HABER MERKEZİ – KCK Halklar ve İnançlar Komitesi, Ankara’da Muharrem Orucu’nun ilk gününde farklı mahallelerde bulunan Ana Fatma Cemevi, Şah-ı Merdan Cemevi, Gökçebel Köy Derneği ve Türkmen Alevi Bektaşi Vakfı’na eş zamanlı olarak gerçekleştirilen saldırılara ilişkin açıklama yaptı.
“Aleviler bilmeliler; bu devletin faşist karakteri büyük. Kapsamlı bir Alevi katliamı zeminini hazırlama çalışmaları olarak gidiyordur Alevilere. Örgütlenmişlerdir ve hazırlık çalışmaları yapıyorlardır, yoksa ellerinde 20-30 bin DAİŞ çetesi bulundurmalarının sebebi nedir?” diyerek uyaran Komite, Ailevilerin örgütlü olmaları, parçalı ve dağınıklığı bir an önce aşmaları, tali gündemlerle meşguliyeti bir yana bırakarak hayati durumları ve gündemleri yakalamaları gerektiğinin altını çizdi.
Komite’nin yazılı açıklaması şöyle:
“Başta ‘Haram ay’ da olan Muharrem ayında Kerbela şehitlerini anmak için yası Muharrem orucu tutan Alevilere yapılan saldırıları kınıyor, saldırganları lanetliyor, bütün Alevileri faşizme ve saldırılarına karşı birliğe ve demokrasi mücadelesi vermeye çığırıyoruz.
Ankara’da yaşanan saldırılar nedeniyle Alevileri inandıkları hakikat yolunun emri gereği AKP-MHP faşizmine karşı daha güçlü ve etkili tutum almaya çağırıyoruz. Alevileri toplumsal ve siyasal gücünü çok daha örgütlü ortaya koyarak saldırılara çok güçlü yanıtlar oluşturacaklarına ve birleşerek faşizme yanıt vereceklerine inanıyoruz. İçinden geçtiğimiz süreçte faşizme karşı demokrasi mücadelesini zaferle taçlandırmada Alevi hareketlerini, gençlerini, kadınlarını, kurum ve örgütlerini yönetimleriyle birlikte tarihsel sorumluklarını yerine getirmeye çağırıyoruz.
Türk İslam sentezi ve zihniyetine sahip güçlerin geldiği nokta tüm bölge halklarını ve inançlarını tehdit etmek, saldırmak, kırım politikaları yürüterek soykırım gerçekleştirmek olmuştur. Türk devlet tarihi, halkların ve inanç gruplarının katliamlarıyla dolu bir tarihtir. Bu tarih içinde işlenmiş fiziki ve kültürel soykırıma, baskı ve asimilasyon saldırılarına maruz kalan kesimlerden her sürekten Aleviler olmuştur. Türk devleti bu anlamıyla Kürtleri ve Alevileri katlederek temellerini atan, güçlendiren bir devlet gerçekliğine sahiptir. Ve şimdi AKP-MHP faşist rejimi daha beterdir. Alevilerle görüştüğünü, Cem evlerini ziyaret ettiğini söylüyor ama Aleviler bilmeliler; bu devletin faşist karakteri büyük. Kapsamlı bir Alevi katliamı zeminini hazırlama çalışmaları olarak gidiyordur Alevilere. Örgütlenmişlerdir ve hazırlık çalışmaları yapıyorlardır, yoksa ellerinde 20-30 bin DAİŞ çetesi bulundurmalarının sebebi nedir? SADAT üzerinden örgütlenen paramiliter güçler var, polis bütünüyle hizmetlerinde, bir de böyle çok görünür asker, polis güçleri kullanmaları da gerekmiyor. Deniz Poyraz örneğinde de görüldüğü gibi tetikçinin eğitim amaçlı cinayet işleyen bir çete olduğu açığa çıktı. Şimdi de Ankara saldırısında birini gözaltına aldıkları açıklamaları yapıyorlar. Peki, kimdir bu biri? Nasıl bir kişi beş ayrı yerde eş zamanda saldırılar gerçekleştirebiliyor? Plansız, örgütsüz, hazırlıksız bir kişi nasıl bu kadar planlı, hazırlıklı ve örgütlü harekete geçebiliyor?
Bunlar Türkiye’de Aleviler için çok tehlikeli bir sürecin yürütülmeye başlandığını gösteriyor. Alevilerin örgütlü olmaları gerektiğini, parçalı ve dağınıklığı bir an önce aşmaları gerektiğini, tali gündemlerle meşguliyeti bir yana bırakarak hayati durumları ve gündemleri yakalamaları gerektiğini gösteriyor. Aleviler İnanç özgürlüklerini sağlayabilmek için, eşit yurttaşlık haklarını kazanabilmeleri için öz savunma geliştirmeleri, Alevi toplumunu korumaları gerekliliğini görmeliler. Bu nedenle Aleviler açısından günümüzde Yezitliği temsil eden AKP-MHP faşizmine karşı, demokrasi mücadelesi vermenin Hüseyini gerçekliği güncellemek olduğunu ifade etmek istiyoruz. Yezitlerin olduğu her yerde de Alevilerin inançları gereği demokratik mücadeleye daha güçlü katılması gerektiğini bütün Alevilere tekrardan hatırlatmak istiyoruz.
Alevilerin başta inanç özgürlüklerini kazanma mücadelesi vermeleri gerekmektedir. Bunun için de Alevilerin bir an önce dağınık, parçalı duruşlarını aşmaları ortak bir program ve perspektif çerçevesinde faşizme karşı ortak mücadele cephesinde bir olmaları, diri olmaları, iri olmaları gerekmektedir. Başta Aleviler olmak üzere Türkiye’deki tüm demokratik ve muhalif kesimlerin Ankara’da gerçekleşen bu saldırılar vesilesiyle bu gerçeği derin ve açıktan görmesi ve karşı mücadele içerisinde olması gerekmektedir.
Başta Aleviler olmak üzere sol sosyalist ve demokratik çevrelere Hüseyin’i duruşa layık olabilmenin, zalime karşı mazlumun hakkını savunmanın yolu, bu faşist ve katliamcı, çete devlete ve iktidara karşı mücadeleyi sonuç alıncaya kadar büyüterek, güçlendirerek sürdürmekten geçtiğini hatırlatmak istiyoruz. Bu vesile ile yeni katliamların önüne geçmenin demokrasi güçlerinin birlikte mücadelesine bağlı olacağını bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Türk sömürgeciliğinin ideolojik dayanağı bu sapkın Türk İslam anlayışıdır bilinci ile saldırılar karşısında Alevileri, demokratik İslam çevrelerini, Êzidî halkını, demokrasiye inanan çevreleri günümüz Yezidine karşı direnişe çağırıyoruz.