz kadar siz kapıları kapatın, tecrit uygulamaya çalışın. Kişileri ezerek bu mücadeleyi önleyeceğinizi sanın, nafile. Artık o devir geçmiştir. Yani ne yapsan da artık önleyemezsin. Kürt bilinçlenmiş, örgütlenmiş ve doğruyu yanlışı anlamış, ayıracak düzeye gelmiş. İrade kazanmış, iddia kazanmış, cesaret kazanmış, fedakarlık kazanmış. Bütün bunları Önder Apo zamanında yaptı ve başardı zaten. Gerisi her günkü uygulama olacak.
2024’ÜN BAŞLANGICI GERİLLAYLA OLDU, SONUNU DA GERİLLA GETİRECEK
Dikkat edilirse dünyanın dört bir yanında bu oluyor. Nerede bir Kürt varsa orada yurtseverlik düşüncesi, bilinci, örgütü ve eylemi gelişiyor. Şimdi böyle bir durumla karşı karşıya, bunun farkındalar aslında. Türk siyaseti mevcut iktidar gücü bunu gördüğü için panik yaşıyor. Şok halinde çılgınlık alametleri gösteriyor. Sözleri çılgınca, davranışları çılgınca. Herkesi tehdit ediyorlar. Amerika, İran olmadıysa YNK’yi, Irak’ı tehdit ederiz olmadı İran’ı tehdit ederiz diyorlar. Bununla bir şey bulacağını sanıyor. Nafiledir, yapamaz. Artık gerçekten de faşizmin bütün bağları çözüldü. AKP-MHP faşizmi çözülme sürecindedir. Herkes geçen mayısta seçim sonuçları böyle çıkınca AKP-MHP faşizmi, Tayyip Erdoğan yönetimi güçlendi sanıyordu. Şimdi çöküşün ne kadar açık olduğu görülüyor. Biz ne dedik geçen programda? Yıla son noktayı gerilla koydu. İşte 2024’ün başlangıcı da gerillayla oldu, sonunu da gerilla getirecek ve 2024 gerillanın yılı olacak. Gerillanın zafer yılı olacak. Gerillanın faşizmi, sömürgeciliği, soykırımı ezdiği yıl olacak. Bu faşist, sömürgeci, soykırımcı zihniyet ve siyasetle saldırıda ısrar edenler, gerillanın muzaffer direnişleri ile eylemleriyle karşılaşacaklar, hezimet yaşayacaklar, kahrolacaklar. Bunun başka yolu yok. Eğer böyle olmak istemiyorlarsa, zihniyetlerini, ruh hallerini, siyasetlerini değiştirsinler, düzeltsinler. Biraz insanca bakmayı öğrensinler. Biraz empati yapsınlar, karşıdakine de değer versinler.
Kürt insanının tarihten gelen kadim kültürünü, gücünü görsünler. Gerçekten de bin yıldır Türklüğü var eden en büyük destekleyici güç Kürtlerdir. Hata mı yaptılar, suç mu işlediler? Malazgirt’ten bu yana destek veriyorlar. Sen bu kadar desteğini alacaksın, ondan sonra da bu kadar hakir göreceksin. Bu kadar kendini abartacak, büyük göreceksin. Kürt’ü neredeyse insan yerine koymamaya çalışacaksın. Olmaz, öyle yaparsan hezimet yaşarsın. Birileri de bilinçlenir, örgütlenir. Kürtler o duruma geldiler. Sana tarihin en anlamlı ve ağır dersini verirler. O hastalıklı beynine ve yüreğine vura vura seni insan yaparlar.
DEMOKRATİK TÜRKİYE İÇİN ÖZGÜR KURDISTAN İÇİN MÜCADELE ŞART
Şimdi TC devleti gerillanın, Kürt halkının mücadelesi karşısında böyle bir durum yaşıyor. Bu faşist iktidarın sürdürülmesi Türkiye toplumunu bu kadar ağır bir durumla karşı karşıya getirir. O halde gerçekten, insanlar Tayyip Erdoğan yönetiminin yol açtığı sonuçları iyi anlamalı, değerlendirmeliler. Buna karşı çıkmalılar. Türkiye buna layık değildir. Bunun Türkiye halkına, Türkiye’nin geleceğine hiçbir katkısı yoktur. Felakete götürüyor tersine. Oysa ki Türklüğün geleceği, Kürt özgürlüğünde ve kardeşliğindedir. Onun için demokratik Türkiye, Özgür Kurdistan için mücadele etmek, bu faşist, sömürgeci, soykırımcı, Kürt düşmanı zihniyet ve siyaseti yenilgiye uğratmak şart. Bu konuda biraz öğrenmeliler, gerçeği görmeliler. Uyanmalılar diyelim. Uyan diye çağrı yapıyor ya, unutma deniliyor ya. Direnişçiler, tarihi direnişçiler böyle yapıyorlar. Şimdi gerçekten de Türkiye toplumunun, emekçilerinin, işçilerinin, kadınlarının uyanması, somut durumu, gerçeği görerek, kendi kurtuluşları için Kürt halkının özgürlük mücadelesi ile birleşerek bu faşist, sömürgeci, soykırımcı zihniyet ve siyasetten kendilerini kurtarmalılar. Çağrımız bu temelde.
