Yarım asırdır devrimci hareket içinde olan Ali Haydar Kaytan ve Mustafa Karasu’nun Alevilere çok önemli uyarıları var. İkisi de Aleviler için CHP ve AKP’nin izlediği siyasetin tehlikeli olduğunu söylüyor.
BEHDİNAN – NÛÇE CIWAN
Aralık ayının son günleri… Doruklarda kar var. Dağların eteklerinde saklanmış baharın ışıltısı. Patikalara düşmüş Kürdistan dağlarında siyasetin nabzını tutmaya çalışıyorum. PKK, PAJK, HPG ve KCK’li yetkililer ve gerillalarla siyaseti, gündelik yaşamı konuşuyorum. Hepsi siyaseti, dünyada ve Kürdistan’da olup bitenleri çok yakından takip ediyorlar. Dağlarda kentin karmaşası yok. Kentteki siyasetin labirentimsi sözleri de edilmiyor. Her şey çok net ve sade. Kalbi duygularla öncülük ettikleri halkın siyasetini yapanların sözleri ile cümleler kuruluyor. Herkes, kalbinin üzerinde itikat ve ikrarının resmini taşıyor. Her resmin tarihi ve toplumsal özelliği var. Sorumluluk yanı ağır basıyor. Tarihten söz ediyoruz. Söz Maraş Katliamı, Roboski ve Alevilere geliyor. Televizyon programı için KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Ali Haydar Kaytan ve KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu ile konuşuyoruz.
Anlaştığımız gün sabah erkenden buluşuyoruz. Maraş’ı, Alevileri ve Roboski’yi konuşacağız. İki isim de PKK’nin kurucularından. Yaklaşık 50 yıldır kesintisiz bir şekilde radikal devrimci mücadelenin içinde. Ankara’da 1970’lerde devrimci gençlik hareketi içinde yer almış, Türkiye’nin siyasetinde önemli yeri olan Siyasal Bilgiler Fakültesi, Apoculuk, PKK’nin kuruculuğu ve kesintisiz devam eden 40 yıllık PKK mücadelesinin önemli isimleri. Ali Haydar Kaytan Dersimli. Mustafa Karasu Koçgirili. İkisi de Aleviler üzerine önemli düşüncelere sahip. Bu iki isimle Maraş Katliamını ve Alevileri konuşmak da gerçekten heyecan verici. Aleviler üzerine Türk devletinin politikalarını çok yakından takip ediyorlar. Kişisel ve örgütsel deneyimleri açısından da oldukça zengin bir bilgi birikimleri var.
Söze Maraş Katliamı’ndan başlıyoruz. Maraş Katliamı PKK’nin 27 Kasım 1978 yılındaki kuruluş kongresinin hemen sonrasında gelişiyor. Ali Haydar Kaytan o anda Dersim’de. Karasu ise İstanbul’da olduğunu söylüyor. Kaytan, katliama karşı o gün Dersim’in bir bütün olarak ayakta olduğunu söylüyor. “Maraş Katliamı ile 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nin yolu açıldı.” diyor. PKK’nin o dönemde “Maraş Katliamı” başlıklı broşürünü hatırlatıyorum. Kaytan “Muhtemelen Türk devleti PKK’nin kuruluş kongresinden haberdar oldu. Bu katliam PKK’ye de bir mesajdı. Kürtler ve Kürdistan adına bir hareket başlatanların karşılaşabileceği durumları gösteriyordu” diyor ve ekliyor: “Aynı mesajı Haki Karer’in vurulması ile de bize vermişlerdi.”
Mustafa Karasu da devletin Maraş Katliamı’nın Osmanlı’dan devralınan bir politika olduğunu söylüyor. Türk devletinin de Osmanlı gibi Türklük ve Suni mezhebine dayalı olduğunu hatırlatıyor. Cumhuriyet Türkiye’sinin Dersim’deki soykırım politikasının Kürt Aleviler üzerinde kesintisiz devamı olduğuna da dikkat çekip, “Maraş Katliamı, soykırımcı İttihat ve Terakki zihniyetidir. Şark Islahat Planı ile Kürdistan’ın batısının insansızlaştırılmasını, asimilasyon politikasının başarılması için planlandığını” örnekleri ile anlatıyor. Maraş’ın, Malatya’nın Sivas’ın bu politikalarla Kürt Alevi nüfusu eritmeye çalıştığını söyleyen Mustafa Karasu, “Alevileri kendi toplumsallığından ve anayurtlarından ederek yok etmek istiyorlar. Bu soykırımın nasıl sistemli işletilmek istendiğini gösteriyor” diyor. Alevilerin dikkatli olması gerektiğini ifade ederken, Türk devletinin bilinçli bir politika ile Kürt Alevi yurtlarını ekonomik olarak geri bıraktığını, Türkiye metropollerine göçle de Aleviliğin yok edilmek istendiğini vurguluyor. Hatta İstanbul, İzmir, Ankara vb. metropollerde biraya gelip Tuzluçayır, Gazi gibi mahallelerde Alevilerin güç olmasını ise devletin “Kentsel dönüşüm politikaları” ile engellediğini söylüyor.
