BEHDİNAN- KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, 12 Eylül cunta faşizmine karşı 14 Temmuz 1982’de PKK’nin öncü kadroları M. Hayri Durmuş, Kemal Pir, Ali Çiçek ve Akif Yılmaz’ın tarihi eyleminin ölüm orucu direnişinin 40. yıl dönümü dolayısıyla yazılı açıklama yaptı.
Açıklama şöyle:
“14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişinin 40. yıl dönümünü kutluyor, 14 Temmuz Şehitleri olan Hayri Durmuş, Kemal Pir, Ali Çiçek ve Akif Yılmaz şahsında tüm devrim ve demokrasi şehitlerini saygı, minnet ve şükranla anıyor, şehitlerin anısına bağlı kalacağımıza ve mücadelelerini zafere taşıyacağımıza dair sözümüzü yineliyoruz.
14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi 12 Eylül cunta faşizmine karşı gerçekleşen ve faşizmi alt ederek halkların özgürlük umutlarını zafere taşıyan büyük ve tarihsel bir eylemdir. Soykırımcı ve sömürgeci Türk devleti, Kürt halkının henüz yeni gelişen özgürlük ve kurtuluş mücadelesini ezerek Kürt soykırımını gerçekleştirmek ve Türkiye halklarının özgürlük ve demokrasi taleplerini bastırmak amacıyla 12 Eylül 1980’de askeri faşist bir darbe yapmıştır. Gerçekleştirilen 12 Eylül askeri faşist darbesiyle dışarıda halkın mücadelesi baskı ve şiddet uygulanarak bastırılırken, Kürt halkının özgürlük ve kurtuluş mücadelesinin tümden bitirilmesi ve bir daha dirilmemesi için tutsak edilen devrimcilere özgürlük davasından vazgeçmeleri ve teslimiyet dayatılmıştır. Ancak tutsaklar teslimiyeti kabul etmediklerinden zindanlarda baskılar daha da artırılmış ve işkence uygulamaları devreye konulmaya başlanmıştır.
Kürt halkı Kürdistan devrimcilerine umut bağladığından ve onların öncülüğünde özgürlük ve kurtuluşun kazanılacağına inandığından 12 Eylül faşist cunta yönetimi tutsakları teslim alarak halkın bu umutlarını kırmayı hedeflemiştir ve tutsakların iradesini kırıp teslim olmalarını sağlamak ve zindanlarda baskı ve işkence uygulamalarını devreye koymuştur.
Baskı ve işkencenin en çok uygulandığı yerlerden biri Diyarbakır Askeri Hapishanesi olmuştur. Soykırımcı sömürgeci faşist cunta yönetimi tutsak edilen Kürdistan Devrimcilerini teslim almak için Diyarbakır zindanında tarihte eşine az rastlanır bir işkence sistemi kurmuştur. Diyarbakır 5 Nolu Zindanı’nda her türlü insanlık dışı yöntem devreye konularak ağır bir işkence uygulanmış ve Diyarbakır zindanı bir zulüm kalesine dönüştürülmüştür.
Bilinç, bağlılık ve sorumluluk böylesine büyük bir adımı attırmıştır
Diyarbakır Zindanında 12 Eylül faşist cunta yönetiminin işkence sistemine karşı tek ve doğru yolun direnmek olduğunu ilk ortaya koyan ve büyük tarihsel eylemi gerçekleştiren Mazlum Doğan olmuştur. Mazlum Doğan, teslimiyetin ihanete direnişin ise zafere götüreceğini belirterek işkence sistemine teslim olmaması gerektiğini eylemiyle ortaya koymuştur. Mazlum Doğanın bu sözü ve eylemi tutsakları derinden etkilemiş ve arayışlara sevk etmiştir. Dörtler olarak bilinen Ferhat Kurtay, Necmi Öner, Eşref Anyık ve Mahmut Zengin teslimiyeti tümüyle ret ederek Mazlum Doğan’ın yolundan ilk yürüyenler olmuştur. 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi eyleminde Mazlum Doğan’ın gösterdiği ve Dörtlerin bedenlerini tutuşturarak aydınlattığı direniş yolunda atılan bir adım olmuştur.