KERKÜK’Ü ALMAK İSTİYORLAR
“Olayların arkasında acaba kim var? Bunu Kürtler yapamazlar, yapmamışlardır. Mutlaka bir bit yeniği var diyorlar. Eskiden bazıları diyor MİT yaptırıyor bunları. Hatta kendi istihbarat örgütleri kendi devletlerine karşı bunları yapıyor gibi hastalıklı teoriler de ileri sürdüler. Şimdi suçlu arıyorlar, istiyorlar ki herkes Barzani gibi olsun. Herkes ki KDP gibi uşak olsun. Kendilerinin bir dediğini iki etmesin. Ne istiyorlarsa onu versinler. Dünyada kimse vermez, vermiyor da. Ama can havliyle şimdi işte sorumlu tutmuşlar birilerini. Önce ABD mi olur diye Rojava’ya yönelmek istediler. Sanki biraz ürktüler. Ardından İran üzerine yöneliyorlar; YNK, Irak üzerine yöneliyorlar. İşte YNK böyle yapıyormuş. YNK liderliğini tehdit ediyorlar. Saldırıyorlar da. Kerkük’te katliam yaptılar. Rojavalı, Hesekêli bir yurtsever devrimci kadını katlettiler. Alçakça hem de. Daha neler yapacaklar belli değil. Bu neyi gösteriyor? Aslında her yerde örgütlü MİT, istihbarat. Güney Kurdistan’ın, Irak’ın her tarafında örgütlü. Kerkük’ü ele geçirmek istiyorlar. Bugün haberlerde vardı, Duhok tarafında yeni bir üs daha kurdu, 100’ü geçti bununla. İşgal ediyor, işgal saldırıları var. Kerkük’ü almak istiyorlar. Seçimlerde de ağır bir darbe yediler. Şimdi onu nasıl tersine çevirecekler de Kerkük’e Kürt bir valinin gelmesini engelleyecek o çabadalar. Ama esas olarak tabi ki bu güçleri de KDP konumuna getirerek herkesi gerillaya saldırır ve gerillayı bu temelde yenilgiye uğratır sonuçlara ulaşmak istiyorlar. Amaç bu. Bütün enerjilerini buraya vermişler. Sanki gerilla oradan geliyor. Halbuki Amediyê nere, Süleymaniye nere, Kerkük nere? Oysa Amediyê Barzani’nin karargahına yakın, yönetim Barzanilerdir. Niye onlarla şey etmiyorlar? Hiçbir alakası yok. Yani hepsi bir iftira, boş çaba.
İRAN’I ÇATIŞMANIN İÇİNE ÇEKMEK İSTİYORLAR
Şunu da görüyorlar, İran bu alanda etkili. O halde bir takım gücü PKK’ye karşı saldırtmak için İran’ı harekete geçirmem gerekir diyorlar. Onun için iki seferdir İran Cumhurbaşkanı gidecekti gidemedi. Son seferde bir gün öncesinde DAİŞ adına katliam yaptılar. En son bilgiler çıktı ki katliamcılar Türkiye’den gitmişler, yıllarca Türkiye’de kalmışlar. Musul’dan Türkiye’ye geçmişler. MİT ajanlarıdır. Cuma arkadaş da açıkladı, bunlar MİT ajanlarıdır dedi. Yönetimimiz açıklama yaptı. Bilgiler bunu doğruluyor.
Terör tehlikesi var, gel teröre karşı ortak mücadele edelim diye anlaşma yaptırmak istiyorlar İran’a. Cumhurbaşkanı gitseydi önüne bunu koyacaklardı. Terör kim? PKK. Haydi birlikte PKK’ye saldıralım. İşte bak terör sana da vuruyor, Kürt sorunu senin de sorunun. Birlikte anlaşma yapalım diyorlar. O halde Irak’ı, YNK’yi KDP gibi bizden yana getir bizimle PKK’ye karşı ortak savaş yürütsünler diyecekti. Niye yürütsün ki? Herkesin çıkarları kendine göre.
