HABER MERKEZİ – PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, Mayıs Ayı Şehitleriyle ilgili ANF’ye verdiği söyleşide, ‘’Haki Karerler, Halil Çavgunlar, Ferhat Kurtaylar, Mayıs ayındaki bütün şehitlerimiz, zindan direnişçilerimiz, Mazlumlar, Hayriler, Kemaller özgür Kürdistan’ın gerçek yaşayanlarıdır. Fiziki olarak toprak olmuş olabilirler ama isim, bilinç, çizgi, ölçü olarak yeni Kürdistan’da yaşayanlar onlardır’’ dedi.
Kalkan söyleşinin ikinci bölümünde Haki Karer’i ve Halil Çavgun’u anlattı.
Kürt Halk Önderi “PKK temsilinin cesaret kadar da bilincinde çok güçlü olmasını isteyen ve de çok gerekli olan bir oluşumdur” vurgusu yaparak, “bunu ilk devrim şehitlerimizden Haki Karer, daha çok mücadelenin ilk bilinç tohumlarının serpildiği en zor dönemin direnişçi kişiliğidir” şeklinde ifade etmişti. Bu bağlamda 18 Mayıs 1977’de Stêrka Sor adlı ajan provokatör grubun lideri Alaattin Kapan tarafından katledilen PKK önder kadrolarından Haki Karer ve yaşamına ilişkin bize neler paylaşabilirsiniz?
Haki Karer, PKK’nin önder kadrolarından değil, Önder Apo’nun “Benim gizli ruhumdu gibiydi” dediği bir kadrosudur. Önder Apo ile bütünleşmesi bu düzeydedir. Bunu herkesin bilmesi lazım. Gizli ruhum gibiydi sözünden ne anlaşılır? Ben ne duyuyorsam ne düşünüyorsam, ne hissediyorsam benim gibi hissediyor ve yapıyordu. Dolayısıyla Önder Apo ile Haki Karer yoldaşın bütünlüğü; düşünce ile eylemin, duyguyla davranışın bütünlüğü gibiydi. Biri düşünce ve duyguydu, biri eylem ve yaşamdı, yani pratikti. Böylece bir elmanın iki yarısı gibi bir bütünü ortaya çıkartan iki parça gibiydiler. Böyle bir bütünlük oluşturdular. Dolayısıyla Haki Karer, Önder Apo’yu ilk anlayan, tanıyan; Önderlik gerçeğini, bilincini, ruhunu, özelliklerini hiçbir gelişmenin daha ortada olmadığı bir dönemde ilke ve doğru bir biçimde gören, yeterince anlayan ve bu temelde de ona katılan bir kişiliktir. Önder Apo’dan sonra ilk Apocu demek lazım. Öyle germek gereklidir. Bu anlamda da PKK’nin özelliklerini, Apocu çizginin ilke ve ölçülerini doğru ve yeterli anlamak için kuşkusuz Önder Apo’nun özelliklerini incelemek, araştırmak, bilince çıkartmak gerekiyor. Onunla birlikte bu özelliklerin öğrenileceği yer, Haki Karer kişiliği oluyor. Bunu hepimizin iyi bilmesi ve anlaması gerekiyor. Bu temelde şehadetinin 42. yıl dönümünde Haki Karer yoldaşı bir kere daha saygı ve minnetle anıyorum. Amacını başarma, anısını yaşatma sözümü yeniliyorum.
Bu konuda çok şey yazıldı ve çizildi. Kitaplar da var. En kapsamlı değerlendirmeleri Önder Apo yaptı. Mayıs 1978’de “Haki Karer’in anısına” başlıklı duygu ve düşüncelerini çok özlü bir biçimde yansıtan bir broşür de hazırladı. Bunlar “Kürdistan’da halk kahramanlığı” kitabında vardır. İsteyenler bakıp inceleyebilir. Önder Apo’nun bütün değerlendirme ve çözümlemelerinde Haki Karer kişilik özelliklerine yapılmış atıflar vardır. Devrimci militan duruşu, özellikleri değerlendirirken her zaman Haki Karer’i, Kemal Pir’i, Mazlum, Hayri arkadaşları örnek vermiştir. PKK gibi bir partinin ilke ve ölçülerini, özelliklerini yaratan kişilikleri tanımlamıştır. Bu kişilikler partiyi oluşturdu.
HAKİ KARER DE HİLE OLMAZDI
Haki arkadaşı, ben 72-73 kışından itibaren tanıyorum. Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi’nde öğrenciydik. Benden bir devre önce 71-72 öğretim yılında üniversiteye girmişti. Yani Önder Apo’nun İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne yatay geçişle kaydını yaptırdığı dönemde Haki Karer yoldaş da Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü’ne kayıt yaptırmıştı. Ben bir yıl sonra aynı fakültenin aynı bölümüne kayıt yaptırdığımda dersleri takip etmek için birkaç derse geliyordu. Birçok dersi geçmiş bir ya da iki derse önceki yıl da devam edememişti. Onlara devam etmek için geliyordu, o derslere birlikte girdik. O zamandan itibaren tanıdım.
Daha sonra da hep birlikte olduk. Önder Apo’yu tanıdım. Zaten liseden Cuma arkadaşı da tanıyordum. Önder Apo’yu tanımamda her iki arkadaş da vesile oldu. Ankara’dan Kürdistan’a taşınırken çoğu zaman birlikte olduk, hareket ettik, birlikte evde de kaldık.