Aleviler ve CHP ilişkisini soruyorum. İkisi de CHP ile AKP’nin Türk devletinin politikasının farklı yönleri Aleviler üzerinden yürüttüğünü söylüyor. Kaytan, Alevilere yönelik en büyük katliamın “tek parti dönemi” yani CHP döneminde yapıldığını hatırlatıyor. Hatta çok partili döneme geçildiğinde Alevilerin pek de CHP’yi tercih etmediklerini söylüyor. Mustafa Karasu ise bu konudaki analizi daha da derinleştirip, “Aleviler devletçi yapılara karşı sürekli muhalifler. Bu Alevi toplumsallığının ve kültürünün özelliği. Aleviler, 1960’larda Türkiye’de gelişen devrimci gençlik hareketi ile buluştu. Bunun öncülüğünü Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan yaptı. Türkiye’de radikal devrimci gençlik hareketi gelişti. 1970’lere gelindiğinde Türk devleti CHP’yi “ortanın solu” tanımlaması ile devrimci hareketi sistem içine çekmek istedi. Bunda kısmen de başarılı oldu. Ecevit döneminde Alevileri CHP’ye yöneltti.”
Gerçekten de bugün Alevilerin CHP ile tanımlanmasının temelinde devletin politikası var. Alevileri devlete yedekleyen bu politika bugün de Alevilerin açmazlarından biri. Çünkü Türk devletinin Dersim, Maraş, Sivas ve Gazi katliamlarında CHP’nin de birincil derecede sorumluluğu var. İşte tam bu noktada Ali Haydar Kaytan, Türk devletinin ince politikalarla Alevi Pir ve Rayberlerinin işlevsiz kıldığını, bunu yaparak da Alevi toplumsallığını dağıttığını söylüyor. Bu sorunun giderilmesi için de Alevilerin toplumsal örgütlenmelerini kendi öz kültürünü yaşatarak sağlayacağını ifade ediyor. Ve Alevilerin Kürt Özgürlük Hareketi ile buluşmasının en doğru seçenek olduğunu da sözlerine ekliyor.
Mustafa Karasu ise, Alevilerin kendi anayurtlarına dönüşünün önemine dikkat çekiyor. Aleviliğin ana toprakları dışında kendisini yaşatmasının zor olacağını, çünkü Alevi inancının mekanla doğrudan ilişkisi olduğunu söylüyor.
Yarım asırdır devrimci hareket içinde olan Ali Haydar Kaytan ve Mustafa Karasu’nun Alevilere çok önemli uyarıları var. İkisi de Aleviler için CHP ve AKP’nin izlediği siyasetin tehlikeli olduğunu söylüyor. Ali Haydar Kaytan, AKP’nin mezhepçi ve milliyetçi siyasetle soykırımcı bir karakterde olduğunu söylerken, Tayyip Erdoğan’ın Emevi ve Yezid siyasetinin bugünkü temsilcisi olduğu hatırlatmasında bulunuyor. Karasu ise, CHP ve AKP’nin Aleviler için “iyi polis ve kötü polis” rolünde olduğunu, buna karşın Alevilerin kendi öz örgütlenmelerini, öz savunmalarını sağlamaları gerektiğine dikkat çekiyor. Alevilerin “Demokratik Türkiye, Özgür Kürdistan” ilkesi üzerinden siyasal hat izlemesi gerektiğini ifade ediyor.
Mustafa Karasu ve Ali Haydar Kaytan’ın Maraş Katliamı üzerinden Alevilere verdikleri mesajlar oldukça önemli. Alevi örgütlerinin devlet siyasetine karşı kendilerini uyanık tutmaları ve demokratik cephede yer almaları ve Kürt Özgürlük Hareketi ile aralarına mesafe koymamaları gerektiğini ifade ederken duydukları heyecan da göze çarpıyor.