Karayılan: Tarihi fırsatı kaçırmamalıyız

Karayılan: Türk devleti Efrîn’de yenilecek. Yenilgiyi garantilemek için her yerde harekete geçip fedakarlık yapmalı. Can vermek gerekiyorsa vermeli. Tarihi fırsatı kaçırmamalıyız.

HABER MERKEZI – Türk devletinin, yenilgiyi kabul etmemiş olsa da yenildiğini, Efrîn halkı ve savaşçılarının ise kazandığını belirten PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, savaşın daha da devam edeceğini fakat şu aşamaya kadar gösterilen direnişin, zaferi kesinleştirdiğini söyledi. Karayılan, “AKP ve MHP rejiminin Efrîn’e saldırılarını kırarsak halklarımız zafer kazanır. Hem Kürt halkı hem de Türkiye halkları için özgür ve demokratik bir dönem başlar” dedi.

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, Dengê Welat radyosuna konuştu. Karayılan, Efrîn’i işgal girişiminde bulunan Türk devletinin amacı, savaştaki durumu, içerideki faşist tahakkümünü; ABD ile Rusya’nın (Suriye ve İran da) Kürter üzerinde hesaplaşmaya giden yanlış siyasetini; Efrîn’deki büyük direnişin önemi ve şimdiden geleceği belirleyecek tarihi sonuçlarını direnişten yana olan tüm bileşenleriyle başta Kürdistanlılar olmak üzere bölge halkları ve insanlığın yapabileceklerini anlattı:

EFRÎN DİRENİŞİ YENİ BİR AŞAMADIR

40 gündür Türk devlet işgalciliğinin saldırılarına karşı Efrîn’de tarihi bir direniş veriliyor. Efrîn’deki direniş, yeni bir durum oluşturuyor. İşgal ve soykırıma karşı öz savunma, onur direnişi veriliyor. Tüm insanlık adına yeni bir örnek oluşturuyor. Efrîn direnişi, Kürdistan özgürlük mücadelesi için de yeni bir sayfa açıyor. Küçük bir coğrafyaya karşı çağın teknolojisiyle bir yönelim var ve bununla beraber DAİŞ’ten tutalım, El Nusra ve birçok değişik güç saldırıya geçirilmiş, ancak buna rağmen herhangi bir sonuç alınamıyor. Bu saldırılara karşı Efrîn halkının iradesinin yükselişi ve savaşçılarının mücadelesi insanlık mücadelesi ve Kürdistan toplumu için yeni bir aşamadır. Bu durum kararlı, iradeli bir duruşun, yeni yol ve yöntemlerle gerçekleşen bir direnişin, nelere kadir olacağını gösteriyor.

BÜYÜK BİR BAŞARI ÖYKÜSÜDÜR

Şimdiye kadar halkın sergilemiş olduğu irade ve savaşçıların sergilemiş olduğu tarz büyük bir başarı öyküsüdür. Düşman yenilgisi kabul etmemiş olsa da yenilmiştir. Türk işgalciliği darbe yemiş ve Efrîn halkı, direnişçi savaşçıları Efrîn’de kazanmıştır. Şimdiye kadar olan başarıları, geleceğin zaferinin temelini oluşturmakta. Bu savaş, daha da devam edecek; henüz bitmiş bir durum değil fakat şu aşamaya kadar gösterilen direniş, zaferi kesinleştirmiştir. Çünkü orada doğru bir savaş stratejisi yürütülüyor. Arazide uygulanan savunma taktikleri, şehirlerde örgütlendirilen halkın harekete geçirilmesi ve şehir savunması, düşmanın dört yanından gösterilen gerilla taktikleri, kahraman savaşçıların zafere göz diktiğini gösteriyor. Onlar zaferi hak etmiş bir durumda. Efrîn, direnişi şimdiden gerçekleşen efsanedir.