Bu çerçevede şunları söyleyebilirim: Çok değerlendirme yapmaya gerek yok, ama Haki Karer kişiliği nasıl bir kişilikti? Her şeyden önce çok saf, çok temiz, çok sade bir kişilikti. Bu özelliklerini vurgulamak lazım. Herkeste hile olur ama Haki de hile olmazdı. O nedenle de bir insan kendine bile kuşkuyla yaklaşır, ama Haki’ye yaklaşımda kuşku duymazdı, çünkü onun hiçbir hilesinin hurdasının olmayacağını bilirdi. Karşıdakine o izlenimi ve intibaı verirdi. Buna göre de davranırdı.
EMEKÇİYDİ VE ÇALIŞKANDI
Haki Karer kişiliği çok emekçi, çalışkan, inançlı, kıt kanaat yetinen, kendini başka insanlardan üstün görme, farklı görme özellikleri hiç olmayan, yemede en aza, giyimde en gösterişsize razı olan bir kişilikti. Bir özelliğini daha söyleyeyim. Hiçbir zaman kendisi yanındaki arkadaşlardan daha çok yemiş, daha gösterişli giyinmiş, daha önde görünen konumda olmadı. Önder Apo da “yemedi yedirdi, giymedi giydirdi’’ dedi. Hiçbir zaman bir gösteriş tutkunu olmadı. Öyle kendisini bir başkasından üstün ve ayrıksı görmedi. Tabi bu özellikleriyle herkeste büyük bir sevgi, saygı uyandıran yapısı vardı. Emekçiydi ve çalışkandı. Her şeyi çalışarak yoktan var eden oluyordu. En azla yetinen, hazır istemeyen, mutlaka çalışarak emek harcayarak bulan bir kişilikti. İmkanları iyi kullanan, zamanını iyi değerlendiren bir kişilikti. Öyle zamanını boş geçirmeyen, boş sohbet havasında olmayan bir konumdaydı. Mesela hiç göze batmazdı. Ne davranışıyla ne de sözüyle etrafındaki insanları hiç rahatsız etmezdi ama varlığını herkes bilirdi. Öyle yok da olmazdı. Zamanını mutlaka bir işle değerlendirirdi. Yemek yapardı, pratik işlerde çalışırdı, o olmuyorsa kitap okurdu, önemli bir şey varsa yanındakine de okurdu, yeni bir şey öğrenmişse yanındakilere öğretmek için çalışırdı.
SÜREKLİ EĞİTİM HALİNDEYDİ
Arkadaşlarıyla boş sohbet eden değil, gereksiz şeyler konuşan değil, her zaman doğru, özgür yaşam ölçüleri doğrultusunda onlarla birlikte yeni şeyler öğrenmenin arayışı, çabası içerisinde olan bir durumu vardı. Dolayısıyla hem kendisini eğitir hem de çevresini eğitirdi. Sürekli bir eğitim halindeydi. Mesela pratik çalışmalara özeleştirel yaklaşırdı. Hata olmuşsa, “hata olmuş” derdi ve düzeltirdi. Doğru olması gerekiyorsa, “şöyle doğru olur” diyerek doğruyu bulur ve uygulardı. İnsan baktığında çok fazla anlayamazdı, gerçekten çok şey biliyor mu, örgütlü bir kişilik mi, plansız mı hiç dış bakışla göstermezdi. Hatta dıştan bakınca sıradan bir kişi, rastgele hareket eden bir kişi bile sanırdın ama hiç öyle değildi. Çünkü zamanını boş geçirmiyor; okuyor, inceliyor, müthiş anlıyordu. Sezgileri çok güçlüydü. Dolayısıyla Önder Apo’daki Önderlik özelliklerini henüz pratikleşmemişken görecek kadar bir bilince, gözleme, öngörüye, anlayışa sahipti.
ÇOK PLANLI VE ÖRGÜTLÜYDÜ
Diğer yandan gerçekten çok planlı ve örgütlüydü. Dıştan hiç göstermezdi ama pratiğine baktığın zaman hepsi ölçülüydü. Sabahtan kalktığı zaman ne yapacak, ne zaman nerede olacak kendisini planlardı, örgütlerdi. Çevresindekilerle ne yapacaksa onları planlardı, örgütlü hareket etmeye öncülük ederdi. Planlı, örgütlü davranışlarıyla zamanı iyi değerlendiren, çalışkanlığıyla okuyup incelemeci, tartışmacı yanlarıyla eğiticiydi, örgütleyiciydi, yöneticiydi. Haki arkadaşın yönettiğini çok kimse bilmezdi, doğal bir yöneticiydi. Planlar, örgütlerdi, öyle bir üslupla bunu yapardı ki herkes sanki kendisi planlar, yapıyormuş gibi sanırdı. Öyle emirle karar vererek, dikte ederek, yetki kullanarak yaptıran değildi, onu hiç göremezdin. Öyle bir duruma hiç düşmezdi, çünkü öyle bir şey gerektirecekse öyle bir konuma girmezdi kendisi yapardı, birlikte yapardı. Eğer başkasına yaptıracak durumda değilse çalışma saatini ikiye katlar, hızını daha çok arttırır, temposunu yükseltir onları da yapardı.
BAŞTAN İTİBAREN ÖCALAN’IN YARDIMCISI
Daha 73-74-75’te PKK Ankara’da ideolojik grup oldu. Grubun örgütsel koordinasyonu kuşkusuz Önder Apo’ydu. Fakat baştan itibaren bir yardımcısı konumundaydı. Pratik işleri örgütleyip organize eden durumdaydı. Önder Apo’nun düşüncelerinin doğruluğuna bilerek, anlayarak, özümseyerek inanmıştı. Kendi düşüncesi haline getirmişti. İnanarak yapıyordu ve şuna da inanmıştı. “Önder Apo her zaman doğru düşünür, doğru karar verir, doğru yapar.”
