HABER MERKEZİ – Seninle kavgamı paylaştığım kadar Gabar’ın yeşilliği kadar kırmızıya, sarıya, mora bürüren kuş sesleriyle cıvıl cıvıl ahenk kuran dağa güzelliğini de paylaşmak isterdim. Dün kaldığımız noktanın sırtlarına çıkıp Gabar’ı soluk soluk içime çektim. Yüreğime ve ciğerlerime dolan o saf havanın baskı yaptığını hissettim.
Ve Gabar’da geçirdiğim günler… gözlerimin takıldığı her yerde çoğu şehit düşen yoldaşlarımla bıraktığım anılara daldım. İçimde depremler oldu. ama suskun, ama sessiz depremler. İnsan sevdasına kavuşmasına ramak kala böyle mi olur? Ya ulaştığında ne duygu yaşar? Arayışları biter mi? Hani bir söz vardır. “Sevda ulaşılmadığı sürece güzeldir.” Diye ulaştığında güzelliği kalmaz mı? Ya da anılar dünyasına mı döner? Zıtlar yine çatışıyor. Amed’e yoğun çabalardan sonra kavuşacağım. Arkama bakmadan gidebilecek miyim? Baktığımda ise çok acı çekiyorum. Çünkü arkamda Gabar’ı ve en zor koşulları paylaştığım yoldaşlarımı bırakacağım. Daha yola çıkmadan bu duyguları yoğun yaşıyorum. Yani mutluluk ve burukluk. Her şeye rağmen dağları devire devire gerilla serüvenimiz sürdü, sürecek. Zaman akarsu misali akıp gidiyor. Dol yatağında ne varsa kendisiyle sürükleyip götürür. Ben de öyle yapacağım. Gabar’ı ve buradaki değerli yoldaşlıkları yüreğimde götüreceğim. Götüreceğim yolda beni nelerin beklediğini bilmeden. Çünkü yarınımızın garantisi yok. Aynı tulumu, aynı lokmayı, aynı kavgayı paylaştığım yoldaşımın bugün yanımda yarın toprağın bağrında olması gibi. Amed kararım çıktı ama ulaşmadan toprağın bağrına girmekte var.
Neyse yine derin düşünceler daldım sakın bu satırları okurken ölüm felsefesi yaşadığımı sanma, savaşın kızgın gerçekliği beni çok duygusallaştırmış sadece. Dünyaya dönüyorum! Gitmeden Gabar’daki çalışmamı bitirmek için yine takımdan karargaha döndüm. Yarım kalan davaları sonuçlandırmak için son hız çalışıyorum. Bir yandan da karargahın bildik yoğun temposunu yakalamak için koşturuyorum. Bazen şaka karışık misafir olduğumuzu söylesem de son güne kadar pratik çalışmadan kopmamaya çalışacağım. Misafirlik anlayışı doğru değil çünkü. Diğer yandan arkadaşlara doymasamda bol bol tartışsam yürütüp resim çekiyoruz. En çok ta Beşir arkadaşla… her gördüğüm yerde çağırıp gerilla anılarını anlatmasını istiyorum. Beşir arkadaşı tanısan sen de çok değer verirsin. Gabar’ın yaşayan gerilla tarihidir. Agit arkadaşa ve Sabri Ok arkadaşa milislik yapmış. Sonra deşifre olduktan sonra gerilla saflarına katılmış. 50 yaşlarında olmasına rağmen çalışkanlığı, atikliğiyle gençlere taş çıkartır. Çocukluğu, gençliği ve gerillacılığı hep Gabar’da geçmiş. Araziyi patika patika, taş taş tanıyor. Düşman onun başına ödül koymuş. Ki varlığı gerçekten Gabar gücüne moral veriyor. Bazen daraldığında yaşlı aksiliği tutmasa… ama kızdığında bile kimse ona daralmıyor. Özellikle bayan arkadaşlara çok yakınlaşıyor. Bir çok yerde bireysel gömesi (erzak deposu) var. Bizi gördüğü yerde muhakkak ceplerine doldurduğu badem, ceviz, incirleri avuçlarımıza sıkıştırır. Bugün yine bana fırça attı. “Hekime hanım senin üzerine rapor topluyorum. Bu arkadaş Amed’te yapamaz” diye. Direk değil dolaylı laf atmalarla gitmemi istemediğini böyle ifadelendiriyor, Beşir baba…
İşte Gabarlı günlerden bir kesitti yazmaya çalıştığım. Bin yıl yaşasam da gerilla yaşamına doymam herhalde şu hasretlikler olmazsa… özgür yarınlarda özgür topraklarda bu güzellikleri birlikte arşınlama umuduyla… yoldaşça kal.
Şehit Avaşin Dicle “güncesinden”
16 Mayıs 2006