ONURLU DURUŞ ZAFERİ HAKEDİYOR

Gerçekten de bu kadar geniş teknik imkanlara sahip bir ordu karşısında küçük gruplar halindeki birliklerin, savaş tarzı ve zengin taktiklerle gösterdiği performans her yönüyle dikkat çekici. Bu durum, onurlu duruşlarının zaferle sonuçlandırılacağını gösteriyor. Şehit olunabilir, bedeller verilebilir, ancak büyük bir onur kazanılır; tüm Kürt halkına ve tüm insanlığa kazandıracak bir direniş ve zafer getirir. Bu sebeple orada verilen direniş sadece Efrîn için değil, tüm Kürdistan halkı, bölge halkları, demokrasi güçleri ve insanlık adınadır. Çok değerli ve onurlu bir direniştir. Bir kez daha bu onurlu direnişin şehitlerini saygı ve minnetle anıyoruz. Büyük bir fedakarlık örneğiyle orada direniş gösteren halkımızı, tüm savaşçıları ve komutanları, büyük fedai bir ruhla bu düzeye çıkarmalarından ötürü kutluyoruz ve en içten duygu ve sevgilerimizle selamlıyoruz.

İNSANLIĞI BÜYÜK TEHLİKEDEN KURTARACAK

Şunu görmemiz gerek; eğer Efrîn direnişi bu biçimde ilerleme gösterirse ve sonuç alırsa bu durum insanlığı büyük bir tehlikeden kurtaracaktır. Bilindiği üzere bölgeye yönelik DAİŞ örgütlendirildi, Rojava Kurdistan’ındaki halkımız DAİŞ’in tasfiye sürecinde kilit bir rol oynadı. AKP-MHP şebekesi, DAİŞ ve El Nusra’yı da yanlarına alarak yine bölge halkına, Kuzey Suriye demokrasisine, Kürt halkının ve Suriye’nin geleceğine yönelik büyük bir tehdit oluşturma gayretinde; DAİŞ tehlikesini yeniden kurma arayışında. Bu sebeple Efrîn’de bu saldırganlık dalgası kırılabilirse bütün insanlık kazanacaktır. Her şeyden önce bölge halkları, Türkiye halkları ve Kürt halkı kazanacaktır. Yeni bir dönemin kapısı aralanacaktır.

TAM BİR SOYKIRIM SİYASETİ

Türk devletinin saldırısı öncesi Efrîn bir istikrara adasıydı; ortak, barışçı, demokratik bir yaşamın inşaa edildiği nadir alanlardan biriydi. Bu herkes tarafından bilinen ve görülen bir durumdu. Türk devleti, DAİŞ ve El Nusra terörünü Efrîn’e taşıdı. Efrîn’de olan istikrarı bozdu. Türk devleti, Efrîn’de bir soykırım siyasetini yürütme gayretinde. Her şeyden önce tüm yaşam alanlarını; evleri, ağaçları, tüm doğayı hedef alıyor. Saldırılarında sivil, kadın, çocuk ayrımı yapmadan önüne gelen her canlıya yöneliyor. Eğer orada büyük kayıplar yaşanmamışsa halkın üst düzey örgütlülüğü yakalamış olmasındandır. Türk devlet işgalciliği, orada uyguladığı vahşetle savaş hukukunu hiçe sayıyor. Görüntüler, sivil halkın yaşam alanlarına, evlerine saldırdıklarını, talana giriştiklerini gösteriyor. Hayvanları, zeytin yağını bile, yani halka ait her ne varsa talan ediliyor.