Dolayısıyla Önderlik karşısında sanki 40 yıllık devrimci bir pratik içerisinde pişmiş, örgüt yaşamı içerisinde şekillenmiş bir militan duruşu gösterdi, örgütlü duruşu gösterirdi. Bir devrimci nasıl durur, emir talimat düzenine göre nasıl yaşar, Önderlik karşısında öyleydi. Önderliğin düşüncelerinin, sözlerinin uygulanmasına bu temelde yaklaşırdı. Onları sorgulayan, tartışan, araştıran konumda değildi. Onların doğruluğuna inanır, nasılını anlar ve gereklerini de pratikte yapar ya da çevresiyle de yaptırır, çevresiyle birlikte gerçekleştirirdi.
EN İLERİ DÜZEYDE MİLİTAN ÖZELLİKLER
Bu bakımdan profesyonel bir devrimci militanın, parti militanının taşıması gereken bütün özellikleri en ileri düzeyde edinmişti. Kendi şahsında tanıyan ve taşıyan konumdaydı pratikleştiriyordu. Aynı zamanda mücadeleci bir kişilikti. O konuda da çok kendini belli etmez, ama fiziki olarak da önemli bir gücü vardı, önemli bir gücü vardı, atletik bir fiziki yapıya sahipti. Sürekli hareket halindeydi kendisini güçlendiriyordu. Dolayısıyla fizik gücü bakımından da etkili bir pratik yapan, kavga edebilen özelliklere de sahipti. Öyle çıkıntı olan, onunla bununla tartışan değil ama devrimci çizgi gerektirdiği zaman en amansız mücadeleciydi. Devrimci düşünceler geliştirip eyleme dönüştürmeye yöneldiği her yerde, o zamana kadar eğitim yapan, pratik işleri düzenleyen Haki Karer bir baktın komutan oldu, eylemci oldu, militan oldu. Eylemin en iyi yürüteni oldu. ADYÖD pratiğinde de militan görevleri en çok yerine getirendi, arkasından Antep pratiğinde de devrimci mücadele çizgisinin oluşmasında, onun ilk adımlarının atılmasında, hedeflerinin belirlenmesi, yöntemlerinin oluşması, araçlarının geliştirilmesine öncülük etti.
BİR KOMUTAN, BİR EYLEMCİYDİ
Çoğu kimse Haki Karer’i bir eylemci olarak bilmez, anlatımlardan yola çıkılınca sanılır ki bir düşünce ve organizatör kişiliğidir. Hayır, bir komutandı, bir eylemciydi. Antep’teki birçok eylemi, kavgayı, bombalamayı bizzat kendisinin örgütlediği birimle birlikte yaptı, ona da öncülük etti. Gerektiği zaman düşünce gücüydü, gerektiği zaman örgütleyici, yöneticiydi, gerektiği zaman komutandı, eylemciydi. Devrimci süreç neyi gerektiriyorsa onu yapan oldu. Öyle komple bütünlüklü devrimci bir kişilikti. Haki Karer kişiliğini bu tür özelliklerle tanımak, anlamak önemlidir.
DOĞRU VE GEREKLİ OLANI YAPARDI
PKK ilke ve ölçülerinin oluşmasında, PKK’nin ideolojisinin şekillenmesinde Önder Apo ile Haki Karer yoldaş arasındaki ilişkiler belirleyici oldu. Rahatlıkla o ilişki PKK’nin yaşam ilke ve ölçülerini şekillendirdi, diyebiliriz. Bütün PKK grubu da bu temelde kendini eğitti, şekillendirdi. PKK militanlığının ölçü ve özellikleri bu temeldeki bir eğitimle oluştu. Parti ölçüleri PKK, aslında Önder Apo ve Haki Karer yoldaş arasındaki yaşam ve çalışma sürecindeki ilişki tarzından oluşmuştur, diyebiliriz. Bu düzeyde etkiliydi. Oldukça insanlar üzerinde de etkili oldu. Çünkü o saflığı, kararlılığı, inancı, çalışkanlığı, insanlara bağlılığı, insan sevgisiyle karşıdakinde kendisine düşman bile olsa onu giderir dostluk oluştururdu. O kadar etkileyiciydi. Bir kere daha belirtme gereği duyuyorum, insanlar kendinden kuşku duyabilir ama Haki Karer’den kuşku duymazdı. O doğru olanı yapar, gerekli olanı yapar biçiminde inanırdı. Böyle bir kanaat karşısındaki üzerinde her zaman oluşturmuştu.
KAZANAN, ÖRGÜTLEYEN, YÖNETENDİ DE
Bu da onun eğiticiliğini, örgütleyiciliğini, yöneticiliğini, eylemciliğini geliştirdi. İnsanları daha çabuk kazandı, daha çok örgütledi, daha iyi yönetti. Mazlum Doğan arkadaş “Haki arkadaş oturdu dört saat grubun görüşlerini sözlü olarak anlattı. Bitirince hepsine katılıyorum, gruba da katılıyorum dedim ve Apocu oldum” dedi. Bu kadardı. Haki arkadaş bir kişiye “şöyle yap” dediği zaman ortada örgüt yoktu ama o kişi sorgulamazdı, “mutlaka yapılması gereken bir şeydir” diyerek onu emir talimat görür yerine getirirdi. ‘Ne gereği var, yapılması gerekiyor mu, başka biçimde yapılamaz mı’ biçiminde hiç kimse sorgulamazdı. Ne yapılması gerekiyorsa zaten Haki Karer düşünmüştür, doğruya ulaşmıştır, o halde hiç üzerinde tartışmaya, araştırmaya gerek yok; gerekli olan onu uygulamaktır, derdi ve onu uygulamaya giderdi. Böyle değerlendirilebilir, anlaşılabilir. PKK’liliğin bu özellikleri günümüz açısından da son derece eğitici ve öğreticidir. Bunun herkes tarafından biraz daha bilinmesi açısından bu yıl dönümü vesilesiyle ifade etmeyi gerekli gördüm. Bir kere daha saygıyla anıyorum.