14 Temmuz Direnişçileri kendilerine dayatılan teslimiyet ve Kürt halkının özgürlük ve kurtuluş umudunun bitirilmek istendiğini biliyorlardı ve bu bilinçle hareket ederek büyük ve tarihsel eylemi başlatma kararı almışlardır. Kuşkusuz 14 Temmuz Direnişçilerinin bu tutumu almaları halka olan büyük bağlılıklarının ve tarihsel sorumluluğun bir ifadesidir. Eğer bu bilinç, bağlılık ve sorumluluk olmasaydı böylesine büyük bir adımın atılması mümkün olmazdı. Bundan dolayı da 14 Temmuz direnişi son derece anlamlı tarihsel derinliği olan büyük bir eylem olmuş ve büyük gelişmelerin ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Zaferi hedeflemiş olması en belirgin özelliğidir
14 Temmuz Direnişinin en belirgin özelliği, zaferi hedeflemiş olması, zafere ulaşana kadar durmaması ve bunu da başarmış olmasıdır. 14 Temmuz Direnişi, Mazlum Doğan ve Dörtler ile başlayan teslimiyete karşı isyanın zafere ulaşmasını sağlamıştır. 12 Eylül faşist cunta yönetiminin, zulmün kalesine dönüştürdüğü Diyarbakır Zindanını, direnişin kalesi haline getirmiş ve 12 Eylül işkence sistemini ve faşist cunta rejimini alt etmiştir. Düşmanın Kürdistan Devrimcilerini teslim alma ve onlar şahsında Kürdistan Özgürlük Mücadelesini bitirme umudunu yok etmiştir. Bu açıdan 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Eylemi, ideolojik olduğu kadar yol açtığı sonuçlar bakımından da son derece büyük bir siyasi hamledir.
Bugün her zamankinden daha fazla 14 Temmuz Direnişi anlaşılmayı gerektiriyor. Bu eylemi gerçekleştirenlerin kişiliklerini tanımak, gerçekleştirdikleri eylemin özündeki duyguyu, erdemi, estetizmi ve büyük halk sevgisini anlamak çok önemlidir. Onlar halka ve mücadeleye olan büyük bağlılıkları ve tarihsel sorumlulukları gereği büyük bir eylem gerçekleştirirken borçlu olduklarını söylediler. Gerçekte ise onlar bugün sahip olduğumuz her şeyi mümkün kılan büyük değerlerin yaratıcılarıdırlar. Borçlu olan onlar değil, bizleriz. Onlar her türlü övgüyü hak eden büyük insanlık abideleridirler.
PKK’nin çizgisi 14 Temmuz çizgisidir
PKK, 14 Temmuz çizgisini esas alarak Kürdistan Özgürlük Mücadelesini geliştirmiş ve bugün de 14 Temmuz çizgisi temelinde soykırımcı sömürgeciliğe karşı mücadele etmektedir. Dolayısıyla PKK’nin çizgisi, 14 Temmuz çizgisidir. Kuşkusuz 14 Temmuz çizgisini en iyi anlayan ve bu çizginin gerektirdiği gibi hareket eden Önder Apo olmuştur. 14 Temmuz Direnişi Önder Apo’nun soykırımcı sömürgeciliğe karşı başlatmak istediği silahlı mücadele çalışmalarına büyük bir destek ve dayanak olmuştur. Bu yönüyle Önder Apo, 14 Temmuz Direnişi eyleminden büyük bir güç almıştır. Önder Apo da 14 Temmuz Direnişçilerine ve çizgisine bağlılığın bir gereği olarak gerillayı geliştirmiş ve 15 Ağustos büyük gerilla hamlesini 14 Temmuz Direnişinin temelleri üzerinde geliştirerek 14 Temmuz Direnişçilerinin hedeflerini gerçekleştirmiştir. Böylece Kürdistan Özgürlük Mücadelesinin yarattığı bütün değerler ve elde edilen kazanımlar, 14 Temmuz direniş çizgisi ve yarattığı temel üzerinden olmuştur.
AKP-MHP faşizmi 12 Eylül faşizminin devamıdır
AKP-MHP faşizmi, 12 Eylül cunta faşizminin bir devamıdır. 40 yıl önce 12 Eylül cunta faşizmi nasıl ki Kürdistan Özgürlük Mücadelesini tasfiye ederek Kürt soykırımını gerçekleştirmeyi amaçladıysa AKP-MHP faşizmi de günümüzde aynı amacı gütmekte ve amaç doğrultusunda Kürt halkına ve Kürt Özgürlük Hareketine saldırmaktadır. Bu yönüyle AKP-MHP iktidarı 14 Temmuz direnişi karşısında yenilen soykırımcı sömürgeci 12 Eylül cunta faşizmini yeniden canlandırmak için siyasi sahneye çıkarılan soykırımcı sömürgeci faşist bir yapılanmadır.
