HABER MERKEZİ – Şahedetinin 29’uncu yılında Şehit Mizgin’i (Gurbet Aydın) kardeşi Şeyhmus Aydın anlattı. Şehit Mizgin’in insanlara karşı her zaman büyük bir sevgi duyduğunu belirten Şeyhmus Aydın, Ş. Mizgin’in şahadetinden sonra mezarlığının bir kaç defa yıkılmasına karşı ise “Bir Mizgin gitti, fakat binlerce Kürt, kızlarına Mizgin adını koydu. Mizginler hiçbir zaman bitmez” vurgusu yaptı.
Şehit Mizgin’in yaşamında her zaman müzik olduğunu söyleyen Şeyhmus Aydın, “Şarkı söylediğini öğrenince çok mutlu olduk. Hem savaşçıydı hem de şarkı söylüyordu.” dedi.
Şeyhmus Aydın konuşmasının devamında Ş. Mizgin’e dair şunları anlattı;
“Mizgin’in yaşı benimkinden bir kaç yıl büyüktü. Kenan Evren’in darbesinden önce, 12 Eylül’den önce partiye katıldı. O zaman görevi propagandaydı, evlere kitap götürüyordu ya da partinin yazılarını evlere götürüp kadınlara okuyordu. 12 Eylül’den önce de şehirdeydi, darbe olduktan sonra çıktı evden gitti. O zaman herkeste büyük bir korku vardı askeri darbeden dolayı. O zaman çıkıp gittiler, yıllarca haber alamadık. O zaman Beka vadisine gitmişlerdi. Uzun bir süre haber alamadık, Avrupa’ya gidene kadar daha yeni telefon açtı bize, bilmiyorduk yaşıyor mu ölmüş mü.
Mizgin evde nasıl diyeyim, hep diyorum merhametiyle öne çıkıyordu. İnsanlara olan sevgisi, saygısı büyüktü. Çok merhametliydi. Evde birinden dayak yediğimizde o bizi koruyordu. Her ne kadar ılımlı bir ahlaka sahip de olsa Kürtlük konusunda hep şunu diyordu: “Kürtlerin çok okuması lazım, bilinçlenmeleri gerek, çok cahil kalmışlar, o kadar zulüm altındalar, okumuyorlar.” Bu yüzden okumanın üstünde çok duruyordu.
Ş. Egîd ile aynı mahallede oturduklarını belirten Şeyhmus Aydın şunları söyledi; “Egid bizim mahallede oturuyordu, Aydınlık mahallesinde. Ailece tanışıyorduk. O zaman çıktılar, Egid’de gitmişti. Egid ondan önce şehid olmuştu.”
Şeyhmus Aydın konuşmasına şöyle devam etti;
“Darbeden sonra Almanya’ya gittiğinde bazen telefonla evi arıyordu, telefonla konuşuyorduk. Almanya’daydı, biliyorduk orda olduğunu. Önceden de müzik ile ilgiliydi, cevheri vardı. Hiç unutmuyorum, dayımın düğününde çok şarkı söylemişti. Dolmuşla gelini almaya giderken yaşlı biri vardı arabada, “Herne pêş, herne pêş” şarkısını söylerken yaşlı olan diyordu “öne git öne git diyorsun yer kalmadı nereye gideyim?” Hiç unutmuyorum.
O zaman da şarkılara ilgisi vardı. Kürtçe şiir yazıyordu, demir sandalyelerimiz vardı, ayakları boruydu. Evi basmaya geldiklerin yakalanmasın diye kağıtları katlayıp borunun içine saklıyordu. Böyle bir korku da vardı insanlarda. Kürtçe kasetleri gömüyorlardı. Erivan radyosu Kürtçe yayın yaptığında Kürtçe şarkıları dinliyordu. Nasıl diyeyim? Baştan beri müziğe ilgisi vardı. Şarkı söylediğini öğrenince çok mutlu olduk. Hem savaşçıydı hem de şarkı söylüyordu.”
Şehid düşmeden bir kaç gün önce telefonla aradı, Almanya’dan çıktığını öğrenmiştik, bu taraflara gelmişti. Fakat yerini kimselere söylemiyordu. Aradığında evdeydim, askerliği yeni bitirmiştim. Evdeydim bahçeyi kazıyordum, annemle konuşuyordu. Anneme “kim var evde” diye sordu. Annem de burda Şeyhmus var dedi. Bana “Bozo” diyordu, küçükken ismimi söylemiyordu, “Bozo” diyordu. Telefonu bana verdi, konuştuk. Dedi; “Bozo, sen o kadar büyüdün mü?” O gittiğinde küçüktüm. Ben de; “evet askerliği de bitirdim” dedim. Böyle birbirimizi sorduk. Ben dedim, “Nerdesin, seni görmeye gelelim, görelim seni”. Yerini söylemedi. Zaten kimseye hiçbir zaman yerini söylemiyordu. Dedi “Van’a yakınım, Van dolaylarındayım” bu kadar. Bana söylemedi.
“Mizginler hiçbir zaman bitmez, onlar Kürt halkının kalbindeler”
Birkaç gün sonra Mizgin’in şehid olduğunun haberi geldi. Önce annem ve rahmetli Abdulgaffar’ın annesi kalkıp Tatvan’a gittiler, sonra biz gittik. Gittik cenazeyi almaya. Gerçekten de Tatvan halkında büyük bir sahiplenme oldu. Ordaki halk ve gençler dedi; “cenazeyi götürmenize izin vermiyoruz, bizim için burada şehid düştü, kabri de burda olacak, biz sahip çıkacağız.” İzin vermediler getirelim . Gerçekten de Tatvan halkının sahiplenmesi bizi çok gururlandırdı. Ondan sonra da kaç defa kabrini yıktılar, ordaki halk yine yaptı. Bu son zamanda da öğrendik ki yine kabrin taşlarını kırmışlar. Bu ilk değil. Kaç defa daha oldu.
Fakat unutmasınlar ki, mezarlıklara saldıranlar, o kadar Kürt öldürüldü, Kürtler öldürülmekle bitmediler. Mezarlıkların yıkımı ve öldürülmesiyle Kürtler bitmez. Bir Mizgin gitti, fakat binlerce Kürt, kızlarına Mizgin adını koydu. Mizginler hiçbir zaman bitmez, onlar Kürt halkının kalbindeler.”