HABER MERKEZİ – 6 Şubat günü gerçekleşen ve birçok Bakurê Kurdistan şehrini etkileyen deprem konusunda açıklamalarda bulunan Mustafa Karasu, dayanışma çağrısında bulundu.
Devletin afete karşı oluşturduğu kurumların göstermelik olduğunu, felaket durumunda toplumsal dayanışmanın önemli olduğunu belirten Karasu, tüm kesimlere yardım çağrısında bulundu.
Türk devlet yetkililerinin depremin bilançosunu gizlediğini de vurgulayan Karasu, bununla birlikte toplumsal dayanışma çabalarının da devlet tarafından engellendiğini ifade etti.
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu şunları söyledi:
“Pazarcık ve Elbistan merkezli, Fırat’ın batısında gerçekleşen, Fırat’ın doğusunda Amed ve Urfa’yı büyük ölçüde etkileyen ve büyük yıkımlara, ölümlere yol açan depremde tüm yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Yine ailelerine ve tüm Kurdistan halkına ve Türkiye halklarına da başsağlığı diliyorum.
AKP-MHP iktidarı gerçekleri gizliyor
Gerçekten de çok ağır bir deprem olmuştur. Kayıpları büyüktür. Herhalde yüz yıllardır Kurdistan ve Türkiye coğrafyasında böyle bir deprem görülmemiştir. Devlet yetkilileri bu depremin büyüklüğünü, ağırlığını hafifletiyor. Verdikleri ölü sayısı azdır. Tabi ki biz de isteriz ölümler az olsun, yıkımlar az olsun. Ama gerçekleri ortaya koyalım ki toplum daha güçlü dayanışma içine girsin, insanlık daha fazla dayanışma içine girsin. On binlerce insanımız yaşamını yitirmiştir. Yine o kadar yaralı vardır. On binlerce ev yıkılmıştır. Bu gerçeği gizlemek depremin ağırlığın hafifletmektir. Depreme ciddi yaklaşımı zayıflatmaktır. Bunu halk paniğe kapılmasın biçimde yapmak yanlıştır. Aslında Türk devleti böyle yaparak kendi gerçeğini gizlemeye çalışıyor. Bu konudaki sorumluluğunu gizlemeye çalışıyor. Yürüttüğü politikaları, depremlere tedbir almadığını gizlemeye çalışıyor. Bu açıdan bunu da şiddetle kınıyoruz.
Ağır bir deprem gerçekleşmiştir. On binlerce ölü vardır. Bunu gizlemenin anlamı yoktur. Olayın ciddiyeti, büyüklüğü ne kadar bilinirse duyarlık o kadar artar. Toplum o kadar sahiplenir. Uluslararası alanda daha fazla yardım gerçekleşir. Ama AKP-MHP iktidarı kendi durumunu hafifletmek için gerçekleri gizliyor. Bir kere bu gerçeğin halkımız tarafından bilinmesi gerekiyor. Halkımızın deprem büyüklüğüne göre bir yaklaşım, bir ciddiyet, bir dayanışma içinde olması gerekiyor.
AFAD bu depremde çökmüştür
Büyük yıkım var. Ama AFAD denilen devlet kurumu yetişemiyor, yetişemez. AFAD bu depremde çökmüştür. Göstermelik bir kurum olduğu ortaya çıkmıştır. Belki küçük bir deprem olsaydı, çalıştıklarını, yaptıklarını gösterebilirlerdi. Ama şimdi başta Kurdistan olmak üzere, Türkiye’deki şehirler dahil 10’dan fazla şehir bu depremde yıkılmıştır. Binlerce köy yıkılmıştır, hasar görmüştür. Tabii ki buna AFAD yetişmemiştir. Öyle bir örgütlenmesi yoktur. Bu devlet zaten bu tür örgütlenmelere bütçe ayırmıyor, yatırım yapmıyor. Onun derdi işbirlikçilerini, kendi yandaşlarını zengin kılmaktır. Tedbir yoktur. Halbuki 1999 depreminde Deprem Vergisi konuldu. 10 milyarlarca dolar deprem vergisi alındı. Bu deprem vergisi ile AFAD daha güçlü örgütlenebilirdi. Belediyeler bu konuda daha donanımlı hale getirebilirdi. Ve böylelikle bu tür durumlarda acil müdahale yapılırdı. Bu tür afetlerde uzaktan yardım etmek kolay değildir. Esas olarak belediyelerin, yerelde bu konuda güçlü örgütlenmesi gerekir. Çünkü onlar anında yanlarındaki afete müdahale ederler. Ama bir göstermelik AFAD kurmuşlar. Şu anda çökmüştür. Hiçbir yerde AFAD yoktur. Belki 1 2 tane şehir merkezine bir kısım insanları göndermişlerdir. Yeter mi? 10 tane şehir, onlarca yüzden fazla kasaba, binlerce köye nasıl yetişecek? Zaten öyle bir örgütlenmesi yok, öyle bir yatırımı yok. Bu bakımdan devlet bu depremin altında kalmıştır, yıkılmıştır. Bu ölümlerden sorumludur. Çünkü televizyonda dinliyoruz, diyor ortada AFAD MAFAD yok. Yardım kuruluşu yok. Ne yapacak? 3-4 gün sonra gelecek. Dünyadan da yardım gelecek. Önemli olan anında yerel kurtarma ekiplerinin harekete geçmesi gerekiyor.