Kürt Halk Önderi Öcalan, “İlk şehitler alacakaranlıkla aydınlık bir gelecek arasında kurulan bir köprü olurlar. Bu köprü, biraz ilerlemek isteyenlerin mutlaka üzerinden geçmesi gereken bir köprüdür’’ vurgusu yapmış ve bunu Haki Karer için “O’nun anısına bağlılığın tarihsel bir anlamı vardır. Görülecektir ki, daha sonraki büyük gelişmelerin nedeni de bu anıya bağlı kalınarak, gereklerinin yapılmasıdır’’ şeklinde ifade etmiştir. Peki, böyle tanımlanan şehitlik kurumu daha sonraki gelişim sürecinde neleri ifade ediyor?
Önder Apo’nun şehadeti tanımlaması, anlamlandırması, şehadete bağlılığı ve onun gereklerini yerini getirmesi, ortaya çıkardığı gelişmelerle kanıtlanmış bir gerçekliktir. Sözlü ifadeleri de var herkes okuyup öğrenebilir. Pratikteki gelişmeler de göz önündedir. Öyle anlaşılmayacak, görülmeyecek bir durum yoktur. Alacakaranlık; yaşamın, neler olacağının belirsizliğidir. Kimse yarının ne olacağını bilemez. Tahmin edebilir. Aydınlık; öngörüdür, düşüncedir. Tarihin derslerinden, geçmişin tecrübe birikiminden çıkartılan bilinçle yarını, geleceği, nasıl olacağını tahmin etme, öngörme durumudur. Buna da bilinç diyoruz. Bilinç aydınlığı ifade eder. Gerçek ise alacakaranlıktır. Yaşam gerçeği, alacakaranlıktır. Bilinç, yaşamın alacakaranlığını aydınlatmaya çalışan bir olgudur. Önderlik, Önder; alacakaranlığı en çok aydınlatmayı bilen, olabilecekleri en derin, kapsamlı, doğruya yakın tanımlayabilen, değerlendirebilen, dolayısıyla alacakaranlığı yırtan, geleceği aydınlatan kişilik ya da gerçeklik demektir.
ŞEHİTLERİ KAYIP OLARAK GÖRMEDİ
Önder Apo önderlik oluşumunu her zaman şehitler gerçeğine bağladı. “Şehitler, alacakaranlığı yırtıp aydınlatan, alacakaranlık içerisinde doğru yaşamın ne olması gerektiğini bize gösteren gerçekliklerdir. Doğru yaşamın kendileridir” dedi. Dolayısıyla kendi önderliğini bir şehitler önderliği, kendisini bir şehitler sözcülüğü olarak tanımladı. Dolayısıyla PKK’de Önderlik gerçekleşmesi, Önder Apo ve şehitler bütünleşmesidir. Bunu bir defa böyle görüp anlamamız, bilmemiz gerekiyor. Önder Apo şehadete de bu temelde anlam verdi. Öyle dar duygusal yaklaşımlarla yaklaşmadı, ah vah etmedi. Bazı ritüellerle saygının gereğini yerine getirmeyi öngörmedi. Dahası şehadeti bir ölüm olarak değerlendirmedi. Tam tersine özgürce var olma, özgür yaşamı yaratma duruşu, tutumu olarak değerlendirdi. Hiçbir zaman şehitleri kayıp olarak görmedi, tam tersine şehadeti, şehitleri büyük bir devrimci gelişme, devrimci kazanım, önderlik gerçekleşmesi, geleceğin aydınlatılması, doğru yaşam yolunun gösterilmesi ve doğru özgür yaşam çizgisinde yürümek isteyenler için gerekli komutanın, emir gücünün oluşması olarak tanımladı. Böyle ele aldı.
ŞEHİTLERİN EMRİNİN GEREĞİ
73 baharında örgüt kurmaya karar verişi bu temeldedir. Şehitlerin anıları yok olmasın, önderlerin katledilmesinden önderlik boşluğu oluşmasın, biçimindedir. Ne kadar zor, tehlikeli de olsa mutlaka tarihi süreç rol oynamak, görev yerine getirmek istiyorsa bunu mutlaka yapacaksın, demiş; tarihten böyle emri almış; sorumluluk duygusunu, bilincini edinmiş ve bu temelde yola çıkmış bir kişilik oluyor. Şehitlerin emrinin yürüyüşünü ifade ediyor. Önderlik yürüyüşü şehitlerin emrinin gereğinin yerine getirilmesidir. Dolayısıyla bütün PKK’deki şehadetlere de Önderlik böyle yaklaştı. Haki Karer yoldaş şehit düştüğünde “sanki kazanlarla kaynar sular kafamıza dökülmüş gibi hissettik” dedi. Bu kadar zorluk yaşadı, üzüntü duydu.
