HABER MERKEZİ
Dünyamız tarihi süreçlerin yaşandığı günlerden geçiyor. Dalga dalga büyüyen isyanlar… Yok oluşa doğru giden kapitalist sistem…
II. Dünya savaşı ve soğuk savaş süreçlerinden sonra Körfez saldırısı ile beraber 3. Dünya savaşı başladı diyebiliriz. Zaman zaman askeri sahada çarpışmaların yoğun olduğu, diplomasinin, özel savaşın ağırlık da olduğu bir dünya savaşı. Birçok açıdan diğer savaşlardan farklı işleyen 3. Dünya savaşının en temel değişken yönü ezilen halkların ve toplumsal kesimlerin bir mücadelesi vardır ve savaşın bir tarafı haline gelmiştir. Bu tarafın en örgütlü hali ise Halklar Önderi Abdullah Öcalan’ın dünya halklarına sunduğu Demokratik Ulus paradigmasıdır. Savaşın diğer tarafı ise yıllardır halkları sömüren, ezen, öldüren Kapitalist Modernitedir. Yıllardır Ortadoğu’da açtığı her cephede büyük bir hezimet yaşayan Kapitalist güçlere en büyük darbe ise Rojava devrimi vermiştir. Bu gün itibari ile Irak, Şili,Honk-Kong, Kolombiya, Bolivya, Irak ve Tunus’taki ayaklanmalar da özünde kapitalist sistem karşıtıdır.
Arap Baharı sonrasında boy veren Rojava devrimi kapitalist sisteme ve onun bölgedeki despotik iktidar-devlet rejimlerine büyük bir darbe vurmuştur. Günden güne kendini genişleten devrim, bütün dünyada tanılır hale gelmiş Kapitalist Moderniteye karşı yeni bir yaşam alternatifinin olduğunu göstermiştir. Bu gelişim Kapitalist güçler açısından büyük bir hata olarak görülmüş ve TC’nin eliyle 9 Ekim tarihinde işgal saldırıları başlatmışlardır.
Bu açıdan şunu çok rahat diyebiliriz işgalci Türk devletinin 9 Ekim 2019 Rojava işgal saldırıları kapitalist güçlerin anlaşmasıyla gerçekleşmiştir. Halen devam etmekte olan savaşta Rojava’ da iki cephe ve ittifakı oluşturmuştur. Birincisi İşgalci Türk devletinin işgalini desteleyen ABD, Rusya, AB ve diğer küresel ve bölgesel güçlerdir. İhanetçi ve işbirlikçi Kürt çizgisi de bu cephede yerini almıştır. İkinci cephe ise Rojava direnişi ve bu direniş etrafında gerçekleşen dünya insanlığının demokratik ittifakıdır.
Önderliğin demokratik ulus paradigmasıdır. İşgal saldırıları ile beraber Rojava halkı savaşçıları ile yek vücut halinde direniş hattına geçti. Halkın savaşçılar etrafında ördüğü bu direniş hattı işgalcileri hem cephede hem de dünya halklarının nezdinde zor durumda bıraktı ki Çinden, Kanada’ya, Avrupa halklarına, Şili’ye kadar dünyanın her yerinden halklar saldırıları kınayarak Rojava halkıyla beraber olduklarının mesajını verdi. Dünya halklarının bu sahiplenişi emperyalist devletlerin dahi Türk işgal saldırılarını kınamak zorunda bıraktı.
Bu bakımdan Kürt sorunu ve Kürtlerin direnişi sadece Kürt ve Kurdistan’la sınırla kalmamıştır. Kürt sorunu ve direnişi insanlığın direnişi haline gelmiştir. Rojava direnişi bölgesel kalmayıp enternasyonal devrimci direnişe dönüşmüştür. Dolayısıyla 3. Dünya savaşının diğer dünya savaşlarından farkı devlet-iktidar savaş blokları yanında bir de halkların demokratik cephesinin var olmasıdır. Demokratik halk cephesi önemli bir güce ve perspektife sahiptir ve dünyayı değiştirme iddiasına sahiptir.
Bu cephenin Şili’de, Bolivya’da, Tunus’ta, Kolombiya’da İran’da büyütülmesi kapitalist güçlere son darbeyi vurabilecek güçte olabilir. Büyük bir tıkanma yaşayan Kapitalist Modernite’ye karşı şimdi Dünyanın her yerinden Demokratik Ulus paradigma cephesini örgütlemek biz devrimcilerin en temel görevi haline gelmiştir.
NC/Arhat BA