DEVLETLER BUNU İZLER POZİSYONDA

Devletlerin bunu izler pozisyonda olması, gerçekten de ilginç bir durum. Halbuki bu halk, DAİŞ vahşetine karşı tüm insanlık adına büyük bir savaş yürüttü. Rusya ve Amerika bunu iyi biliyor. Rojava halkımız, DAİŞ tehlikesine karşı nasıl bir direniş gösterdiyse Efrîn’de Türk devlet işgalciliğine karşı da gösteriyor. Oraya girişine izin verilmiyor, çünkü DAİŞ daha 2013’te Efrîn’e saldırı girişiminde bulundu. Direniş gösterildi ve DAİŞ oraya giremedi. Bu kadar büyük bir fedakarlığa rağmen şimdi Türk devlet faşizminin DAİŞ eşliğinde Efrîn’e saldırısına göz yumulmakta, insan hakları ayaklar altına alınmasına rağmen tüm bölgesel ve dünya güçleri sessizliğini korumakta. Elbette dünya kamuoyu bir destek veriyor; dünya çapında Efrîn’i sahiplenme durumu var, ancak devletler düzeyinde böyle bir durum yok. Özellikle de öncü devletler ve bölge devletleri çok hesapçı yaklaşıyor.

KÜRTLER ÜZERİNDEN HESAPLAŞMA HAKSIZLIKTIR

Her şeyden evvel Rusya ve ABD, çelişkilerini Kürtler üzerinden çözmeye girişiyor, Kürt halkı üzerinden hesaplaşıyor. Bu da büyük bir haksızlık ve zulmün ortaya çıkmasına sebebiyet veriyor. Bu durum, başlı başına bir vicdansızlık örneğidir.

Diğer taraftan Rusya ve Suriye de hesapçı bir pozisyonda. Bunlar Türk devletinin ve çetelerinin (herkes bunların Müslüman Kardeşler, DAİŞ, El Kaide çizgisi olduğunu biliyor) Efrîn’e yerleşmesi durumunda artık oradan çıkmayacaklarını biliyor. Zaten açık bir biçimde ‘Biz oradaki Kürtleri çıkarmak ve bizdeki mültecileri yerleştirmek istiyoruz’ deniliyor. 350 bin kişiden söz ediliyor. Efrîn’den 350 bin kişi çıkıp Türkiye gitmedi. Hiç kimse gitmedi. Türk devlet yetkilileri yalan konuşuyor. Açık bir biçimde soykırım planlarını dillendiriyor; Efrîn’i Kürtsüzleştirerek yerlerine cihadist çete ve ailelerini yerleştirmek istiyor. Burada söz konusu olan sadece talan değil, bir soykırım da var. Bunu gizleme gereği bile duymuyor.

TÜRK DEVLETİ YERLEŞİRSE ÇIKMAZ

Eğer bunlar yerleştirilirse ne olur? Erdoğan Suriye’den çıkar mı? Hayır. Böyle bir durumda ne Efrîn’den çıkar ne de İdlib ve Bab’dan, üstelik Halep’e de ulaşmak isteyecek. Kıbrıs gibi yıllarca orada kalmaya çalışacak. Bu, Suriye’yi parçalamaya götürmez mi? Götürür. O zaman niye Suriye buna göz yummakta ve Rusya yol vermekte? Eğer Rusya kendi istemleri doğrultusunda bir Suriye inşaa etmek istiyorsa bu biçimde kurabilir mi? DAİŞ ve El Nusra’ya yol vererek mi bunu gerçekleştirmek ister? DAİŞ ve Nusra, Nusra ve Ehrar el Şam, Müslüman Kardeşler arasındaki ilişkileri Türk istihbaratı sağlıyor. Onları güçlendirmek adına birleştirdi. Bu da Rusya’nın desteğiyle oluyor. Bunları sonradan nasıl çıkaracak ve hangi sebeple bunların bugün Kürt kanı akıtmasına izin veriyor? Bu saldırılar, Suriye’nin geleceğini hedef alıp büyük bir tehdit oluşturuyor. Bu biçimde nasıl eşit ve istikrarlı bir Suriye inşa edilir? Türk devleti tarafından bu kadar çetelerin yerleştirilmesiyle Suriye’yi inşa zemini değil, parçalama zemini oluşturuluyor.