Bu felaketler toplumun dayanışmasıyla giderilir
Deprem vergileri ne yapılmıştır? Şuraya buraya harcanmıştır. Kendi yandaşların müteahhitlere aktarılmıştır o paralar. Bilmem yol yapılmış, bilmem ne yapılmış. Suçtur bu. Yasaya göre o paralar deprem için alınmıştır. Deprem dışında kullanmak suçtur. Bırakalım yasaları ahlaki olarak suçtur, vicdani olarak suçtur. Bu bakımdan böyle ağır bir deprem karşısında şu gerçeği görmemiz gerekiyor. Toplum dayanışması önemlidir. KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığımız açıklama yaptı. Toplumumuz güçlü dayanışma içinde olmalıdır. Bu tür afetler, felaketler toplumun dayanışmasıyla giderilir. Devletin kurumları bu işin üstesinden gelemez. Tarih boyu insanlar bu tür depremlerde, felaketlerde komşu dayanışmasıyla, yakın yerlerin dayanışmasıyla üstesinden gelmiştir. Şimdi ise merkezi bir devlet var. Bazı şeylerde göstermelik kurumlar kurmuşlar. Böyle büyük bir afet olunca çökmüşlerdir. Onlar yıkılmıştır. Devlet bu tür afetlerde çaresiz kalıyor. Açık ortadadır. Kendisi çaresiz kaldığı gibi şimdiye kadar toplumun dayanışmasını engelliyordu. Ya bırak toplum göndersin. Biraz önce dinledim diyor biz kendi köyümüze yıkılmış çadır göndereceğiz, battaniye göndereceğiz. Kendi köyümüze eşya göndereceğiz. Devlet engelliyor. Kendisi de götürmüyor. Diyor devlete versek nereye götüreceği beli değil. Böyle olabilir mi? Kendisi yapmıyor. Halk erkenden ulaştırır. Komşusu erkenden ulaştırır. Ne demek hepsini bana verin, ben götüreceğim. Bu toplumların, insanlığın. Karakterine aykırıdır yani. Toplum da bir sosyolojik bir olgudur. O da bir örgüttür, bir örgütsel yaşam sistemidir.
Bu açıdan dayanışma konusunda gerçekten toplumsal dayanışma yükseltilmeli, dinlememeli. Zaten o kadar çaresiz kaldılar ki kabadayılık yapıyorlardı “biz deprem olur, şu olursa bizim imkanlarımız her şeye yeter” diyorlardı. Uluslararası toplumdan, devletlerden yardım istemiyorlardı. Yardım isteyenler eleştiriyorlardı. Neredeyse işbirlikçi olarak değerlendiriyorlardı. Şimdi kendileri çaresiz kaldılar. Herkese kapıları açtılar. Dün söyledikleriniz nerede kaldı. Bütün dünya hani size düşmandı?
Çareyi toplum bulur
Toplumun dayanışması, örgütlenmesi önemlidir. Esas çareyi toplum bulur. Toplumun kendisi bulur. Bunu görmemiz, bilmemiz gerekiyor. Toplumun imkanları her türlü yaraya çare olur. Kurdistan halkı örgütlü bir halktır, bilinçli bir halktır. Derhal kendi alanlarında olgun afetlere çare olurlar. Devletten de çok beklememek lazım. Devlet zaten toplum için kurulmamıştır, toplumu sömürmek için, toplum üzerinde baskı kurmak için gerçekleşmiş bir oluşumdur. Hele Türk devleti zaten otoriter, faşist bir devlettir. Bir savaş gücüdür.
Evet, deprem paraların bir kısmı yola gitmiştir, bir kısmı da savaşa gitmiştir. Savaşa harcanmıştır. Her gün övünüyorlar: “şu kadar geliştik, şu kadar dünya gücü olacağız bilmem. İHAmız var SİHAmız var. Şöyle savaş araçlarımız var.” Ama bir depremde insanların canını kurtaramıyorlar. Dertlerine çare olamıyorlar.
Halk kendisi örgütlenerek sorunlarına çare bulmalı
Gerçekten ilk bir kaç günü önemlidir. Şu anda havalar da soğuktur. Ama dinliyoruz her yerde diyorlar ortada AFAD ve MAFAD yok çünkü göstermeliktir. Haydi gitsin şehirde 1-2 binaya gidecek. Diğer binalar ne olacak? Yüzlerce apartman çökmüş. Maraş, Elbistan, Afşin, Narlı, Göksun, Malatya’da, Adıyaman’da, çevrede köylerin hepsi yıkılmış. Özelikle eski evlerin çoğu yıkılmış. Peki kim gidecek burada bu kurtarmayı yapacak? Toplumu dağıt, toplum dayanışmasını engelle, toplum dayanışmasını neredeyse suç say ama kendinde gitme. Böyle olamaz yani. Bu açıdan toplum devletten beklemeden her yerde kendi dayanışma tesisine girmelidir. Şikayet etmemelidir. Biz devlet gerçeğinin ortaya konması için bunları söylüyoruz. Yoksa toplu şikayet etmemeli, devletten beklememeli. Kendisi örgütlenerek kendi sorunlarına kendisi çare bulmalı.