DEVRİMCİ İNTİKAM VE PARTİLEŞME
“Uzun uzun düşündük, Karadenizli bir genç geldi, dilini, toprağını bilmediği bir ülkede o halkın özgürlüğü için yaşamını feda etti. Böyle bir kişinin anısına nasıl sahip çıkılır? Bir Karadenizli genç bunu yapıyorsa Kürdistanlı bir genç olarak ben ne yapmalıyım? Böyle bir insanın yoldaşı nasıl olmalıyım? Anısını nasıl yaşatmalı, amaçlarını nasıl başarmalıyım?” Önderliğin bütün sorgulaması bu esaslar üzerinde gelişti ve net söyledi. “Bu konuda iki cevap verdim. Bir; intikam direnişçiliği geliştirerek; faşist-soykırımcı zihniyet ve siyaset Kürt’ün özgürlüğü için çalışanı, mücadele edeni katlediyorsa katile intikam direnişiyle karşılık vermek lazım. Ancak bu katliamı durdurabilir. İki; böyle bir direniş örgütlü olursa başarıya gider, böyle bir örgüt de ancak parti gibi felsefik, ideolojik, siyasi, örgütsel olarak en sıkı birleşmiş, bütünleşmiş, ruhsal birlik temelinde oluşmuş bir örgütlenme biçiminde olur. Başka türlü bir örgütlenmeyle böyle bir mücadele başarıya gitmez.” Dolayısıyla hem devrimci intikam direnişinin gelişimi hem partileşmenin gelişimi, işte bu karar ve bunun pratiğe geçirilmesi temelinde oldu. Önder Apo’nun şehidi nasıl anladığı kadar, anıya nasıl sahip çıktığı, onun pratiklerini nasıl pratikleştirdiği de önemli ve biz bunu ilk başta ve en açık bir biçimde Haki Karer yoldaşın anısına sahip çıkışta, onu tanımlayışta ve onun pratiklerini yerine getirişte gördük. Hem intikam direnişçiliğini hem de parti örgütlenmesini geliştirdi. Bunu daha sonra halk örgütlenmesine, gerilla örgütlenmesine dönüştürdü. Yani büyüttü, mücadele etti ve yaşattı.
Dikkat edelim Kürdistan’ın yaşayan gerçekleri oldular. Başta Haki Karer olmak üzere peş peşe şehit düşenler. Halil Çavgunlar, Ferhat Kurtaylar, Mayıs ayındaki bütün şehitlerimiz, zindan direnişçilerimiz, Mazlumlar, Hayriler, Kemaller özgür Kürdistan’ın gerçek yaşayanlarıdır. Fiziki olarak toprak olmuş olabilirler ama isim, bilinç, çizgi, ölçü olarak yeni Kürdistan’da yaşayanlar onlardır. Kürt gencinin, kadınının, yaşlısının, erkeğinin yaşadığı yeni özellikler onlardır. Herkes onların özelliklerinden bir şeyler aldı ve onlarla kendisini eğitti. Devrimciliği, yurtseverliği, demokratlığı onlardan öğrendi. Milyonlarca insanda Haki yaşıyor, Kemal yaşıyor, Mazlum yaşıyor, Halil yaşıyor, Hayri yaşıyor. Bu bir gerçeklik haline geldi. Dikkat edelim böyle bir yaşayan gerçeklik var. Önder Apo şehitlere işte böyle sahip çıktı. Şehidin anısına bağlılığı böyle anladı;
* Dar duygusal yaklaşım yanlıştır. Ağlayıp sızlayıp, üzüntü duymakla yetinen yaklaşım yanlıştır. Kuşkusuz insan acı duyar, Önder Apo o acının en derinini duydu ama acıyı devrimci özgürlükçü gelişmeye, örgüte ve eyleme dönüştürebilmek önemlidir. Birisi onu yapmazsa o acı kendisini de yakar, yok eder ve kurutur ama öyle yaparsa o acı şehidi büyük bir örgüt ve eylem gelişimine dönüştürür. Öncü, komutan, irade yapar; yaşam gerçeği haline getirir. Nitekim Önder Apo öyle yaptı, öyle ele aldı. Dar duygusal yaklaşımla ele almadı.
* Şehidin anısını bir emir ve talimat; amaçlarının mutlaka başarılmasına emreden gerçeklik olarak gördü ve bu temelde de pratiği geliştirdi. Örgüt ve eylemi geliştirdi. Anıya sahip çıkmanın gereği onun amacını başarıya götürmek, pratiğe geçirmek, amaçladığı örgütü, eylemi, mücadeleyi geliştirip zafere yürümek olarak gördü. Yoksa dar duygusal yaklaşımla sadece acıyla sınırlı kalan olmadı. Yine eylemsiz, pratiksiz kalmadı.
* Şehidi hiçbir zaman yok olmuş, ölmüş olarak görmedi. Yaşayan gerçeklik olarak gördü. Şehitler için “PKK biçiminde yaşıyorlar” dedi. PKK’yi “şehitlerin yaşayan gerçekliği” olarak tanımladı. “Şehitler partisi” dedi. Bütün şehitlerin PKK ve PAJK’da yaşadıklarını ortaya koydu, vurguladı, ölçü haline getirdi. Böylece şehitleri; ölümü, yok oluşu yaratan değil, tam tersine yaşamı, yeniyi yaratan, gelişme sağlayan, öncülük/komuta eden önderler, komutanlar, parti gerçekleri olarak gördü. Bu da çok önemlidir. Bu noktada şehitler yeniyi, özgür olanı yaratma gerçekleridir. O halde şehide bağlılık yeniyi yaratan, özgür olanı yaratan ve oraya koşan demektir.