SURİYE, FARKINDA AMA TEREDDÜTLÜ

Suriye yönetimi bu tehlikeyi görmüş durumda ama tereddüt ediyor. Örneğin bazı yerel güçler, Efrîn’e gitti, ancak açık bir biçimde bunlara desteklerini belirtemedi ve küçük hesaplar yapılıyor. Oysa orada kutsal bir direniş mevcut. Türk devlet işgalciliğinin planlarının orada gerçekleşmemesi ve El Kaide’nin oraya yerleşmemesi için tüm Suriye’nin direnişe destek sunması gerekir. Fakat şu ana kadar böyle bir durum ortaya çıkmış değil. Suriye ve İran tarafından bir rahatsızlığın olduğu görülüyor, bazı şüpheler ortaya çıkmış durumda fakat ciddi bir çaba görünmüyor.

ABD’NİN TANIMLAMASI BİLE YETERSİZ

Diğer taraftan Amerika, ‘razı olmadığını’ dile getiriyor ve General Votel, Efrîn’e yönelik Türk devlet işgalciliğinin ‘DAİŞ’e karşı savaşın dikkatini dağıtmakta olduğunu’ belirtti. Bu, tam doğru bir tanımlama değil. Bu saldırı, bırakın dikkati dağıtmayı, açık bir biçimde DAİŞ’i destekliyor. Şimdi DAİŞ Dêrazor’un aşağı kısmında toplanmış durumda. Niye? QSD orada bir atılım başlatmıştı, Ebu Kemal’a kadar ve şimdi orada toplanmışlar. Erdoğan, oradaki DAİŞ’e bir nefes aldırmak adına da Efrîn’e yönelik saldırı başlattı. Oradaki DAÎŞ’in toplanabilmesi ve vakit kazanabilmesi, tümden tasfiye olmasının önüne geçilmesi için saldırdı fakat Amerika yetkilileri bunu açık bir biçimde söylemiyor. Belki de biliyor, ancak çıkarları gereği söylemiyorlar. Şu anda olan durum, açık bir biçimde DAİŞ’e destek niteliğindedir.

İZLEYENLERİN HEPSİ SORUMLUDUR

Biz burada yine Kapitalist Modernite’nin siyasetini ve vicdansızlığını görüyoruz. İnsan haklarını ayaklar altına alan Türk devletinin tecavüzcülüğünden ve saldırılarından herkes şikayetçi, ancak izler durumda. Dolayısıyla tüm güçler, bu saldırılardan sorumludur.

RUSYA VE SURİYE KÜRTLERİ KAYBEDECEK

Özellikle de Rusya ve Suriye devleti, eğer bu siyasetlerini sürdürürlerse sadece Suriye’nin birliğini değil, aynı zamanda Kürtleri de kaybedecekler. Kürtlerin de sabrı bir yere kadardır. Herkesin bunu bilmesi gerekir; Kürtler seçeneksiz değil, seçenekler var. Eğer Suriye’nin bütünlüğünden yanaylarsa Suriye’nin bütünlüğü için Rojava ve Kuzey Suriye halkımız mücadele etti, bu tehlikenin önüne geçti, bunun bir anlamı var. Eğer buna bir değer ve anlam biçilmezse halkın da farklı seçenekleri vardır. Bunun herkes tarafından görülmesi gerekir.

ÖZ GÜÇLE ÖRGÜTLENMENİN ÖNEMİ

Önder Apo’nun şu düşünceleri yeniden teyit edildi; her ulus ve hareket kendi öz gücüyle kendisini örgütlemeli. Diplomasi yapabilir, ilişkiler kurabilir, dışarıdan yardım alabilir ama bunları kendi öz gücüyle yapmalı ve kimseye yaslanmamalı. Eğer bu yönde emek verip kendi öz gücüne yaslanırsa şüphesiz kamuoyuna da etkisi olur. Şimdi olan da budur. Genel kamuoyunun bir desteği ve bölge halkının desteği var. Öncelikle Kuzey Suriye’deki Arap halkının Türk devleti işgaline karşı tutumu yeterince anlamlıdır. En önemlisi Kürdistan halkının desteğidir. Halkımız, zaten başta Rojava olmak üzere, direniş halinde. Efrîn halkı direnişe öncülük ediyor ve diğer halklar da katılıyor.