İran devletinin bunları anlayabileceği düşüncesindeyiz, kanaatindeyiz. Birçok çevre elbirliğiyle İran’ı Ortadoğu’da daha sert bir savaşın içine çekiyorlar, çekmeye çalışıyorlar. Amerika’yla, İngiltere’yle, İsrail’le, şununla bununla yoğun savaşır hale getirmek istiyorlar. Başta da Türkiye geliyor. Öyle bir konuma getirip zor duruma düşürerek özellikle AKP yönetimi PKK’ye karşı ortak eylemler yapar hale gelmek istiyor. Biz tüm bu çevrelerin bu oyunlara gelmeyeceğini düşünüyoruz. Başta İran devleti, yine YNK yönetimi, Irak yönetiminin gerçekleri göreceğine inanıyoruz. Yani tehlike ciddidir, büyüktür. Bir de bu güç mesnetsiz şeyler söylüyor. Yıkılma sürecindedir, kendisi dayanamıyor. Ona şunu söylemeleri lazım. Senin de gücün var, yapabiliyorsan yap. Bizden ne istiyorsun? Siz gelin yapın, ben kurtulayım demek istiyor. Peki senin neyin oluyor ki seni kurtarsın, onlar. Kurtarmazlar, öyle davranmayacaklar. Biz o inançtayız. Çünkü AKP-MHP gerçekten en zor durumunu, dönemini yaşıyor. Ona hiç kimse destek vermemeli. Çünkü büyük bir tehlike konumunda. Kürtlere saldırıyor, Özgür Kürt’e saldırıyor. Ama Ortadoğu’da demokratikleşme isteyen, Ortadoğulu olmak isteyen herkese düşman, karşı. Biz bu çabaların sonuç vermeyeceği düşüncesindeyiz. Ne Irak devleti bu kadar iradesiz, ne YNK yönetimi ne de İran. Bunların bir güçleri var, kendi konumları var. Kendi çıkarlarını görüyorlar. Türkiye’nin komplolarla, provokasyonlarla kendilerini oyuna getirmek istediği ortada. O halde umut ediyoruz, inanıyoruz ki TC’nin oyununa gelmezler. İşte Kerkük’te katlettiler bir Kürt kadınını. Yarın Arap’ı da katlederler, diğerini de. Bunun hesabını sormak lazım. MİT’in her tarafta, Türk kontrgerillasının, Kurdistan’ın, Arabistan’ın her tarafında komplolar düzenler, suikastlar yapar olmaktan çıkartılması lazım. Bu saldırganlığa karşı el birliği etmek, Ortadoğu’nun demokratik birliğini, demokratik cephesini, anti-faşist yurtsever cephesini oluşturmak gerekiyor. Bütün Ortadoğulu güçlere çağrımız bu.
ROJAVA’DAKİ DEVRİMİ ENGELLEMEK İÇİN GERİCİLER SALDIRIYOR
Bugün özerk yönetimin ilanının onuncu yıl dönümü. Demokratik özerklik ilanının Rojava Kurdistan’da onuncu yıl dönümünü selamlıyorum. Önder Apo’nun Demokratik Konfederalizm, Demokratik Özerklik projesinin uygulanması için on yıldır çaba harcayan herkesi kutluyorum, selamlıyorum.
Önemli bir deneme yapılıyor, tarihi süreç yaşanıyor. Öncelikle bunu görmek lazım, insanlığın umudu bu. Dünyanın dört bir yanında gençlerin, kadınların, işçi ve emekçilerinin yönü buraya dönük, umutları burada. Buradan bir şeyler öğrenmeye ve kendi geleceklerini burada oluşturulan demokratik ulus projesinde bulmak, görmek, kazanmak istiyorlar. Bu çok değerli, çok anlamlı. Bu temelde Kuzeydoğu Suriye halklarını büyük bir cesaret ve fedakarlıkla böyle bir devrimsel sürece girdikleri için kutluyorum. Başarılı olacaklarına da inanıyorum.