ŞEHİT, BİR ÇİZGİNİN KANITIDIR
Şehadeti ölüm çizgisi olarak görüp şehitlere bağlılığı kendini öldürmeye götürmek yanlıştır. Bazen içimizden çıkıyor. Yoldaşlardan biri şehit düşmüş, onun şehadetinden yola çıkarak kendisini şehit düşürmek istiyor. Bu yanlıştır. Önder Apo öyle görmedi. Kesinlikle doğru bir yaklaşım değildir. Doğru olan yaklaşım, o şehidin amacını başarmak için örgüt ve eylem geliştirmektir. İdeoloji ve politika geliştirmektir. Bir gelişmeye yol açmaktır. Önder Apo böyle değerlendirdi. Bunun mümkün olduğu, doğru olduğu görüldü ve pratikte de kanıtlandı. Dikkat edilirse şimdiye kadar da böyle gelişmeler oldu. Önder Apo’nun şehadete verdiği anlam budur. Şehit, bir çizginin kanıtıdır. Şahitlik yapmaktan geliyor. Böyle bir yaşam gerçekliği var. Bu doğrudur. Bu gerçekleşebilir. Kemal Pir “Biz yaşamı uğruna ölecek kadar seviyoruz” dedi. Özgür yaşam çizgisini uğruna ölecek kadar seviyor. Uğruna ölmek, onun yaşanabileceğinin kanıtı oluyor. Şehit, ona şahitlik ediyor. Böyle bir gerçeklik vardır ve yaşanabilir. “Ben buna şahitlik ediyorum, sen yürü ve başarırsın” diyor. Şehitler gerçeği böyle bir emir gücü demektir. Önde Apo da böyle aldı, böyle de tanımladı ve böyle de yürüdü. Bütün PKK’ye de böyle yürünmesi gerektiğini öğretti. Parti, bu temelde yürüyor. Biz bu şehitler ayını ve gününü de bu temelde karşılıyor ve şehitlerin izinde bu çerçevede yürüme kararlığımızı bir kere daha pekiştiriyoruz.
HALİL ÇAVGUN, HAKİ KARER’İN İKİZİ GİBİYDİ
Öcalan, 18 Mayıs’ta şehit düşen Halil Çavgun’a ilişkin “Halil Çavgun’un anısına bağlılık faşist gerici bir çetinin Hilvan kitlesi üzerindeki her türlü baskı ve sömürüsünü yerle bir edilmesi olmuştur” demiş. Yine “Hilvan direnişi bugün gerilla düzeyine ulaşmış olan yılların pratik savaşımımızın kapsamlı ilk örneği ve ilk modeli olmuştur” vurgusu yapmıştır. Bize PKK öncü militanlarından Halil Çavgun’un yaşamı ve PKK tarihinde önemli yeri olan Hilvan Direnişi’nin ilerleyen yılara dönük kazanımlarından, yine Mayıs’ta şehit düşen bu direnişin komutanı PKK MK Üyesi Mehmet Karasungur’un mücadele içerisinde üstlendiği rolü anlatabilir misiniz?
Ben Halil Çavgun yoldaşı da tanıdım. Hilvan’da tanıdım. Amed ve Urfa’da gördüm. Çok uzun tanıdığım ya da birlikte çalıştığımı söyleyemem fakat biraz tanıyacak ve anlayacak kadar da tanıma imkanım; Hilvan’daki durumunu gözleme imkanım oldu. Hilvan’da gençliğe öncülük ettiği dönemde Hilvan’a gittim geldim. Çok fazla zaman almaya ve tekrarlamaya gerek yok. Haki Karer için belirtiğim özelliklerin bir benzerini Halil Çavgun yoldaş için de geçerlidir, diyebilirim. Önder Apo “Haki Karer benim gizli ruhum gibiydi” dedi. Halil Çavgun da sanki Haki Karer’in ikizi gibiydi. O duruşları, davranışları, sadeliği, dürüstlüğü, insan severliği, kimseyi incitmeyen gerçekliği, çalışkanlığı, düşünce gücü; Önderlik gerçeğine, Kürdistan’ın özgürlüğüne, özgür yaşam çizgisine bağlılığı, mücadeleciliği, herhangi bir kire ve pasa kesinlikle bulaşmayan tutumu vb. özellikler sanki Haki Karer’le ikizmiş gibiydi. Sanki özel onun eğitiminden geçmiş, öyle bir şekil almış gibi bir durumdu.