AVRUPA VE GÜNEY KÜRDİSTAN

Avrupa ve Güney Kürdistan’daki halkımız, Efrîn’deki direnişi sahiplenmek için büyük fedakarlıklar yapıyor. Direnişi sahiplenme, Kürdistan’da ulusal bir ruh yarattı. Tekrardan anlaşıldı ki; Kürtler kendi hakkına sahip çıkmakla, ulusal bir birlik yaratabilir. Bu bir hakikattir, bu türlü her eylem, bu hakikati gündeme getiriyor.

KUZEY VE DOĞU’NUN EKSİKLİĞİ

Kuzey Kürdistan ve Doğu Kürdistan’da eksikliklerden bahsedebiliriz. Bugün Efrîn’deki direniş, bölgenin ve Kürt halkının kaderini çizecek. Kürt halkı bilmelidir ki; zulüm ne kadar artarsa artsın Efrîn’deki direnişe seyirci kalınmamalı. Mutlaka görevlerimize sahip çıkmalı ve bazı şeyler yapmalıyız. Bazı şeyler yapılmış ama eksiktir. Mesela Kuzey Kürdistan talimat bekliyor; kadro gelsin de eylemler yapalım, diye. Halbuki kendiliğinden bir mahallede genç ve kadınlar birleşip eylem yapabilmeli. Herkes inisiyatif almalı, herkes sorumlu olmalı. Elbette biliyoruz ki; bir zulüm var ama bu zulme karşı bir direniş de olmalı. En büyük zulüm, 1988-1990’larda yapıldı ama Cizîr ile Nisêbîn direnişi, düşmanın zulmünü yırttı. Kürdistan’da yeni bir isyan dalgası başlattı. Şimdi de böyle bir fedakarlık gerek. Toplumun bütün öncü güçlerinde bu hakikat görülmeli ve bu türlü fedakarlıklar yapılmalı. Herkes birbirine bakmakta ve sessiz kalmakta. Bu kabul edilemez.

TESLİM OLMAMAK ARTIK YETMİYOR

Biliyoruz ki; halkımız geri adım atmadı, AKP zulmüne karşı kimse boyun eğmedi ama sessiz kalınmamalı. Kendini savunarak teslim olmamak, bugün artık yetmiyor. Mutlaka eylemler yapılmalı. Kuzey ve Doğu Kürdistan’da bunlar eksik.

Özellikle Kuzey Kürdistan, önümüzde 8 Mart ve Newroz var. Bu vesileyle Kuzey’deki sessizlik yırtılabilir. Her yurtsever bu konuda kendini sorumlu görmeli. Şüphesiz bizim de yönetimin de sorumluluğu var. Eğer bugün toplum bu seviyede örgütsüz kalmışsa herkesten önce biz ve bu kadrolarımız kendini sorumlu görmeli ama tartışma değil, eylem günüdür. Her yurtsever kendini böyle sorumlu görmeli.