Afetzedelere yardım edilmelidir
Şimdi tabii ağır bir deprem oldu. Bu depremde Fırat’ın batısında yıkım çok oldu. Fırat’ın doğusunda, Amed’de, Urfa’da yıkım çok oldu. Ölümler var. Yine Suriye’de de ölümler var. Suriye’deki Arap, Kürt, Süryani bütün halklara da başsağlığı diliyoruz. Orada da yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet diliyoruz. Halkımız Bakurê Kurdistan’da da Suriye’de de, Rojava’da da her yerde dayanışma içinde olmalıdır. Arap, Türk, Kürt, Süryani ayrımı yapmadan bütün afetzedelere, yıkım olan yerlere yardım etmelidir, yardımcı olmalıdırlar.
Ben de alanı yakından tanıyorum, biliyorum. Hem coğrafyasını biliyorum, hem evlerin yapısını biliyorum. Kışın oraların nasıl yol vermez olduğunu, soğuk olduğunu biliyorum. Eskiden bizim köylere altı ay araç gidemezdi. Ancak kızaklarla gidilirdi. Ve şimdi Afşin, Elbistan, Pazarcık, Narlı ve çevresinde Doğanşehir, Akçadağ gibi, yine Adıyaman gibi yerlerde gerçekten yıkım çok büyük olmuştur. Evet Urfa’da, Amed’de de yıkımlar olmuştur ama Fırat’ın batısında yıkım daha fazladır. Bu açıdan ben özellikle Fırat’ın batısında, bu depremin merkezinin merkez üssünün olduğu alanlarda ortaya çıkan yıkımın halkımız tarafından görülerek hem şimdi büyük bir dayanışma içine girilmesi gerekiyor hem de o alanın yeniden inşa edilmesi gerekiyor. O köylerde evlerin yeniden inşa edilmesi için işte Avrupa’da Pazarcıklılar var, Elbistanlılar var, Afşinliler var. Güneybatı halkımızın önemli bir kesimi zaten Maraş katliamdan sonra Avrupa’ya göç etmiştir. Metropollerde varlar. Burayla hemen dayanışma içine girmediler. Hem bugün yaralarına, dertlerine çare olmalılar hem de orada yıkılan köyleri yeniden inşa etmeliler. Orayı yeniden yaşam yeri haline getirmeliler. Böyle bir sorumlulukları vardır.
Kimse aç ve açıkta kalmamalıdır
Şu anda zaten köyler sahipsinizdir. Sahipsiz kalmıştır. O AFAD denilen kurum belki şehirlerde 1-2 yere gitmiştir. Köylerde hiçbir güç yoktur, dayanışma yoktur. Ancak köylerle komşu köyler bir dayanışma içine girerler. Şimdi hepsinin durumu kötü. Herkes kendi derdine düşmüş durumda. Tabii ki komşu köyler, durumu iyi olanlar, az hasar görenler diğerlerine yardım etmelidirler. Zaten çağrılar var. Bütün herkes çağrı yapıyor. Biz de yaptık. Eş başkanımız da yaptı. Türkiye’de bütün herkes sivil toplum kuruluşları, demokratik güçler çağrı yapıyorlar. Halk, imkanı olanlar, depremde zarar görenler evlerine almalıdırlar. Yanlarına almalılar. Hiç kimse aç ve açıkta kalmamalı, herkes lokmasını paylaşmalıdır. Her şeyini paylaşmalıdır.
Bir de tabii deprem olmadığı yerlerden, Marmara’dan, Ege’den. Akdeniz’den her taraftan buralara yardım gitmelidir. Karadeniz’den yardım gitmelidir.
Kardeşlik böyle zamanda belli olur
Fırat’ın batısındaki bu büyük yıkımlar karşısında halkımız orayı inşa etmeye büyük destek vermeli. Tabii ki Kürt halkı, halkımız, Amed’de, Urfa’da ve diğer alandaki yıkımlara da tabii çare olmalı. Orada da büyük bir dayanışma içinde olunmalıdır. Bir bütün olarak Kürt halkı ve Türkiye halkları bir dayanışma örneği göstermelidirler. Kardeşlik böyle zamanlarda belli olur. Komşuluk böyle zamanlarda belli olur, insaniyet böyle zamanlarda belli olur.
Ben tekrardan bütün yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet diliyorum. Yaralılara acil şifalar diliyorum. Ailelere başsağlığı diliyorum. Enkaz altında kalanların bir an önce çıkarılması için herkesin seferber olması gerektiğini vurguluyorum. Bu temelde halkımızın, Kurdistan halkının, Türk halklarının, Suriye’de Arap, Süryani, Kürt tüm halkların acısını paylaşıyorum.”