AKP-MHP faşizmi, 12 Eylül döneminden bile daha ağır ve insanlık dışı uygulamalara başvurmaktadır. Kürdistan özgürlük devrimini tasfiye etmek ve Kürt soykırımını gerçekleştirmek için Kürt Özgürlük Hareketine ve gerillaya saldırmaktadır. Her gün onlarca Kürt yurtseverini devrimci ve demokratı tutuklamakta ve zindanlara atmaktadır. Halk üzerinde büyük bir baskı sistemi kurulmuş, toplum özel savaşın bombardımanı altına alınmıştır. AKP-MHP faşizmi tam bir Kürt düşmanı zihniyetine sahip olduğundan ve varlığını Kürt halkının yok olmasına bağladığından Kürtlere karşı yürüttüğü savaşta hiçbir insani ve ahlaki değeri dikkate almamakta, gerillaya karşı kimyasal ve taktik nükleer silahlar kullanmaktadır. İşgal ettiği Rojava ve Suriye topraklarında demografyayla oynamakta halkları soykırıma uğratmaktadır. Her gün yeni işgal tehditleri savurmaktadır. Tüm bunlar savaş, soykırım ve insanlık suçudur ve Kürt düşmanlığından dolayı soykırımcı sömürgeci Türk devleti ve AKP-MHP faşizmi bu suçları işlemektedir.
14 Temmuz çizgisi karşısında faşizmin başarma şansı yoktur
AKP-MHP faşizmi sadece dışarıda değil zindanlarda da saldırı içerisinde bulunmaktadır. 12 Eylül cunta faşizminin zindanlarda yaptıklarının aynısını bugün AKP-MHP faşizmi de yapmaktadır. Tutsaklar üzerinde baskı kurulmakta ve işkence yapılmaktadır. Sağlık durumu ağırlaşan birçok tutsak bırakılmamaktadır. 30 yıl zindanda kalan ve cezası biten tutsaklar tahliye edilmemektedir. Zindanlardan her gün tutsakların cenazeleri çıkmaktadır. Kuşkusuz zindanlar AKP-MHP faşizminin bu yönelimleri karşısında 14 Temmuz ruhuyla direnmektedir. Faşizm baskı ve işkenceyle 14 Temmuz ruhuyla yaşayan ve direnen tutsakların iradesini asla kıramayacak ve amacına ulaşamayacaktır. Çünkü 14 Temmuz çizgisi karşısında faşizmin başarma şansı yoktur.
Bu çizgide zafere yürüyen gerilla işgalci orduyu mutlaka yenecektir
Gerillayı tasfiye ederek Başurê Kürdistan’ı işgal etmeyi ve Kürt soykırımını gerçekleştirmeyi hedefleyen AKP-MHP faşizmine ve işgalci orduya karşı 14 Temmuz ruhuyla direnen Kürdistan Özgürlük Gerillası Zap, Avaşîn, Metîna ve Xakurkê başta olmak üzere her yerde ağır darbeler vurmaktadır. Zaten gerilla, 14 Temmuz direniş çizgisinin temelleri üzerinde kurulmuş ve hep bu direniş çizgisinde yürümüştür. Bu temeller üzerinde kurulan ve zafere yürüyen gerilla, işgalci orduyu mutlaka yenecektir. Nasıl ki 14 Temmuz direnişi karşısında 12 Eylül cunta faşizmi yenilgiye uğramış zulüm kaleleri yıkılarak direniş kalelerine dönüştürülmüş, zifiri karanlıklar yırtılarak aydınlık doğmuşsa; bugün de 14 Temmuz ruhuyla direnen Kürt halkı ve Kürdistan Özgürlük Gerillası, AKP-MHP faşizmini yenilgiye uğratacaktır. Biz 14 Temmuz ruhuyla direnen ve faşist orduya büyük darbeler indirerek her gün kahramanlık destanları yaratan HPG ve YJA-STAR gerillalarını kutluyor, tüm komuta ve savaşçı arkadaşlara selam ve saygılarımızı belirtiyoruz.
Şu çok açıktır ki 14 Temmuz ruhuyla yaşayan ve mücadele eden Kürt halkı ve Kürdistan Özgürlük Gerillası karşısında AKP-MHP faşizmi çöküşün eşiğine gelmiş ve debelenmektedir. 14 Temmuz çizgisinde mücadelenin daha da yükseltilmesiyle AKP-MHP faşizmi yıkılacak, Kürdistan özgürleşecek, Türkiye ve Ortadoğu demokratikleşecektir. Bu temelde biz herkesi 14 Temmuz direnişini daha fazla anlamaya, işgale ve ihanete karşı 14 Temmuz ruhuyla savaşan gerillanın yanında yer almaya ve mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz. Zafer 14 Temmuz ruhuyla direnen halkların, kadınların ve özgürlük için mücadele edenlerin olacaktır.”