Bunu engellemek için gericiler de saldırıyorlar. Kuşkusuz saldırırlar. Bu gericiliğin başında TC devleti ve AKP-MHP faşist diktatörlüğü geliyor. Bunu her zaman söyledik, her zaman da söylemeliyiz. Herkes de iyi bilmeli. Bu faşist diktatörlük her şeye düşman. İyiye düşman, güzele düşman, özgürlüğe düşman, demokrasiye düşman, kadına düşman, gence düşman, Kürt’e düşman, insanlığa düşman, halklara düşman. Ne diyor ozan? Sana düşman, bana düşman, düşünen insana düşman. Vatan ki bu insanların evidir bacım. Onlar vatana düşman. Özgür vatana düşmanlar, özgür düşünceye düşmanlar. Böyle görmek lazım karşımızdaki gücü. O saldırı yapıyor. Oradaki demokratik özerk gelişimi, yapılanmayı, demokratik ulus inşasını, Kürtlerin, Türkmenlerin, Arapların, Çerkeslerin, Asuri, Süryanilerin, bütün halkların kardeşçe bir arada yaşamalarından büyük rahatsızlık duyuyorlar. Bunun kendi faşist, tekçi diktatörlüklerini yıkacak güç olduğunun farkındalar. Ya Türkiye’de herkes bunu görürse, halklar görüyorlar yakından, 100 yıldır yaptığım, 200 yıldır yaptığım katliamların hesabını benden nasıl sorarlar diye tir tir titriyor. O korkudur bu saldırıları yaptıran. Düşmandırlar, yapıyorlar işte. Alçakça saldırı yapıyorlar. Her şeyi bahane yapıyorlar, saldırıyorlar. Bir de gerilla saldırmış da onu bahane yapıyor. Yiğitsen nerede darbe yediysen orada savaş. Ne istiyorsun Rojava’daki halkın, buğdayından, mercimeğinden, hastanesinden, okulundan, evinden. Bunlar mı yaptılar? Bunun ne alakası var? Hiçbir alakası yok. Tamamen Kürt düşmanlığı, faşist, soykırımcı, sömürgeci zihniyet ve siyaset bunu yapıyor. Her zaman yapıyor. Eylem olmasa da yapıyor. Bunu geçen sefer de söyledik, herkes de doğruladı. Gerçek olan da bu, doğru olan da bu. Halk direniyor, direniş gelişiyor. Tutumu iyidir, daha da iyi olacak. Güçlü olacak, daha etkili misilleme yapacaklar.
EFRÎN HALKI, ALÇAKÇA İŞGALE KARŞI BÜYÜK MÜCADELE VERDİ
Ben bu direnişin en önemli tohumu Efrîn’de tabii. Efrîn’in işgalinin altıncı yıldönümünü yaşıyoruz. 20 Ocak’tan itibaren işte 6 yıl önce Efrîn’e tarihin en alçakça saldırısı başlatıldı. 58 gün, 60 gün Efrîn halkı, gerillası bu alçakça işgale karşı tarihin en büyük direnişini verdi, onur direnişini verdi. Asrın direnişi dendi buna. O günleri hatırlayalım. O büyük direniş gerçeğini hatırlayalım. Yani Kuzey ve Doğu Suriye’yi, Rojava Kurdistan’ı var eden Efrîn direnişidir aslında. Evet, DAİŞ’e karşı mücadelede büyüktü. Hiçbir zaman inkar edilemez ama AKP-MHP faşizmine, yani DAİŞ’in ağa babalarına karşı Efrîn’de yürütülen direniş büyüğünde büyüğüydü. Bunu herkes bilmeli.
Şimdi 6 yıldır bu direniş sürüyor. Efrîn Kurtuluş Güçleri gerçekten de işgalcilere darbe vuruyor. Dardırlar, yetersizlikler ama doğru yerdedirler. Doğru tutumdadırlar. Onurludur. Özgürlüğü ve insanlığı temsil ediyorlar. Efrîn kurtuluşu şahsında Kuzey ve Doğu Suriye’nin onurunu temsil ediyorlar. Kurdistan’ın onurunu, insanlığın onurunu temsil ediyorlar. Onları kutluyorum, o direnişleri kutluyorum. Yıllık bilançolarını da açıkladılar. Umut ediyorum çok daha geliştirecekler. Efrîn’den Serêkaniyê’ye kadar TC işgalini kırmak için mücadeleyi daha çok büyütecekler. Bu bir mücadele işi. Mücadeleci güç de Efrîn Kurtuluş Güçleri’dir. Onlar çizgiyi tutturmuşlar.
Kuzeydoğu Suriye’nin kadınları, gençleri, tüm özgürlükçü güçleri de onun izinden yürüyor. O onuru temsil ediyor ve başarıya götürmek istiyorlar. Ben umut ediyorum da daha fazla intikam alacaklar. Hesap soracaklar, misilleme eylemlerini geliştirecekler, daha çok direnecekler. Fakat hiç kimse yerini yurdunu terk etmeyecek. Geçen sefer dedik, bütün bu saldırıların, tehditlerin amacı korkutmak, ürkütmek, kaçırmak. Hiç kimse kaçmayacak ne olursa olsun. Bu topraklarda özgür yaşayacağız ya da yaşayacağız. Başka yolu yok. Başka yer yok. Yaşam yeri yok. Gideceğimiz başka yer yok. Başka türlü özgürlükçü tutum yoktur.
Rojava halkımız, Kuzeydoğu Suriye halkları bu gerçeği iyi öğrendiler. Önder Apo’dan öğrendiler, özgürlük direnişinden öğrendiler. Büyük bir cesaretle, fedakarlıkla, öncü düzeyde mücadeleye atıldılar. İnanıyoruz bunu sürdürecekler. Her türlü saldırganlığı yenerek kendi onurlarını koruyacaklar, özgürlüklerini sürdürecekler. Demokratik yönetimlerini daha çok geliştirip başaracaklar. Hepsini selamlıyor, başarılar diliyorum.