PKK DEĞİL, HALİL ÇAVGUN ÖRGÜTLEDİ
Örgütsel konum açısından da tanımlamak için geçmiş süreçlerde de şöyle ifade ettim: Genel PKK gruplaşması açısından Haki Karer’in konum ve yeri neydiyse Hilvan’daki gençlik için de Halil Çavgun’un yeri ve konumu öyleydi. Genel PKK gruplaşması için Önder Apo “Haki Karer benim gizli ruhum gibiydi” dedi. Dolayısıyla Halil Çavgun da Hilvan ve Urfa pratiğinde gerçekten de Önder Apo’nun gizli ruhu gibiydi. Sanki Haki Karer’in bir ikizi gibiydi. Belli sürelerle Hilvan’da kalıp gözleme durumum oldu. Gerçekten de Hilvan’daki gençler kendilerinden kuşku duyuyorlar, Halil Çavgun’dan duymuyorlardı. Ben sadece Hilvan’da Hilvanlı gençleri görmedim, Amed’de onlarla birlikte kaldım. Urfa’da, Antep’te gördüm. Özellikle Amed’de uzun süre birçok Hilvanlı gençle birlikte kaldım, özelliklerini tanıdım ve onları dinledim. Onların Halil Çavgun’a bağlılıklarını, yaklaşımlarını yakından biliyorum. Önder Apo’nun Haki Karer yoldaş için ifade ettiğinin aynısını ifade edebilirim. O düzeyde bağlıydılar. Öyle bir etki yapmıştı. Hilvan gençliğini PKK örgütlemedi. Hilvan gençliği zaten örgütlüydü. Örgütleyen Halil Çavgun’du. Halil Çavgun’un kişiliği ve benzer özellikte olan bazı genç kişilerle –ki öncü kesinlikle Halil Çavgun’du- örgütlü bir gençliği vardı. Zaten köy gibi küçük bir kasabaydı. Gençler hepsi birbirlerini tanıyorlardı. Öyle gençlik grubu olarak PKK’ye katıldılar. Örgütlenmeleri PKK temelinde daha derinleşti ve o gençlik duruşu Hilvan direnişini yarattı. Hepsinin özellikleri de birbirine benziyordu. M. Emin Yavuzlar, Salih Kandal’ın durumu, Mehmet Ağaç’ın durumu. Demek ki aynı sosyal ve ekonomik ortam benzer özellikler yaratıyor. Aynı koşullardaydılar ve birbirini etkilemiş eğitmiş aynı ahlakı, kültürü ve özellikleri edinmişlerdi. Bu, ezilen yurtsever Kürt insanının, gençliğinin tarihten gelen Kürt kişiliğinin özellikleriydi. Önder Apo şahsında bu özellikler devrimci-sosyalist bilinçle, özgür birey, demokratik komün özellikleriyle birleşip daha çok gelişmiş ve şekillenmişti ki, onlar ilk toplumsal özelliği temsil ediyorlardı. PKK’ye katılınca Önderlik çizgisiyle birleşince benzer gelişmeyi yaşadılar. Güçlü bir devrimci duruşu ortaya çıkardılar. O gençler temelinde Hilvan, PKK’nin en çok örgütlemiş olduğu kasaba oldu. Öncüleri kesinlikle Halil Çavgun yoldaştı. Zaten Önder Apo bir toplantı yaptıktan sonra onlar da Mazlum arkadaşın “katılıyorum” dediği gibi katılmışlardı. Böylece Apocu gençlik olmuşlardı.
HALİL ÇAVGUN BİLEREK HEDEF ALINDI
Böyle bir gençlik temelinde Hilvan direnişine gidildi. Hilvan direnişinin Haki Karer yoldaşın şehadetiyle kopmaz bağı var. Şehadetinin birinci yıl dönümünde bir hafta boyunca bütün Kürdistan’dan ve Türkiye kentlerinde Haki Karer etkinlikleri geliştirildi. Serhat’tan İstanbul’a kadar böyle bir eylemlilik geliştirecek örgütsel güce PKK ulaşmıştı. Bu planlı bir biçimde yapıldı. Haki Karer’in her yere afişleri asıldı. Pullamalar yapıldı, bildiriler dağıtıldı. Böyle şiddet eylemleri olmadı ama propaganda eylemleri en ileri düzeyde oldu. Hilvan’da da bunu yapıyorlardı. 19 Mayıs akşamı Hilvan gençliği afişleme ve pullama yaparken faşistler, polisler ve Süleymanlar denen çete grubu, aslında devletin kendisi, aynı Haki Karer yoldaşın hedeflenmesi gibi bir kontra grubu Halil Çavgun yoldaşı bilerek hedefledi. Hilvan gençliğinin önderi diye katletti.
CEVAP OLARAK HİLVAN DİRENİŞİ
Onun üzerine Önder Apo değerlendirdi. Nasıl ki Haki Karer’in anısına “devrimci intikam göreviyle karşılık vermemiz gerekir” dediyse, Halil Çavgun’un anısına da “bu saldırıyı kıracak bir direnişse cevap vermemiz gerekir” dedi. Bu direniş Hilvan direnişi oldu. Birçok arkadaş gitti, Önder Apo da gitti. Halil Çavgun’un katliamına nasıl karşılık verilecek, toplum üzerinden çok büyük bir etki yapmıştı. Ailesi üzerinde etkisi çok fazlaydı. Hilvan gençliği üzerine aşırı derecede etki yapmıştı ki, ancak büyük bir intikam direnişiyle bu insanlar yeniden diriltebilirdi. Bunu öngördü ve bunu geliştirmek için örgüt ve eyleme geçilmeye çalışıldı.
KARASUNGUR GİDİP SORUMLULUĞU ÜSTLENDİ
Asında ilk örgütleyen eylem geliştirmeye çalışanlar Kemal Pir ve diğer Hilvanlı arkadaşlardı. Kemal Pir yoldaş tutuklandı. Onunu üzerine Mehmet Karasungur arkadaş alana gitti ve sorumluluğu üstlendi. Hilvan direnişini yürüttü. Önceden başlamıştı, kendisi de içindeydi. Daha sonrada da direnişi Hilvan gençliği ile birlikte örgütleyip zafere kadar da götürdü.
Arkasından da Siverek direnişini de geliştirdi. Mehmet Karasungur yoldaş Bingöl’den katılmıştı. Ortaokul ve lise öğretmeniydi. Sol düşüncelere sahipti. Öğretmenler Birliği’nde çalışma yürütüyordu. Önderlikle, grupla tanıştı. O çalışmaları bir süre yürüttü, gruba katıldı. Daha sonra profesyonel çalışmaya girdi, öğretmenliği bıraktı. Kemal Pir’in tutuklanması ardından öncülük etme düzeyinde Hilvan’da direnişi devralarak yürüttü.
İLK MK’NİN ASKERİ TEMSİLCİSİ
Kuruluş kongresinde Yürütme Komitesi üyesi olarak Önder Apo’ya yardımcı düzeyinde Merkez Komite’ye de seçilmişti. Merkez Komite toplandı, Karasungur yoldaşı ilk Merkez Komite’nin Askeri Temsilcisi olarak resmen görevlendirdi. PKK’nin ilk resmi askeri komutanı olarak da PKK’nin kuruluşu ardından sorumluluk üstlendi. Merkezi Komite’de askeri sorumlu ve komutanı oldu. Siverek direnişi de örgütledi.