İMRALI SİSTEMİNİ PARÇALAYABİLSEYDİK…

AKP-MHP rejiminin Kürdistan’da uyguladığı faşizm ve şiddetin aynısı zindanlarda da var. Türk zindanlarında ağır bir faşizm yürürlükte ve bu faşizmin merkezi de İmralı’dır. Zaten işkence sistemini ilk önce İmralı’da Önder Apo ve yoldaşları üzerinde uyguladılar, sonra adım adım diğer zindanlara yaydılar. Zindanlarda ne kadar işkence yapılmışsa da İmralı zindanındaki seviyeye gelmiş değil. Çünkü İmralı’daki işkence ve faşizm, özel yöntemlerle uygulanmakta ve her türlü psikolojik metodu içeriyor. Eğer İmralı sistemini parçalayabilseydik bugün zindanlarda böyle bir zulüm ve işkence olmayacaktı. Eğer bugün İmralı ve diğer zindanlarda faşizm varsa bunun da sorumluluğu bize aittir. Neden? Zamanında gerekli hazırlığı ve sonuç alıcı eylemler yapabilseydik; yani örgütsel, kültürel ve askeri düzeyde bir örgütlenme yapabilseydik, düşman da İmralı sistemini bu şekliyle devam ettiremezdi ve bu işkence sistemini diğer zindanlarda uygulayamazdı. Bu ciddi bir meseledir. Bizim için eleştiri ve özeleştiri meselesidir.

YAPABİLİRİZ, ÖNÜMÜZDE İMKANLAR VAR

Önümüzde önemli bir yıl var. Şimdiye kadar yapamadığımızı, artık yapabiliriz. Önder Apo ve halkımıza cevap olabilmek için önümüzde imkanlar var. Bu konuda kararlıyız. Evet, özeleştiri veriyoruz ama en önemlisi rolümüzü oynamak istiyoruz. Yaratılan fırsat ve imkanları yıl içinde değerlendirerek, bu eksikliği kapatabiliriz. Efrîn direnişi de Kürdistan’da önemli bir yıl olacağını gösteriyor. Büyük devrimci hamlelerin yılı olacak.

TÜRKİYE EFRÎN’DE YENİLECEK

AKP ve MHP ittifak halindedir ama esasında AKP, MHP’nin fikirlerini benimsedi. Bugün Türkiye’de faşist ve milliyetçi bir yönetim var. AKP’nin gerçeği anlaşıldı. Bazı Kürtlere ‘biz sizin dostunuz’ diyordu ama şimdi görüyoruz ki; AKP onlara da düşmanlık yapıyor. Öncelikle ‘Kürt olduğunu’ söyleyen hiç kimse Kürt karşıtı faşist ve milliyetçi örgütlerde kalmamalı. AKP ve MHP rejiminin bugün Efrîn’e saldırılarını kırarsak halklarımız zafer kazanır. Hem Kürt halkı hem de Türkiye halkları için özgür ve demokratik bir dönem başlar. Şunun altını çizmeliyiz ki, Türkiye Efrîn’de yenilecek. Bu yenilgiyi garantilemek için her yerde harekete geçip fedakarlık yapmalı. Can vermek gerekiyorsa vermeli. Bu tarihi fırsatı kaçırmamalıyız.

Kürt ve Kürdistan gençleri başta olmak üzere, bölge halkı bilmelidir ki; tarihi bir dönemdeyiz. Girdiğimiz yeni yıl, geçmiş diğer yıllar gibi değil. Mücadelemizde önemli dönemler var ama Efrîn direnişiyle başlayan bu sene, en önemli ve tarihi bir dönem olacak. Böyle bir yılda, hiçbir Kürt genci boş oturmamalı. Gençler mücadeleye katılmalı; ya yaşadıkları yerlerde direnişte yer almalı ya da gerilla saflarına gelmeli. Efrîn için ilan edilen bir seferberlik var. Her Kürt genci ve kadını yüzünü Efrîn direnişine çevirmeli ve bu esas üzerinde katılmalı.

DİRENİŞ DALGASINI BÜYÜTELİM

Kürdistan’ın bütün gençleri ve kadınlarına sesleniyorum; 8 Mart yaklaşmakta. Özgürlük ve direniş dalgasını büyütelim. Eğer bu tarihi dönemi direniş ve katılımla karşılarsak, kesin zafer bizim olacak. Zafer, Kürdistan ve bölge halkının olacak.

Sonraki Yazı
Şimdi Oynatılan