KARASUNGUR GÖRÜNÜŞÜYLE DE ÖYLEYDİ
Karasungur arkadaşın benzer özellikleri de vardı. Kendine ait gruba katan ve zenginleştiren özellikleri de vardı. İfade ettiğim benzer özellikler Karasungur arkadaş için de geçerlidir. Fakat Karasungur arkadaşın öyle olduğu yerde daha çok göze batan, otoriter olan, etkide bulunan ve doğal önderlik vasıfları çok fazlaydı. Diğer arkadaşlar davranışlarıyla yaşam içerisinde gerçekten de doğruyu temsil eden öncü-önder konumunda olduklarını ortaya çıkarırlardı. Karasungur arkadaş görünüşüyle de öyleydi. İnsanlar üzerinde öyle bir etkide bulunuyordu. Doğru bildiği şeyi yapmada çok ısrarcıydı. Atak ve girişkendi. İnsanları etkileme, eğitme ve mücadeleye sevk etmede etkindi. Yönlendirici özellikleri vardı. İyi bir ajitatördü. Ajitatörlük askeri alana geldiğinde eylem gücü komuta gücüydü. Kemal Pir gibi kendisi de yürürdü, çevresini de yürütürdü. O özelliklerine sahip plan bir arkadaştı.
HİLVAN DİRENİŞ’İNİN BAŞARISI
Hilvan direnişi bu temelde gelişti. Halil Çavgun anısına Kemal Pir öncülüğünde başlayıp Karasungur komutasında zafere giden bir direniş oldu. Zorluklar içerisinden de geçti. Karşı taraf örgütlüydü. MHP’nin gücü arkasındaydı. Urfa’daki MHP örgütlemesini o grup temsil ediyordu. Faşist-polis ittifakı bir kabile çetesiyle birleşmişti ki, kanun tanımaz, ölçü tanımaz bir vahşi saldırganlık uyguluyorlardı. Siverek’te Mehmet Celal Bucak, Hilvan’da da bunlar uyguluyorlardı. PKK ilk bu faşist çete grubunu hedefledi. Belli bir örgütlülükleri ve güçleri vardı. Ciddi bir direnç ve savaş gelişti. Savaş zor koşullardan geçti. PKK’nin geliştirdiği, Kemal Pir ve Karasungur yoldaşlar öncülüğünde geliştirilen tarz ve taktikler onları darbelemeyi başardı. Bunu bazı temel özelliklerle yaptılar;
* Zorluklardan yılmayan özelliklerdi.
* İmkanlarla değil, en az imkanla ama gözü peklikle hareket etmeydi.
* Mümkün olduğu kadar yaratıcı ve direngen davranan özelliklerdi ama daha çok da bunlarla birlikte toplumun eğitilip örgütlenmesine dayandılar.
* Urfa, Amed, Antep alanında bir koordineli bir mücadeleyle başarıya gitti. Hilvan’ı aştı, Urfa’yı da aştı. Antep’ten Amed’e kadar bir bölgesel mücadeleyi örgütleyerek başarı kazandı.
* Direnişe 7’den 70’e Hilvan’da herkes katıldı. Kadınlar, erkekler katıldı, çocuklar ve yaşlılar katıldı. Çocuklar istihbaratçı ve gözlemci oldular, not getirip götürdüler. Birçok görevi yerine getirdiler. Kadınlar örgütlü olarak hareket ettiler. Daha direniş sürecinde birçok görevi yerine getirdiler. Toplum örgütlendikçe faşist çete geriletildi, kuşatıldı. Faşist çeteye darbe vuruldukça toplumda kendine güven geldi, toplumun örgütlenmesi büyütüldü. Sonunda Süleymanlar çetesi teslim olduğu zaman Hilvan’ın tümünde bir yeni toplumsal örgütlülük çıkmış oldu.
İLK DEMOKRATİK ÖZERKLİK HİLVAN’DA
Bütün kolları olan bir Hilvan Komitesi örgütlendirildi. Şimdi nasıl “Yürütme Konseyi” dediğimiz gibi, toplumun bütün yaşam alanlarını kendisi içinde örgütleyen bir komite, onun bütün toplum yaşam boyutlarında temsilcileri vardı. Herkes onu örgütlüyordu. Toplum, toplantılar yaparak isteklerini bu komiteye her zaman iletiyordu. Doğal bir Hilvan Komünü oluşmuştu. Meclis gibi işlev görüyordu. Kararı toplum veriyor, istekte bulunuyor. Komite de bunu örgütlüyor yerine getiriyordu. Herkes de bu komitenin istediği gibi hareket ediyordu. İlk güçlü demokratik özerklik Hilvan’da oluşmuştu. O zaman da “Hilvan Sovyet’i” diyorduk. Bilebildiğimiz kavram böyleydi. Sovyetleri, Hilvan direnişiyle ortaya çıkan halk yönetimi olarak tanımlıyordu. Öyle anlıyorduk. Şimdi Önder Apo’nun savunmalarda ortaya koyduğu “Demokratik Komün Sistemi”, “Demokratik Özerklik” sistemi aslında Hilvan’da ortaya çıkan sonuçtu. Direniş, Hilvan’da böyle bir sonucu ortaya çıkardı. Çok önemli bir modeldir. Bu gün için aydınlatıcı özellikleri çoktur. İncelenirse birçok alanda neler yapmak gerekli, nasıl bir sistem örgütlemek lazım? Bunun ilk böyle modelini Hilvan direnişinin ortaya çıkardığı sonuçlarda görmek mümkündür.